Şahane Kaşlara Sahip Olmanın Püf Noktaları

Şahane şekillere sahip, kışkırtıcı ve çok özel kaşlara sizlerde sahip olabilirsiniz. Tek yapmanız gereken kaşlarınızı hayal ettiğiniz şekle sokabilmek için aşağıda yer alan teknikleri ve püf noktaları öğrenerek uygulamak olacaktır.

1.Kaşlarınızı uzun süre almayın: istediğiniz kaşlara sahip olmak için şuan kullanmış olduğunuz kaş şekliniz farklı ve ince olabilir. Bu nedenle yepyeni bir kaş modeli için kaşlarınızı almayarak daha kalın ve bambaşka kaşlara sahip olabilirsiniz.

2.Doğru cımbızı seçin: Kaşlarınızı kolayca almanıza olanak sunan ince ve tek hamlede istenilen tüyü almanızı sağlayacak türden kaliteli bir cımbız tercih etmelisiniz. Bu sayede kaşlarınıza istediğiniz şekli kolayca verebilirsiniz.

3.Yüzünüze en yakışan şekli verin: başkalarının kaş modelleri ne şekilde olursa olsun umursamayın. Siz yüzünüze yakışan kaş modelini seçerek yüzünüzde oluşabilecek en güzel görüntüyü kaşlarınızla yakalayın derim

4.Fazlalıkları kesin: Kaşlarınızı biraz kalınlaştırdıktan sonra istediğiniz şeklide verdiyseniz mutlaka yapmanız gereken, fazlalık kaşlarınızın uçlarını kesmek olacaktır. Bu yöntem sayesinde daha belirgin ve düzgün saçlara sahip olabilirsiniz.

5.Kaş aralarını doldurun: kaşlarınız çok seyrek olabilir. Kaş renginizle uyumlu bir kalem kullanarak daha gür ve dolgun görünen kaşlara kolayca sahip olabilirsiniz.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Kanserin Ruhsal ve Duygusal Etkileri

Kisa Bilgi : Uzmanlar kanser hastalıklarının fiziksel değişiklikten ziyade ruhsal ve duygusal değişiklikleri kapsadığını belirtiyorlar

Çoğu kez, bu kişiler hayatlarının şimdi çok farklı olduğunu, kanserin kendilerini değiştirdiğini söylerler. Uzmanlar, bunların fiziksel değişiklikten ziyade ruhsal ve duygusal değişiklikleri kapsadığını belirtiyorlar.
Referans.7gunsaglik.com.tr

Yaşlılarda Düşmeler

YAŞLILARDA DÜŞMELER VE ALINACAK TEDBİRLER

Her yıl 65 yaş üzeri erişkinlerin üçte biri herhangi bir nedenle düşmektedir.Yaşlıların bir yaralanmaya bağlı ölüm nedenlerinin başında da düşmeler gelir.Bu sorun aynı zamanda en sık hastaneye yatış sebebidir.Düşen kişilerin %30’unda kalça kırıkları veya beyin travması gibi ciddi problemler yaşanır.Bunların tedavisi oldukça zahmetlidir ve bağımsız yaşamı engelleyebilir.Daha da ileri giderek erken,zamansız ölümlere neden olur.Yaşlılardaki kırıkların ilk nedeni düşmelerdir ve kırıklara en sık ,omurga,kalça, kol ve bileklerde rastlanır.Bir kez düşen kimse,yaralanmasa dahi tekrar düşme korkusu yaşar ve bu nedenle günlük aktivitelerini azaltır.Hareketsizlik ise tam tersine

tekrar düşme riskini arttırır.Bütün bunlara ek olarak sağlık harcamaları da önemli şekilde çoğalır.

Kimler risk altında?

Düşmeye bağlı ölümler erkeklerde kadınların iki katıdır.Ancak kırıklar söz konusu olduğunda durum tam tersidir.Seksenbeş yaş üzerinde karşılaşılan sorunlar daha da ağırlaşmaktadır.Yetmişbeş yaş üzeri kişilerde bir yılı bulan bakım ihtiyaçları ortaya çıkar.

Düşmeler nasıl önlenir?

Bazı önlemler sayesinde birçok düşme engellenebilir.Yapmanız gereken dört şey;1.Düzenli bir egzersiz programına başlamak 2. Aldığınız ilaçları doktorunuz ile gözden geçirmek 3.Gözlerinizi kontrol ettirmek 4. Evinizi daha güvenli hale getirmek.

Düzenli egzersiz programına başlayın.Egzersiz düşme riskini azaltan en önemli unsurdur.Sizi daha güçlü yapar ve kendinizi iyi hissedersiniz.Denge düzenleyen faaliyetler en etkilisidir.Hareketsizlik vücudu zayıflatır ve düşme ihtimalini arttırır.Kendiniz için en uygun olanı egzersiz türlerini doktorunuza sorun.

Doktorunuz ilaçlarınızı kontrol etsin.Yaşlandıkça ilaçların etkileri değişebilir.Buna bitkisel ürünler de dahildir.Bazı ilaçlar tek başlarına veya diğerleri ile etkileşerek,baş dönmeleri,dengesizlik yaparak düşme riskini arttırabilir.

Gözlerinizi kontrol ettirin.Yılda bir göz doktoruna muayene olun.Gözlük numaranız yanlış olabilir veya katarakt,glokom gibi sorunlarınız olabilir.Kötü görme düşmeleri kolaylaştırır.

Eviniz düşmelere karşı tedbirli olsun.Düşmelerin yarısı evde olur.Koridorlardan ve merdivenlerden,ayakkabı,giysiler ve mobilya gibi takılıp düşecek eşyaları kaldırın.Ayak altından kayacak veya takılabileceğiniz türde halıları kaldırın.Sık kullandığınız eşyaları kolay erişebileceğiniz yerlerde saklayın,tabure vs.üzerine asla tırmanmayın.Tuvalet ve banyoya tutunma kolları taktırın.Zeminlerinde kaymayı önleyen örtüler bulundurun.Ev içini aydınlık tutun,ışıklandırma iyi olsun.Gece kalktığınızda oda ve koridorlar aydınlatılmış olsun.Ev içi ve dışarıda devamlı ayakkabı giyin,çıplak ayak veya terlikle dolaşmayın.Telefon ve uzatma kablolarını ortalıkta bulundurmayın.Yatar veya oturur pozisyondan yavaşça kalkın.

Son olarak,eğer düşer ve kalkamazsanız, kullanmak üzere,yerde bir telefon bulundurun ve acil erişilecek numaraları yanında saklayın.

Uz.Dr. Metin Okucu.Kaynak.7gunsaglik.com .,

Krizde Ev Ekonomisi Yapalım

Sıradan şeyleri, amaçları dışında da kullanarak hem mükemmel sonuçlar alabilir hem de ekonomi yapabilirsiniz.

Tırnaklarınıza limonla bakım yapın.
Saksınızın altına yerleştireceğiniz bir bebek bezi çiçeğinizin kurumasını engeller.
Ekonomi kriz, özellikle ev ekonomimizi derinden etkilemeye devam ederken, biz paramızı ve zamanımızı en iyi şekilde değerlendirmenin yollarını araştır olduk. Evimizdeki hemen hemen herşeyi birden çok defa kullanabilmek için neyin nerede kullanılacağını bilmeniz gerekiyor. Bİrçok şey amaçları dışında pratik olarak kullanılabiliyor.
Örneğin, küçük bir aspirinin arabanızı çalıştırabileceğini, ketçapın gümüşlerinizi parlatma özelliğine sahip olduğunu ya da kaçmış çoraplarınızın, ayakkabılarınızı mükemmel bir şekilde cilalayabileceğini biliyor muydunuz?

İşte size bunun gibi bazı küçük ama önemli ipuçları:

ASPİRİN: Biten araba akünüzü aspirin ile tekrar canlandırabilirsiniz. Eğer etrafta, arabanızı çalıştırmak için size yardım edebilecek kimse yoksa akünüzün içerisine 2 tablet aspirin atarak arabanızın tekrar çalışmasını sağlayabilirsiniz. Asetilsalisilik asit, akünün içerisindeki sülfürik asit ile birleşerek son bir şarj üretip arabanızın çalışmasına yardımcı olacaktır.

KARBONAT: Tıkanmış mutfak giderini temizlemek için tesisatçıyı aramanıza gerek yok. 200 gr. Karbonatı tıkanmış deliğe dökün ardında da 200 ml. sıcak sirke ekleyin. Birkaç dakika bekledikten sonra 1 litre kaynar suyu dökün. Tesisatçıya gerek duymadan tıkanmış giderlerinizi en ucuz yoldan açmış olacaksınız.

MISIR UNU: Düğümlenmiş ayakkabı bapları ya da ipler, inatçı bir şekilde çözülemezler. Düğümün üzerine bir parça mısır unu serpiştirin. Böylece düğümü çözmek daha kolay olacak ve size zaman kazandıracak.

BEBEK BEZLERİ: Bitkilerinizin daha uzun süre su tutmasını mı istiyorsunuz? Bitkilerinizi dikmeden önce, saksınızın dibine, emici tarafı yukarıya gelecek şekilde bir bebek bezi yerleştirin. Bebek bezi suyu içine çekecek ve bitkinizin suyu çabucak emerek kurumasını engelleyecektir.

SAÇ KREMİ: Ayakkabılarınızı kötü havaların etkisinden koruyabilir. Kış boyunca, ayakkabılarınıza bir miktar saç kremi sürerek tuz ve kimyasalları ayakkabınızdan uzak tutarak onları koruma altına alabilirsiniz.

BUZ KABI: Yarım kalmış, bitiremediğiniz şaraplarınızı nasıl değerlendirebileceğinizle ilgili bir ipucu. Kalan şaraplarınızı buz kabına koyup dondurun. Aylar sonra bile hala içilebilir olacaklardır. Ayrıca makarnalarınızın sosu için de daha sonraları kullanabilirsiniz.

KAVANOZLAR: Eldivenlerinizi, boş bir kavanozun altına koyarak kurutabilirsiniz. Kavanozu, bir radyatörün üzerine ters çevirip koyarak çok çabuk bir şekilde kurutabilirsiniz.

KETÇAP: Gümüş takılarınızı, ketçap dolu bir kasenin içinde 5 dakika bekletin. Daha sonra takıların işlemeli kısımlarının da parlaması için eski bir diş fırçasıyla hafifçe fırçalayın. Durulayıp kurumaya bırakın.

LİMON: Bir manikürcüye gerek duymadan da, evinizde bir limon yardımıyla tırnaklarınıza bakım yapabilirsiniz. 200 ml ılık suya yarım limon suyu ekleyin ve tırnaklarınızı 5 dakika boyunca içerisinde bekletin. Tırnaklarınızın üst kısmındaki ölü deriyi yukarı doğru ittikten sonra, tırnaklarınızı limon kabuğuyla ovun.

MAYONEZ: Bir parça mayonezle saçınıza ve saç derinize, sanki saç kremi kullanıyormuşsunuz gibi masaj yapın. Daha sonra saçlarınızı duş bonesiyle kapatıp birkaç dakika bekleyin ve şampuan yardımıyla yıkayın. Sonuç olarak saçlarınız mükemmel bir parlaklığa kavuşacak.

TIRNAK CİLASI: Gömlek düğmelerinin içindeki ipliklerin üzerine bir damla renksiz tırnak cilası damlatarak, gömleklerinizin üzerinizde daha düzgün bir şekilde durmasını sağlayabilirsiniz. Bu yolla ipliklerin aşınarak yıpranmasını ve üzerinizde şekilsiz durmasına engel olur.

ZEYTİNYAĞI: Kendi mobilya cilanızı kendiniz yapın! Üstelik ticari ürünlere göre çok daha iyi sonuçlar verecektir. Beyaz sirke ya da limonla karıştırdığınız zeytinyağını, sprey başlığı olan bir kutunun içerisine boşaltın. İyice çalkaladıktan sonra mobilyalarınızın üzerine sıkın. 2 dakika beklettikten sonra temiz bir bez ya da kağıt havluyla temizleyin.

TUZ: Bir parça tuz ve su yardımıyla mobilyalarınızın üzerindeki su lekelerini kolaylıkla çıkartabilirsiniz. Bir tatlı kaşığı tuzu, birkaç damla suyla karıştırarak elde edeceğiniz bir karışımı lekeli yüzeye uygulayın. Leke çıkıncaya kadar yumuşak bir şekilde ovalayın.

KÜLOTLU ÇORAP: Eksi ya da yırtık külotlu çoraplarınızla, parlak ve sanki yeni cilanmış görüntüsü veren ayakkabılar elde edin. Yapmanız gereken sadece eski çorabınızla ayakkabınızın üstünü ovalamak. Bu denemiş olduğunuz diğer yöntemlerden daha çok işe yarıyor.

ŞEMSİYE: Eski bir şemsiyenizi, fidelerinizi kışın soğuğundan ve etkilerinden korumak için feda edin. Tutma kısmını kestiğiniz şemsiyenizi açık bir şekilde fidelerinizin üzerine yerleştirerek onların donmasını engelleyebilirsiniz.

SİRKE: Sirke boğaz ağrınızı geçirebilir. 1 yemek kaşığı sirke ve 1 çay kaşığı tuzu, bir bardak ılık suyun içerisinde eritip günde birkaç kez gargara yapın.Kaynak. .,

Pırıl Pırıl Bir Cilt İçin Maske Tarifleri

Kolay bulunabilen basit malzemeler ve tarifler ile cildinizi yaza hazırlayın..

Biyolog-Kozmetolog Pervin Bulgak’tan evinizde kolayca hazırlayacağınız cildi canlandıran maske tarifleri…

Canlandırıcı peeling

Cildinizi canlandıran doğal maskeler

Malzemeler

Yarım çay bardağı ceviz içi
1 çay kaşığı limon suyu
3 çay kaşığı süt
1 çay kaşığı bal

Hazırlanışı
Ceviz rendelenir (amaç ince tanecikler haline getirmektir). İçine limon, süt ve bal ilave edilir. Elde edilen karışım yumuşak hareketlerle cilde uygulanır. 5 dakika kadar da bekletildikten sonra ılık su ile durulanır.
Cilt temizleyici tonik
Cildinizi canlandıran doğal maskeler
Malzemeler

1/4 çay bardağı maydanoz tohumu
1/4 çay bardağı kuşburnu
1,5 su bardağı su

Hazırlanışı
Malzemeler kaynar suyun içinde 20 dakika demlenir. Soğuduktan sonra tonik olarak yüze uygulanabilir. Elde edilen tonik soğuk ortamda ve cam şişede 4 gün muhafaza edilebilir.
Siyah nokta için maske

Cildinizi canlandıran doğal maskeler

Malzemeler
1 tatlı kaşığı badem yağı
1,5 tatlı kaşığı kil
1 tatlı kaşığı bal
1 tatlı kaşığı limon suyu

Hazırlanışı

Bu malzemeleri karıştırıp dudak ve göz çevresi hariç yüze sürünüz. 45 dakika beklettikten sonra ılık suyla durulayabilirsiniz.
Yüz gençleştirici ve koruyucu maske
Cildinizi canlandıran doğal maskeler
Malzemeler

2 yemek kaşığı kabak çekirdeği yağı
1 yemek kaşığı Jojoba yağı
1 yumurta akı

Hazırlanışı

Tüm malzemeler karıştırılır. Temiz cilde göz çevresi hariç uygulanır ve 15 dakika bekletildikten sonra soğuğa yakın ılık su ile durulanır. Bu maske haftada bir gün uygulanabilir ve ardından cilde maden suyu ile kompres yapılması tavsiye edilir.

Referans.7gunsaglik.com.tr

Cildiniz Yağlı Mı? İşte Çözümlerimiz

Cildimizdeki yağ nelerden oluşur?

Cilt üzerindeki yağ (sebum); lipitler (yüzeydeki hücrelerden kaynaklanır), ter ve çevresel materyallerden oluşur.

Ciltteki yağ (sebum) nerede üretilir?

Sebum yağ bezlerinden üretilir. Tüm vücut yüzeyinde bulunan sebum, el ve ayak derisinde daha az, avuç içi ve ayak tabanlarında ise hiç yoktur. Yağ bezleri sırtın ortasında, alında ve çenede daha büyüktür ve diğer deri bölgelerinden daha fazladır. Aynı zamanda kulak kanalında ve cinsel organların bulunduğu alanda da yoğundur.

Yağ bezlerinin yapısı nasıldır?

Yağ bezleri kanallarla birbirine bağlı odacıklardan oluşur ve bu kanalların içi deri yüzeyine benzer hücrelerle örtülüdür. Bir çok yağ bezi kıllar ile birlikte deri yüzeyine açılır. Bazı serbest yağ bezleri ise tek başlarına deri yüzeyine açılırlar.

Yağ nelerden oluşur?

Yağ (sebum) kompleks bir yapıya sahiptir ve gliseridler, serbest yağ asitleri, skualen, kollesterol esterleri, kollesterol gibi lipitleri içerir. Trigliseritler de yağ bezlerinde üretilir ve yağ bezi kanalındaki lipaz denen bakteriyal enzimlerle serbest yağ asitlerine parçalanırlar.

Ciltten salgılanan yağın normalde görevi nedir?

Derinin yüzeyinden sıvı kaybını engeller. Deriyi bakteri ve mantarlardan korur. Derinin kokusunu oluşturur. Bağışıklık sisteminin organizasyonunda rol oynayan ‘Propionibacterium acnes’ denen bakterinin kolonizasyonunda rol oynar.


Yağ salgısı nasıl düzenlenir?
Sebum salgısı hormonal faktörler, yaş, bazı hastalıklar ve ilaçlardan etkilenir.

Sebum üretimi hormonlardan nasıl etkilenir?

Sebum üretimi, androjen dediğimiz seks hormonlarının kontrolü altındadır. En aktif androjenler; (erkeklik hormonu) testosteron, 5-testosteron (DHT) and 5-androstenedioldür. Bu hormonlar ve diğerleri erkeklerde testis, kadınlarda yumurtalık ve böbrek üstü bezinden salgılanır. Bu organlar beyinde bulunan hipofiz bez tarafından kontrol altında tutulur.
Androjenler deri ve cinsel organlarda bulunan hormonlar tarafından daha aktif hale getirilirler. Tip I 5-redüktaz denen enzim deride, tip II 5-redüktaz cinsel organlarda etkili olur. Bu enzimler, daha az aktif olan androjenleri aktif testosteron ve 5-hidroksi testosterona (DHT) dönüştürürler. Daha aktif androjenler yağ bezlerinden sebum salgısını uyarırlar.

Yaş ile yağ bezi aktivitesinin ilişkisi nasıldır?

Yağ bezleri doğumdan önce aktif durumdadırlar. Yağ salgısı annedeki hormonlarla düzenlenir.Yağın içeriği yaş ile değişir. Yeni doğan bebek ‘verniks kaseosa’ denen mumsu bir tabaka ile kaplıdır.Yeni doğan bebekler 3-6 ayda erişkin gibi yağ salgılamaya başlarlar. Erkeklerde yağ salgısı kadınlara göre daha fazladır. Yaş ile birlikte yağ salgısı azalır. Özellikle menopozdan sonra kadınlarda belirgin azalma olur.


Hangi hastalıklar yağ salgısını etkiler?
Hipofiz bezi, böbrek üstü bezi, yumurtalık ve testislerin hastalıklarında yağ miktarı azalır. Uzun süren açlık durumlarında da yağ miktarı azalır. Parkinson hastalığında ise miktarı artar.

Hangi ilaçlar yağ salgısını azaltır?

Östrojen (doğum kontrol haplarında mevcut), siproteron asetat ve spironolakton gibi antiandrojen ilaçlar, isotretinoin gibi A vitamini derivelerinin (akne tedavisinde kullanılır) alınması yağ salgısını azaltır.

Hangi ilaçlar yağ salgısını arttırır?

Medroxyprogesterone, levonorgestrol gibi androjenetik özelliği olan progesteronlar ve fenotiazinler yağ salgısını arttırırlar.

Hangi ilaçlar yağ salgısı içindeki komponentlerin oranı değiştirilebilir?

Diane 35, (etinil östrodiol ve siproteron asetat içerir.) isotretinoin, squalen, wax esterleri ve yağ esterlerini azaltırken; topikal retinoidler de yağ salgısı içindeki dengeyi değiştirirler. Hafif bir sabunla cildin günde 2 kez yıkanması da bu açıdan önemlidir..Kaynak. .,

Ayak Sorunları ve Alınacak Tedbirler

Bunyon(İltihaplı Ayak Şişliği-Yangı): Ayak baş parmağının altında gelişen bir yumrudur ve diğer parmaklara doğru kaymasını sağlayarak düzensiz bir görünüme ve rahatsızlığa sebep olur. Ayak kemiklerinin hizasını bozar eklemde karakteristik yumru üretimini sağlar, basınçlı ve ağrılıdır. Parmaklarda acılı ve ağrılı mısır oluşumuna neden olur. Ağrı kesiciler ayak yastık destekleri ve geniş rahat ayakkabı giyerek sorun çözülebilir. Yüksek topuklu ayakkabılardan, dar ve sıkı ayakkabılardan kaçınılmalıdır.

Mısır ve Nasır: Sürtünmeyle ve birçok sebeple oluşan mısır ve nasırlar, hassas cilt iyi korunamadığı zamanlarda, kalın, sert ve ölü deriye neden olurlar. Koni biçiminde deriye gömülü olarak çıkar. Genellikle küçük ve sıkışık bölgede meydana gelirler. Hastalığı tetikleyen uygunsuz ayakkabı giyimine devam edildiğinde nasırlar da ilerler. Pamuklu kadiye ayak yastığı ve tabanları işe yarar. Cerrahi müdahale ile de tedavi edilir.

Gut: Bir artrit türüdür, baş parmağın büyük ekleminde genellikle şişlik, ağrı, kızarıklık ve sertlik ile karakterizedir. Gut, ayak, ayak bileği ya da dizde ortaya çıkabilir. Eklemlerde sert kristaller oluşturabilir. Vücutta çok fazla ürik aside sebep olabilir. Son günler ve haftalarda saldırıya geçerse, anti enflamatuar ilaçlar kullanılabilir. Ürik asit düşürücü ilaçlar kullanılır. Bunu yıkmanın bir diğer başarılı yolu ise uygun bir beslenme tarzını benimsemektir. Mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Diğer belli başlı ayak hastalıkları şunlardır:
Plantar siğiller: ayak tabanı üzerinde gelişir, zor ve saldırgandır. Bulaşıcıdır, kırık deri yoluyla içeri girer havuz ve duşlardan virüs yoluyla deriye girer. Lazer tedavis mevcuttur.
Ayak mantarı: yanma, kaşıntı, kızarıklık, peeling kabarma oluşur. Mantar enfeksiyonu, direkt temasla veya bulaşmayla geçer. Ayakkabıda ve hava sirkülasyonunda gelişir. Ilaç tedavisi vardır
Tırnak mantar enfeksiyonu: Renksiz ve kırılganlaşan tırnaklarda vardır.
İçe kıvrık ayak başparmağı, batık ayak tırnakları ve düztabanlık diğer sorunlardır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Yüksek Kan Basıncı – Tansiyon

Kalp hastalığı ve ve kalp hastalıklarına bağlı yaşanan sorunlarda bir numaralı risk faktörü olan yüksek kan basıncı veya hipertansiyon, günümüzde dünya genelinde bir milyardan fazla insanı etkiliyor. 2025 yılında 1,5 milyardan fazla kişinin veya 25 yaş üstü her üç yetişkinden birinin yüksek kan basıncı sorunu olacağı tahmin ediliyor.

Türkiye Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nin Türkiye’de yaptığı araştırmalar Türkiye’de 18 milyon civarında kişinin hipertansiyon sorunu olduğunu gösteriyor.

Bu kişiler arasında, her 10 kişiden sadece 6’sı bir hipertansiyon sorunu olduğunun farkındaii. 15 milyon kişi ise hayatı boyunca hipertansiyona ilişkin herhangi bir kontrol yaptırmamış ve aynı oranda insan ise hipertansiyondan şikayetçi. Fakat bu kişilerin yalnızca 9 milyonu hipertansiyonu olduğunun farkında.

Türkiye Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre hipertansiyon tespit ve tedavi edilebilirse Türkiye’deki ölümlerin %25’inin önlenmesi mümkün. 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü, hipertansiyonun teşhisi, kontrolü ve önlenmesi konusunda toplumu bilinçlendirme amacını taşıyor.

Kan basıncınızı evde takip ederek tansiyon ölçümünü stressiz ve güvenli bir şekilde kontrol altında tutmak mükün. Gelişen yeni ürünler ve teknolojiler ise evde ölçümü daha da kolaylaştırıyor.

Herkes tansiyonunun kaç olduğunu bilmeli

İsviçre’nin Lozan şehrinde bulunan Üniversite Hastanesi’nin Tıp Fakültesi’nde Klinik Patofizyoloji ve Tıp Eğitimi Bölüm Başkanı olan Prof. Dr. Bernard Weaber konuyla ilgili olarak “Yüksek kan basıncı erken bir aşamada tespit ve tedavi edilirse, birçok kalp hastalığı önlenebilir.

Bu yüzden herkes tansiyonunun kaç olduğunu bilmeli ve düzenli olarak tansiyonunu ölçmeli. Evde kan basıncı takibi, arteryel hipertansiyonun veya yüksek kan basıncının tespit ve tedavisinde giderek daha fazla önem kazanıyor.

Benim tecrübelerime göre insanlar tansiyonlarını evde ölçtüklerinde çok daha az strese giriyor ve günümüzde pek çok tansiyon ölçme aletinin doğru ölçüm sunması da tüketicilere güven veriyor” dedi.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Diyette Yemek Yemenin Zamanı Önemli midir?

Kilo vermek, zayıflamak için öğünlerin zamanını ayarlamalı mıyız?

Sadece marketten alışverişi yapıp eve getirip sağlıklı yiyecekleri kafamıza göre yemek anlam ifade etmiyor. Doğru zamanda doğru gıdayı alırsak diyet yapabiliriz. Yani evet, doğru diyetin zamanlaması olur. Kaloriler halinde bir liste hazırlanır ve süresine uyarak atlamadan abartmadan tam olarak besinleri doğru zamanlarda almalıyız.

Potansiyel kalori ve kilo kaybı böyle başarılır. Metabolizma ve tokluk düzeyleri dengesi zamanlama ile önem kazanır ve işler. Vücut ağırlığı, beyin hormonları, metabolizma kontrolü ve tüm bu süreçler birbiriyle ilişki halinde işler. Gün boyunca sadece düşük kalorili beslenmek yetmez, bu yiyecekleri doğru zamanda almak gerekir.

Metabolizma böylece hızlanır iştah açılmadan kilo kaybı çabaları sonuç verir. Güne kahvaltıyla başlayın. Gereken enerjiyi gün boyu verir. Aç kalmayı önler. Su içmek kilo vermede çok mühimdir. Ana ve ara öğünlerde su için. Kan şekeri açısından 3 saatten fazla aç kalmayın. Protein dengeli yiyin. Güneş battıktan sonra bir şey yemeyin. Sağlıklı doyurucu hafif yemekler yapın.
Kaynak.7gunsaglik

Su İçmek Gerçekten Zayıflamaya Yardımcı mı?

H2O yani temel ihtiyaçlarımızdan olan su. Yüzyıllar boyunca suyun faydaları anlatılır.

İnsanlar, canlılar için önemi vurgulanır. Gerçek olamayacak kadar güzel olan faydası ise kilo vermeye hayalimizdeki fit görüntüye kavuşmamıza yardımcı olmasıdır. New York kadın sağlığı merkezi araştırmacı ve uzmanlarından Brooke Alpert ve Keri Peterson Lenox Hill hastanesinde tıbbi danışmanlardır ve bu çalışmada katkıları vardır.

Su içmek doğrudan kilo vermeyi sağlamaz. Doğrudan zayıflamayla ilgilidir ancak su içtim diye zayıflamayız. Su, yağ yakıcı özelliğe sahiptir ve metabolizmayı hızlandırır ve vücudu bu süreçte destekler. Su içmek öğünlerde aşırı yemek yeme isteğinizi bastırır ve normal yememizi sağlar. Yemekten önce su için.

Aç ya da susuz kalmak kilo almanın en büyük nedenlerindendir. Sırf sulu diye alkol almayın alkol, kilo aldırır. Şekerli hazır meyve sularını içmeyin. Hidrasyon yani su alımı insan sağlığı için hayatidir. Çok acıkında bol su için ve biraz bekleyip iştahınızın bastırıldığını görün. İdrara sık çıkmak ve idrar renginin açık olması yeterince su içtiğiniz anlamına gelir. Koyu renkli ve seyrek idrar kötüye işarettir.
Kaynak.7gunsaglik

Daha İyi Egzersiz İçin Nefes Teknikleri

Çalışırken, spor anında egzersiz yaparken tam verim almak için derin nefes alıp vermek gerekir.

Tüm hücrelerimizin oksijene ihtiyacı vardır. Enerji gerektiren aktiviteler sırasında nefes alıp vermek işimizi kolaylaştırır, daha çok kalori yanar. Nefesinizi kontrol etmeniz yeter. Birçok türde nefes alma tekniğinden kendinize en yakın olanı mutlaka uygulayın.

Ağırlık kaldırma sırasında nefes. Yorucu ve zorlu bu aktivitede zorlanmamak nefes nefese kalmamak adına nefis alırken kaldırıp verirken indirmek gerekir. Her seferinde başa dönerek nefes alın tutun ve verin. Kan basıncı artar dolaşım artar. Çekirdek kaslarınızı sıkarak bunu yapın.

Kardiyo sırasında nefes. Nitrik osit alarak arterler rahatlar. Ritmik aktiviteyi sürdürmek adına nefes alıp verin. Odaklanın ve kan akışını hissedin. Birkaç saniye nefesinizi tutup verin. Tempolu olmanız sağlar ve kas yaralanma riskinizi azaltır.

Vücudun dengelenmesine daha kullanışlı ve yağsız olmasına katkıda bulunuyor. Gebelerde pilates, yoga ve meditasyon sırasında da önemlidir. Germe esneme turlarınızda derin derin nefes alıp vermek spordan sonraki ağrıyı önler daha iyi yağ yakar. Stresli anlarda da yine nefes egzersizleri kurtarıcıdır.
Kaynak.7gunsaglik

Gün Sonunda Daha Hafif Hissedin

Zayıflamak elbette zaman alır ve özveri ister. Gün sonunda daha hafif hissetmenizi sağlayan sizi motive eden önerilere kulak verin.

Sabahları, sıcak su ve limondan faydalanın. Limon sıkılmış bir bardak ılık su ile güne başlayın. Bu sindirim sistemini uyarır harekete geçirir. Limonlu yeşil çay da içebilirsiniz.
Süt ürünlerinden bir süre uzaklaşın çünkü şişkinlik yapabilir. Karında şişkinlik, gaz ve rahatsızlık nedenidir. Kahvaltıda yoğurt, süt, peynir, krem peynir yememeye çalışın.

Yoga ile detoks yapın. Vücudu toksinlerden uzak tutar. Sindirimi destekler uyarıcıdır.
Tropik bir ara öğün seçin. Ananas ve papaya gibi meyveler tüketin. Bromelain ve papain enzimleri ve protein bakımından zengindir. Sindirimi kolaylaştırır. Hindistan cevizi suyu da içilebilir.
Çok hızlı yemeyin, sindirin. Sakız çiğnemeyin hava verir şişkinlik yapar. Olabildiğinde çok su için. Toksinlerden arındırır ekstra tuzu alır ve şişkinliği azaltır.

Quinoa bulabilirseniz çok iyi. Her gün veya gün aşırı tüketin. Daha az şişkin hissedersiniz. Potasyum içerir lif içerir. Lezzetli ve doyurucudur
Porsiyon kontrolü yapın. Dışarıda yerken tabağın yarısını veya %70’ini bitirin. Evde küçük tabak kullanın. Öğünleri kısın.
Öğle ile akşam arası öğünlerde lifli gıdaları tüketin. Avokado, armut, çilek veya kuruyemiş.
Kaynak.7gunsaglik

İşsizlik En Çok Kalbi Vuruyor

Son araştırmalara göre işsizlik ve ardından gelen sorunlar en çok kalbi etkiliyor..

İşsizlik cüzdanınızdan daha fazla zararı kalbinize veriyor olabilir.

İşsizliğin, ileri yaştaki kişilerde kalp kriziyle ilişkisini inceleyen yeni bir araştırma, 51-75 yaş arası 13 bin kadın ve erkeğin verileri üzerinden bazı sonuçlara vardı. Uzun vadeli çalışma süresince izlenen bu kişiler toplam 1.061 kez kalp krizi geçirdi. Bu sürede, en az bir kez iş kaybı yaşayanların, hiç işinden olmayanlara kıyasla kalp krizi geçirmeye yüzde 22 daha yatkın olduğu ortaya çıktı. Erkeklerle kadınlar için risk faktörü eşitken, en az dört kez işini kaybedenlerde kalp krizi riskinin yüzde 60 daha fazla arttığı gözlemlendi.

Araştırmada sadece "işsizlik" ele alındı. İnsanların işten kendi istekleriyle mi ayrıldıkları yoksa kovuldukları için mi işsiz kaldıkları değerlendirmeye katılmadı. Araştırmacılar bütün durumların genel olarak "işsizlik" sayıldığını ama bir şekilde işine son verilmenin daha büyük bir risk olduğunu söylüyor. Değerlendirmede emeklilik "işsizlik" olarak nitelendirilmedi.

Michigan Üniversitesi’nden işsizlik ve sağlık arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmayı gerçekleştiren Sarah Burgard "Muhtemelen gönüllü olarak işten ayrılmak ani bir şoktan daha az etkilidir. Ancak bunu araştırmaya dahil etmedik" dedi..Kaynak.7gunsaglik.com .,

Çocuğunuz Kalp Hastası Olabilir

Birtakım belirtiler onda varsa göğüs ve kalp şikayetleri arttıysa mutlaka doktora başvurun..


Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmail Özcan: "Çocuklarda sık tekrarlayan, uykudan uyandıran, yanma, batma, nefes darlığı ve sıkışma gibi şikâyetlere neden olan göğüs ağrısı, kalp hastalığının habercisi olabilir." dedi.
Uzm. Dr. Özcan, özellikle bebeklerde uyku düzeninin bozulmasının, 10 dakikada bitirilecek bir biberon sütün veya gıdanın 15- 20 dakikada tüketilmesinin, terlemenin bebeklerde doğumsal kalp hastalığının göstergesi olabildiğine dikkat çekti.

Erken tanı konulduğu takdirde kalp hastalıklarının kontrol altına alınarak tedavi edilebildiğini anlatan Özcan, tanı konulmamış kalp hastalıklarının ise ani ölümlere neden olabildiğini dile getirdi. Uzm. Dr. İsmail Özcan şunları kaydetti:

"Ebeveynler; sık sık uykudan uyanan çocuğun oyun oynarken oyunu bırakmasına neden olan, günlük aktivitesini kısıtlayan ağrı, yanma, batma, sıkışma hissi, nefes darlığı ve ateş bulguları halinde kalp hastalığından şüphelenmeleri gerekir. Damarlardaki sertleşme ve yağ birikiminin kalp krizine yol açtığını bilmemiz lazım. 13-14 gibi ergenlik çağında da damarlardaki tıkanmalar kalp krizine yol açabiliyor. Bebeklerde, huzursuzluk, meme emmeme, derin uyuyamama, ağlama nöbetleri de kalp kası bozukluklarının belirtisi olabiliyor..Kaynak.7gunsaglik.com .,

Kalp Krizi Riskimiz Artıyor mu?

Kalp hastalıkları her yıl binlerce kişide görülmekte ve bu riskin önüne geçebilmek için tıp dünyası çalışmalar yürütüyor..

Yapılan çalışmalar, kalp hastalıklarının her geçen gün arttığını gösteriyor. Önlem alınmaması halinde 2015 yılına kadar her yıl 20 milyon insanın, kalp krizi ve inme gibi nedenlerle yaşamını yitireceği öngörülüyor.

Kalp-damar hastalıklarından ölümler, gelişmiş Batılı ülkelerde azalma eğilimi gösterirken, gelişmekte olan ülkelerde artıyor. Ekonomik gelir ve sanayileşmenin artması ile Batı tipi beslenmenin yaygınlaşması, kalp-damar hastalıklarının en önemli ölüm nedeni haline gelmesine neden oluyor. Kalp-Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Belhhan Akpınar, kalp-damar hastalıklarının tüm ölümlerin yüzde 25-45’inden sorumlu olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’de ölüm nedenleri arasında ilk sırayı 205.457 ölümle kalp-damar hastalıkları alıyor.

HER 1000 KİŞİYE 1 AMELİYAT
Ülkemizde toplam hastalık yükünün birincil nedenini yüzde 19.3 ile kalp-damar hastalıkları oluşturuyor. Türkiye’de 2011 yılında toplam 45 bin kalp ameliyatı gerçekleştirildiği ve bu oranın her 1000 kişiye 1 ameliyat olarak hesaplandığı belirtiliyor. 100 milyon nüfusa sahip bir ülkede yılda ortalama 100 bin kalp ameliyatı beklense de, sayıları giderek artan stent ve daha az invaziv girişimler nedeniyle gerçekleşen operasyon sayısı bu rakamların altında kalıyor.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de koroner arter hastalıklarının ilk sıraya yerleştiği belirtiliyor. Bu hastalıklarda; sigara, kolesterol, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, şişmanlık, hareketsizlik ve stres başlıca risk faktörlerini oluşturuyor. Prof. Dr. Akpınar, “Biz bunlara düzeltilebilir risk faktörleri diyoruz” diyor. Bu sorunda genetik özellikler de önemli rol oynuyor. Özellikle birinci dereceden yakın akrabaların da koroner arter hastalığı olan kişilerin, bu konuda mutlaka dikkatli olmaları gerekiyor. Bunun dışında romatizmal kapak hastalıkları, ileri yaşa bağlı kapak hastalıkları ve doğuştan kalp anomalileri de sık rastlanan kalp hastalıkları arasında yer alıyor.

ERKEKLERDE DAHA YAYGIN
Kalp ameliyatları, günümüzde yeni doğandan 90 yaşına kadar, ihtiyacı olan her hastaya yapılabiliyor. Ancak bu ameliyatları en çok 40-80 yaş grubundaki kişilerin geçirdiği belirtiliyor. İnsan ömrünün uzaması, 70 yaş ve sonrasında aort kapak hastalıklarında artış görülmesine neden oluyor. Yapılan istatistikler, erkeklerin daha fazla kalp ameliyatı olduklarını gösteriyor. Bu durum koroner arter hastalıklarının erkeklerde daha sık görülmesinden kaynaklanıyor. Son yıllarda bu hastalıkların kadınlar arasında da ciddi artış gösterdiği görülüyor. Bunun en önemli nedenlerinin sigara kullanımı ve hareketsizlik olduğu belirtiliyor. Bu konuda kesin bir ayırım olmamakla birlikte, kadınların ameliyat sonrasında kurallara uyma konusunda daha istekli olduklarına dikkat çeken Prof. Dr. Akpınar, “Kadınlar en çok ameliyat sonrasında sigaraya geri dönmeme konusunda başarılı” diye konuşuyor.

EN ÇOK KORONER BY-PASS AMELİYATI YAPILIYOR
Koroner arter hastalıkları diğer pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de en sık rastlanan kalp hastalıkları arasında bulunuyor. Bu nedenle bu konuda en sık yapılan ameliyatın koroner by-pass ameliyatı olduğu belirtiliyor. Romatizmal kalp hastalıklarının giderek azalmasına karşın nüfusun giderek yaşlanması ileri yaş kapak hastalıklarının (aort kapak stenozu) ve dolayısıyla cerrahisinin artmasına neden oluyor. Ayrıca robotik ve minimal invaziv mitral kapak tamirlerinin başarıyla uygulanması, kardiyologların bu grup hastaları cerrahiye daha güvenle yönlendirmelerini sağlıyor. Bu durum, bu gruptaki hasta sayısının artmasına neden oluyor.

Sözü edilen uygulamalar;

Koroner by-pass
Kapak değişimi
Kapak tamiri olarak sıralanıyor.

GENÇLERDE GÖRÜLME SIKLIĞI ARTTI
Prof. Dr. Bellhhan Akpınar, son yıllarda genç yaşta kalp hastalığı geçirenlerin sayısının arttığını belirterek, bu sorunun iki ana nedeni olduğuna dikkat çekiyor.

Bunlar şöyle sıralanıyor:

Genetik faktörler. (Ailevi özellikler)
Olumsuzlaşan çevre koşulları ve beslenme.
Sigara.
Stres.

İlerleyen tanı yöntemleri sayesinde bu hastalara daha erken teşhis koyup tedavi etmek olanaklı hale geliyor. Bu sayede geçmişte kaybedilen bu hastalar günümüzde tedavi edilebiliyor.

EN ZOR AMELİYAT EN  AZ YAPILANDIR
Günümüzde iyi bir merkezde yapılan rutin bir kalp ameliyatının riski yüzde 1’in altında görülüyor. Ancak söz konusu risk, operasyonun zorluk derecesine ve hastanın ameliyat öncesi durumuna göre yüzde 10’lara kadar çıkabiliyor. Tüm bu risklerin operasyon öncesinde hasta ve hasta yakınlarıyla paylaşılması büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Belhhan Akpınar, en zor ameliyatın en az yapılan ameliyat olduğunu söylüyor. Bunun yanında göğüs ve batın bölgesini içine alan büyük damar genişlemesi yani ‘torakoabdominal anevrizmalar’ cerrah açısından zorluk riski yüksek ameliyatlar arasında bulunuyor.

“En zor hasta grubu hangisidir?” sorusuna, “Kalp dışı ciddi problemleri olan hastalar” yanıtını veren Prof. Dr. Akpınar, “Bu hastalarda çok başarılı bir ameliyat yapsanız da diğer organ problemleri nedeniyle sıkıntı yaşayabilirsiniz” diyor. Önceden iyi incelenmiş ve riskleri araştırılmış bir hastada, ameliyat sonrası problemlerin en aza indiği görülüyor. Hastanın önceden bir başka organ problemi olmadığının tespiti veya var olan sorun düzeltildikten sonra operasyona alınmasıysa risk ve komplikasyonları önemli oranda azaltıyor. Bunun yanına birbiriyle uyumlu çalışan cerrahi, anestezi ve yoğun bakım ekibinin kalp ameliyatı geçirecek hastalar için büyük güvence olduğu ve bu uyumun hasta açısından olumlu sonuçları olduğu belirtiliyor.

EN BÜYÜK RİSK FAKTÖRLERİ
Prof. Dr. Belhhan Akpınar, kalp damar hastalıkları arasında en büyük risk faktörlerini şöyle sıralıyor:
Genetik özellikler. (Anne, baba ya da kardeşlerde aynı hastalığın görülmesi)
Kötü alışkanlıklar. (Sigara içmek, hareketsizlik, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon gibi düzeltilebilir risk faktörleri)

AMELİYAT RİSKİNİ AZALTAN EN ÖNEMLİ GELİŞMELER
Prof. Dr. Belhhan Akpınar, son yıllarda kalp ameliyatlarındaki risklerin azaltılması konusunda ciddi ilerlemeler kaydedildiğini söylüyor ve bunların en önemlilerini şöyle sıralıyor:

Cerrahi tekniklerdeki gelişmeler.
Anestezi ve yoğun bakımdaki ilerlemeler.
Ameliyat sırasında kalbin korunması anlamındaki yenilikler.
Hasta seçimi.

(Hastaların ameliyat öncesi ameliyata multidisipliner bir yöntemle hazırlanması ve ameliyatta risk oluşturabilecek akciğer, böbrek gibi problemlerin tedavisinin ameliyat öncesinde yapılması riski azaltıyor.).Kaynak.7gunsaglik.com .,

Herpes (Genital Bölge Uçuğu) Nasıl Oluşur?

Üreme organları dışında oluşan uçuk herpes olarak adlandırılmaktadır. Bulaşma yolu ile yani genital bölgesinde uçuk olan bir birey ile temes sonucu vücuda geçmektedir. Genel olarak cinsel temas sonucunda oluşmaktadır. Bu hastalık ile bir kez karşılaşan birey, direnç mekanizması düşeceğinden tekrarını da yaşayabilir. Oldukça ağır seyreder ve tipik lezyonlar görülür. İlk başlarda içi su dolu çıkıntılar ortaya çıkar. Bunlar zamanla yara halini alır.

Doğumdan sonra bebeğin herpes enfeksiyonu kapma ihtimali olduğundan gebelikte son derece önemli bir sorundur. Bu nedenle bu enfeksiyona gebelikte maruz kalan gebelerin sezaryenle doğum yapmaları önerilmektedir.

Belirtileri:
-Cinsel ilişki esnasında ağrı ve yanma,
-Şeffaf akıntı,
-Şiddetli ateş,
-Lenf bezlerinde şişme

Tedavi:
Krem ve ağız yolu ile alınan haplar tedavide kullanılmaktadır. Kremler ağrıyı azaltarak bireyde rahatlık hissi uyandırır. Haplar ise enfeksiyonun hızlı iyileşmesine yardımcı olmaktadır.
Genital bölgesinde herpes oluşan birey beslenmesine dikkat etmeli, cinsel ilişkiye girmemeli ve hijyen kurallarına uygun davranmalıdır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Vitiligo Hastalığının Nedenleri ve Tedavi Şekli

Derimizin rengini veren melanin pigmentinin hasar görmesi sonucunda cildin bazı bölgelerinde yama şeklinde beyazlamaların oluşması durumu vitiligo olarak adlandırılmaktadır. Bahsedilen beyazlık süt kadar belirgindir.

Vücutta en çok el, kol,bacaklar ve yüz etkilenmektedir. Her 100 kişiden 1.5 inde görülmektedir. Genetik faktörlerin hastalığın oluşumunda etkili olduğunu söylemek mümkündür.

Vitiligonun Nedenleri:
Vücudumuzda renk veren melanin adında bir pigment bulunmaktadır. Işte bu pigmentin bozulmaya uğraması vitiligonun oluşmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte güneş yanması, stres, çarpma gibi faktörler bu hastalığın şiddetinin artmasında önemli etkenlerdir.

Tedavisi:
Vitiligo tedavisinde temel amaç bozulmaya uğrayan melanosit hücrelerinin çalışmasını normale döndürmektir. Bunun gerçekleşmesi için bazı krem ve ilaçların kullanılması gerekmektedir. Bununla birlikte bu hastalık için son zamanlarda kullanılan yaygın tedavi ultraviyole B ışık tedavisidir. Işın tedavisi yalnızca vitiligonun oluştuğu bölgeye uygulanır ve yüzdiğer bölgelerin zarar görmesi engellenir. Bu tedavi için birkaç şans eseri olmayıp seansların düzenli bir şekilde aksatılmadan uygulanması çok önemlidir. Minimum 10 seans sonucunda olumlu cevap alınmaktadır. Haftada iki üç seans uygulanmalıdır
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Fazla Terlemenin Nedenleri Nelerdir? Ne Gibi

-Fazla Kilo: Aşırı kilolu olmanız, vücudumuzun sizi taşımasını zora sokar. Bu durum günlük rutin faaliyetlerinizde dahi aşırı terlemenize neden olur. Bu anlamda kilo vermenizin büyük yararı olacaktır.

-Menopoz: Yaşınızın ilerlemesiyle menopoz dönemine yaklaşmaya başlayınca vücudunuza ateş bastığını ve aşırı şekilde terlediğinizi fark edersiniz. Bu ter nöbeti geceleri de görülebilmektedir.

-Hipertiroidizm: Aşırı terleme sonucu hızlı bir şekilde kilo verme durumudur. Uygun bir şekilde tedavisi sağlandığı takdirde tehlikeli bir durum değildir.

Diğer Nedenler:
-Havanın çok sıcak ve nemli olması
-Bedensel zorlanma
-Kullanılan bazı ilaçların yan etkisi
-Zatürree
-Depresyon ve stres
-Alkol kullanmak
-Ergenlik
-Kalp hastalığı
-Aşırı hareketlilik
-Karaciğer hastalığı

Ne Yapmak Gerekir?
-Naylon, polyester tarzı giysiler giyinmekten kaçının. Ter emen, keten türü bol ve hafif giysiler tercih edin.
-Sigara kullanmayın, alkol kullanıyorsanız azaltın.
-Ter önleyici deodorant kullanın.
-Günde en az bir kez duşa girmeye çalışın. Bu durum terlemenizi engellemede de en azından kötü kokmanızı önler.
-Eğer durumumuz ciddi ise bir doktora görünün.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Doğumda Kaybedilen Bebekler ve Son Durum

Tüm verilere bakıldığında bu güne kadar oldukça fazla oranda bebek doğum esnasında yaşamını yitirdi, şimdi durum ne?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2013 yılı ölüm istatistiklerini açıkladı. Buna göre, 2012 yılında 376 bin kişi yaşamını yitirirken, bu sayı 2013’te 372 bin 94’e geriledi. Ölenlerin yüzde 55’ini erkekler, yüzde 45’ini kadınlardan oluştu.

Kaba ölüm hızı 2012 yılında binde 5 iken, 2013 yılında binde 4,9’a düştü. Diğer bir ifadeyle 2012 yılında bin nüfus başına 5, 2013 yılında bin nüfus başına 4,9 ölüm gerçekleşti.

Geçen yıl kaba ölüm hızının en yüksek olduğu il binde 9,2 ile Kastamonu oldu. Kastamonu’yu binde 9 ile Sinop, binde 8 ile Çankırı, binde 7,9 ile Çanakkale ve Kırklareli izledi. Kaba ölüm hızının en düşük olduğu iller ise binde 2,7 ile Hakkari ve Şırnak oldu. Bu illeri binde 3 ile Batman, binde 3,1 ile Mardin ve binde 3,2 ile Şanlıurfa, Muş ve Diyarbakır izledi.

ÖLENLERİN YÜZDE 47,1’İ, 75 VE ÜZERİ YAŞTAKİLER

Ölümler yaş grubuna göre incelendiğinde, en yüksek ölüm oranının 75 ve daha yukarı yaşta olduğu görüldü. 75 ve daha yukarı yaşta ölenlerin oranı 2012 yılında yüzde 46,2 iken, bu oran 2013 yılında yüzde 47,1’e yükseldi. En düşük ölüm oranı ise 2012 yılında yüzde 0,5 ile 10-14 yaş grubunda görülürken, 2013 yılında yüzde 0,5 ile 5-9 ve 10-14 yaş gruplarında izlendi.

Ölümler yaş grubu ve cinsiyete göre incelendiğinde, yaş grupları arasındaki cinsiyet farklılığının belirgin olduğu ve en yaşlı kuşak olan 75 ve daha yukarı yaş grubu dışındaki bütün yaş gruplarında erkek ölüm sayısının, kadın ölüm sayısından daha fazla olduğu tespit edildi.

BEBEK ÖLÜMLERİ

Bebek ölüm sayısı 2012 yılında 14 bin 931 iken bu sayı 2013 yılında 13 bin 900’e düştü. Bebek ölüm hızı, 2012 yılında binde 11,6 iken bu hız 2013 yılında binde 10,8 oldu.

Bebek ölüm hızı illere göre incelendiğinde, 2013 yılında bebek ölüm hızının en yüksek olduğu il binde 25,1 ile Kilis oldu. Kilis’i binde 17,2 ile Batman ve Gaziantep, binde 17,1 ile Van ve binde 16,8 ile Ağrı izledi. Bebek ölüm hızının en düşük olduğu il ise binde 5,3 ile Tunceli oldu. Tunceli’yi binde 5,8 ile Rize, binde 6,3 ile Kırşehir ve binde 6,5 ile Bartın izledi.

Bir ayını doldurmadan ölen bebeklerin oranı 2012 yılında yüzde 65,8 iken bu oran 2013 yılında yüzde 64,7’ye düştü. 2013 yılında ölen bebeklerin yüzde 13,8’inin ilk gün, yüzde 30,6’sının 1-6 günlükken, yüzde 20,3’ünün ise 7-29 günlükken öldüğü görüldü. 1-4 aylıkken ölen bebeklerin oranı ise yüzde 22,8 oldu.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Meme Kanserinde Radyasyon Tedavisi, Kalp

Meme kanseri tedavilerinden biri de radyasyon almaktır. Kolay bir yoldur ve kanseri kökten temizleyebilir.

Ama kalp hastalıkları riskini nasıl etkiler bilmiyoruz. Hayatta kalmayı başardınız ama kalp riskini de artırdınız. Birçok kadın bu tedavinin ardından kalp hastalığına dair şikayetler ediyor.

JAMA Internal Medicine’de yayınlanan yeni bir araştırmaya göre yaşını alan kadınlarda meme kanseri radyasyon tedavisi kalbi yoruyor. Yaşam boyu kalp hastalığı riskimiz %3 kadar artabiliyor.

Sol memeye yakın olan kalp, meme tümörlerine uygulanan radyasyondan olumsuz etkilenir. Tedaviden 5 yıl kadar sonra bu etkiler görülmeye başlar. Her seans radyasyon kalp hastalıklarına %7 oranında daha çok yaklaştırıyor.

Meme kanserini tedavi ederken kalbi de koruyun. Radyasyondan vazgeçmeden bu süreç işleyebilir. Hedef mümkün olduğunca kalbi bu tedavide korumak.

Mideyle eş olarak derinden nefes tutma tekniğiyle radyasyon sırasında kalp korunabilir. Bu şekilde kalp dışarı itilirken akciğerler genişler. Bu teknik kalbin yapısına göre %56 ila %94 oranında kalbi radyasyondan korur.
Kaynak.7gunsaglik

Erkeklerde Meme Kanseri ve Erken Teşhisin

Meme kanseri erkeklerde de görülüyor. Her hastalıkta olduğu gibi burada da, erken teşhis hayat kurtarıyor.

Durup duruken herhangi bir kanser tanısının konması şok edici olabilir, genelde insanlar bu sonuçtan korktuklarından doktora gitmeye çekinir. Oysa erken tanı ve hemen tedaviye başlamak, organlardan olmanıza hatta hayatınızdan olmanıza engel olacak hayat kurtaracaktır. Çoğu erkek de kadınlar gibi meme kanserine yakalanabilir.

Erken belirtilerini tanımak bilmek ve bilinçli olmak gerekir. İlerleyen kanser aşamalarında işiniz daha zor olacaktır. Erkeklerde de meme kanseri olabilir ve diğer doku ve organlara yayılabilir. Erkeklerde bu durumun bilinmemesi hastalığın ilerlemesini kolaylaştırır ve maalesef erkeklerde meme kanserinden yaşanan ölümler daha sık görülür.

Çünkü bir erkeğin meme kanseri olabileceği akla gelmediğinden belirtiler anlaşılmaz doktora gitmek ihmal edilir. Geç teşhis ve geç farkediş erkeklerde daha yoğundur. 1 milyon 400 bin meme kanseri kadın, erken tanıyla bu sorundan kurtulurken 130 bin erkek farkına bile varmadan yaşamını kaybediyor. Pozitif bir nokta varsa o da erkeklerde meme kanserinin daha nadir görülmesidir. Belirtilerin farkında olun ki, erken tanılama için doktora gidin.

Genellikle sağ meme altında hissedilir bir yumru,
Sol ve sağ meme arasındaki gözle görülür hissedilir farklılıklar,
Ciltte çekilme ya da birikme,
Meme ucundan sıvı gelmesi belirtilerdir.

Genetik veya çevresel etkenlerden kaynaklanabilir. Mastektomi cerrahisi ile tümör ve kanserli organ doku alınabilir. Kemoterapi ve hormon tedavileri de uygulanabilir.
Kaynak.7gunsaglik

Balık Yağı Dost mu Düşman mı?

Seattle’da kafa karıştıran balık yağı tartışmalarına bir son verildi.

Balık yağının birçok yayında sağlığa zararlı olabileceği belirtilse de en son gelişmeye göre balık yağı, meme ve prostat kanseri riskini azaltıyor. Kanser araştırma merkezindeki tıp adamları ve uzmanlar tarafından bu bilgi desteklenmiştir. Yağlı balık tüketimi ve balık yağı takviyeleri, prostat ve meme kanseri riskini önlüyor ve azaltıyor.

%43 oranında bu riski azaltan balık yağlarına artık daha çok güvenmeliyiz. Agresif prostat kanseri riskini de %71 oranında kesmektedir. Selenyum ve E vitamini takviyeleri ile birlikte balık yağında bulunan besin değerleri bağışıklığı güçlendiriyor bünyeyi tümöre ve kötü hücre gelişimine karşı koruyor. Selenyum ve omega 3 içeren balık yağını kullanımdan sonra bakılan kan örneklerinde faydalı etkileri görülmüştür.

Vücut kendiliğinden bu vitamin, mineral ve yağları üretemez. Ancak besinlerle alabilir. Balık yağında da kanser önleyici tüm bu besin içerikleri mevcuttur. Somon, uskumru, sardalye gibi yağlı balıklar da omega 3 açısından zengindir ve balık yağı kadar gereklidir. Bazı bitkiler vücutta DHA ve EPA dönüştürmek için, omega- 3 yağlı asit, alfa-linolenik asit gibi asitlere ihtiyaç duyar.

Chia tohumu, keten tohumu, ceviz, kabak çekirdeği ve kanola yağında bu maddeler bulunur. Sağlıklı yağlardan vazgeçmeyin kanserden korunun. Omega- 3 yağ asitleri beyin fonksiyonu, normal büyüme ve gelişme ve inflamasyon gibi konularda önemli rol oynar. Eksikliği ise, kardiyovasküler hastalıklar, bazı kanser türleri , duygudurum bozuklukları , artrit ve daha birçok hastalığa neden olur. Balık ve diğer deniz ürünleri de oldukça yararlıdır.
Kaynak.7gunsaglik

Osteoporozu Doğru Beslenme İle Yenmenin Yolları

Kemik yoğunluğu kaybı ile kemiklerin kırılganlaşmalarıdır. Kemiklerdeki protein ve kalsiyumun azalmasıdır.


Farkedilmesi zaman alabilir. Kemik yoğunluğu büyük ölçüde çevresel faktörler ve ilaçlar tarafından ve genetik faktörler tarafından etkilenir. Kemik yoğunluğu 25 yaşında zirveye ulaşır. 10 yıl boyunca korunur.

Kadınlarda östrojen osteoporozu hızlandırır. Ayrıca, sigara, alkol, egzersiz eksikliği, kalsiyum alamama, kötü beslenme, kemoterapi, karaciğer hastalıkları, hareketsizlik, tiroid hormonu ilaçları,

D vitamini eksikliği ve bazı ilaçlar osteoporoza neden olur. Tedavisinde erken teşhis önemlidir. Tüm nedenlerinden uzak durarak iyileştirilebilir. Kesinlikle kalsiyum takviyesi şarttır. Süt ve süt ürünleri, meyve sebze tüketilmelidir. Ayrıca, doymuş yağlar, lifli gıdalar, proteinli gıdalar, vitamin, mineral ve eser elementlere ihtiyaç duyulur.

Keten tohumu, balkabağı tohumu, susam tohumu, ayçiçeği tohumu, mercimek, soya fasulyesi, badem, fındık, yerfıstığı, ceviz ve bunların yağı, mısır, kara buğday, darı, yulaf, arpa, çavdar, buğday, elma, muz, kivi, hurma, incir, erik, üzüm, brokoli, ıspanak, kereviz, rezene, zencefil maydanoz, biberiye, adaçayı, ısırgan otu ve sarımsak iyi gelmektedir.

Bu gıdalar, östrojenleri temizler ve onları tüm vücut içinde, atardamarlar ve kemikleriniz de dahil olmak üzere ihtiyaç duyuldukları yerlere taşır. Referans.7gunsaglik.com.tr,

Yüksek Tansiyon Takibi

YÜKSEK TANSİYON İLACI ALIRKEN

Yüksek tansiyon ilaçları ömür boyu kullanılmalıdır.Ölçümler normale indiğinde kesilmemelidir çünkü hastalık tekrarlayacaktır.İlaç kullanmaya başladıktan 2-3 hafta sonra ilk ölçümler yapılmaya başlanmalı ve rakamlara göre doz ayarlanmalıdır.Doktorunuzun tayin edeceği hedeflere ulaşıldığında da son kullanılmakta olan doz aynen sürdürülmelidir.İlacın kesilmesine rağmen tansiyonlar aylarca düşük sürebilir.Bu aldatıcı tablo ilaçların gerekmediği izlenimi yaratabilir ancak doğru değildir.

Uz.Dr.Metin Okucu.Kaynak.7gunsaglik.com .,

HDL Düzeyini Arttırmak

Özellikle bayanların yapılan araştırmalar sonucu HDL oranlarının düşük olduğu saptanmıştır.Budurum çoğunlukla genetik faktörlerle doğru orantılıdır.

Yapılan araştırmalar Türk insanlarının özellikle de kadınların HDL düzeylerinin genetik olarak düşük olduğunu göstermiş.

Fakat yaşam tarzınızda değişiklikler yaparak HDL düzeyinizi artırabilirsiniz.

1. Düzenli egzersiz yapınız.

2. Sigara içmeyin.

3. Fazla kilolarınızı verin.

4. Trans yağlardan uzak durun. Bir gıdanın içeriğinde ‘’kısmen hidrojenize yağ’’ yazıyorsa, o gıdada trans yağ içermektedir. İşlenmiş gıdalarda ve hazır kızartılmış gıdalarda trans yağ bulunmaktadır.

5. Omega 3 bakımından zengin olan yiyecekler (somon balığı gibi) , zeytinyağı ve lifli gıdalar tüketin.

6. Akdeniz tarzı beslenin (zeytinyağı, tam tahıllar, meyve ve sebze ağırlıklı besinler)
Referans.7gunsaglik.com.tr

Saçlarınız Artık Kırılmayacak

Yeni geliştirilen sıcak makas yöntemi ile saçlar, sıradan makas ve usturalarla kesilen saçlara nazaran daha az kırılıyor. Saç uçlarına 170 derecelik ısı verilerek kesimin yapıldığı işlemde istenmeyen kısımlar saçtan ayrılıyor.                

Bilinen yöntemlerle kesildikten sonra açıkta kalarak oksijenle direkt temasta olan ve bu yüzden  kırılmaya  uğrayan  saç uçları, ısı makası sayesinde keratinle kaplanarak içindeki nemi koruyor  

Eğer saçlarınızın kırılmasından bıktıysanız ve buna son vermek istiyorsanız bu yöntemi denemelisiniz. Türkiye genelinde sayılı kuaförlerde uygulanmaya başlayan ısı makası ile kesimin ortalama fiyatı 60 TL. Avantajlarından birisi de kesimin sonrasında periyodik bir bakım gerektirmemesi…  


Sıradan makaslar

Isı makası

.Kaynak. ., 

Yüksek Tansiyon

YÜKSEK TANSİYON (HİPERTANSİYON)

Yüksek tansiyon ne sıklıkla görülür?

Ülkemizde 30 yaşı aşmış yetişkinlerin yaklaşık %40 ında yüksek tansiyon mevcuttur.Başka bir deyişle de 5 milyon erkek ve 7 milyon kadın yüksek tansiyon hastasıdır(TEK HARF çalışması, 2002).Şehirler arasında en yüksek oran doğu Anadolu illerinde, kırsal kesimde ise en çok Karadeniz de rastlanmaktadır.

Yüksek tansiyon tedavisinde evde ölçümlerin yeri nedir?

İyi ve kontrol edilmiş cihazlar ile evde yapılan tansiyon ölçümlerinin gereği, faydaları ve ileriye dönük bilgi verdikleri artık kabul edilen bir gerçektir. Hatta son yıllarda evde yapılan ölçümlerin hastanın gerçek durumunu daha iyi yansıttığı söylenmektedir.Bunun çeşitli nedenleri vardır;

a. doktora giden kişilerin üçte birinde muayane sırasında yapılan tansiyon ölçümlerinin yanlış olarak yüksek bulunmaktadır. Buna “beyaz önlük” tansiyonu denir ve ortamın gerginliği, stres ve muayene heyecanın rol oynadığı kabul edilir.

b. Doğru tansiyon ölçümü kuralları hastane poliklinik ortamında pek işlemez; önceden dinlenmiş olmak, aç olmak, birden fazla ölçüm veya her iki koldan ölçüm gibi.genellikle bunlara zaman yoktur veya önem verilmez.

c. Tansiyonun birden fazla kez ve günde ölçülmesi ve ortalamanın alınması daha doğru zira tansiyon devamlı değişken ve kişinin ruh hali, öfke-korku anları ve hatta bir kalp atımından diğerine değişmesi söz konusu.Tek bir ölçüm çok yüksek bulunmadıkça yanıltıcı olabilir, bun bakarak teşhis komulmamalı ilaç tedavisi başlanmamalıdır.

d. Evde ölçümler hastayı daha bilinçli ve ilgili yapar(abartmamak şartı ile! Günde iki ölçüm yeterlidir.)

Gün içinde hastalar için en kritik saatler hangileridir?

Tansiyonumuz daha bizler gece uykusunda uyanmadan yükselmeye başlar ve öğleden sonra en yüksek durumun alır.ancak günün saatleri tansiyon hastalığında kritik durum yaratmaz.

Tansiyon tedavisinde kişi doktoruna neler sormalıdır?

a. tansiyon rakamları ne anlama gelir?

b.tansiyon hedeflerim nedir, büyük küçük ölçümlerim kaç olmalı

c.tedavi için ne seçeneklerim var, ilaçlı ilaçsız

d.tansiyonum ne sıklıkla ölçülmeli

e.evde ölçüm yapabilirmiyim, hangi aletler ile

f.diyetim nasıl olmalı, tuz kullanabilirmiyim

g.ne tür ilaç alacağım,yan etkileri var mı

h.ilaç almayı unutursam ne yapmalıyım

ı.yasak yiyecek ve ilaç var mı

j.ilaçlarımı ne süre ile alacağım

Tansiyon ile ilgili yapılan yanlışlar nelerdir?

İkiye ayırmak gerekir; doktor ve hastanın yanlışları:

Doktorun yanlışları: teşhis kesin olduktan sonra, tedavie başlamının yaşı yok.”bu yaşta vücut ilaca alışmasın” denmemeli.

Tek bir ölçüm ile teşhis ve tedavi kararı verilmemeli.

Hastaya özel hedef değerler söylenmeli ve hedef ulaşıldığı mutlakak görülmeli.

İlaç tedavisinin dışındaki tedavi yöntelerine yeterince önem verilmeli zaman ayırmalı.

Hastanın yanlışları: tedavi önerilerine kesin uyulmalı, düzensiz veya kısa süreli kullanıp kesilmemeli, tedavi ömür boyudur!

Her şikayet tansiyona bağlanmamalı ve o an koşup ölçüm yaptırmamalı, yanlış olarak yüksek çıkacaktır.Panik içinde acile vaya bir eczaneye gidilirse kesinlikle yüksek buluınacaktır.

Başkalarının önerileri, ilaçları alınmamalı.ilaç seçimi kişiye göre yapılmıştır.

Kadınlarda neden daha sık görülüyor?

Ülkemiz için geçerli nedenler kadınlarda fazla kilo sorunu daha çok ve doktora daha az gidiyorlar.

Tansiyon tedavisinde bir hedef var mıdır?

Evet her hasta grubu için farklı hedefler vardır.hedef denilen hastanın tedavi ile tansiyonun inmesi gereken rakamdır.şeker hastaları, felçli hastalar, kalp damar hastaları için farklı hedef rakamlar belirlenmiştir ve bu hedefler erişene kadar doktor kontrolü devam etmeli, ilaç ayarları yapılmalı ve son saptanan dozlar ömür boyu kullanılmalıdır.

Uz.Dr. Metin Okucu.Kaynak.7gunsaglik.com .,

Besin Zehirlenmesi Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Ham meyve ve sebzelerde tehlikeli listeriosis salgını geçmiş yıllarda büyük sağlık sorunlarına yol açmıştır.

Bakterili bir çiftlikte yetişen ham kavun gibi meyve ve sebzeler enfeksiyona sebep olur, ateş, kas ağrıları, mide sorunları ve ishale neden olur. İyi temizlenmiş ve buzdolabında soğuk ayarda saklanan ham olmayan besinleri tüketin. Yoğurt, peynir çiğ sütle yapılan süt ürünleri de risklidir. Sadece şoklama ve soğutma ya da kaynatma ile bu ürünlerdeki bakteri ölmez. Yaşlılar, hamileler, zayıflar ve bağışıklığı güçsüz kişiler risktedir. Pastörize ürünleri satın alın.

Kümes hayvanları ve yumurtada da taze ürünleri alın. Domates, biber ve salata yeşilliklerde de dikkatli olun. Çiğ ve az pişmiş besinlerden kaçının. Sıcak ve nemli ortamda yetişen ürünlere dikkat edin. Bebek ve yaşlılarda bu enfeksiyonlar çok ciddi hatta ölümcül olabilir. İyice yıkanan, kurutulan ve buzdolabında saklanan ürünleri tüketin. Çiğ et özellikle kıymadan kaçının. E. Coli bakterisi çiğ ette yaygındır. Özellikle bakteriler kıymada birikir.

Konserve gıdalarda riskli sınıfındadır. Bal, et, fermente ürünler, tuzlu balık konserveleri özellikle bebekler için ölümcül olabilir. Kabuklu deniz ürünleri yosunlu ürünler de gelgitten nasibini alır. Toksin yüksek oranda olabilir. Di ve dudaklarda karıncalanma, nefes darlığı, ve nihai felç görülebilir. Zehirlenme belirtileri 30 dakika içinde gelişir. Deniz yosunu ve orfozda belirtiler, kollarda veya bacaklarda yanma veya ağrılı karıncalanma, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, ishal, halüsinasyonlar ve sıcaklık değişimidir.

Nörolojik belirtilerde doktorunuza başvurun. Yüksek ateş, kanlı dışkı, uzun süreli kusma, 3 günden fazla süren ishal, ağız kuruluğu, baş ağrısı, az idrar zehirlenme belirtileridir. Ellerinizi ve gıdaları iyice yıkayın. Mutfak eşyaları ve tezgahı temizleyin. Akan su altında temizleyip kurutun. Marul ve lahananın dış yapraklarını atın. Et, tavuk ve yumurtayı uygun sıcaklıkta pişirin. Sıcak soğuk değişimie dikkat edin.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Sıcak Çarpması Nasıl Olur Tedavisi Nedir?

Kavurucu sıcakları yaşadığımız günlerdeyiz.

Gündüz güneşin altında çalışanlar ve güneşe maruz kalanlar sıcak ve güneş çarpması riski altındadır. Sevdiklerinizi ve kendinizi güneşin yakıcı etkilerinden korumanız gerekir. Serin ve gölge yerlerde durmanız sağlığınız için iyi olacaktır. Susuz kaldığınızda sıcak çarpması daha tehlikeli olacaktır.

Şapka ve gözlük takmayı unutmayın ve elinizden su şişeniz eksik olmasın. Hastalar, çocuklar, yaşlılar ve hayvanlar için öğlen saatleri çok tehlikelidir. Mümkünse dışarı çıkmayın veya gölge yerleri tercih edin. Isı bitkinliği ve sıcak çarpması hayatı tehdit eden bir sağlık sorunudur.

Çocuk ve yaşlıları daha fazla vurur. Vücut ısıları çabuk yükselir ve geç soğur. Belirtilerinden biri sıcakta terlemenin durmasıdır acil tıbbi yardım isteyin. Açık hava etkinliğine giden çocuklarınızı iyi koruyun bol su içirin. Dışarı çıkmasından önce su içirmeye başlayın ve oyun sırasında da suyunu eksik etmeyin.

20 dakikada bir mola vermesi ve su içmesi iyi olacaktır. Basit adımlarla onları güvende tutun. Sağlıklı yetişkinler dahi açık havada kendine özen göstermelidir. Egzersizi güneş altında yapmaktan kaçının. Ağır hareketlerden kaçının bol su için. Hayvanlarınızı da açık havada çok tutmayın gölgede dinlendirin bol su verin
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Kanserle Mücadelede Hücreler Arası Kromozom

İskoçya Dundee Üniversitesi yaşam bilimleri profesörü Karim Labib ve meslektaşları hücre biyolojisi çalışması yapmıştır.

Hayatın önemli bir parçası olan kromozomlar hücreler arası kopyalanabiliyor ve bu buluşla kanserle mücadele edilebiliyor. Bireyin genetik planını taşıyan DNA hücreleri demetler halinde birbirine bağlı. Kromozom kopyalama işlemi yeni hücrelerin büyümesine ve normal fonksiyonlarını yürütmek için mükemmel bir genetik bilgiyi kopyalamak için idealdir ve uzmanlar bunu kullanmıştır.

Hücrelerin anormal davranışlarında ilgili kromozomlar yer değiştirilebilir. Kanser tedavisinde bu özel bir çaredir. Moleküler proteinler DNAnın kalbi olan kromozomların makine gibi işlemesinde yardımcı. Çift sarmallı DNA iplikleri birbirine bağlanabilir ve kopyalanır. Kromozom kopyalama ve sarmal aktarımı yeni bulunan bir buluş ve kanser tedavisinde oldukça etkili. Proteinlerin birbirine yapışmaması gerekiyor. Bağışıklık sisteminin zarar görmemesi de önemli.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Kanserden Koruyucu Besinler

Bugün herkesin bildiği üzere kansere nedenlerinin en önde gelenlerinden biri de beslenme ile alakalıdır.

Bu nedenle vücudumuzdaki hücrelerin yapısının bozulmasını önlemek ve kanserden korunmak için sağlık değeri yüksek besinler tüketmek son derece önemlidir. Bu besinlerden önemli olanlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

Limon: Adeta kansere karşı yaratılmış mucizevi bir meyvedir. Kanser hücrelerinin oluşup çoğalmasını önlemede büyük etkisi vardır.

Fıstık: Araştırmalar, E vitamini yönünden zengin olan besinlerle beslenmenin karaciğer, akciğer, kolon kanserlerine karşı koruyucu etkilerinin olduğunu göstermektedir. Fıstık ve fıstık ezmesi bu anlamda en çok önerilen gıdalardandır. Greyfurt: C vitamini bir antioksidandır ve kanseri meydana getiren nitrojen bileşiminkn oluşumunu engellemektedir. C vitamini greyfurt, portakal, mandalina, dolmalık biber gibi birçok sebze ve meyvede kolayca bulunabilmektedir. Yoğun C vitamini içeren besinlerle beslenmek mide, kolon, idrar kesesi, serviks ve göğüs kanserine karşı koruyucu etki üstlenmektedir.

Alabalık: D vitamininin düşük olması özellikle göğüs ve kuram kanserine kapı açmaktadır. Malesef duamız çok d vitamini içeren çok az sayıda besin bulunmaktadır. Bunlardan biri de alabalıktır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Birden Fazla Bebekte Gebelik Komplikasyonları

Çoklu gebelikler tekli gebeliklere göre daha risklidir çünkü anne karnında birden fazla bebek vardır.

Komplikasyon riski de böylece artar. Erken doğum, düşük gibi riskler artar. İkizlerin %60 ı zamanında önce doğuyor. 37 haftayı tamamlamadan 35 haftada doğabilir. Üçüz gebeliklerde 33 hafta daha fazla bebekte 29 ve altına düşebilir. Erken doğumda riskler büyüktür. Bebek tam hazır değilken tam gelişmiyor. Akciğerler, beyin, diğer organlar tam gelişmiyor.

Bağışıklık sistemi hazır olmuyor ve enfeksiyonlarla mücadelede zorlanıyor. Erken doğan bebekler kolay hastalanıyor hatta hayatını kaybetme riski yüksek. Sağlıklı bir kiloya ulaşmakta zorluk çekerler. Büyük ihtimalle normal kiloya ulaşamazlar. Düşük kiloda olduklarından nefes almada güçlük çeker ve solunum cihazına bağlanırlar.

Yenidoğan bakım ünitesinde gelişmeleri için haftalarca beklenebilir. İdrarda yüksek protein ve yüksek tansiyon sorunları görülebilir. Plasentadan gelişmeye başlayan preklamsi sorununda ciddi hayati riskler söz konusudur. İnsülin kandaki şeker seviyeleri düzgün olmayabilir. Doğumdan önce rahim duvarından ayrılan bebeklerde erken doğum, düşük ve büyüme sorunları görülecektir. Tek bebeğe hamilelikte bu sorunlar çok az ihtimaller görülürken birden fazla gebelikte bu sorunlar yaşanabilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Kanser Teşhisi Ruh Sağlığını Nasıl Etkiler?

Kanser tanısı üç kişiden birinde ruhsal çöküntülere neden oluyor. Almanya’daki yeni bir araştırmaya göre anksiyete ve depresyon gibi sıkıntılar kanseri öğrendikten sonra başlayabiliyor.

Kanser hastalarının %32’sinde bu sorunlar mevcut. Psikolojik bozukluk ile onkolojik hastalıklar birbiriyle ilişkili. %20 oranında zihinsel bozukluklar da görülebilir. Mide ve pankreas kanseri insanları daha çok yormakta. Kadınlarda rahim ve meme kanseri, erkeklerde prostat pankreas ve akciğer kanseri ön planda ve bu hastalarda ruhsal bozukluklar ortaya çıkabiliyor.

Tedavi edilebilen kanser türleri mesela meme kanserinde hastanın umudu daha fazla kurtulma şansı var. Buna rağmen kadının duygusal dünyası göğsünü kaybettiği andan itibaren boşluğa düşebilir. Kanser tedavisinin yanında psikolojik terapi de önerilir. Endişe ve sosyal uyum sorunları sıkça yaşanıyor. Kadınlar daha hassas ve sorunlarını daha fazla belli edebiliyor. Zayıflıkla başa çıkma adına terapiler şart.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Koah Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?

Koah, pek çok kişinin çok yakından tanıdığı, sigara içenlerin başından geçen, dönüşü olmayan bir hastalık olduğu için erken teşhis çok büyük bir önem arz etmektedir. Koah hastalığı, akciğerin kaybedilmesine neden olmaktadır.


Koah hastalığının teşhisi; sürekli öksürük, balgam ve nefes darlığı gibi belirtilerin var olmasıyla ortaya çıkmaktadır. Bu belirtilerin oluşması sonucu akciğer kapasitesinde azalma gerçekleşmektedir. Hastalık sonucu akciğerin Tamamen veya çok daha ağır bir duruma düşmemesi adına en kısa sürede koah’la ilgili bir hekime başvurarak hastalığın daha fazla ilerlemesine engel olunmalıdır.
Koah hastalığının teşhisi için kişilerde bulunması gereken durumlar;
1. Sigara kullanımı
2. Uzun süreli olarak devam eden balgam, öksürük ve nefes darlığı şikâyetleridir.
Yukarıda bulunan şikâyetlere sahip olan ve sigara kullanan kişiler solunum testi sayesinde kolayca koah testini gerçekleştirebilirler. Çok kolay ve kısa bir uygulama olan işlem sayesinde sadece derin bir nefes alarak ağzınızda bulunan hortuma üfleyerek koah’la ilgili teşhisi gerçekleştirmek mümkündür.
Yapılan test sonucu koah hastalığının dercesine göre uygun bir tedavi şekli uygulanarak, dönüşü olmayan bu hastalığın daha fazla ilerlemesi engellenebilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Erkeklerin Cilt Güzelliği İçin Yapması Gerekenler

• Cildinize özel tıraş ürünlerini tercih edin.
• Günlük cilt bakımınızı yapın.
• BHA içeren salisilik ürünleri tercih edin.
• Güneş Kremi kullanın.

Tıraş için gerekli olan pek çok ürün içerisinde; alkol, sodyum, potasyum, nane, mentol hidroksit ve kâfur gibi cilt üzerinde alerjik reaksiyon oluşturacak maddeler yer almaktadır. Bunların dışında hassas ciltler için özel üretilmiş ürünleri tercih ederek güzel bir cilde sahip olabilirsiniz.
Tıraş sonrası bakım; tıraş esnasında kullandığınız ürünlere dikkat etmek bazen yetersiz gelebilir. Tıraş sonrası uygun bakım güzel ve pürüzsüz bir cilt için gereklidir. Tıraştan sonra sürülen losyonlar cildinizin kabarmasına ve kızarmasına sebep olabilir. Bu duruma meydan vermemek için tıraş sonrası alkolsüz tonikleri tercih edebilirsiniz.
Günlük yapılan tıraş cilt üzerindeki ölü tabakayı temizlediğinden ışıl ışıl ve pürüzsüz bir cilde sahip olmak kaçınılmaz olacaktır.
Sivilceli veya siyah noktalı bir cilde sahipseniz; BHA içeren salisilik asitli cilt bakım ürünlerini tavsiye edebiliriz. Hassas ciltlere uyum sağlayan bu ürünleri kullanarak cildinizde bulunan sivilce ve siyah noktalardan kolayca kurtulabilirsiniz.
Güneşten korunmak, cilt sağlığı ve güzelliği için önemli bir etkendir. Tıraş sonrası hassaslaşan cilt güneşe maruz kalarak farklı şekillerde renk değişimlerine sebep olabilir. Kesinlikle güneşe çıkılacak durumlarda güneş kremleri tercih edilmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Kısırlık Nedir? Nedenleri Nelerdir?

Çiftlerin, herhangi bir doğum kontrol yöntemine başvurmadıkları halde düzenli ilişkilerine devam etmelerine rağmen gebeliğin gerçekleşmemesi durumu, infertilite yani kısırlık olarak ifade edilmektedir. Nedeni, sadece kadından, sadece erkekten ya da her ikisinden de kaynaklanabilir.


Kadınlarda Kısırlık Nedenleri olarak;
• Adet görememe (aminore)
• Yumurtlama (ovulasyon) bozuklukları
• Yumurtalık kanallarının tıkanması
• Rahim içi anomalilikleri
• Tüp (fallop tüpleri) yapısının bozularak spermlerin geçişine izin vermemesi.

Erkeklerde Kısırlık Nedenleri olarak;
Erkeklerde kısırlığın saptanması semen (meni) analizi ile gerçekleşir ki semenden kaynaklanan nedenler şunlardır:
• Semende meni üretiminin olmaması
• Normal bireyler için semende hücre sayısının 20 milyondan gazla olması gerekirken, hücrelerin bu sayıdan az olması
• Spermlerin hareketlilik oranlarında azalma olması
Gibi nedenler de erkeklerde kısırlığın temel nedenleri arasındadır
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Umumi Tuvalette El Yıkamak Önemli

Tokalaşmak, başkasının elinden bir şey yemek ya da tuttuğu şeyleri tutmak ve temas etmek ne kadar riskliyse, umumi tuvalette el yıkamadan çıkmak da o kadar risklidir.

Enfeksiyon ve mikrop kapma riski yüksek olduğu bilinir. Maalesef umumi tuvaletlerden çıkan kişilerin sadece %5’i ellerini yıkıyor. %33 oranda kişi sabun dahi kullanmadan ellerini yıkıyor. %10 oranda kişi hiç ellerini yıkamıyor. Bir üniversitenin tuvaletinde yapılan araştırmada 3700 kişi incelenmiş ve bu sonuçlar bulunmuştur. Doğru el yıkama kurallarına kimsenin uymadığı gibi insanlar el yıkamaya vakit bile ayırmıyor. Diğer bulgular da şöyledir.

Erkekler kadınlara oranla temizliğe ve el yıkamaya daha az önem veriyor. Kadınlar bu konuda daha titiz. Erkeklerin %15i, kadınların %7si hiç ellerini yıkamadan çıkıyor. Erkeklerin %50si, kadınların %78i sabun kullanıyor. Lavabo kirli ise insanlar ellerini yıkamaktan kaçınıyor. Günün ilk sabah saatlerinde eller daha sık yıkanıyor akşama doğru üşeniliyor. Akşam yemeğine çıkan insanlar diğer zamanlara oranla daha az el yıkıyor.

Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını azaltmak için el temizliğine maksimum önem verilmelidir. Tek ve en etkili yapılacak şey elleri sabunla iyice yıkamaktır. Gıda kaynaklı hastalık salgınları en iyi böyle önlenebilir. Yüzde 50 oranda azalma görülür. Mikropları öldürmek için su ve sabunla 15-20 saniye kadar eller yıkanmalıdır. Restoran ve otel sahipleri ile de inceleme yapılmıştır. İşini kaybetmek istemeyen itibarlı mekanlar temizliğe önem vermektedir. Çalışanlar el temizliğine önem vermektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Kedi Dışkısı Sağlığı Riske Atıyor

Kedi pisliğindeki parazitler potansiyel bir halk sağlığı sorunudur.

Kediler yılda ortalama 1.2 milyon ton dışkı bırakıyor. Bu atık hamileleri, bağışıklık sistemi zayıf olanı, sağlıklı kişilerde bile toksoplazmozis salgınına yol açıyor. Bulaşıcı zehirli bir parazit içeriyor. Gebeliğin ilk dönemlerinde enfekte olunabiliyor, göz ve sinir sistemlerini ağır sonuçlarla etkiliyor, doğmamış bebeklerde bu hasarlara yol açıyor.

Toksoplazma enfeksiyonuna neden oluyor. Gebeler ve bebeklerin iyi korunması uzak durması önemlidir. Şizofreni, obsesif kompulsif bozukluk, romatiod artrit ve beyin kanseri bebeklik çapında dışkıdan etkilenen çocuklarda okul çağında ortaya çıkmaktadır. Kedi dışkısına bulaşan şeylere temas uzun süreli hastalıkların nedeni.

Bahçe ve açık alanlarda çocukları yalnız bırakmayın ve temiz yerlerde oynamalarını sağlayın. Metre kare başına 400den fazla kedi pisliği olabilir. Tek bir olgunlaşmamış dişi hücresi dahi enfeksiyona neden olmaktadır. Enfekte olan kuş, fare ve küçük hayvanları yiyen kediler veya bu hayvanlar ile de temas edilmemelidir.

Açıktaki kediler bu risktedir, ev kedilerinde risk yoktur. Kediniz ya da komşunun kedisi dışarıda kalırsa çöp kutularını ve kum havuzunu kapalı tutun. Bahçede eldiven giyin. Küçük çocukları koruyun. Hamileler mecburen temas ederse mutlaka test yaptırsınlar. Antikor testi için pozitif veya negatif sonuç veren testler uygundur.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Genç Erkeklerde Prostat Kanseri: Ne Bilmelisiniz?

Troy Sukkarieh robotik ve ileri laparoskopik cerrahi konusunda uzmanlaşmış kurul sertifikalı üroloji cerrahıdır.

Freehold CentraState Tıp Merkezi’nde görev alan uzmana göre prostat kanseri genç erkeklerde de görülebiliyor. Peki neleri bilmeliyiz? Son 20 yılda gençlerde bu kanseri görülme oranı 6 kat artmış. Hayatı tehdit etme konusunda genç erkekler daha fazla risk altındadır.

Yani prostat kanseri gençlerde daha ölümcül ve riskli. Yaşlılarda daha sık görülse de durum bu. Geç teşhis de tedaviyi zorlar ve belirti vermediği durumlar da vardır. Prostat kanserinde aile öyküsü önemlidir. Baba erkek kardeş amca veya dedede varsa risk artar. Bu da riski 2-3 kat artırır.

Beslenmeyle de ilgilidir, kırmızı etin fazla tüketilmesi bu riski artırıyor. Ayrıca kızarmış ve işlenmiş gıdalar, doymuş hayvansal yağlar ve süt aşırı tüketimleri prostat riskini artırır. Erken teşhis kontrol tedavi önemlidir. Bir yaştan sonra yıllık taramalara gidilmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Dikkat Bu Mantar Çok Tehlikeli!

Candida Albicans isimli bir mantar sinsi bir virüs gibi ilerliyor. Hastalıklara ve ölümlere sebep.

Konuyla ilgili bilgi veren Dr. Sinan Akkurt, bir numaralı tetikleyicisinin aşırı antibiyotik kullanımı olduğuna dikkat çektiği Candida Albicans mantarının insan bedenindeki sinsi bir ajan olduğuna dikkat çekti.

Normal koşullarda bağırsaklarda vitamin üreten bakterilerle dengede bulunan bir mantar çeşidi olan Candida Albicans mantarı, bağırsak duvarına yapışarak orada yaşıyor. Aşırı çoğalması ve yer değiştirmesi durumunda ise başta enfeksiyon oluştururken, ardından birçok hastalığın tetikleyicisi olabiliyor. Konuyla ilgili bilgi veren Biorezonans Uzmanı Dr. Sinan Akkurt, Candida Albicans mantarının çoğalmasında aşırı antibiyotik kullanımının önemli bir etken olduğuna dikkat çekti. Gereksiz yere kullanılan antibiyotiklerin yanı sıra rafine un ve şekerin fazla tüketimi, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve beslenme eksikliklerinin de bu mantar türünü çoğaltan etkenler olduğunu belirtti.

Candida Albicans mantarı ile doğrudan bağlantılı rahatsızlıklar arasında ağızda beyaz pamukçuk, aft, şişkinlik, bağırsak krampları, anüste kaşıntı, vajinal mantar, sık mesane iltihapları, adet sendromları, halsizlik, enerji kaybı, düşük libido, depresyon, konsantre olamama ve alerjileri sıralayan Dr. Akkurt, tedavi için öncelikle beslenme planının değişmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle rafine un ve şekerden uzak durulması, kefir, turşu, yoğurt, ayran, lor peyniri, sarımsak, üzüm çekirdeği, keten tohumu  gibi bağırsak florasını destekleyici gıdalar alınmasını öneren Dr. Sinan Akkurt, biorezonans metoduyla iki seansta tedavinin tamamlanabildiğini kaydetti.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Düşük Nedenleri, Belirtileri ve Sonrası

Birçok kadın hamilelikte düşük tehlikesini yaşıyor. Genetik bir sorun veya fetus embriyo ile ilgili sorunlar neden oluyor.

Keder ve bunalım ise sonra yaşanan duygular. Hamileliğin 20. Haftasından önce yaşanan gebelik kaybına düşük deniyor. Gebelik erken sonlanıyor çünkü fetus rahme daha fazla tutunamıyor. Her 10 gebelikten 1-2 si düşükle sonlanıyor. En fazla görülen zamanlar ilk haftalar. İlk 3 ayda %80 oranında gerçekleşiyor. Embriyo veya fetusun anormal gelişimi buna sebep olabiliyor.

Anormal kromozom gelişimi eksikliği gibi sorunlar yol açabilir. Döllenmiş yumurta bölünerek kromozom değişimi oluyor. İleri yaştaki gebelikler de bir sebebi. Şiddetli kronik hastalıklar diyabet romatoid artrit ve lupus risklerden bazıları. Travma ve enfeksiyonlar da düşük sebebi.

Rahim anormallikleri, skar doku sorunları miyom sigara alkol uyuşturucu kafein kullanımı çok şişman veya çok zayıf olmak da diğer nedenleri. Belirtileri anormal vajinal kanama, şiddetli karın ağrısı, bel ağrısı ve krampları, akıntıda değişikliktir. En kısa sürede sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Muayene ve testler yapılarak cerrahi işlem uygulanır.
Kaynak.7gunsaglik
X