Kalp Krizi Riskimiz Artıyor mu?

Kalp hastalıkları her yıl binlerce kişide görülmekte ve bu riskin önüne geçebilmek için tıp dünyası çalışmalar yürütüyor..

Yapılan çalışmalar, kalp hastalıklarının her geçen gün arttığını gösteriyor. Önlem alınmaması halinde 2015 yılına kadar her yıl 20 milyon insanın, kalp krizi ve inme gibi nedenlerle yaşamını yitireceği öngörülüyor.

Kalp-damar hastalıklarından ölümler, gelişmiş Batılı ülkelerde azalma eğilimi gösterirken, gelişmekte olan ülkelerde artıyor. Ekonomik gelir ve sanayileşmenin artması ile Batı tipi beslenmenin yaygınlaşması, kalp-damar hastalıklarının en önemli ölüm nedeni haline gelmesine neden oluyor. Kalp-Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Belhhan Akpınar, kalp-damar hastalıklarının tüm ölümlerin yüzde 25-45’inden sorumlu olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’de ölüm nedenleri arasında ilk sırayı 205.457 ölümle kalp-damar hastalıkları alıyor.

HER 1000 KİŞİYE 1 AMELİYAT
Ülkemizde toplam hastalık yükünün birincil nedenini yüzde 19.3 ile kalp-damar hastalıkları oluşturuyor. Türkiye’de 2011 yılında toplam 45 bin kalp ameliyatı gerçekleştirildiği ve bu oranın her 1000 kişiye 1 ameliyat olarak hesaplandığı belirtiliyor. 100 milyon nüfusa sahip bir ülkede yılda ortalama 100 bin kalp ameliyatı beklense de, sayıları giderek artan stent ve daha az invaziv girişimler nedeniyle gerçekleşen operasyon sayısı bu rakamların altında kalıyor.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de koroner arter hastalıklarının ilk sıraya yerleştiği belirtiliyor. Bu hastalıklarda; sigara, kolesterol, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, şişmanlık, hareketsizlik ve stres başlıca risk faktörlerini oluşturuyor. Prof. Dr. Akpınar, “Biz bunlara düzeltilebilir risk faktörleri diyoruz” diyor. Bu sorunda genetik özellikler de önemli rol oynuyor. Özellikle birinci dereceden yakın akrabaların da koroner arter hastalığı olan kişilerin, bu konuda mutlaka dikkatli olmaları gerekiyor. Bunun dışında romatizmal kapak hastalıkları, ileri yaşa bağlı kapak hastalıkları ve doğuştan kalp anomalileri de sık rastlanan kalp hastalıkları arasında yer alıyor.

ERKEKLERDE DAHA YAYGIN
Kalp ameliyatları, günümüzde yeni doğandan 90 yaşına kadar, ihtiyacı olan her hastaya yapılabiliyor. Ancak bu ameliyatları en çok 40-80 yaş grubundaki kişilerin geçirdiği belirtiliyor. İnsan ömrünün uzaması, 70 yaş ve sonrasında aort kapak hastalıklarında artış görülmesine neden oluyor. Yapılan istatistikler, erkeklerin daha fazla kalp ameliyatı olduklarını gösteriyor. Bu durum koroner arter hastalıklarının erkeklerde daha sık görülmesinden kaynaklanıyor. Son yıllarda bu hastalıkların kadınlar arasında da ciddi artış gösterdiği görülüyor. Bunun en önemli nedenlerinin sigara kullanımı ve hareketsizlik olduğu belirtiliyor. Bu konuda kesin bir ayırım olmamakla birlikte, kadınların ameliyat sonrasında kurallara uyma konusunda daha istekli olduklarına dikkat çeken Prof. Dr. Akpınar, “Kadınlar en çok ameliyat sonrasında sigaraya geri dönmeme konusunda başarılı” diye konuşuyor.

EN ÇOK KORONER BY-PASS AMELİYATI YAPILIYOR
Koroner arter hastalıkları diğer pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de en sık rastlanan kalp hastalıkları arasında bulunuyor. Bu nedenle bu konuda en sık yapılan ameliyatın koroner by-pass ameliyatı olduğu belirtiliyor. Romatizmal kalp hastalıklarının giderek azalmasına karşın nüfusun giderek yaşlanması ileri yaş kapak hastalıklarının (aort kapak stenozu) ve dolayısıyla cerrahisinin artmasına neden oluyor. Ayrıca robotik ve minimal invaziv mitral kapak tamirlerinin başarıyla uygulanması, kardiyologların bu grup hastaları cerrahiye daha güvenle yönlendirmelerini sağlıyor. Bu durum, bu gruptaki hasta sayısının artmasına neden oluyor.

Sözü edilen uygulamalar;

Koroner by-pass
Kapak değişimi
Kapak tamiri olarak sıralanıyor.

GENÇLERDE GÖRÜLME SIKLIĞI ARTTI
Prof. Dr. Bellhhan Akpınar, son yıllarda genç yaşta kalp hastalığı geçirenlerin sayısının arttığını belirterek, bu sorunun iki ana nedeni olduğuna dikkat çekiyor.

Bunlar şöyle sıralanıyor:

Genetik faktörler. (Ailevi özellikler)
Olumsuzlaşan çevre koşulları ve beslenme.
Sigara.
Stres.

İlerleyen tanı yöntemleri sayesinde bu hastalara daha erken teşhis koyup tedavi etmek olanaklı hale geliyor. Bu sayede geçmişte kaybedilen bu hastalar günümüzde tedavi edilebiliyor.

EN ZOR AMELİYAT EN  AZ YAPILANDIR
Günümüzde iyi bir merkezde yapılan rutin bir kalp ameliyatının riski yüzde 1’in altında görülüyor. Ancak söz konusu risk, operasyonun zorluk derecesine ve hastanın ameliyat öncesi durumuna göre yüzde 10’lara kadar çıkabiliyor. Tüm bu risklerin operasyon öncesinde hasta ve hasta yakınlarıyla paylaşılması büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Belhhan Akpınar, en zor ameliyatın en az yapılan ameliyat olduğunu söylüyor. Bunun yanında göğüs ve batın bölgesini içine alan büyük damar genişlemesi yani ‘torakoabdominal anevrizmalar’ cerrah açısından zorluk riski yüksek ameliyatlar arasında bulunuyor.

“En zor hasta grubu hangisidir?” sorusuna, “Kalp dışı ciddi problemleri olan hastalar” yanıtını veren Prof. Dr. Akpınar, “Bu hastalarda çok başarılı bir ameliyat yapsanız da diğer organ problemleri nedeniyle sıkıntı yaşayabilirsiniz” diyor. Önceden iyi incelenmiş ve riskleri araştırılmış bir hastada, ameliyat sonrası problemlerin en aza indiği görülüyor. Hastanın önceden bir başka organ problemi olmadığının tespiti veya var olan sorun düzeltildikten sonra operasyona alınmasıysa risk ve komplikasyonları önemli oranda azaltıyor. Bunun yanına birbiriyle uyumlu çalışan cerrahi, anestezi ve yoğun bakım ekibinin kalp ameliyatı geçirecek hastalar için büyük güvence olduğu ve bu uyumun hasta açısından olumlu sonuçları olduğu belirtiliyor.

EN BÜYÜK RİSK FAKTÖRLERİ
Prof. Dr. Belhhan Akpınar, kalp damar hastalıkları arasında en büyük risk faktörlerini şöyle sıralıyor:
Genetik özellikler. (Anne, baba ya da kardeşlerde aynı hastalığın görülmesi)
Kötü alışkanlıklar. (Sigara içmek, hareketsizlik, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon gibi düzeltilebilir risk faktörleri)

AMELİYAT RİSKİNİ AZALTAN EN ÖNEMLİ GELİŞMELER
Prof. Dr. Belhhan Akpınar, son yıllarda kalp ameliyatlarındaki risklerin azaltılması konusunda ciddi ilerlemeler kaydedildiğini söylüyor ve bunların en önemlilerini şöyle sıralıyor:

Cerrahi tekniklerdeki gelişmeler.
Anestezi ve yoğun bakımdaki ilerlemeler.
Ameliyat sırasında kalbin korunması anlamındaki yenilikler.
Hasta seçimi.

(Hastaların ameliyat öncesi ameliyata multidisipliner bir yöntemle hazırlanması ve ameliyatta risk oluşturabilecek akciğer, böbrek gibi problemlerin tedavisinin ameliyat öncesinde yapılması riski azaltıyor.).Kaynak.7gunsaglik.com .,
X