Bitki çayı ilaçlar ile tehlikeli

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fazilet Aksu, “Bitki çayları bazı ilaçlarla ters etkileşim yapabilir. Bu nedenle özellikle kronik rahatsızlığı olanlar mutlaka doktora danışmalı” uyarısında bulundu.

Vücut direncinin düştüğü kış aylarında kullanımı artan bitki çaylarının, bayat olması ya da bilinçli tüketilmemesi halinde sağlığa zarar verebileceği vurgulandı.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fazilet Aksu, bitkisel ilaçlar ve çayların, alternatif yöntem olarak görülmesinin yaygınlaştığını, ancak tedavide bilimsel ilaçların etkinliğinin tartışma götürmez olduğunu belirtti.

Aksu, özellikle kış aylarında tüketimi artan bitkisel çayların vücudu dinlendirici ve rahatlatıcı etkisinin olabileceğini, ancak bunların bazı tıbbi ilaçlarla ters etkileşim yaptığının da unutulmaması gerektiğini vurguladı.

Tıbbi ilacın bir başkasıyla veya bitkisel çaylarla aynı anda kullanılmasının ters etkileşim yaratabileceğine dikkati çeken Aksu, özellikle kronik rahatsızlığı bulunan, sürekli ilaç kullanan kişilerin, bitkisel çayları tüketirken mutlaka doktora danışmaları gerektiğini ifade etti.

Bitkinin içindeki etken maddeler ile kullanılan ilacın etkileşiminin mutlaka sorgulanması gerektiğine işaret eden Aksu, şunları söyledi:

“Aksi takdirde, bazı bitkisel çaylar kandaki pıhtılaşma mekanizmasını bozabilir, kanama riskini artırabilir. Bunun yanı sıra bitkinin toplandığı yer ve tazeliği de çok önemli. Bu nedenle bu çaylar, Sağlık Bakanlığı kontrolünde satılmalı ve poşette son kullanım tarihi mutlaka bulunmalı.”

Aksu, bitkisel çay içmeleri risk taşıyanlara, kış aylarında vücutlarının savunma mekanizmasını yükseltmek için C vitamini deposu olan narenciye, lifli besinler ve demir içeriği yüksek kuru meyveler tüketmeleri ve bol su tüketmeleri önerisinde bulundu.

AKTARLARIN GÖZDESİ

Bu arada, kış mevsimi nedeniyle grip ve soğuk algınlığı başta olmak üzere kış hastalıklarına karşı önlem almak isteyenler ıhlamur yaprağı başta olmak üzere kuşburnu, ada çayı ve zencefili adeta can simidi olarak görüyor. Aktarların gözdesi olan bu ürünlerin büyük bir bölümü çuvallara doldurulup açıkta satılıyor.

Aktarlara göre, en fazla tercih edilen ise ıhlamur yaprağı ve kuşburnu karışımına, demleme yöntemiyle ada çayı ve zencefil eklenmesiyle oluşturulan bitkisel çay.
Kaynak.7gunsaglik

Doğru bilinen yanlış birtakım ilkyardım uygulamaları

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Acil Yardım ve Can Kurtarma Birimi Müdürü Dr. Tuncay Bulut, bilinçsizce yapılan ilkyardımların kazalarda sakat kalma ve ölümleri artırdığını söyledi. Birçok konunun da yanlış bilindiğini ifade eden Bulut, doğru bilinen yanlışları anlattı.

Doğru bilinen yanlış birtakım ilkyardım uygulamaları, kazazedeye yarardan çok zarar verebiliyor. Zehirlenen bir kişiyi kusturma, kanayan yaraya kül dökme, bayılana soğan koklatma, boğulan kişinin sırtına vurma gibi müdahaleler kazazedenin sakat kalmasına, hatta hayatını kaybetmesine sebep oluyor. İlkyardım, yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda, sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar, hayatın kurtarılması ya da durumun kötüye gitmesini önleyebilmek amacı ile olay yerinde, mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamadır.Büyükşehir Belediyesi Acil Yardım ve Can Kurtarma Birimi Müdürü Dr. Tuncay Bulut, basit ve etkili bir yardım ile kazazedenin hayatının kurtulabileceğini söylüyor. Bulut, "Toplum olarak yardım etmeyi severiz; ancak kazalardaki sakat kalmalar ve ölümlerin büyük bir bölümü, bilinçsizce yapılan ilkyardım müdahalelerinden kaynaklanıyor. İlkyardımda en önemli kural zarar vermemektir. Kaza durumunda her şeyden önce ambulansa verilmeli." diyor.

Dr. Bulut'un verdiği bilgilere göre, en çok yapılan yanlış ilkyardım uygulaması, solunumu olan kişiye kalp masajı yapılması. Kazazedenin kalbinin atıp atmadığı kontrol edilmeden hemen kalp masajına başlanıyor. Normal solunumu olan kişiye kalp masajı yapılması durumunda çalışan kalp durur. Çamaşır suyu, tuz ruhu gibi yakıcı temizlik maddelerinin içilmesi durumunda zehirlenen kişiyi kusturmak da vücuda iki kat zarar vermek anlamına geliyor. Kusturulma anında yakıcı madde soluk borusuna zarar verir ve hastanın durumu daha da kötüleşir. Bu tür zehirlenmelerde kişi hemen doktora götürülmelidir.

İlkyardımda yanlış müdahale yaralıya daha çok zarar veriyor

Boğaza takılan herhangi bir cisim nedeniyle tıkanma meydana gelmiş ve kişi öksürebiliyorsa sırtına vurmayın. Sırta vurma ve karından itme gibi müdahaleler, tıkanmayı daha da artırır. Eğer öksürük yoksa kazazedeyi bir elle göğsünden destekleyin, öne eğin. Diğer elinizle kürek kemiklerinin arasından 5 kez sert şekilde vurun.

Suda boğulmalarda, kişinin vücudundaki suyu boşaltmaya çalışmayın. Boğulmanın nedeni su değil, suyun akciğerlere girmesini engellemek için soluk yolunda ortaya çıkan refleks daralmadır. Boğulma tehlikesi geçiren kişiye suni solunum yapın.

Göze herhangi bir cisim batmışsa çıkarmayın. Cismin gözün içine daha çok girmesine sebep olursunuz. Bunun yerine cismi sabitleyin, gözler birlikte hareket ettiğinden sağlam gözü de kapatın ve doktora başvurun.

Böcek veya yılan sokmalarında yaralı bölgeyi kesmeyin, emmeyin. Zehir, müdahale eden kişiye geçebilir. Yaralı bölgeyi bol su ve sabunla yıkayın. Bölgeyi kalp seviyesinin altında tutun, bölgeye soğuk uygulama yapın.

Burun kanamalarında hastanın başını arkaya doğru yatırmayın. Hastayı başı hafifçe öne eğik olacak şekilde oturtun. Burun kanatlarını sıkarak 5-10 dakika baskı uygulayın.

Bayılana soğan, sarımsak asla koklatmayın. Hayati organlara kan gitmesi için ayakları 20-30 cm yukarı kaldırın, elbisesini gevşetin.

Donmuş bölgeye masaj yapmayın ve ovmayın. Hastayı ılık bir ortama alın.
Kaynak.7gunsaglik

Böbrek Taşı Neden Oluşur, Tedavisi Nasıldır?

Böbreklerden süzülen idrar ve kan karışımı oluşumundan meydana gelebilir.

İdrarda tuz ve diğer mineraller bir şekilde böbrek taşı üretebilir. Şeker kristali büyüklüğündedir ve burada tıkanmaya sebep olur. Nadiren fark edilir ve pin pon topu büyüklüğünde de gelişebilir. Mesane ve dar kanallara itilerek tıkanma yapar. İdrar yolu boyunca hareket eden bu taşlar şiddetli ağrıya neden olur.

Diğer belirtileri, karın arkası ve kasıkta şiddetli ağrı, sık ve ağrılı idrara çıkma, idrarda kanama, bulantı ve kusmadır. Küçük taşlar belirti vermeden gelişir. Doktorunuz size ağrı kesici verecektir. İdrar boşaltımı için bol sıvı tüketmeniz gerekir. Günde en az 10 bardak su içilmelidir. Böbrek taşı düşüren reçeteli ilaçlar da mevcuttur.

Alfa bloker ilaçları üreter duvarlarını rahatlatır. Yan etkileri hafiftir genelde baş dönmesi ve baş ağrısı yapar. Böbrek taşı kırmak için yüksek enerjili şok dalgaları da kullanılır. Ufalanan parçalar idrar yoluyla atılır. Yan etkileri kanama, morarma ve işlem sonrası hafif ağrıdır.

Üreteroskopi mesaneye yakın böbrek taşında kullanılır. İnce bir tüp idrar yolu boyunca geçirilir ve taş kırılarak parçalara ayrılır. Büyük taşlar için cerrahi gerekir. İdrarda bulunan su, tuz ve mineral dengesi değiştiğinde böbrek taşı oluşur.

Kronik durumları yeme içme, hareket gibi birçok faktör tetikler. Az su içmek en büyük sebebidir. Protein, sodyum, çikolata, koyu yeşil yapraklılar ve oksalatlı gıdalar taşı oluşturabilir. Kilo alımı da risk faktörüdür. Kalsiyum içeren gıdalar sanılanın aksine bu durumda iyi gelebilir.

Referans.7gunsaglik.com.tr

Reflü Nedir Nelere Yol Açar?

Hıçkırıkla reflü ilişkisini duymuş muydunuz? Midemize gereksiz ve fazla yiyecekler doldurduğumuzda reflü yaşarız hıçkırı habercisi olabilir..

Pek çoğumuz gün içinde aniden hıçkırmaya başlayabiliriz. Bazen nefesimizi tutar bazen de su içerek bu istemsiz durumdan kurtulmaya çalışırız. Ancak sebepsiz sanılan ve uzun sürebilen hıçkırıklar beyin ve kalp gibi hayati organlardaki bir hastalığın habercisi olabilir. Prof. Dr. Birsel Kavaklı, hıçkırık hakkında bilgi verdi.

Çok hızlı yemek yemek, aşırı alkol ve sigara kullanmak hıçkırığa neden olabilir
Hıçkırık, göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran ve diyafram adı verilen kasın istem dışı kasılmasını takiben ses tellerinin bulunduğu gırtlak bölgesinin aniden kapanmasıyla oluşur ve bu sırada bir `hık` sesi duyulur. Dakikada 10-30 kez tekrarlayabilen bu kasılmalar diyaframdan başka kaburgalar arasındaki kaslarda da saptanabilir.
Hıçkırık çoğu zaman kısa süreli ve zararsızdır ve sağlıklı kişilerde geçici bir rahatsızlık olarak ortaya çıkabilir. Küçük bebeklerde ve çok hızlı yemek yiyen, bu sırada hava yutan kişilerde görülen hıçkırık buna iyi bir örnektir. Aşırı gülme, gıdıklanma, fazla sigara ve alkol kullanılması, histeri, hava yutulması gibi organik bir hastalığa bağlı olmayan durumlarda da geçici hıçkırık ortaya çıkabilir.

Sinir sistemi ve mide rahatsızlıkları ihtimalini göz ardı etmeyin
Hıçkırık bazen günlerce-haftalarca kesilmeyip, hastayı ciddi şekilde rahatsız edebilir ve önemli bir hastalığın belirtisi de olabilir. Uzun süreli hıçkırıklar hastanın yemek yemesini, uykusunu, konuşmasını etkiler. Cerrahi girişim sırasında ve sonrasında ortaya çıkan hıçkırıklar da çeşitli rahatsızlıklara yol açar. Hıçkırığın merkez sinir sistemi hastalıklarından mide hastalıklarına kadar çok farklı nedenleri olabilir.

Reflü ve hıçkırık ilişkisine dikkat!
Hıçkırık; menenjit, beyin içi kanama, beyin tümörleri ve beyindeki yaşlılıkla ilgili değişiklikler gibi merkezi sinir sistemini ilgilendiren hastalıkların bir bulgusu olabilir. Reflü hastalarında hıçkırık da olabilir. Sadece hıçkırık şikayetiyle doktora başvuran hastalar da olmaktadır. Bu kişiler uzun süre hıçkırık nöbetine tutulur ve başka reflü hastalığı belirtisi de göstermez. Bu hastaların reflüsü tedavi edildiği zaman hıçkırık da geçer. Herkesi zaman zaman hıçkırık tutabilir ama reflüsü olan hastalarda daha sık ve uzun süreli görülür. Tabii ki her hıçkırık tutan kişinin reflüsü vardır denemez.

Hıçkırık kalbinizi de işaret ediyor olabilir
Bunun yanında hıçkırığın farklı nedenleri de bulunmaktadır. Her iki akciğer arasında kalan ve içinde kalbin de bulunduğu “mediyasten” ismi verilen bölgenin hastalıklarında hıçkırık gelişebilir. Buradaki lenf bezlerinin tüberküloz, kanser veya başka nedenlerle büyümeleri, frenik sinirin travması, aşırı kalp büyümesi, kalp krizi ve yemek borusu tıkanıkları bu hastalıkların başlıcalarıdır. Zatürre ve akciğer zarları arasında sıvı toplanması da hıçkırığa neden olabilir. Diyafrağma kasının fıtıkları, karaciğer tümör ve apseleri, mide kanseri, dalak enfarktüsü, bağırsak tıkanıklığı, akut pankreatit gibi hastalıklarda hıçkırık saptanabilir. Ayrıca, üst batın operasyonları sonrasında da hıçkırık ortaya çıkabilir.

Hıçkırığı geçirmek için pratik öneriler
Soluk elden geldiğince tutularak, diyafram yanıltılır ve yeniden normal soluklanma ritmine dönmesi sağlanır.
Buzlu su, limon suyu veya sirke içmekle, gırtlaktaki glottis spazmı çözülebilir.
Buruna bir tutam enfiye veya karabiber çekildiğinde oluşan hapşırık ardından gelen şok soluklanma, diyafram kaslarını etkileyerek yeniden normal soluklanma ritmine dönülmesini sağlar.
2-3 adet kesme şeker veya 1 kahve kaşığı tuz yemek de olumlu sonuç verebilir.
Aç karnına birkaç karanfil çiğnemek, özellikle yaşlılarda iyi sonuç verir.
Yemek yerken acele edilmemeli ve konuşulmamalıdır. Genelde yavaş konuşmaya özen gösterilmelidir.
Meşrubatlar kesinlikle şişeden içilmemelidir.
Aç karnına sigara kullanılmamalıdır.
Aşırı gülmekten kaçınılmalıdır.

Uzmana başvurmanız gerekebilir
Bu yöntemlerle giderilemeyen hıçkırık için sakinleştiriciler, kas gevşeticiler gibi çeşitli ilaçlar etkili olabilir. Boyundaki karotis damarına hekim tarafından masaj yapılması da denebilir. Geçmediği takdirde hekime başvurulmalıdır. Durdurulamayan hıçkırık için son çare frenik sinirin bir anestezik ilaçla veya cerrahi olarak blokajıdır..Kaynak.7gunsaglik.com .,

VECTOMEGA®nın diğer omega 3′lerden farkı nedir?

Vectomega, omega-3 ailesinden uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitlerini dokulara taşıyan ilk besinsel destektir.
Patentli üretim tekniği (Laboratoires Le Stum tarafından),işlem sırasında ısı ve kimyasalların kullanılmaması Vectomega‘yı diğer preparatlardan üstün kılan özellikleridir.
Bazı diğer preparatlar balığın fileto çıkarıldıktan sonra kalan “atık” kısımlarından yapılırken, Vectomega, sadece kafa kısmından üretilir.Kullanılan Atlantik somonları taze olarak -dondurulmadan- işleme tabii tutulur; bu ürünlerin izlenebilirliği ve besin derecesi HACCP prosedürleri ile garanti altına alınmıştır.

Tablet formundaki tek üründür.
Vectomega, tablet formuyla omega-3 yağ asitleri, fosfolipid ve peptid hidrolizat içerir ve omega-3’ü dokulara taşıyarak vücudun omega-6 / omega-3 dengesini düzenler.

Vectomega, vücuda alındıktan sonra omega-3’ü dokulara vektörizasyon yöntemiyle taşır: Vectomega, yağ asidi taşıyıcısı olarak fosfolipidleri kullanır, bu sayede biyoyararlanımı diğer omega-3 ürünlerine göre daha yüksektir. Ayrıca fosfolipidler omega-3’ün havayla temas edip okside olmasını da engeller.
.Kaynak.7gunsaglik.com .,

İleri Meme Kanserinde Tedavi Seçenekleri

İleri derecede meme kanseri yaşayanlar metastatik dördünce evre ve sonrasında hangi koşullardadır ve hangi tedavi seçenekleri vardır?

Tedavinin amacı, iyi bir yaşam kalitesini korurken aynı zamanda ömrü uzatmak içindir.
Hastaların birkaç yıl öncesine göre daha fazla tedavi seçeneği var. Cerrahi bunların başında geliyor. İleri meme kanserinde ameliyat olunuyor. Tümörü almak ve aynı zamanda kemoterapiyle desteklemek yararlı sonuçlar veriyor. Nadiren, doktorunuz başka bir organa yayılmış olan bir tümörü de alabilir. İnatçı ağrılar ve kemik zayıflığı durumlarında da ameliyat yapılıyor. Radyasyon tedavisi de diğer alternatif. Memede bu uygulanamaz fakat diğer organ ve dokularda geçerlidir. Büyüyen kanseri durdurur ve kontrol altında tutar. Omurga üzerinde baskı varsa tümöre radyasyon uygulanabilir. Kemik, karaciğer, tümörlerinde kanama ve ağrıyı azaltır. Karaciğer ve akciğer odaklı tümörlere radyasyon etkilidir. Kemoterapi, mümkün olduğunca uzun süreli koruma sağlayan ve yan etkileri azaltan bir tedavidir çok sık uygulanır. Kemoterapi ilaçları da hastanın durumuna göre verilir. Hormon tedavisinde ise kemik metastazı ve ilaçlar vardır. Protein ve hücre odaklı tedaviler de mevcuttur. Ayrıca, Aredia (pamidronat disodyum) veya Zometa (zoledronik asit) gibi kemik güçlendirme ilaçları da mevcuttur. Doktorunuz size en uygun tedaviye karar verecektir.
Referans.7gunsaglik.com.tr

Beyin Taramaları, Venüs Mars İddiasını Doğruluyor

Kadınlar sezgisel erkekler mantıksal düşünür, kadınlar venüs, erkekler marstan diye boşuna denmiyormuş.

Araştırmalara göre beyin taramalarında bu iki farklı cinsiyetin beyin yapıları farklı çıkmıştır. Tarama bulgularına göre, hayatlarında kadın ve erkek çok farklı davranış ve düşüncelere sahip.

Kadınlar düşünmeden hisleriyle hareket ediyorlar ve bu süreç çok hızlı gelişiyor. Düşünce yapıları genel anlamda farklı olan kadın ve erkek, ayrı dünyalardan gelmiş gibi oluyor.

Erkekler karşı tarafı algılamaya ve tepki vermeye daha yatkın. Kadınlar gibi hisleriyle düşünüp davranmıyorlar. Kadınlar analizleriniz kendilerine göre yapıyor ve bu noktada kadın erkek arasında çatışma başlıyor.

Kadın, beyinle duyguyu entegre etmeye eğilimli ve daha önyargılı. Ergenlik döneminde beyin yapıları bu şekilde konumlanan insanlar hayatları boyunca Venüs, Mars ikilemini yaşıyor. Dostluklarda da ilişkilerde de bu durum çıkmaz olarak sürüyor..Kaynak.7gunsaglik.com .,

Beyin Bağlantılarının Yavaşlaması Okuma Güçlüğüne Neden Olabilir

Beyin alanlarındaki belirli bağlantıların yavaşlaması sonucunda yaşanan okuma ve görme güçlüğü araştırıldı.

Disleksi denilen bu durumun kökenine inilip araştırmalar yapıldı. Okuma yeteneğini gerileten hatta bir noktada görme kaybını artıran dislekside beynin ilgili bölümleri yavaş işlemeye başlıyor. Beynin konuşma, algılama, görme kanallarında bu durum incelenmiştir. Hassas beyin görüntüleme teknikleri kullanılmıştır. Beynin fonetik işlevi sağlayan kısımlarında bu farklılıklar meydana geliyor.

Yani dil işleme alanında bozukluk oluşuyor. Bilgisayar ağlarıyla karşılaştırmalı yapılan bu incelemede bu bağlantıların oldukça yavaşladığı görülmektedir. Çocuklarda da gelişen okuma zorluğu kelimeleri tam söyleyememe doğru okuyamama durumlarında acilen bir nörolog ziyareti gerekmektedir. Bozulmuş beyin bağlantıları güçlendirilir ve invaziv manyetik stimülasyon tekniğiyle bu yetenek geri kazandırılır..Kaynak.7gunsaglik.com .,

Üç Aşamada Pürüzsüz Cildiniz

Pürüzsüz bir cilde sahip olmak tüm kadınların ortak isteği. Cilt sağlıksız beslenmeden strese ve uyku bozukluklarına kadar pek çok faktörden olumsuz etkilenebiliyor. Aşırı kuruluk veya yağlanma da ciltte gerginliklere veya pürüzlenmeye neden olabiliyor.

Düzenli bir vücut bakımıyla cildinizi pürüzsüz, esnek ve yumuşak tutabilirsiniz. Bu bakımda duş jelleri, peeling ürünleri ve nemlendiriciler en büyük yardımcınız olacak.
Temizleyici bakım ürünleri düzenli kullanım sonrası daha pürüzsüz ve esnek bir cilt vaat ediyor. Bu bakım ürünlerinin pek çok destekleyici ürünü de var. Uzmanlar standart bir cilt bakımını üç aşamada topluyor: Temizleme, arındırma ve nemlendirme.

Hemen her kozmetik markası bir duş jeline sahip. Jeller vücudun genel temizliğini gerçekleştiriyor. Temizleme özelliği açısından markalar arasında genelde bir fark yok. En büyük fark kokuları. Kendinize uygun duş jeli seçerken kokusuna bakarak alabilirsiniz.

Tanecik yapılı peeling ürünleri vücudun ölü derisini arındırmaya yarıyor. Gözenekleri açarak hem derinin nefes almasına hem de ardından kullanılacak vücut ürünlerinin daha kolay emilmesine yardımcı oluyor. Vücudun pürüzsüzleşmesinde en büyük pay peeling’in. Peeling’i haftada bir veya iki defa duş sırasında nemli vücuda masaj yaparak uygulayabilirsiniz. Nemlendiriciler gerginliği azaltıp vücudun esnekliğini artırıyor. Genelde bitkilerin çekirdek yağlarından hazırlanıyorlar. Erken yaştan itibaren düzenli olarak nemlendirici kullanmak olgun ciltlerde görülen kırışıklık problemini önemli ölçüde azaltıyor. Kullandığınız parfümün nemlendiricisi varsa onu seçin. Parfümünüzün etkisini artırmada yardımcı olduğu söyleniyor.

Yaşlılık belirtilerini azaltıcı nemlendiriciler
Estee Lauder’ın vücut nemlendiricisi Re-nutriv Smooting Body Creme bitkisel yağlarla yüksek teknolojinin birleşiminden oluşuyor. Ürün içerdiği yağlar sayesinde nem tutma ve sıkılaştırma özelliğine sahip. Düzenli kullanıldığı takdirde yaşlılık belirtilerini azalttığı iddia ediliyor.

Birbirini tamamlayan üç ürün
La Mer’in bu üç ürünü belli başlı cilt problemlerine çözüm vaat ediyor. Vücut serumu ciltteki renk değişimini düzenliyor. Losyon cildin uzun süre nemli kalmasını sağlıyor. Ve mavi su yosunlu krem ise vücudu sıkılaştırıyor.

Nemlendirici süt
Biotherm’in kurumaya karşı vücut sütü Lait Corporel yıpranmış ciltlere karşı üç açıdan onarma sağlamayı vaat ediyor: Cildin koruyucu katmanını güçlendirmek, esnekliğini artırmak ve pürüzsüz bir dokunuş kazandırmak. Akışkan kıvamından dolayı ürün cilt tarafından hızla emilebiliyor.

Vücut peeling’i: elmas, inci ve quartz tozu
La Prairie’nin Cellular Micro Dermabresion Creme’i düzenli kullanıldığı takdirde cildi yenilemeyi vaat ediyor. İçeriğindeki doğal elmas, tatlı su incileri ve quartz kristalleri tozu sayesinde ölü deriyi soyuyor. İlk beş gün art arda kullanılan ürün daha sonra haftada bir kullanılıyor.

Volkanik kum tanecikleri
Thalgo’nun Deep Sea Peeling’inin içeriğindeki yosun sayesinde yoğun bir nemlendirme özelliğine sahip olduğu söyleniyor. Volkanik kum tanecikleri gözenekleri temizlerken, turunçgil çiçekleri cildinize koku yayıyor.

Bitkisel yağlar
Dermalogica diğer duş jelleri gibi derin bir temizlik vaat ediyor. İçeriğinde çok sayıda bitkisel yağ var. Çay ağacı, limon ve okaliptus yağları cildi arındırmaya yarıyor. Sandal ağacı, lavanta ve portakal ise cildinizi nemlendirmeyi ve yoğun kokularıyla zevk vermeyi amaçlıyor.

Feminen kadınlar için
Tommy Hilfiger’in duş jeli Dreaming aynı adlı parfümün yan ürünü. Tasarımcısı bu ürünün feminen yanlarını keşfetmiş kadınlar için olduğunu söylüyor. Jelin hakim kokusu şeftali. Ayrıca amber çiçeği, frezya ve sümbülteber de kullanılmış.

Nemlendiricili duş jeli
Philip B.’nin duş jeli Chai Latte tüm cilt tipleri için uygun. Bu ürün zencefil, tarçın, kakule gibi baharatlarla kokulandırılmış..Kaynak.http://7gunsaglik.com .,

Bu Kış Ağır Gripten Korunun

Nezle ve grip havalar soğuyunca baş gösterir. Fakat grip nezle kadar masum bir hastalık değil. Dikkatli olmalı ve kendimizi korumalıyız..

Kış aylarına bir adım daha yaklaştığımız şu günlerde gribe karşı uyarılarda bulunan uzmanlar, nezle ile gribin karıştırılmaması gerektiğini belirterek, uyarılarda bulunuyorlar.

Toplumda nezlenin daha çok griple karıştırıldığını vurgulayan Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Vasıf Soysal, nezleden korunmanın zor, ancak, kurtulmanın kolay olduğunu belirtirken, gribe yakalananları ise dikkat etmeleri konusunda uyardı.

Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Vasıf Soysal, nezlenin genellikle istirahat, sulu yiyecekler ve bol sebze meyve yenilerek 3-5 günde atlatılabileceğini ve gribe nazaran çok hafif seyrettiğini ifade etti. Soysal, "Daha çok hava yolu temasıyla bulaşan ve hemen hemen herkesin yakalandığı viral (virüs sebebiyle) bir üst solunum yolu hastalığı olan nezle, özellikle sonbahar ve kış aylarında salgın haline gelebilir. Bu dönemdeki ısı değişiklikleri, vücut ısısını düşürerek virüs ve bakterilerin hastalık yapmasına zemin hazırlar" dedi.

"ANTİBİYOTİK KULLANMAYIN"
Hasta kişilerle direk temas, tokalaşma, öpüşme, enfekte kişilerin salgıları veya solunumu ile kontamine olan yiyecek, içecek, giyecek ve hava yolu damlacık enfeksiyonu ile hastalığın bulaştığını kaydeden Dr. Soysal, kuluçka döneminin 2 ile 5 gün olduğunu bu süreçte subfebril ateş, halsizlik, kırgınlık ve iştahsızlık gibi belirtilerin görülebileceğine dikkat çekti.

Burun tıkanıklığı, sulu burun akıntısı, hapşırma, boğazda gıcıklanma, yanma, öksürük, baş ağrısı, ses değişiklikleri ve tüm vücutta ağrı görülebileceği üzerinde duran Op. Dr. Soysal, istirahat ve bol sebze ile meyve yenilerek, bakteriyel bir enfeksiyona maruz kalınmadığı sürece bir hafta içinde klinik tablonun düzeleceğine işaret etti. Bu dönemde antibiyotik kullanılmaması gerektiğine dikkat çeken Dr. Soysal, şikayetlerin azaltılmasına yönelik ağrı kesiciler, ateş düşürücüler, antihistaminik ilaçlar ve burun açıcı ilaçlar verilebileceğinin altını çizdi.

GRİBE KARŞI SAĞLIKLI BESLENİN
Gribi, solunum yollarına yerleşen influenza A,B,C, virüslerinin neden olduğu yüksek ateş, yaygın kas ağrıları ve kırgınlık ile seyreden bir hastalık olarak tanımlayan Op Dr. Vasıf Soysal, toplumda aynı anda birçok kişiyi olumsuz etkileyen gribin çok sayıda ölümlere yol açabildiğini vurguladı.

Gribe karşı önlem alınabileceğine dikkat çeken Dr. Soysal, "Sağlıklı, yeterli, dengeli beslenerek grip ve nezleye karşı önlem alınmalıdır. C vitaminleri içeren besinler günde 3 ana öğün ve 3 ara öğün olmak üzere, yeterli miktarda alınmalıdır" dedi.

Soğuk Algınlığında Antibiyotiğe Sığınmayın

Nezle, grip, burun akıntısı gibi soğuk algınlığı hastalıklarından korunmak için antibiyotik her zaman tavsiye edilmiyor..


Kış ayına girerken en çok vatandaşların şikâyetçi olduğu gripte ve soğuk algınlığında doğru bilinen yanlışlara dikkat çeken uzmanlar özellikle antibiyotik kullanımı konusunda uyarılarda bulundu.

Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Murat Nabi Bulut, en başta hastaların grip yada soğuk algınlığını ayırt etmesi gerektiğini söyledi. Soğuk algınlığı hakkında bilgi veren Dr. Bulut, "Hızlı bir başlangıç evresi vardır. Belirtiler çabuk ortaya çıkar. Genelde boğaz, burun, sinüsler ve gırtlakta enfeksiyona neden olur. Enfeksiyon sırasında ateş yükselmesi nadirdir ve yükselse de hafif bir artış vardır. Bu özellik soğuk algınlığının gripten ayrılması açısından önemlidir çünkü gripte ateş çok yükselebilir." dedi.

Kış aylarında özellikle soğuk algınlığının daha sık görüldüğünü hatırlatan Dr. Murat Nabi Bulut, en çok doğru bilenen yanlışlardan birinin soğuk algınlığı ve gripte antibiyotik kullanımının olduğunu belirtti.

Hastayken antibiyotik ve vitaminlere yüklenilmemesi gerektiğini kaydeden Bulut, "Bünyenizi güçlendirici doğal gıdalar alın. Yatağa çakılıp kalmayın. Sağlıklı olduğunuz kadar olmasa da sizi terletecek derecede egzersiz yapabilirsiniz. Akıntıyı kurutmak için burnunuzu tıkamayın. Size güzel ve lezzetli gelmese de yeme ve içmeden geri kalmamalısınız. İştahınızı açık tutun. Sigaradan uzak durun. Hatta bunu sigarayı bırakmak için bir fırsat olarak kullanın. Bu durumda burun açıcı ilaçlar, bol sıvı tüketimi, C vitamini tüketimi faydalı olur. Eğer uzarsa sinüzit, bronşit, zatürreye çevirebilir. İşte bu durumda antibiyotik kullanılır. Bir de çocuklar, yaşlılar; şekeri, kalbi olan hastalar soğuk algınlığına yakalanırsa antibiyotik kullanabilir. Eğer tüm bunların yanında ateş varsa, bu griptir." diye konuştu..Kaynak.http://7gunsaglik.com .,

Antibakteriyel El Sabunundan Bakteri Çıktı


İnsanlar hangi temizlik ürününü kullanacağını şaşırdı, şimdi de kanserojen içeren bakteriler antibakteriyel el sabunundan çıktı. Kanada’da yaşanan olayın ayrıntıları.

Günlük hayatta el temizliği için tercih edilen ürünlerin başında gelen antibakteriyel sabundan bakteri çıktı. Antibakteriyel sabunlar üzerindeki kuşkuları güçlendiren bulgu Kanada Federal Sağlık Bakanlığı’nın incelemesi sonucu belirlendi.

Kanada Federal Sağlık Bakanlığı, ”Avmor Ltd” isimli firma tarafından üretilen antibakteriyel sıvı el sabunlarını, içinde ”pseudomonas aeruginosa” bakterisi saptanması üzerine piyasadan toplattı.

Bakanlığın sitesinden yapılan açıklamada, bulunan bakterinin insan sağlığı üzerinde ciddi risk oluşturduğu, immün sistemi sorunu olanlarda ise bu riskin daha da yüksek olduğu kaydedildi.

Saptanan bakterinin, sistik fibroz, HIV/AIDS, kanser, yanık, şeker hastası, karaciğer ve akciğer hastası olanları olumsuz etkileyeceği belirtilen açıklamada, immün sistemi zayıf ya da sorunlu olanlarda da zatürre, kemik, idrar yolu, mide-bağırsak ve kan enfeksiyonları ile menenjite neden olabileceğine dikkat çekildi.

Penisilin ve beta laktam grubu antibiyotiklere karşı dirençli olan ”pseudomonas aeruginosa” bakterisi, özel antibiyotiklerle tedavi edilebiliyor..Kaynak.http://7gunsaglik.com .,

Prostat Kanseri Taramasının Erkeklerin Hayatındaki Önemi


Yeni bir araştırmaya göre prostat kanseri için yapılan taramalar artık çok az faydalı oluyor.

Yaşlı erkekler için pek bir anlamı kalmadı. 3 yıl boyunca 75 yaş ve üzerindeki erkeklerde yapılan araştırmalara göre, erkeklerin üçte birinde prostata rastlandı. Yale Üniversitesi kanser araştırma merkezi çalışmayı yürüttü. Yaşlı erkekler için çoğu prostat kanseri yavaş büyümekte ve bir tehdit olarak görülmemektedir. Aynı zamanda bu test ve taramaların yararsız hatta rahatsız edici ve zararlı olabileceği vurgulandı.

Gereksiz biyopsi ile sağlık riski bulundu. Yüksek harcamalar ve sağlık riski içeren gereksiz ve çok fazla hastalık tespitinde yararı olmayan prostat taramaları hakkında çalışmalar sürmekte. Lokalize tümörler tespit edilse de mutlak metastatik kanser oranı ve riskini azaltmaz. Metastatik olarak yayılan kanser şeklini bu taramalar tespit etmekte yetersiz kalmakta..Kaynak. .,

Doğumda Anne Ölüm Oranları

Kisa Bilgi : Sağlık Bakanı Recep Akdağ, anne ölümlerinin yüz binde 70′lerden, yüz binde 15′lere kadar gerilediğini söyledi.

Ardahan’daki değerlendirme toplantıları ve incelemelerinin ardından Kars’a dönen Akdağ, Sim-Er Otel’de Sağlıkta Dönüşüm Projesi Kars İl Değerlendirme Toplantısı’na katıldı.
Kars Valisi Ahmet Kara, Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş, Sağlık İl Müdürü Dr. Fahri Sevinç ve sağlık çalışanlarının katıldığı toplantıda konuşan Bakan Akdağ, “Bildiğiniz gibi Türkiye’de 8 yıldır bir dönüşüm programı uyguluyoruz. Bununla da ciddi bir mesafe katettik. Dolayısıyla bu çerçeve üzerinde teşhisler yaparak, politikalar geliştirip, değerlendirmeler yaparak sistemimizi geliştiriyoruz. Bu, canlı bir organizma gibidir. Sürekli gelişme gösteriyor. Finansmandan tutun, ödeme biçimlerine, organizasyon şekillenmelerine, ortaya koyduğumuz yeni düzenlemelere, hem çalışanların hem de vatandaşların davranışını değiştirme noktasındaki çalışmalara varıncaya kadar bir dizi kontrol düğmelerimiz var. Kontrol düğmeleriyle adeta oynayarak, bunlarla değişiklikler yaparak iyi ve kaliteli sistem kurduk.” diye konuştu.
Sağlık göstergelerinden de söz eden Bakan Akdağ, şunları söyledi:
“Bu anlamda Türkiye’de son 7 yıl içinde hatırı sayılır biçimde ortalama yaşam süresi artmıştır. Bunu sadece sağlıkla da ilişkilendirmemek lazım, refah seviyesi de arttı. Anne ölümleri; 1998 yılında yapılmış bir son araştırma vardı. Bu araştırma da yüz binde 70 idi. Bugün ise anne ölümleri yüz binde 15′lere, on altılara kadar geriledi. Bebek ölümleri yine 1998′lerde binde 43 idi. Bu sene bebek ölümlerini binde 10′un altında bekliyoruz. Bu de en gelişmiş ülkeleri yakalama noktasına geldiğimizi gösteriyor.”
Bakan Eroğlu: Referanduma ‘evet’ demek için 40 sebep var
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, referanduma ‘evet’ demek için 40 ayrı sebep olduğunu, ‘hayır’ demek için ise hiçbir sebebin bulunmadığını söyledi.
Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Gümüşhane’ye gelen Bakan Eroğlu, beraberindeki heyetle birlikte Vali Enver Salihoğlu’nu makamında ziyaret etti. Valilik ziyaretinin ardından AK Parti İl Başkanlığına geçen Eroğlu, burada partililere referandum ile ilgili açıklamalarda bulundu. 12 Eylül tarihinde yapılacak olan referandumun çok önemli olduğunu, parti tarafından çıkarılan kitapçıkta vatandaşların “Evet” demesi için 40 tane sebep sıralandığını aktaran Bakan Eroğlu, vatandaşların “Hayır” demesi için hiçbir gerekçenin bulunmadığını ifade etti. Eroğlu, “Hayır demek için bir tane sebep göstersinler. Muhalefet bunun kıyısından köşesinden bakıyor. İçeriğine giremiyorlar. Çünkü bu maddeleri teker teker okuduğu zaman vatandaşlarımız görecek ki, fişleme bitecek, yırtdışına çıkışlar, memurlara sendikal haklar, kadınlara, gençlere, engellilere, gazilere ve şehit yakınlarına pozitif ayrımcılık yapılacak. Bu maddeler teker teker incelediği zaman, bunların 73 milyon vatandaşımızın lehine olan maddeler olduğu anlaşılacaktır. Hepsine vatandaşlarımız vicdanları ile baş başa kaldıkları zaman evet diyeceklerdir.” diye konuştu.
“Evet” oyu verilmesi ile herhangi bir partiye oy verilmiş olmayacağının altını çizen Bakan Eroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: “Diğer partiler bunu maalesef ‘evet’ diyince sanki AK Parti’ye oy veriyormuş gibi telakki ederek siyasi polemik konusu yapıyorlar. Bu doğru değildir. Başbakanımızın ifade ettiği gibi üstünlerin hukuku için değil, hukukun üstünlüğü için ‘evet’ dememiz lazım. Daha fazla demokratik hayat, vatandaşın önünün açılması, Avrupai standartlara yakın anayasa için ‘evet’ demesi lazım. Binlerce ‘evet’ denmesi gereken sebep var. Bu konuda da sizlere çok büyük vazife düşüyor.”
Referans.7gunsaglik.com.tr

Raşitizm Nedir Çocuklarda Raşitizm

Raşitizm, vitamin yetersizliği olup, D vitamini alımı eksikliğine bağlı olarak gelişir. Anneden alınan D vitamini çocuk vücudunda 2 ay kadar depolandığından ilk aylarda raşitizim nadiren görülür. D vitamini eksikliğine bağlı raşitizm 3 ay – 2 yaş arasında sık görülür.


Çocukta terleme artmıştır. Uyku düzensizlikleri, huzursuzluk ve anemi görülür. Bir ay – 2 yaş arasında bebeklere düzenli olarak ağız yoluyla günde 400 ünite D vitamini verilmesi ile raşitizm önlenebilir.

Kemik oluşumunun tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde şekil bozukluğu meydana getirir. Omurga, kol ve bacak kemiklerinde biçim bozukluklarına yol açar. Başlıca nedeni güneş yetersizliğine bağlı D vitamini eksikliğidir.

Çok ender rastlanan bir nedeni de, bazı böbrek borucukları hastalıklarıdır. D vitamini eksikliğinden kaynaklanan raşitizm, biçim bozuklukları bırakarak kendiliğinden iyileşme gösterir. D vitamini iyileşmeyi sağlarsa da, doğuştan başlanarak 18. aya ya da 2 yaşına kadar D vitamini vermek yoluyla ortaya çıkmasını önlemek daha doğru bir yöntem olur.
Çoğunlukla yeteri kadar güneş görmeyen, sıhhi olmayan, rutubetli, karanlık ve basık tavanlı evlerde yaşayan, yeteri kadar süt içmeyen ve haddinden fazla miktarda unlu gıdalarla beslenen çocuklarda görülür. Çocukta huysuzluk ve devamlı terleme görülür, iştahı azdır.

Bazıları kabızlık çeker, bazıları da ishal olurlar. Adaleleri gevşektir. Derileri soluk ve kansızdır. Dişleri geç çıkar ve erken çürür. Ayakta durmayı ve yürümeyi geç öğrenir.

Bacak kemikleri çarpıktır. Düztabanlık görülür. Deniz, kum veya güneş banyoları, kış aylarında da, haftada 3 kere ılık banyo yaptırmak yararlıdır.
Referans.7gunsaglik.com.tr

Sırt Ağrıları

Özellikle uzun süre bilgisayar başında olduğu gibi oturarak çalışanlarda sık görülen bir rahatsızlıktır. Temel sebep oturma ergonomisindeki bozukluk ve kas gücü yetersizliğidir.

Günlük hayatta az kullandığımız ve dolayısıyla çok kuvvetli olmayan sırt kasları, uygun pozisyonla olmayan uzun süreli oturmalarda gerilir, zorlanır. Zamanla bu kaslarda miyozitis, fibromiyalji denen rahatsızlıklar oluşur. Bu durumu önlemek için otururken olabildiğince dik oturmak, bilgisayar kullanılıyorsa gözleri ekran hizasında tutmak, ekranı tam karşıda tutmak, sırtı sağa veya sola dönük tutmamak, 15-20 dakikada bir sırt ve boyun kaslarını çalıştırıcı basit egzersizler yapmak, arka kısmı uygun desteklenmiş sandalye kullanmak gibi oturma ergonomisi ile ilgili tedbirleri almak gereklidir.

Ayrıca bazen boyunla ilgili problemlerin de sırt ağrısı olarak yansıyabileceği unutulmamalıdır.
Referans.7gunsaglik.com.tr

Erkeklerde Karın Düzleştiren En İyi Hareketler

Yerde sırt üstü düz yatın, bacaklar havada bisiklet çevirir gibi bacaklarınızı çevirin. Beliniz yerden kıpırdamasın karnınızı içeri çekin.

Dizleri omuzlara değdirmek istercesine bedeninize yakınlaştırın. Dirsek, sırt ve bel yerde olsun. 12 tekrardan 2 set çalışın.
Klasik yerde yatarak mekik çekin. İlk sette üst bedeninizi karna doğru kaldırıp indirin. İkinci sette bacaklarınızı da karnınıza doğru çekip bırakmaya çalışın. 12 tekrarlı 3 set yapın.
Ellerinize ağırlıklar alarak tek bacak önde olacak şekilde yere çömelin. Yerdeyken ağırlığı indirin, kalkınca göğüs hizasına çekin. Kaslarınızı sıkarak bu seti de aynı tekrardan yapın.

Düz bir karın için bel hareketleri de önemlidir. Yine yerdeyken yan karın kasları için mekik hareketini üst bedeni daha fazla kaldırarak yanlara doğru yapın.
Ağırlıkları sırt üstü yatarken iki elinize alın. Kollarınızı yanlara açın ve kelebek kanat çırpışı gibi ağırlıkları kaldırın ve yanlara indirin. Karın kaslarınızdan güç alın.
Bu egzersizler ve kardiyo egzersizleri ile düzenli egzersiz yapıldığı takdirde birkaç ay sonra sonuçları görebilirsiniz. Haftanın 3 ya da 4 günü bu programa uyun..Kaynak. .,

Erkek Menopozunda Bütün Mesele Testosteron Değil

Menopozun erkek versiyonu andropozdur. Belirtiler testosteron hormonu düşmesiyle ortaya çıkar.

Kadınlarda da östrojen düşmesiyle yaşanmaktadır. Erkekler yaşlandıkça meydana gelen hormonal değişimler düşük testosteron seviyesiyle paraleldir. Bu hormonun işlevleri ileri yaşlarda azalmayla birlikte düşüşe geçer. Cinsellikte azalma, kemik kaybı, yağlanma gibi sorunları beraberinde getirir.

Erkeklerde bir miktar bulunan östrojen hormonu da testosteronla birlikte düşüşe geçince tam anlamıyla sıkıntılı dönemler başlar. Bazı erkekler kadınlardan çok östrojen salgıladığından vücutları daha yağlıdır ve bu hormon kaybında sıkıntıları daha fazla yaşanır.

Her beden ve bünye farklı testosteron ve östrojen üretir. Düşük veya yüksek olmaması gereklidir. Testosteron eksikliği yaşayan erkeklerde cinselliğe olan istek ve libido azalmakta. Kas kaybı ve ereksiyon sorunu görülmekte.

50 yaş üstü erkeklerde hormon replasman tedavisi yapılabiliyor. Topikal jeller ve enjeksiyon ile hormon tedavisi yürütülebilir. Testosteron takviyesinin akne ve prostat büyümesi de dahil olmak üzere potansiyel yan etkileri vardır. Östrojen denilen kadın hormonları takviyesi ise kan pıhtılaşması, kalp krizi, inme ve meme kanseri riski taşımaktadır..Kaynak. .,
X