Düzensiz Kalp Atışı Hafıza Kaybı Sebebi mi?

Atriyal fibrilasyon adı verilen düzensiz kalp atışı yetişkinlerde belirgin olarak görülen bir rahatsızlıktır.

Yeni bir çalışmaya göre düzensiz kalp atışı yani nabızda görülen anormallikler aklı ve hafızayı da bozuyor.

Yaşlandıkça hafıza ve düşünme becerileri azalır. Üstüne bir de kalp sorunları eklenirse bu durum daha da vahimleşebilir.

Alabama Üniversitesi araştırmacılarının çalışmalarının sonucunu aktarıyoruz. Hafıza sorunları maalesef kalp atışı düzensiz olan kişilerde sıkça görülür.

Kalp ile beyin sağlığı birbirine bağlıdır ve paralel olarak ilerler. Doğrudan aralarında bir neden sonuç ilişkisi saptanmıştır.

İlkinde, düzensiz kalp atışı görülen kişilerin beyninde oluşan gerileme ve kalbinde oluşan kan pıhtılaşması arasındaki ilgi ortaya çıkmıştır.

Bu durum zihinsel gerilemeye yol açmaktadır. İkincisinde, bu kişilerde beyne daha az kan akışı gider.

Zihinsel sorunlara neden olur ve zamanla beynin besin ihtiyacı olan oksijen beyne giremez hale gelir.

Beyne oksijen gitmezse hafıza kaybı ve bilişsel gerileme Alzheimer gibi rahatsızlıklar oluşacaktır. Amerika’da 3 milyon kişi risk altındadır.

Düzensiz kalp atışı ile zihinsel gerileme ve bunama birbirine çok yakındır. Bu hastalara kan sulandırıcı verilerek kalpteki kan pıhtıları önlenmek ve beyne oksijen akışını sağlamak amaçlanır.

Felç ve inme ile kalp krizi riski azaltılmalıdır. Bu hastaların önce kalp sorunları çözülmelidir. 65 yaş üzeri kişilerde bu risk oldukça fazladır. Yaş küçüldükçe risk azalmıştır.
Kaynak.7gunsaglik

Kalp Sağlığı İçin DASH Diyeti

Kalp sağlığı, normal seviyede bir kan basıncı yani tansiyon ve iyi kolesterol düzeyleri için beslenmeye önem vermek gerekir.

Hipertansiyon ve yüksek kan basıncı yaşayan kişilere özel bir diyet mevcut. Daha sağlıklı bir birey olmak ve kilo kontrolü yapabilmek için DASH diyeti öneriliyor. Yağ, kolesterol ve tatlı miktarı kesiliyor. Sebze, meyve ve az yağlı süt ürünlerine yöneliyorsunuz.

İlk iş tuzu kesmek veya azaltmak. Çok fazla tuz vücutta sıvı birikimine yol açar. Bu da kalp üzerinde ekstra bir baskıya neden olur.

Yaş ve diğer koşulları göz önüne alarak sağlığı geliştiren bu diyette günlük sodyum yani tuz miktarı 1.5-2 grama çekiliyor. Tuzsuz yemek pişirin. Bunun yerine çeşni ve baharat kullanın.

Aynı lezzeti alacaksınız. Füme ve salamura gibi gıdalarda tuzdan kaçının. İşlenmiş ve hazır gıdalardan uzak durun. Kepekli ekmek, esmer pirinç, kepekli tahıllar, yulaf ezmesi, kepekli makarna, tuzsuz simit, patlamış mısır gibi tahıl ve lif depolarını bolca tüketin.

Lif, kolesterolü düşürür. Daha uzun süre tok tutar. Günde 2000 kalori alın ve 6-8 porsiyon arası yiyin. Sebzelere ağırlık verin.

Lif, vitamin ve mineral deposu sebzeler kan basıncını kontrol eder. Birçoğunda kalori ve yağ sıfırdır. Günde 4-5 porsiyon tüketin. Yapraklı sebzeler favoridir.

Çiğ veya az pişmiş haşlama ya da fırında tüketin. Sebze suyu da faydalıdır. Öğle ve akşam yemeklerinde salata tüketin. Meyveler de kalp sağlığı için vitamin ve mineral deposu harika besinlerdir.

Günde yine birkaç porsiyon yenilebilir. Elma ve portakal bolca tüketilmeli ve arada meyve suyu da tüketilmelidir. Kahvaltıda tahılla birlikte muz ve çilek tüketilebilir. Diğer kalp dostu besinler ise, yoğurt, et ve balık, bakliyat, zeytinyağı ve patates ile muzda bolca bulunan potasyumdur.
Kaynak.7gunsaglik

Kalp Hastalıkları Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Kalp hastalığını çoğu insan kalp krizi olarak düşünür. Kalp çalışma yeteneğini zorlayan birçok durumda kalp hastalıkları düşünülebilir.

Koroner arter hastalığı yani damar sorunları, kardiyomiyopati, aritmi ve kalp yetmezliği bu hastalıklar arasındadır. Bu hastalıklar vücutta nasıl kendini gösterir belirtileri nelerdir? Her yıl 1 milyon kişide kalp krizi görülür. Kalbin ani bir şekilde kan akışının kesilmesi durumudur. Koroner arterler kalp kasına kan taşıyan damarlarda bir tıkanıklık oluşur. Kan akımı engellendiğinde kalp kası hızlıca hasar görür ve ölüm bile görülebilir. Son yıllarda acil vakaları tedavilerinde ölüm riski azaltılmaktadır. Belirtileri şunlardır. Göğüste basınç ve ağrı, sırt, çene, boğaz ve kolda yaygın rahatsızlık, mide bulantısı, ekşime, hazımsızlık, halsizlik, anksiyete, nefes darlığı, hızlı ve düzensiz kalp atışlarıdır. Kadınlarda kalp hastalığı belirtileri nelerdir? Kadınlar kalp krizinde her zaman göğüs ağrısı hissetmez. Erkeklere göre kadınlarda mide ekşimesi, iştah, yorgunluk veya halsizlik kaybı, öksürük ve kalp çarpıntısı yoğundur. Bu belirtiler göz ardı edilmemelidir. Belirtiler anlaşıldığında hemen doktora gidilmelidir. Kalp krizi için öncü durumlardan biri de damarlarda tıkanıklık ve yapışkanlıktır. Bu zor kan akışına neden olur. Angina olarak bilinir ve göğüs ağrısı yapar. Aritmi, düzensiz kalp atışıdır. Düzenli elektriksel uyarılar kalp atışlarına neden olur. Bazen bu atışlar düzensiz hale gelir. Yavaşlar veya hızlanır titremeler oluşur. Kan pompalamadaki değişimler vücudu olumsuz etkiler. Anormal kalp atışlarını doktorunuza bildirin. Kardiyomiyopati, kalp kası değişimleridir. Kalp yetmezliği denilen kronik duruma neden olabilir. Kalp kapağı hastalığı, tansiyon hastalığı ve kronik rahatsızlıklarla ilişkilidir. Elektrokardiyogram (EKG) ile test edilebilir. Kalbin elektriksel aktivitesini ölçer. Cilt üzerine elektrotlar yerleştirilir. Kalp ritmi ve kası izlenir. Stres testi, holter aleti bağlama, röntgen filmi, EKO, 3D kardiyo görüntüleme testleri de yapılabilir. Kalp hastalığı ve belirtileri günlük yaşamı etkiler. Uzun süre tedavi ve kontrol altında olmak gerekebilir. Nefes darlığı, yorgunluk, ayaklarda, bacak ve karında şişme olabilir. İlaç, yaşam tarzı değişikliği, cerrahi ve kalp nakli tedavileri mümkündür. Anjiyo ve bypass yapılabilir. Sigara içilmemelidir, spor ve diyet yapılmalıdır.
Kaynak.7gunsaglik

Kadınlarda İdrar Kaçırma Problemi

Günlük yaşamda, daha çok kadınlar arasında rastlanan bir rahatsızlık olan idrar kaçırma sorunu, idrarın ani ve istem dışı bir şekilde çıkışı olarak tanımlanabilir.

Bu durum kadınların bazılarında daha şiddetli bir şekilde seyretmektedir.
Oluşması halinde kadınlarda utanç ve sıkıntı meydana getiren idrar kaçırma sorunu kimi zaman günlük yaşamı kısıtlayıcı nitelikte olabilmektedir. Daha ziyade hapşırma ya da öksürme anında veya ayağa kalkarken meydana gelmektedir. Idrar kaçırma problemi yaşayan birey mutlaka doktora başvurmalıdır.
Idrar kaçırmaya neden olan durumlar 4 ana sebep altında incelenmektedir.

Bunlar;
-Strese bağlı olarak gelişen idrar kaçırma
-Tuvalet ihtiyacının şiddetli bir şekilde hissedildiği durumu tuvalete yetişememe durumu ( buna urge tipi denir)
-Idrar üretiminin mesane kapasitesinin üzerinde olmasına bağlı olarak idrar kaçırma
-Urge ve stres tipinin karışım olarak idrar kaçırma

Tedavisi:
Idrar kaçırmanın tedavisi mevcuttur ve günümüzde tedavisi oldukça kolaydır. Öncelikle nedeninin ne olduğu saptanır daha sonra tedavi edilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Yumurtalık Kanseri Tedavisinde Yeni Keşifler

Yüksek dereceli seröz yumurtalık yani over kanserinde biyolojik belirteç ile daha iyi tedavi seçenekleri gelişiyor.

Birçok kadın kemoterapiye gitse dahi hastalığın nüksetme riski var. Yumurtalık kanseri tedavisinde seçenekler gittikçe gelişiyor ve immünoterapi umut vaat eden bir yöntem olarak biliniyor. Bağışıklık sistemini geliştiren ve kansere karşı savaşan bu teknikler kemoterapi ile birlikte uygulanınca çok etkili oluyor. İleri aşamaya gelen yumurtalık kanseri %75 gibi büyük bir orana sahip.

Doku çalışmaları incelenmekte ve özel bir protein içeren gen değişiklikleri görülmektedir. Kemoterapiye bile direnç gösteren ve ilerleyen bu hastalıkta son çare biyolojik belirteç tekniğiyle immünoterapi yapmak. Bağışıklık güçlendiriliyor. Dondurulmuş tümör dokusu incelenerek ileriki aşamalar hedefleniyor. Her yıl bu hastalık dünyada 152 bin civarında kişide görülmekte ve sıkı önlemlerin alınması şart. Jinekolojik onkoloji uzmanları çalışmalarını sürdürüyor.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Yara Yaktırma (Servikal Koterizasyon) Nedir?

Koterizasyon, bir diğer adı ile yara yakma yöntemi rahim ağzında izlenen yaralarda en çok gerçekleştirilen tedavi yöntemidir. Koterizasyon işlemi, rahim ağzında yara tespit edilen hastalara smear testinin ardından smear sonucuna göre yapılmaktadır.

Koterizasyon İşlemi Nasıl Uygulanır?
Hastaya, koterizasyon işlemi jinekolojik muayene masası üzerinde uygulanır ve yaklaşık olarak 4-5 dakika sürer. Lokal ya da genel anesteziye gerek duyulmaz çünkü hasta işlem esnasında hiçbir şey hissetmez. Bundan dolayı işlem muayenehane veya hastanede rahatlıkla uygulanabilmektedir.
Hastanın jinekolojik muayene masasına alınmasının ardından ilk olarak normal muayene spekulum takılır ve serviks görünür. Ardından koter aletinin ucuyla rahim ağzına dokundurarak işlem gerçekleştirilir. En son spekulum çıkarılırarak işlem tamamlanır. Işlemin ardından hasta hemen ayağa kalkar ve gündelik yaşamına devam eder. Ağrı ya da başka bir şikayetle karşılaşılmaz.

Yara Yakma İşlemi Sonrası
Hastanın, yara yakma işlemi sonrası, bir aylık süre boyunca cinsel ilişkiye girmesi uygun değildir. Işlemden sonra ki bu süreçte beyaz, sulu ya da hafif pembe kırmızı karışımı akıntıların gözlenmesi son derece normaldir. Yakılan kısımdaki epitel hücreleri, 1-2 ay içerisinde yenilenerek, iyileşmiş normal bir görünüm kazanır
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Örümcek Damarlar- Varise Çare Bulmak

Kadınlarda sıkça görülen bu cilt sorunu can sıkıcıdır ve estetik olarak da hoş durmaz.

Damar problemleri kadınların %55’inde mevcut. İnce büküm büküm ve dönen damarlar kabarır ve kendiniz mor renkte gösterir. Eğer ailede özellikle annede varsa genetik olarak sizde de oluşur. Bazı yaşam tarzı seçimleri de, örümcek damarların gelişimine neden olur. Sigara, alkol, obezite, doğum ve doğum kontrolü gibi hormonal sebepler baş nedenleridir. Yapılabilecek çok fazla bir şey yoktur.

Koşu ve egzersizle bu damar tıkanıklığı sorunları çözülebilir çünkü kan dolaşımı tıkanmıştır ve harekete ihtiyacınız vardır. Mutlaka hareket edin ve iyi beslenin. Skleroterapi birkaç dakika süren damar açma tekniğidir. Uzmana danışarak bu tedaviyi yaptırabilirsiniz. Morarmalar 1-2 haftaya temizlenir. Ven köpük kullanılır ve işlem sorunlu bölgeye uygulanır. Sorunun şiddetine göre seanslar artırılabilir. Yan etkileri çok azdır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Ani Yüz Kızarması Nedir?

Bireyin kontrolünün dışında gelişen septamik sinir sistemi bozukluğudur.

Belirtileri:
Ani yüz kızarması gözlenen en önemli belirtisidir. Yüzde meydana gelen kızarıklık, baş ve kulak kızarıklığı, boyun kızarıklığı olarak yayılabilir.

Nedenleri Nelerdir?
Ani yüz kızarıklığı temelde sinir sistemindeki bir bozukluktan kaynaklanmakta olup, durup dururken ortaya çıkabileceği gibi genel olarak sosyal ortamlarda meydana gelmektedir. Bundan dolayı sebebinin daha ziyade psikolojik faktörlerden kaynaklandığını söylemek mümkündür. Zira pek çok durumda hastada sosyal fobi rastlanmaktadır. Bireydeki sosyal fobi, yüz kızarıklığına sebep olabilmekte, bununla birlikte yüz kızarıklığı da sosyal fobiye zemin oluşturabilmektedir.

Tedavisi Nasıldır?
Tedaviden önce yüz kızarmasının nedenlerine edilmelidir. Eğer mevcutsa sosyal fobiyi yenmek tedavide önemli bir unsurdur. Birey girdiği sosyal ortamlarda kendini rahat hissettiği takdirde yüz kızarması da büyük ölçüde azalacaktır
Bununla birlikte ameliyat ve klips tedavisi de uygulanan yöntemlerdendir. Yüzde kızarıklık meydana getiren sinirler ameliyatla yakılır ancak bu uygulama bireyde çeşitli yan etkilere neden olabildiği ve geri dönüşümü olmayan hasarlara sebebiyet verebileceği için önerilmemektedir. Klips yöntemi ise sinirlere baskı altına alarak kızarıklığın önüne geçmeye çalışır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Dudak Çatlakları Nasıl Tedavi Edilir?

Özellikle kışın soğuk ve kuru hava, dudaklarınızda çatlak ve yaralara sebep olabilir. Bu durumdan kurtulmak aslında hiç de zor değil.
Ihtiyacınız olanlar;
-Temiz bir bez parçası
-Ilık su
-Vazelin
-Nemlendirici dudak kremi
-Yumuşak diş fırçası
-Bebek yağı

Adım: Temiz bir bez parçasını ılık suya batırın. Suyunu sıkmadan dudaklarınızın üstüne koyun ve biraz soğuyuncaya kadar bekletin. Adım: Bezi tekrar suya batırıp sıkın. Bu bezi parmaklarınızla basınç uygulayarak dudaklarınızın üzerinde sağa sola ve ileri geri hareket ettirin. Bu işlemi bebek yağı sürdüğünüz yumuşak bir diş fırçası ile de yapabilirsiniz. Adım: Soğuk suyla ıslattığınız bezi dudaklarınızda birkaç saniye bekletin. Sonra parmak uçlarınızla hafifçe vurarak dudaklarınızı kurutun. Adım: Vazelini oldukça ince bir tabaka halinde dudağınıza sürün. 20 dakika kadar emilmesini bekleyin. Ardından kalın bir tabaka halinde nemlendirici dudak kreminizi uygulayın. Adım: Bol bol su için ve sık sık dudak nemlendiricisi kullanın.
Dudaklarınızı yalamaktan veya ısırmaktan kaçının. Yalama ihtiyacı hissettiğinizde krem sürün.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Orta Yaş Kadınlarda Depresyon Felç Riskini Artırıyor

Depresyon yaşayan orta yaş ve üstündeki kadınlarda felç ve inme riski 2 kat artıyor. Bu araştırma 12 yıl boyunca 10 bin kişi üzerinde denenmiş ve kanıtlanmıştır.


47 ila 52 yaş arasındaki kadınlarda denenmiş ve felç riskinin depresyon geçirenlerde 2.4 kat daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir.

Hele bir de felç ve kalp hastalıkları sorunu varsa bu oran 2 kat daha artıyor. Avustralya Queensland Üniversitesi Nüfus Sağlığı Okulu epidemiyoloji uzmanı Ph.D. yazar Caroline Jackson şunları ekledi:

Doktorlar kadınları tedavi ederken yakın hastalık geçmişine ve depresyon geçmişine bakıyor. Eğer varsa önce depresyon tedavi edilmeli. Uzun vadede belirtiler teşhis edilmeli ve çözüme gidilmeli.

Uzun vadede sorunların çözülebilmesi için depresyon tanısı konulduktan sonra üzerine düşülmelidir. İlk büyük ölçekli çalışmayı yapan bu bilim adamları genç ve orta yaşlı kadınları çalışmaya katmıştır.

Yaş ortalaması 14 yaş daha büyük olan bir grupta depresyonlu kadınların felç ve inme riski %30 daha fazla çıkmıştır.

12 yıl boyunca zihinsel ve fiziksel taramalara sürmüştür. Katılımcıların %24ü antidepresan kullanan kişilerdir. 177 kişi ilk kez inme yaşadığını söylemiştir. İstatiksel yazılımlar, anketler ve diğer ölçüm araçları kullanılmıştır.

Depresyonu etkileyen başlıca faktörler şunlardır:

Yaş,

Sosyoekonomik durum,

Sigara,

Alkol,

Fiziksel aktivite,

Yüksek tansiyon,

Kalp hastalığı,

Kilo,

Diyabet.

Bu yaş grubunda depresyon ağır yaşanmakta ve felci tetiklemektedir. Jackson, vücudun inflamatuar ve immünolojik süreçleri ve kan damarları üzerindeki etkilerinde bir rol oynayabileceğini söylemektedir.

Referans.7gunsaglik.com.tr

Cinsel İlişkide Kalbe Fazla Yüklenmeyin

Doğal olarak cinsel ilişki sırasında kalbe oldukça yük biner. Bu dozu iyi ayarlamak gerek..

52 yaşındayım. 3 ay önce kalp damarıma balon yapıldı. Stent takıldı. İlaç kullanıyorum. Eşimle cinsel ilişkiye girmekten korkuyorum.
İlişkiye girsem kalp krizi geçirir miyim?

Kalp damarlarından lazım olduğunda gereken kan geçemediğinden damar içinde balon şişirilip tıkanıklık geriletildi. Stent dediğimiz içi boş borucukla da yeniden yeterince kan geçmesine imkân sağlandı. Cinsel ilişki sırasında kalbin yükü artar. 3 ay önce daha fazla kalp krizi geçirme riskin vardı. Artık eskisine göre daha tedbirli durumdasın. Ancak sağlıklı insanlarda bile artmış heyecan, cinsel ilişkideki zorlamalar, daha uzun süre cinsel ilişki yaşamak adına alınan ilaç takviye- gıdalar gibi uygulamalarla bile kalp krizi riskleri artabilir. Kendini iyi hissetmeyince cinsel ilişkiye girme, alkol alma. Çok aç veya çok tok halde ilişkiden sakın. Acil durum ilaçlarını elinin ulaşabileceği bir yere koymayı unutma.

47 yaşındayım. Cinsel ilişki sırasında yeterince sertleşemiyorum. Ailemde kolesterol yüksekliği var. Yüksek kolesterol sertleşmede sorun yaratır mı?

Öncelikle sen kolesterol düzeylerine baktır. Kolesterol yükseldi diye sertlik direk olarak etkilenmez. Zaten cinselliğimizi sağlayan hormonların yapılmasında kolesterol kullanılır. Ancak damar sertliği yüksek kolesterol düzeyi olan kişilerde daha erken başlayabilir.
Cinsel organımızın sertleşmesi dediğimiz durum kan akımıyla ilgilidir. Yani yüksek kolesterol ve diğer sebepler damar sertliği meydana getirdiyse, sertleşme de azalabilir. Aynı zamanda kalp damarları da bu nedenle tıkanabileceğinden kalp krizi riskleri de artabilir. Korkulu rüya görme.
Tahlil yaptır. İç hastalıkları uzmanına git. Kafan rahatlasın. Boynu bükük dolaşma.

38 yaşındayım. Sol elimde uyuşma var. Doktora gittim EKG çekti. Fıtığın olabilir dedi. Kalp filmiyle fıtık anlaşılır mı? Niye bana fıtık dedi?

Sol kol ağrısı şikayetin bir kalp damar hastalığına ait mi? Değil mi? Bilmek için EKG ilk istenen tetkiktir. Eğer EKG normalse kalp-damar hastalığından olmadığı teyit edilir. Bu nedenle en sık rastlanan hastalıkların başında gelen fıtık ihtimali olduğu söylenebilir. Bunu açıklayacak vakti olmamıştır. Eğer muayene ettiyse muayene bulgularında bunu destekliyorsa, fizik tedavi uzmanı tarafından muayene edilmen gerekir.
İhmal etme tedbir al. Yoksa varsa fıtık ilerler. Ameliyat gerektirebilir.

1.5 yıldır evliyiz. Eşimle cinsel ilişkiye girerken prezervatif kullanmıyorum. Eşim de doğum kontrol hapı almıyor. Hala çocuğumuz olmadı. Ne zaman doktora gitmek gerekir?

Bir yıl süreyle düzenli ve korunmasız cinsel ilişkiye rağmen, istenmesine rağmen gebelik gerçekleşmediyse mutlaka doktora başvurun. Siz üroloji uzmanına, eşiniz de kadın hastalıkları uzmanına başvurmalı.
Hanımlarda "polikistik over sendromu" ve çikolata kisti, ileri yaşlar, erkeklerde sperm sayısını ve dölleme yeteneğini azaltan hastalıklar olabilir. Her şey normal çıksa da kısırlık veya İnfertilite söz konusu olabilir. Her şeyin hayırlısı. Balık yerken limon sıkmak faydalı mı? 3 Zevkler ve renkler tartışılmaz. Balıkta limonda çok faydalı gıdalar bir arada yenip yenmemesi ise bir damak tercihidir.
Ahçılık yapan bir hastam bana, "Limon kıskançtır, balığın tadını anlamana müsaade etmez" dediğinden beri ben ikisini ayrı ayrı tüketiyorum. Limonun faydalarına gelecek olursak böbrek taşı ve kumlarını ağrısız, acısız dökmeye yardımcı olur, böbreklerinizi düzenli çalıştırır, idrar söktürür, vitamin içeriği ile grip hastalığında ve öksürük şikayetlerinde faydalıdır. Kansızlığa iyi gelir. Cinsel sağlığa iyi gelir, cinsel gücü arttırır.
Kaynak.7gunsaglik

Gaz Tamponadı

Bazı vitrektomi olgularında vitreus jeli boşaltıldıktan sonra bu boşluğa salin solüsyonu yerine gaz kabarçığı doldurulur. Bu yöntem makular delik cerrahisi ile retinal dekolmanının tedavisinde uygulanır.
Postoperatif dönemde tam iyileşme sağlansın diye delikleri ve yırtıkları yapıştırmak maksatıyla gaz infüzyonu uygulanır. Gaz infüzyonu uygulanan hastalara
belli pozisyonda hareket etmeden yatmaları istenir. Amaç yer çekimine bağlı olarak gazın göz içi boşluğunda hasarlı bölgede üstte çıkarak retina yüzeyine baskı yapmasını sağlatmaktır. Makula cerrahisinde hastaya yüzükoyun yatması istenir. Çünkü makula gözün tam arkasında olduğundan sadece bu pozisyondaki bir yatışta gaz kabarcığının mekanik etkisinden faydalanılır. Daha perifer bölgeyi tutan retina yırtıklarında daha farklı pozisyonlarda yatak istirahatı önerilir.
Gaz baloncukları 2 ile 8 hafta gibi değişken süre içinde göz içinden tamamen kaybolurlar. Bu sürede hastada önce bulanık görmeden şikayet ederken sonra kavisli gölgelerin varlığını tarifler..Kaynak.http://7gunsaglik.com .,

Osteoporoz Nedir, Kimlerde Görülür, Tedavisi Nasıldır?

Kalça Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Aykın Şimşek, kadınların kabusu osteoporoz hakkında bilgiler verdi..

Yaş ilerledikçe özellikle kadınlarda kemik erimesinin artmasına paralel olarak kalça kırığı oluşma sıklığında ciddi artışlar görülüyor. Sarışın ve solgun derili olanların osteoporoz riski altında olduğunu söyleyen Kalça Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Aykın Şimşek, osteoporoz hakkında bilgiler verdi.

Osteoporoz nedir?

Halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz; kemik kütlesindeki azalma ve kemik mikro mimarisindeki bozulma sonucu ortaya çıkan kemik kırılganlığındaki artıştır. Kırık ortaya çıkıncaya kadar osteoporoz sessiz seyreder. Yapılan araştırmalarda, yaşam boyu osteoporoza bağlı kırık görülme oranı erkeklerde yüzde 15-20, kadınlarda yüzde 40-50’dir.

Osteoporoz tedavi edilmezse ne olur?

Tedavi edilmeyen osteoporoz hastalarında kırık görülme riski yüksektir. Omurga kırıkları, kalça eklemi çevresinde kırıklar, el bileği eklemi çevresinde kırıklar ve omuz eklemi çevresinde kırıklar sıklıkla osteoporoz sonrasında görülür. Tedavi; hastanın özelliklerine, kırığın yer aldığı kemiğe ve yerleşimine, hekimin deneyimine göre farklılık gösterir. Amaç hastaya erken dönemde kırık olmadan önceki işlevlerini en kısa süre içinde kazandırmaktır. Bir kırık oluştuktan sonra aynı bölgede ya da farklı bir yerleşimde yeni bir kırık görülebileceği akılda tutulmalıdır.

Omurgadan sonra kalça kırığı riski artar

Omurga kırığı teşhisi koyulan bir hastada kalça kırığı gelişme riski yaklaşık olarak 4-5 kat artar. Bu nedenle osteoporoza bağlı gelişen kırıkların tedavisi yapılırken, bu hastalarda yeniden kırık gelişimini önlemek için mutlaka sistemik osteoporoz tedavisi uygulanmalıdır.

Sarışınsanız dezavantajlısınız!

Sarışın, ince ve solgun derili olanların osteoporoz riski altında.

Osteoporoz riskini neler artırır?

Osteoporoz sarışınları vuruyor

* Yaşlılık: Bağırsak kalsiyum emiliminin azalması

* Genetik faktörler: Ailede osteoporotik kırık hikayesi olması, beyaz ırk, sarışın, ince ve solgun derili olmak, 58 kilodan zayıf olmak

* Hormonlar: Kadın olmak, erken menopoz, geç ergenlik diyebilir miyiz, doğum yapmamış olmak

* Beslenme: Düşük kalsiyum ve D Vitamini alanlar

* Yaşam şekli: Hareketsiz yaşam, sigara ve alkol kullanımı, fazla kahve tüketimi, güneş ışığından faydalanmama

* İlaçlar ve hastalıklar: Glikokortikoid kullanımı, heparin, metotreksat, şeker hastalığı, romatizmal hastalıklar



Kalça kırıkları tedavisi

Osteoporoz sarışınları vuruyor

Kalça eklemi çevresinde kırık tanısı koyulan hastaların hemen hemen tümü hastanede yatış ve cerrahi tedavi gerektirir. Kalça kırığı gelişen yaşlı hastalarda, cerrahi dışı tedavi yöntemleri uygulandığı zaman uzun süren yatışa ikincil olarak ortaya çıkan akciğer, böbrek ve bağırsak sorunları, tromboembolik komplikasyonlar, bası yaraları hastaların yaşam kalitesini ve sağ kalım sürelerini azaltmaktadır. Bu nedenle, kırık sonrası en erken dönemde bu hastaların destekli olarak ayağa kaldırarak rehabilitasyonlarının yapılabilmesi için cerrahi tedavi gerekmektedir. Ameliyat ile hastanın erken dönemde mobilizasyonu ve kırık öncesindeki işlevlerine geri dönmesi amaçlanır. Bu hastaların ilk tedavisinin hastanın tek şansı olduğu dikkate alınmalıdır. Kalça eklemi çevresinde meydana gelen kırıklar eklem kapsülü içinde ve dışında yerleşir. Eklem kapsülü dışında yer alan kırıkların tedavisinde kırığın uygun pozisyonda iyileşmesini sağlayacak güçlü internal tespit yöntemleri kullanılır. Modern kalça çivileri ve plakları bu amaçla kullanılmaktadır. Kapsül içinde yer alan ayrılmamış kırıkların tedavisinde ise özel vidalar ya da kalça kompresyon çivileri kullanılabilmektedir. Bu tip ameliyatlardan sonra kırık çizgisinde kaynama sorunu gelişen olgularda ikinci bir ameliyat gerekebilir. Ayrılmış kapsül içinde yer alan femur boyun kırıklarının tedavisinde ise kırık parçanın kaynamasındaki zorluk nedeniyle kırık parçanın çıkarılarak protez uygulanması gerekir. Total veya parsiyel protez, hastaya ait özellikler dikkate alınarak seçilir. Protez ameliyatından sonra hastanın mobilizasyonu ve erken dönemde rehabilitasyonu mümkündür.

Tedavi eksiksiz planlamalı

Cerrahi tedavi, hastanın genel durumu ve sistemlerinin anestezi için en uygun olduğu dönemde yapılmalıdır. Kalça kırıklarının cerrahisi teknik olarak zordur. Cerrahi tedavi bilgi, deneyim ve donanım gerektirir. Deneyimli bir ekip tarafından yapılacak olan eksiksiz planlanmış, doğru implant seçilmiş bir ameliyat, hastanın sağ kalım süresini ve yaşam kalitesini olumlu etkiler. Düşük oranlarda görülmekle birlikte yüzeysel ve derin enfeksiyon, kırık çizgisinde iyileşmeme, protezde çıkık, protez çevresinde kırık, erken gevşeme ve derin ven trombozu cerrahi tedavi sonrasında görülebilecek komplikasyonlardır.



Düşme sonrası kalça kırığından nasıl korunabiliriz?

Osteoporoz sarışınları vuruyor



* Uygun beslenme, egzersizler ve ilaçlar ile osteoporozun önlenmesi ve tedavisi yapılırken, yaşam alanında alınacak bazı önlemlerle düşme riski azaltılarak kalça kırığı oluşma sıklığı azaltılabilir.

* Osteoporoz tanısı olan hastalar yürürken, yürüteç ya da baston kullanmalıdırlar.

* Yürürken alçak topuklu ayakkabıları tercih etmelidirler.

* Tabanı kaygan olmayan, yere sıkıca tutunan ayakkabıları kullanmak gerekir.

* Osteoporozlu kişilerin çevresinde yer alan kaygan zeminler, kapı eşikleri ve halı yükseltileri ve kablolar ortadan kaldırılmalıdır.

* Banyo ve tuvaletlerde tutunabilecek, yeteri kadar aydınlatılmış ortamlar tercih edilmelidir.

* Osteoporozlu hastaların çevresinde evcil hayvanlar ve çocuk oyuncakları bulundurulmamalıdır.

* Denge koordinasyon eğitimi almaları önemlidir.

* Kas güçlendirici egzersizler ile düşme riski azaltılabilir.

6 hafta sonra cinsel hayata dönüş

Osteoporoz sarışınları vuruyor

Total kalça protezi sonrasında uygulanacak olan rehabilitasyon hastaya ve kalça protezi ameliyatı cerrahi tekniğine bağlı faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir. Rehabilitasyonun amacı hastayı bir an önce ayağa kaldırarak günlük yaşamına kavuşturmak olmalıdır. Bu hedefin gerçekleştirilmesinde hekim, hasta ve fizyoterapist iletişimi son derece önemlidir. Uyumlu bir çalışmayla hastalar, en kısa sürede bağımsız yürüyüşlerini kazanabilir ve günlük yaşantıları için gerekli olan işlevlere sahip olabilir. Hastanın rehabilitasyon programına verdiği yanıta göre değişmekle birlikte, ameliyatı takiben ortalama 3 ay sonunda hastalar günlük yaşamlarına geri dönebilirler ve yaklaşık 1 yıl sonunda ameliyattan tam olarak yarar elde ederler. Total kalça protezi ameliyatını takiben ortalama olarak 6 hafta s
Referans.7gunsaglik.com.tr

ALS Hastalığında Kök Hücre Tedavisi

Gündemde bir sağlık tartışması daha var.. Nörolojik bir hastalık olan ALS de kök hücre transferi uygun mudur yoksa aksine ters etki mi yaratıyor?

Türk Nöroloji Derneği (TND), son günlerde ALS başta olmak üzere bazı nörolojik hastalıkların kök hücre transferi ile tedavisinin mümkün olduğu konusunda hasta ve hasta yakınlarının umutlandırılması üzerine bir açıklama yaptı.

Açıklamada, hasta ve hasta yakınları uyarılarak, “ALS gibi nörolojik hastalıkların ‘kök hücre transferi’ ile tedavisi kanıtlanmış bir yöntem değildir” denildi.

Amiyotrofik Lateral Skleroz (ALS)  kaslarda kuvvet kaybı, erime ve incelmeye yol açan ilerleyici bir sinir sistemi hastalığı olarak tanımlanıyor. Kök Hücre Tedavisi ise insan vücudunda onarım sürecini hızlandırması açısından tüm dünyada hala ‘deneyimlenen’ bir tedavi yöntemi. TND ise bu tedavi yönteminin hala ‘deneyimlenme’ aşamasında olması ve hiçbir nörolojik hastalık üzerinde ‘iyileştirici’ etkisinin kanıtlanmamış olması konusunda uyarıda bulunuyor.

Türk Nöroloji Derneği’nin konu ile ilgili açıklaması şöyle:
“Zaman zaman Kök Hücre Transferi ile ALS başta olmak üzere bazı nörolojik hastalıkların tedavisine yönelik haberler çıkmakta, hasta ve hasta yakınları hekimlerimize ve kurumlarımıza bu konuda  ‘umutla’ başvuruda bulunmaktadır.

ALS hastalığını tedavi ettiği öne sürülen ‘Kök Hücre Transferi’,  dünyanın hiçbir ülkesinde ALS Hastalığı’nın tedavisi için kanıtlanmış bir tedavi yöntemi değildir.

"İTİBAR ETMEYİN"

ALS hastalarımıza ve yakınlarına, kök hücresini mutlak tedavi edici bir yöntem olarak sunan, maalesef ‘karşılığı olmayan umutlar’ vaat eden ve bilimsel yaklaşımdan uzak haberlere itibar etmemelerini önemle hatırlatmak isteriz.

Konu ile ilgili soruları olan hasta ve hasta yakınları Türk Nöroloji Derneği ile irtibata geçebilirler. Hastalarımızı boş yere umutlandıran ve ticari amaçla uygulanan bu girişimlerin durdurulması konusunda yetkili mercileri göreve çağırıyoruz.
Kaynak.7gunsaglik

Migren İle Baş Ağrısı Aynı Şey Değil

Migren genelde hayatımızı zorlaştıran şiddetli ve kalıcı ağrılardır. Nöroloji uzmanlarından migrenin nedenlerini, belirtilerini ve tedavi şartlarını öğrendik..

Migren nedir?

Baş ağrısıyla karakterize bir beyin hastalığıdır. Halk arasında bilindiği gibi sinirsel bir hastalık değil.

Migren neden ortaya çıkar?

Tam olarak bilinmiyor. Migrenlilerin beyni, sinir sistemleri daha hassastır.

Migren sık görülen bir hastalık mı?

Türkiye’de her 5 kadından birinde ve her 10 erkekten birinde migren var. Sinirsel baş ağrılarına migrenden daha sık rastlarız. Her üç kişiden biri sinirlendiğinde, sıkıldığında baş ağrısı çekiyor. Bu kadar sık karşılaşmamıza rağmen sinirsel ağrılar pek önemli değil. Çünkü bu tip baş ağrısı o kadar hafif olur ki, hastaların büyük çoğunluğu doktora gitmeye ihtiyaç duymaz. Ağrıları 15-20 dakika ya da birkaç saat sonra kesilir. Ancak baş ağrıları içinde kişinin hayatını en çok engelleyen hastalık migren.

Risk grubunda kimler var?

Migren için risk grubu yok. Kadınlarda daha sık görülür. Yine gecesi gündüzü belli olmayan ya da uzun uykusuzluk gerektiren işlerde çalışmak bir etken. Yemek düzeninin bozuk olması da bir sebep olabilir.

Kişi migren olduğunu doktora gitmeden anlayabilir mi?

Evet, bu konuda bir fikir edinebilir. Bu testte zaman zaman bir doktora başvurabilecek düzeyde baş ağrıları çeken bir hastaya sorduğumuz üç tane soru var. Bir,bu ağrılar sırasında hiç mideniz bulandı mı? İki, bu ağrılar sırasında hiç ışık sizi rahatsız etti mi? Üç, ağrı sizi en az bir gün işinizden gücünüzden alıkoydu mu? Eğer bu sorulardan en az iki tanesine evet yanıtını verdiyseniz migren olma ihtimaliniz yüzde 93. Ancak sorulara yanıtlar negatif çıktıysa bu, o kişide migren olmadığı anlamına gelmez. Ya da bu sorular pozitif çıksa bile kişi migren değil de başka bir hastalıktan mustarip olabilir.

Migrenin belirtileri neler?

Bir kere migren her hastada aynı belirtilerle seyretmiyor. Mesela hastalar bize şunu çok sık söyler: “Benim annemin migreni var, ama bendeki ağrı migren değil.” Neden böyle düşündüklerini sorunca şöyle cevap verirler: “Annemin migren krizi sırasında midesi bulanıyor, kusuyor, migreni uyumadan geçmiyor ve üç gün sürüyor. Halbuki benim baş ağrım yarım gün sürüyor ve kusturmuyor.” Bu yanlış bir inanış. Çünkü migren çok farklı şekillerde seyredebilir. Belirtiler hastadan hastaya çok değişik gözükebilir. Ama ortak karakteristiği tekrarlayıcı olması. Ağrının belli koşullarda, belli uyaranlarla ortaya çıkması gerekir. Yoksa bize hayatında ilk defa migren tipi ağrıyla başvurmuş bir hastaya migren tanısı koymayız. Pekala onun altından bir sürü hastalık da çıkabilir. Migren tekrarlayıcı ataklar şeklinde giden bir hastalık. Yani ağrı geçtiğinde hastanın hiçbir şeyi kalmaz.

Ağrılar çok uzun sürer mi?

Ağrının en önemli özelliği ataklar (kriz) halinde ortaya çıkması. Migren ağrısı hafif de, şiddetli de olsa genellikle belirli bir süre devam eder. Haftalarca süren bir ağrıdan söz edemeyiz ama en az dört saat en fazla üç gün devam eder. Hasta uyuduğunda çoğunlukla ağrısı azalır.

Migren ağrısı tek taraflı mıdır?

Çoğu kez ağrı tek taraflıdır. Ya da bir tarafta daha yoğun hissedilir. Ağrı sıklıkla göze vurur. Hasta ağrı sırasında sesten, ışıktan rahatsız olur; karanlık bir yere gitmek ister. Ağrı sırasında bulantı olabilir. Bazı hastalarda migren ağrısına kusma eşlik eder. Hatta bazen hasta kusunca ağrısının geçtiğini söyler. Migrende başın hareketi ağrıyı artırır. Öyle ki, hasta başını oynatmak istemez. Kadın hastaların çoğunda baş ağrısı adet dönemiyle ilinti gösterir. Adetten bir-iki gün önce ortaya çıkabilir, ya da atak adetle birlikte başlayabilir.

Neler tetikler migreni?

Kişiden kişiye değişir. Eğer hasta, ‘parfüm kokusu baş ağrımı artırıyor’ diyorsa, ya da rüzgarda ağrıları fazlalaşıyorsa bu büyük olasılıkla migrendir. Islak saçla dışarı çıkıp başı ağrıyanların büyük çoğunluğu da migren hastasıdır, ama maalesef sinizüt yanlış teşhisi alırlar. Migreni tetikleyen bir başka faktör aydınlık ortamdır. Mesela çok güneşe çıkmak, ya da floresanla aydınlatılmış çok parlak bir iş yeri ortamı migren ağrısını tetikleyebilir. Ayrıca mevsimsel değişiklikler de migrenin tetikleyicisidir.

AYNI ANDA KIRIŞIKLIKLARDAN VE AĞRIDAN KURTULMAK MÜMKÜN
Kaynak.7gunsaglik

Alzheimer Sebeplerinden Biri de Sigara Dumanı

Yapılan araştırmalarda sigaranın kötü etkilerinden biri daha ortaya çıktı. Beyinsel gelişimi önlüyor ve gerilemeye neden oluyor. Alzheimer de cabası..

SİGARA dumanının Alzheimer hastalığı üzerine olan etkisini araştıran ilk bilimsel çalışmanın sonuçları…

Sigaranın, yaşlı insanlarda bunama riskini arttırdığı ortaya çıktı. Teksas Üniversitesi’nde yapılan araştırmada, fareler kullanılmasına rağmen; bulgular, insanların sigarayı bırakmasına yol açacak başka bir sebep olarak görülüyor. Araştırmayı yürüten nöroloji profesörü Claudio Soto, ‘Sigara dumanını soluyan hayvanların beyinlerinde çok daha ciddi bir şekilde Alzheimer hastalığının erken belirtileri görüldü’ dedi.
Kaynak.7gunsaglik

Güzellik Ürünlerinin Zararları Hakkındaki Gerçekler-1

Kozmetik ürünler ne kadar zararlı? Lekeleri kapatan, bronzlaştıran, saçları düzelten malzemeler ve araçlar ne kadar zarar verir?


Bu kimyasalların kullanım derecesini azaltmak için öneriler sizlerle..

Keratin düzleştiriciler, kuaför ve güzellik salonlarında saça keratin bakımı uygulanır. Kabarmayı önleyen pürüzsüz saçlar elde etmek içindir. Bu maddeler formaldehit içermez Oregon Osha maddesi bulunmaktadır. Yüksek oranda zarar verici maddeleri içerir ve kansere yol açabilir. Bu kimyasallara uzun süre maruz kalınmamalıdır. Saç şekillendirmede risk yüksektir.

Düzleştiriciler ve saç kremleri. Elektrik etkisini nötralize etmek için kullanılır. Buklelerle mücadeleyi sağlar. Şampuan yerine kullanılan diğer ürünler saç yapısını daha da kıvırcıklaştırır. Fön makinesi daha az etkilidir ama bu ürünlerden daha güvenlidir.

Kalıcı saç boyası. Özellikle koyu renk boyalar, lösemi ve lenfoma riski taşır. Meme kanseriyle de doğrudan ilgisi bulunmuştur. Gebelik sırasında boyadan kaçınılmalıdır.
Bitkisel saç boyaları, kına ve bitkisel boyaları içerir. Sert kimyasalları içermez saça zarar vermez. Dezavantajları boya kalıcılığı uzun sürmez. Folyo ile sarmalı boya işlemlerinde kimyasallar deri tarafından emilir.

Göz bozukluğunu düzelten lens kullanımı, renk değiştirmek için de kullanılır. İşinin ehli olmayan kişiler tarafından takılmamalıdır. Reçetesiz alınmamalıdır. Temizlik ve bakımı önemlidir. Göz yaralanmaları ve görme kaybı ile enfeksiyon riski vardır.

Renkli kontak lensler doktor önerisi üzerine kullanılabilir. Göz muayenesi gerektirir. Reçeteli lensleri takın. Gözlere zarar vermemek için doktorunuzu dinleyin.

Reçeteli kirpik serumu, geçici uzun kirpiklere kavuşmanızı sağlar. Doktor önerisidir. Her gün üst kirpik çizgisi üzerine uygulanır. Dört ay sonra tam sonuç alınır. Göz çevresi koyulaşabilir ciltte şişme iris etrafında renk değişimi görülebilir.

Referans.7gunsaglik.com.tr

Saç Çıkartan Şampuanlara Dikkat!

Bilinçsiz kullanım yüz ve vücutta kıllanmaya sebep olabilir

Hem yurtiçinde hem yurtdışında muhtelif şampuanlar saç dökülmesine karşı tüketiciye en iyi kolay ve acısız çözüm olarak sunulmakta. Bu ürünlerden bazılarının gerçkten faydalı olduğu ve saç miktarıyla kalitesini arttırdığı doğrudur ancak fiziksel etkisi olan her yöntem gibi bu uygulamanın da yan etkileri vardır.

Amerikan Kozmetik Cerrahi Derneği geçen ay doktorları ve hastaları uyararak saç çıkartan şampuanları kullanırken aynen bebeklerde olduğu gibi sadece başın yıkanmasını, yıkama işleminde şampuanın vücuda gelmemesine dikkat edilmesini önermiştir.

Bu acil nitelikteki bilgi ve uyarının gönderilme sebebi saç çıkartan şampuanların uygulama esnasında, bilhassa da durulanırken yüzünüze ve vücudunuza temas etmeleri halinde kıllanmaya sebep olduğu vakaların tespit edilmesi ve bu vakaların artmasıdır. Amerika ‘da saç çıkartıcı şampuan kullanan hastalarda yüz kıllanmasında çok fazla bir artma gözlenmiştir.

Saç çıkartamn bir şampuan kullanıyorsanız saçların durulanma suyunun bile vücutla temas etmemesi konusunda hassas olunmasını tavsiye eden Amerikalı doktorlar ya başın berberlerde olduğu gibi arkaya doğru ya da daha rahat etmek için duş esnasında öne doğru eğilerek yıkanmasının yan etkilerden korunmak için yeterli olacağını söylüyorlar.

Amerika’da bu konuda yakın zamanda çalışmalar yapan Dr. Ziya Şaylan’a göre bu saç çıkartıcı şampuanlar mevcurt incelmiş saçlarda % 45 oranında başarı sağlamalarına rağmen saç dökülmeleri (kellikleri) 2 seneden fazla olanlarda başarılı olmamaktadırlar. Bu hastalarda saç kökleri artık tedaviye cevap veremeyecek kadar zayıflamışlardır.

En son bulgulara göre erkeklerde, sanıldığını gibi erkeklik hormonu fazlalığının saç dökülmesi ile bir ilgisi yoktur. Saç dibinde bulunan bir enzim (DHT) hatalı ise o zaman testesteron seviyesi az bile olsa saçlar dökülmektedir. Geçtiğimiz yüzyılda köselerin saçlarının dökülmemesi erkeklik hormonu eksikliğine bağlanmış ama günümüz bulgularıyla bu hipotez çürütülmüştür.

Uzmanların önerdiği yöntemler arasında kafa derisine masaj yapılarak kan dolaşımının arttırılması saçlarınızı kuvvetlendirdiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ayrıca saçın ömrünü kısaltan boya, jöle gibi kimyasal maddelerden kaçınmak da yine doktorların tavsiyeleri arasındadır.

Dr. Ziya Şaylan’a göre günümüzde kök hücre tedavisi saç çıkartmakta oldukça başarılı olmaktadır. Saç dibine enjekte edilen kök hücreler zayıflamış ve ölmek üzere olan saç köklerini tekrar canlandırmaktadır. Fakat yine de kelliğin 2 seneden fazla bir zamandır mevcut olmaması gerekmektedir..Kaynak. .,

Florürlü Su Çocukların Başlıca İhtiyacıdır

Diş sağlığı açısından çocuklara florürlü su içirilmesi gerektiğini belirten Dr. Aldıraklı çocuk diş bakımı önerileri veriyor.


Diş Hekimi Elif Aldıraklı, çocuklarda diş ve diş etlerinin korunmasına ve çürük riskinin azaltılması için dişler üzerinde bulunan plak-yapışkan filmi uzaklaştırmak, Amerikan Diş Hekimleri Birliği tarafından kabul edilen florürlü bir diş macunu ile günde iki kere fırçalanması gerektiğini söyledi.

Ailelerin doğru ağız bakım kurallarını çocuklarına erken yaşlarda öğretmesi gerektiğini belirten Dr. Elif Aldıraklı, şöyle konuştu: ‘Doğru ağız bakım kurallarını çocuklarımıza erken yaşlarda öğretmek, onun sağlığı için yapacağınız önemli bir yatırımdır. Kendi dişlerinize iyi bakarak, ağız sağlığının önemli olduğu mesajını verebilir ve çocuğunuza iyi örnek olabilirsiniz. Çocuğunuzla birlikte kendi dişlerinizi fırçalayarak veya kendi diş fırçalarını seçmelerine izin vererek, ağız ve diş bakımını eğlenceli hale getirebilir ve ağız bakımına teşvik edebilirsiniz. Diş macunu gibi florür içeren ürünler kullanın. Çocuklarınızın içtiği suyun florürlü olduğundan emin olunuz. Şebeke, kuyu veya şişe suyunuz, florür içermezse, diş hekiminiz veya çocuk doktorunuz günlük florür takviyeleri verebilir. Düzenli diş muayenesi için çocuğunuzu diş hekimine götürün.’

GÜNDE BİR KERE DİŞ ARALIĞINIZI DİŞ İPİYLE TEMİZLEYİN

Dişler arasındaki plak yapışkan filmi uzaklaştırmak için en az günde bir defa diş ipliği ile diş aralarının temizlenmesi gerektiğini açıklayan Dr. Aldıraklı, şunları söyledi: ‘Çocuklarınızın diş ve diş etlerinin korunmasına ve çürük riskinin azaltılmasına yardımcı olmak amacıyla, diş çürüğünün başlıca sebebi olan dişler üzerinde bulunan plak-yapışkan filmi uzaklaştırmak için ADA (Amerikan Diş Hekimleri Birliği) tarafından kabul edilen florürlü bir diş macunu ile günde iki kere dişlerinizi fırçalayın. Plak sertleşerek tartar olmadan önce, diş eti hattı altından ve dişlerinizin arasından plağı uzaklaştırmak için günde bir kere diş aralarını diş ipliğiyle temizleyin. Tartar oluştuğunda, yalnızca profesyonel temizlikle çıkarılabilir. Diş çürüğüne neden olan, plak asitlerini oluşturan nişastalı veya şekerli gıdaları kısıtlayan dengeli bir beslenme biçimini benimseyiniz. Bu gıdaları tüketirken, onları ara öğünlerde yemek yerine, yemeğinizle birlikte tüketmeye çalışınız. Yemek yeme esnasında üretilen ekstra tükürük, ağızdaki gıdanın temizlenmesine yardımcı olur.’

Referans.7gunsaglik.com.tr

Böbrek Taşı Neden Oluşur, Tedavisi Nasıldır?

Böbreklerden süzülen idrar ve kan karışımı oluşumundan meydana gelebilir.

İdrarda tuz ve diğer mineraller bir şekilde böbrek taşı üretebilir. Şeker kristali büyüklüğündedir ve burada tıkanmaya sebep olur. Nadiren fark edilir ve pin pon topu büyüklüğünde de gelişebilir. Mesane ve dar kanallara itilerek tıkanma yapar. İdrar yolu boyunca hareket eden bu taşlar şiddetli ağrıya neden olur.

Diğer belirtileri, karın arkası ve kasıkta şiddetli ağrı, sık ve ağrılı idrara çıkma, idrarda kanama, bulantı ve kusmadır. Küçük taşlar belirti vermeden gelişir. Doktorunuz size ağrı kesici verecektir. İdrar boşaltımı için bol sıvı tüketmeniz gerekir. Günde en az 10 bardak su içilmelidir. Böbrek taşı düşüren reçeteli ilaçlar da mevcuttur.

Alfa bloker ilaçları üreter duvarlarını rahatlatır. Yan etkileri hafiftir genelde baş dönmesi ve baş ağrısı yapar. Böbrek taşı kırmak için yüksek enerjili şok dalgaları da kullanılır. Ufalanan parçalar idrar yoluyla atılır. Yan etkileri kanama, morarma ve işlem sonrası hafif ağrıdır.

Üreteroskopi mesaneye yakın böbrek taşında kullanılır. İnce bir tüp idrar yolu boyunca geçirilir ve taş kırılarak parçalara ayrılır. Büyük taşlar için cerrahi gerekir. İdrarda bulunan su, tuz ve mineral dengesi değiştiğinde böbrek taşı oluşur.

Kronik durumları yeme içme, hareket gibi birçok faktör tetikler. Az su içmek en büyük sebebidir. Protein, sodyum, çikolata, koyu yeşil yapraklılar ve oksalatlı gıdalar taşı oluşturabilir. Kilo alımı da risk faktörüdür. Kalsiyum içeren gıdalar sanılanın aksine bu durumda iyi gelebilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Mesane Kanseri Nedenleri ve Tedavisi

Vücuttaki anormal hücrelerin büyümesiyle oluşur. Bu kitle ve tümörler mesanede gerçekleşirse mesane kanseri oluşur.

İdrar depolayan idrar yolu parçası ise mesanedir. Erken teşhis ve tedavide başarı kesindir. Sigara ve bazı kimyasallara maruz kalma nedeni olabilir. Diğer kanser türleri gibi DNA hücrelerinde değişikliklere neden olur. İdrarda kan görülmesi belirtilerindendir.

Teşhisinde doktorunuz fiziksel ve rektal muayene yapacak, aile öykünüzü öğrenecek ve sizi muayene edecektir. Kan ve idrar testi yapılır. Sistoskopi ile ışıklı görüntüleme cihazı taraması yanında biyopsi de yapılabilir. Lazer ve diğer yöntemlerle cerrahi yöntem tedavide ilk önerilen seçeneklerdendir.

Kanser hücrelerini yok eden ilaç tedavisi kemoterapi verilebilir. İmmünoterapi ve X ışınlı tedaviler de önerilebilir. Birçok durumda mesanenin de alınması gerekir. Tedavi bitince düzenli kontrollere devam edilmelidir çünkü mesane tümörleri geri gelebilir.

Korku ve panik olmak yerine destek terapilerine katılmak iyi gelecektir. Sigara içenlerde, 40 yaşın üzerindekilerde, kimyasallara maruz kalanlarda, kötü beslenenlerde bu kanser türü daha sık görülür.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Kadınlarda İdrar Kaçırma Nedenleri ve Tedavisi

Üriner inkontinans veya mesane kontrolünün kaybı, halk arasında bilinen tabiriyle idrar kaçırma herkes için sinir bozucu bir rahatsızlıktır.

Kadınlarda neden görülür tedavisi nasıldır? Nerede ve nasıl olacağı belli olmaz. Sosyal bir ortamda kötü duruma düşebiliriz. Kadınlarda 2 kat daha sık görülür. Yaşı ilerlemiş kadınların yarısında görülen bir sorundur. Plansız ve zamansız meydana gelen idrar kaçırma ilk belirtisidir.

Gülme, öksürük, hapşırık, koşma, ağır kaldırma ve stres durumlarında idrar tutulamayabilir. Genç kadınlarda sıkça görülen mesane kontrol kaybı durumudur. Mesaneye destek veren kas ve dokuda görülen zayıflık ana nedenidir. Bu noktada mesaneye basınç artar ve sızıntı oluşur.

Öksürük ve gülme gibi baskılarla idrar sızılır. Kaslar gücünü neden kaybeder? Kilolanma, spor yaralanması, gebelik veya vajinal sorunlar nedeniyle oluşabilir. Sık sık idrara çıkma ihtiyacı başlar. İdrar kaçırmayı tetikleyen bazı ilaçlar vardır.

Yüksek tansiyon, stres ve depresyon ilaçları mesane kaslarını gevşetir. Antidepresanlar daha fazla idrar üretir. Az sıvı tüketimi ile önlenebilir, çay, kahve ve gazlı içeceklerden uzak durulmalıdır. Üriner sistemi hedef alan Kegel egzersizlerini de yapmak idrar kaçırmayı tedavi edecektir.

Rahim ağzına yerleştirilen bir tür araçla da bu sorun önlenebilir. Doktorunuzla bunu görüşün. Kolajen iğne tedavisi, mesane eğitimi, ilaç tedavisi ve ameliyat da diğer tedavi seçeneklerindendir. Sızdırmaz idrar bezleri de piyasada satılan idrar kaçırmadan koruma araçlarındandır. Sigara ve kötü alışkanlıkları bırakmak gereklidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com

Apandisit Patlamasının Belirtileri ve Önleme

Apandist patlaması, acılı ve zor bir sağlık sorunu olduğu gibi aynı zamanda hayati tehlikesi de olan ciddi bir durumdur. Sindirim sisteminde görev alan hayati önemi büyük küçük bir organdır. Herhangi bir fışkırma-patlama durumunda ne yapılmasının gerektiği bilinmesi gerekir. Eğer hızla patlamaya başlamadıysa ölümcül olabilir. Kesin nedeni olmamakla birlikte, dışkı ile birleşip bloke olup enfeksiyonluhale gelebilir ve kopma noktasına gelere patlak verir. Karın boşluğuna bağırsaklardan dağılan bakteriler yerleşir.

Karın boşluğunda apse ve ciddi enfeksiyonlara yol açar. Peritonit olarak bilinen tıbbi bir durum gelişir. Modern antibiyotiklerin gelişiyle önce bu durum sık sık ölümle sonuçlanmıştır. Günümüzde ise bu kişilerin çoğu uygun tedavi ile hayatta kalıyor. Bu patlama genelde göbeğe yakın başlar. Daha sonra karnın sağ alt tarafına doğru yayılır. Karna göç ederek bu bölgede ağrıya sebep olur. Kişide bulantı ve kusma görülür.

Ayağa kalktığınızda daha kötü olarak ilerlemeye devam eder. Kusma ve bulantı geçmez. Yürümeye kalkarsanız da daha da kötüleşir. Ağrı azaldığında ise yüksek ateş başlar. Karın bölgesi şişer ve kalp atışlarınız hızlanır. Bu belirtilerde doktora gidin ve anlatın. Böbrek taşları da benzer belirtilere sahiptir. Kan testleri yapılır ve olasılıklar kontrol edilir. Vücutta enfeksiyon aranır. Tomografi bu durumda şarttır. Karın boşluğu bölgesinde apandisit ameliyatı uygun görülebilir.

Hastanede hijyen koşullarında riskler ortadan kaldırılarak ameliyat gerçekleşir. Bu durumdan kurtulunabilir. Apandisit, tedavisi kolay bir hastalıktır. İlaçla yapılan tedavi, antibiyotiklerin kullanılması, hastalığın iyileşmesini sağlamaz. Apandis, antibiyotiğin zor ulaşabileceği bir yerdedir. Kesin tedavi için ameliyat şarttır. Kolay bir ameliyattır. Bu ameliyat sırasında apandisit alınır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
X