Uyku apnesi, horlama, uykusuzluk ve tüm uyku sorunları yaşamı olumsuz etkiliyor ve başka hastalıklara da neden oluyor..
Uyku, yaşam kalitenizi ve sağlığınızı doğrudan etkiliyor…
Hepimiz yakın ve uzak çevresinde oturduğu yerde uyuklayan, bilgisayar başında, direksiyon başında uykuya dalan, yemekten sonra uyuklamaya başlayan, sabahları uyanmakta zorlanan, ne kadar uyusa da yorgun uyanan ve uykusunda horlayan insanlar görebiliriz…
Kaliteli bir uyku, kişinin gün içerisinde harcadığı enerjiyi yerine koyabilmesi, vücudunun dinlenebilmesi ve beden sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Kişinin kendisini ve çevresindekileri rahatsız eden; “horlama” sorunu ve uykuda nefes alma güçlüğü olan “uyku apne sendromu” gibi durumlar hem uyku ve yaşam kalitemizi hem de sağlığımızı doğrudan olumsuz etkiliyor.
Horlama, yalnızca uyurken çıkarılan bir ses değil, ciddi bir sağlık sorunudur
Horlama, uyurken çıkarılan, rahatsız edici bir sesten ibaret gibi görünse de, aslında bir sağlık sorunudur. Uykuda daralmış olan üst solunum yolundan solunum sırasında havanın geçerken oluşturduğu türbülans nedeniyle, üst solunum yolu dokularının titreşmesi sonucu oluşan sese horlama denilmektedir. Üst solunum yolu daraldıkça soluduğumuz havanın hızı artarken, bununla birlikte horlamanın hızı da artıyor. Bazı kişilerde trafik gürültüsüne eşdeğer, yaklaşık 80-90 db. şiddete ulaşabilen horlama sesi, kişilerin özel yaşantısını da olumsuz yönde etkileyebiliyor. Horlayan kişiler, aynı ev içerisinde ayrı odalarda uyuyanları da çıkardığı ses ile uykusuz bırakabileceği gibi, birlikte uyunulan kişinin de huzurunu kaçırabiliyor.
Emsey Hospital’dan KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Suat Turgut, konuyla ilgili görüşlerini şu şekilde paylaşıyor: “Tıpta uyku apne sendromu olarak adlandırılan ve uykuda nefesin durması anlamına gelen duruma eşlik eden horlamalar, ciddi bir sağlık sorununa işaret ediyor olabilir. Solunum durması (apne) ile kesilen horlama, 10 saniyenin üzerinde nefessiz kalma nöbetleriyle, bir saat içerisinde, 7’den fazla gerçekleşirse, hayati bir risk söz konusu demektir.
Apne, hastalığın şiddetine göre hastalarda saatte 30-300 defa olabilmektedir. Solunum durunca, uykuda kan oksijen düzeyi hızla düşer. Oksijen düşünce, beyindeki solunum merkezi uyarılarak solunum tekrar başlatılır. Solunum yeniden başlamazsa, uykuda ani ölümler olabilir. Oksijenin düştüğü anlarda kalp, daha çok kan pompalamak zorunda kalır. Bu durum, bir süre sonra kalpte ritim bozukluğu, yıllar içerisinde de yüksek tansiyon ve kalp büyümesi problemlerine neden olur. Bu sorunları yaşayan hastaların büyük çoğunluğu, şişman veya aşırı kilolu olmasıyla dikkat çekerken, boyunları da kısa ve kalındır.”
Horlama tedavisi nasıl yapılır?
Horlama hastalarının hikayesinde, öncelikle uyku apne sendromu olup olmadığına bakılırken, gerekli durumlarda da hasta uyku testinden geçirilir. Uyku testinde, hasta uyku laboratuarında bir gece uyur. Horlama, apne sayısı ve süresi, kan oksijen düzeyleri, uyku derinliği gibi parametreler, Polisomnograf adı verilen cihazlarla belirlenerek, kesin teşhis konur.
Uyku apne sendromu saptanmadığı durumlarda, horlama genellikle KBB uzmanları tarafından uygulanan bazı cerrahi girişimler, radyofrekans gibi yöntemler ve diş hekimleri tarafından uygulanan ağız içi aparatlar ile tedavi edilebilir. Radyofrekans, burundaki et büyümeleri için de kullanılır. Yüzün ve dilin anatomik yapılarının düzeltilmesiyle ilgili daha büyük ameliyatlar da vardır, ancak bunlar nadiren uygulanır.
Uyku Apne Sendromu neden bu kadar önemli?
Uyku apne sendromlu hastalar, uyku sorunu yaşamaları dolayısı ile günlük yaşantılarında sürekli uyku hali içerisinde olurlar. Bu durum, kişileri ciddi kazalar ve diğer bazı hastalıklar karşısında savunmasız bırakır. Uykunun, bağışıklık sistemi ve diğer vücut sistemlerimiz üzerindeki etkisini düşündüğümüzde, uyku bozukluklarının giderilmesinin önemi açıkça görülmektedir.
Uyku apne sendromu, uyku sırasında üst solunum yolundaki daralmalar veya tıkanmalar nedeniyle, soluk almada kesilmeye neden olan bir hastalıktır.
Hastalığın belirtileri arasında; uykuda aşırı efor, terleme, sabahları yorgun bitkin uyanma, gündüz uykuya meyil vardır. Hastalar şikayetlerini çoğunlukla “Uykudan dayak yemiş gibi uyanıyorum”, “Dinlenmeden uyanıyorum” gibi ifadelerle anlatırlar.
Uyku apne sendromu, dünya genelinde %3 oranında, 50 yaşın üstündeki fazla kilolu erkeklerde ise %50 civarında görülmektedir. Uyku Apne Sendromu’nun olumsuz etkilerini, erken dönem ve geç dönem etkiler olarak inceleyebiliriz. Erken dönemde; genellikle kalitesiz ve yetersiz uykuya bağlı olarak ortaya çıkan gündüz aşırı uyku ihtiyacı, unutkanlık, dikkatsizlik, sinirlilik, depresyon ve kolay kaza yapma gibi sorunlar öne çıkar. Kazalar sadece trafikte değil, aynı zamanda evde ve iş yerinde de oluşabilir. Dünyada uyku apneliler, normal insanlara göre 3-7 kat daha fazla trafik kazası yapmaktadırlar. Geç dönemde ise; en önemli olumsuz etkiler damar sistemi üzerindedir. Özellikle, kalp ve beyin damarları en çok etkilenen damarlardandır.
Uyku apne sendromu, kalp krizlerinden %35-65 oranında sorumludur. Uyku apne sendromlu, hastaların önemli kısmında hipertansiyon (yüksek tansiyon) gelişmesinin yanı sıra, gece ve sabah migren atakları da görülebilir. Hem erkeklerde hem de kadınlarda cinsel isteksizlik oluşabilir ve erkeklerde impotans (iktidarsızlık) görülebilir. Kısacası, uyku apne sendromu, tedavi edilmediği taktirde, hemen her organ ve sisteme ait sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Uyku Apnesi Sendromu’nun belirtileri nelerdir, kimlerde daha sık görülür?
Uyku apnesi sıklıkla; kısa ve kalın boyunlu, alt çenesi daha küçük ve geride olan, bademcikleri büyük, dili büyük, sinüziti ve reflüsü olan erkeklerde daha sık görülür. Fakat, çocuk ve kadınlarda da görülebilmektedir.
Uyku apnesinin 3 önemli belirtisi horlama, tanıklı apne (hastanın uyurken nefesinin durduğunun veya zorlandığının izlenmesi) ve gündüz aşırı uyku halidir. Diğer belirtiler ise şunlardır:
Yeterli süre uyumasına rağmen, sabahları zor uyanma ve yorgunluk hissi
Yeterli süre uyumalarına rağmen, gün içinde uykulu hissetme
Horlamaların, diğer odalardan bile duyulabilecek kadar şiddetli olması
Gece, nefes alamama hissi ile uyanma
Uykuda nefesin durduğunun izlenmesi
Gece içinde, en az bir kez tuvalete gitme ihtiyacının olması
Geceleri baş, boyun veya göğsümde terleme
Sabah ağız kuruluğu ile uyanma
Sabah baş ağrısı ile uyanma
Toplantılarda, bir şeyler okurken veya TV seyrederken uyuyakalma
Uykulu olma nedeniyle, eskisi kadar uzun süre araba kullanamama
Gün içinde dayanılmaz uyku atakları yaşama
Uyku Apnesi Sendromu nasıl tedavi edilir?
Uyku apne sendromu tedavisinde izlenmesi gereken yol ve tedaviler hakkında, Emsey Hospital’dan, KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Suat Turgut şu bilgileri paylaşıyor: “Uyku apnesi sendromunda; fazla kilosu olan hastaların zayıflaması, sigara kullananların sigarayı bırakmaları, uyumadan en fazla 4 saat önce alkol almayı bırakmaları, uyku verici ve anti-histaminik içeren ilaçların kullanımının tekrar gözden geçirilmesi, sırt üstü yatınca hastalığı ortaya çıkan hastalarda sırt üstü yatmanın engellenmesi gibi önlemler hayat kurtarıcı olabilmektedir. Ancak, bu önlemlerin alınması bazen, hastalığın tamamen iyileşmesi için yeterli değildir. Bu gibi durumlarda, hava yolunu kapatan dokuların alınması, küçültülmesi, veya gerginleştirilmesini sağlayan cerrahi girişimlere de yer verilmektedir. O yöntemler; Faringoplasti ameliyatları, Radyofrekans cerrahisi (RF), Dil kökünü öne çekmeye yönelik ameliyatlar, Septum Deviasyonu (burun bölesi eğriliğinin düzeltilmesi), sinüzitin cerrahi tedavisi, büyük bademciklerin veya geniz etinin alınması, Trakeotomi, CPAP cihazı kullanımı, ağız içi araç kullanımı gibi pek çok seçeneği sunar. Yöntemler, hastanın durumuna göre, uzman bir hekim kararı ile uygulanır.”
Faringoplasti ameliyatları: Çoğunlukla, genel anestezi altında yapılan ameliyatta küçük dil, yumuşak damak ve bademcikler çevresindeki dokulara yeniden şekil verilir. Çoğu zaman, bu işlemlerle birlikte bademcikler de alınır. Ameliyat sonrasında iyileşme, genellikle 4-6 haftada tamamlanır. Bu ameliyatlar, uyku apnesinin cerrahi tedavisinde en sık kullanılan yöntemdir.
Radyofrekans cerrahisi (RF): Uyku apnesinde, çoğunlukla diğer cerrahi yöntemlere yardımcı olarak kullanılan bu yöntemde, yumuşak damağın gerginleştirilmek istenen bölgelerine ve gerekiyorsa dilin arka kısmına özel bir cihaz ile radyo dalgaları uygulanması sağlanır. Radyo dalgalarının, yumuşak damak dokusu ve dil içinde oluşturduğu etki zamanla damağın gerginleşmesini ve dil kökünün küçülmesini sağlar. Her uygulamada, tedavi etkisinin ortaya çıkması için 6 hafta geçmesi gerekir ve 3 ay aralıklarla olmak üzere birkaç uygulama tekrarı gerekir.
Dil kökünü öne çekmeye yönelik ameliyatlar: Bu ameliyatlar, dil kökünün hava yolunu tıkadığı hastalarda, dil kaslarının bağlı olduğu Hyoid kemiğin veya çene kemiğinin bir parçasının öne çekilerek solunum yolunun genişletilmesini sağlar.
Diğer yardımcı cerrahiler: Burun bölmesi eğriliğinin (semptum deviasyonu) düzeltilmesi, müzmin sinüzitin cerrahi tedavisi, büyük bademciklerin (toksillektomi) ve varsa geniz etinin alınması (adenoidektomi), çene yapısında bozukluk varsa çene kemiklerinin pozisyonunu düzeltici cerrahiler de uyku apnesini tedavi etmek amacıyla kullanılmaktadır.
Trakeotomi: Bu cerrahi yöntem ancak diğer tedavi yöntemleri işe yaramadığında ve hayati tehdit oluşturacak derecede şiddetli uyku apnesinde nadiren kullanılır. Boyundan nefes borusuna açılan bir delik ve bunun içine yerleştirilen bir kanül aracılığıyla nefes alınması sağlanır. Gündüz kapatılabilen bu açıklık uyurken havanın tıkanan boğaz bölgesine uğramadan doğrudan nefes borusuna ulaşmasını sağlar.
CPAP
Ameliyata uygun olmayan veya ameliyatla iyi sonuç alınamayan hastalarda kullanılan ve başarı yüzdesi çok yüksek olan bir yöntem de CPAP adı verilen bir cihazın kullanılmasıdır. Bu cihaz uyku sırasında takılan bir maske ile basınçlı hava solunmasını sağlar. Bu basınçlı hava ile solunum yollarının uyku sırasında daralması önlenmiş olur. Nerdeyse bütün hastalar bu cihazdan fayda görür. CPAP’ın dezavantajları, bir maske takılmak zorunda kalınması, çok pahalı olması, cihazın çıkardığı gürültünün hastayı rahatsız etmesi sayılabilir.
Ağız içi araç nedir?
Seçilmiş hastalarda, horlama ve uyku apnesi tedavisinde kullanılan ve genellikle alt çeneyi veya dili ön tarafta tutmayı amaçlayan aparatlardır. Diş hekimleri tarafından yapılmaktadır.
Referans.7gunsaglik.com.tr