Benler alınırsa kanser riski artar mı?
Doğuştan gelen benlerin bazıları da kanser riski taşır.
Bu yüzden alınması gerekebilir YÜZÜMÜZDEKİ ve vücudumuzdaki benler açık, koyu kahve, gri, siyah veya mavi gibi değişik renklerde ve tonlarda, kabarık veya düz yüzeyli, farklı büyüklükte olabilir.
Doğan Hastanesi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Cevat Yegani, benlerin bir kısmının doğuştan olabileceğini bazılarının da daha sonra geliştiğini söylüyor.
Halk arasında benlerle ilgili yanlış inanışlar bulunuyor.
Mesela doğuştan olan benlerin zararsız olduğuna ve hiçbir zaman kötü bene dönüşme riski bulunmadığına inanılır.
Benlerin alınmasının kanserleşme riskini artırdığı söylenir. Doğuştan olan benler de diğer benler gibi kanserleşebilir.
Hatta bazı özel doğuştan olan benler normal benlerden daha riskli sayılabilir ve alınması kanserleşme ihtimalini yükseltmediği gibi gerekli durumlarda kanserin ileride oluşmasını ve yayılmasını engelleyebilir.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Selim Meme Hastalıkları
Meme hastalıklarının %80′ni selim hastalıklardır ve sık görülürler. Meme östrojen ve progesteron hormonlarından etkilendiği için , ergenlik dönemi,her adet dönemi, gebelikler ve menopozda değişimi uğrar. Memedeki bu sürekli değişim hali selim hastalıkların sık görülmesinin başlıca nedenidir.
Selim meme hastalıkları kanserleşmezler, ancak memesinde selim hastalığı olanların meme kanseri ne yakalanma riski daha fazladır. Selim hastalıkların belirtileri ile meme kanseri belirtileri çoğunlukla birbirine çok benzer.Bu nedenle memesinde değişiklik fark eden her kadının doktora başvurması ve ayrımın yapılabilmesi için gerekli tetkiklerin yapılması en doğru yaklaşım olacaktır. Erkekte de meme kanseri görülebileceğinden memesinde değişiklik fark eden erkeklerinde doktora başvurması gerekir.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Selim meme hastalıkları kanserleşmezler, ancak memesinde selim hastalığı olanların meme kanseri ne yakalanma riski daha fazladır. Selim hastalıkların belirtileri ile meme kanseri belirtileri çoğunlukla birbirine çok benzer.Bu nedenle memesinde değişiklik fark eden her kadının doktora başvurması ve ayrımın yapılabilmesi için gerekli tetkiklerin yapılması en doğru yaklaşım olacaktır. Erkekte de meme kanseri görülebileceğinden memesinde değişiklik fark eden erkeklerinde doktora başvurması gerekir.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Antibiyotikler Hakkında Bilmediğiniz Gerçekler
Antibiyotik kullananlara şok bir bilgi ortaya atıldı. Yanlış kullanıldığında bakterilerin bünyemize girmesine davetiye çıkarıyor.
Kış aylarının etkisini iyice gösterdiği bu günlerde gereksiz ilaç kullanımının arttığı, antibiyotiklerin yanlış kullanımı sonucunda bakterilerin antibiyotik tedavisine karşı direnç kazandığı belirtildi.
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülagü Barışkaner, yaptığı açıklamada, bilinçli ilaç kullanımının çok önemli olduğunu söyledi.
Barışkaner, ülkemizde özellikle antibiyotiklere ilişkin bilinçli ilaç kullanımının yaygın olmadığını, bunun sonucunda etkili olması gereken durumlarda ilaçların yetersiz kaldığını ifade etti.
Gribal enfeksiyonların yaygın olduğu bu günlerde burun akıntısı ve öksürük gibi durumların kendisini gösterdiğini aktaran Barışkaner, şunları kaydetti:
”Bu demek değildir ki böylesi durumlarda hemen ecza dolabına gözümüzü dikip bir antibiyotik alalım. Eğer hastalığımızın etkeni bakteri kaynaklı ise antibiyotik kullanımı doğru ancak virüs kaynaklı ise antibiyotik kullanımı yanlıştır. Yanlış kullanımlar sonucunda sonraki dönemlerde bakteriler tarafından oluşturulacak başka hastalıklarda kullanılan antibiyotiklerin tedavide yetersiz kalması konusu önümüze büyük bir problem olarak gelmektedir. Yanlış antibiyotik kullanımlarından dolayı direnç kazanmış bakteri, vücuda verilen ilaca karşı kendini korumaktadır. Bu nedenle doktor tavsiyesi olmadıkça kesinlikle antibiyotik kullanılmamalı. Antibiyotiklerin yanlış kullanımı, bakterilerin antibiyotik tedavisine karşı direnç kazanmalarına yol açabilmektedir”
”HEM VÜCUDA HEM DE EKONOMİYE ZARAR"
Barışkaner, bilinçsiz ilaç kullanımının yansımasının iki türlü olduğunu, kullananı tedavi etmediği gibi, kişiye ve ülkemize ekonomik yük getirdiğini dile getirdi.
Yanlış kullanımda en büyük sorumluluğun bilinçsiz kişilerde olduğunu vurgulayan Barışkaner, sözlerine şöyle devam etti:
”Toplumdaki bu probleme maalesef biz hekimler de reçeteye yanlış ilaç yazarak ortak oluyoruz. Yanlış kullanım hem ekonomiye hem de vücuda zarar. Vücuda alınmış olan vitamin dahil her ilacın az ya da çok bir yan etkisi vardır. Bu tür grip, nezle ve soğuk algınlığı hastalıklarında ilaçların dışında mevsimsel olarak C vitamini ihtiva eden meyveler ve vücudun direncini artıran besinleri öncelikle tüketmeliyiz.”.Kaynak.http://7gunsaglik.com .,
Kış aylarının etkisini iyice gösterdiği bu günlerde gereksiz ilaç kullanımının arttığı, antibiyotiklerin yanlış kullanımı sonucunda bakterilerin antibiyotik tedavisine karşı direnç kazandığı belirtildi.
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülagü Barışkaner, yaptığı açıklamada, bilinçli ilaç kullanımının çok önemli olduğunu söyledi.
Barışkaner, ülkemizde özellikle antibiyotiklere ilişkin bilinçli ilaç kullanımının yaygın olmadığını, bunun sonucunda etkili olması gereken durumlarda ilaçların yetersiz kaldığını ifade etti.
Gribal enfeksiyonların yaygın olduğu bu günlerde burun akıntısı ve öksürük gibi durumların kendisini gösterdiğini aktaran Barışkaner, şunları kaydetti:
”Bu demek değildir ki böylesi durumlarda hemen ecza dolabına gözümüzü dikip bir antibiyotik alalım. Eğer hastalığımızın etkeni bakteri kaynaklı ise antibiyotik kullanımı doğru ancak virüs kaynaklı ise antibiyotik kullanımı yanlıştır. Yanlış kullanımlar sonucunda sonraki dönemlerde bakteriler tarafından oluşturulacak başka hastalıklarda kullanılan antibiyotiklerin tedavide yetersiz kalması konusu önümüze büyük bir problem olarak gelmektedir. Yanlış antibiyotik kullanımlarından dolayı direnç kazanmış bakteri, vücuda verilen ilaca karşı kendini korumaktadır. Bu nedenle doktor tavsiyesi olmadıkça kesinlikle antibiyotik kullanılmamalı. Antibiyotiklerin yanlış kullanımı, bakterilerin antibiyotik tedavisine karşı direnç kazanmalarına yol açabilmektedir”
”HEM VÜCUDA HEM DE EKONOMİYE ZARAR"
Barışkaner, bilinçsiz ilaç kullanımının yansımasının iki türlü olduğunu, kullananı tedavi etmediği gibi, kişiye ve ülkemize ekonomik yük getirdiğini dile getirdi.
Yanlış kullanımda en büyük sorumluluğun bilinçsiz kişilerde olduğunu vurgulayan Barışkaner, sözlerine şöyle devam etti:
”Toplumdaki bu probleme maalesef biz hekimler de reçeteye yanlış ilaç yazarak ortak oluyoruz. Yanlış kullanım hem ekonomiye hem de vücuda zarar. Vücuda alınmış olan vitamin dahil her ilacın az ya da çok bir yan etkisi vardır. Bu tür grip, nezle ve soğuk algınlığı hastalıklarında ilaçların dışında mevsimsel olarak C vitamini ihtiva eden meyveler ve vücudun direncini artıran besinleri öncelikle tüketmeliyiz.”.Kaynak.http://7gunsaglik.com .,
Grip Mevsiminde Bunlar Yapılmamalı
Tokalaşmak,öpüşmek ve diğer insanlarla olan temaslarımızda daha dikkatli olmalıyız. Grip ve nezle gibi hastalıklardan korunmanın ilk yolu bu..
Kış mevimi ile birlikte grip ve soğuk algınlığı şikayetlerinin arttığını belirten gögüs hastalıkları uzmanı doktor Hacer Özkan, gribin viral bir hastalık olduğunu ve virüslerle bulaştığına dikkat çekerek, "En sık bulaşma yolu da tokalaşma, yakın konuşmalar, öpüşme gibi yakın temastır. İnsanlar öpüşmemeli, tokalaşarak merhabalaşmalı" dedi.
Uzm. Dr. Hacer Özkan, grip ve soğuk algınlığından korunma yöntemi olarak ellerin sık sık yıkanmasının öne çıktığını belirterek, şu uyarılarda bulundu:
Rengini Seç, Kış Kolay Geçsin! Kış Botları Sürpriz Fiyata!
Cildinize Sihirli Dokunuş. Sonuçlarına İnanamayacaksınız..
”Grip olan insanların kalabalık ortamlarda bulunmaları da diğer insanların enfeksiyon kapmalarına neden olur. Öncelikle kalabalık ortamlarda bulunanlar yüksek risk altındadır. Özellikle yuvaya giden çocuklar, ilkokul öğrencileri, ileri yaştaki insanlar, kalp ve tansiyon hastaları gibi vücut direncinin düşük olduğu insanlar ile hastanelerde çalışan sağlık personeli; hem kalabalık ortamlarda bulunuyor olmaları hem de vücut dirençlerinin kolay düşmesi açısından risk altındadırlar. Grip, yaşlılarda ve kronik hastalık taşıyan bireylerde daha ağır seyreder ve ölümlere yol açabilir. Gribi sağlıklı bireylere bulaşmasını engelleyerek toplumda yayılmasını önlemek amacıyla mümkün ise işe, okula ve alışverişe gitmeyin, evinizde dinlenin. Öksürürken hapşırırken ağzı bir kağıt mendille kapatıp, mendili hemen çöpe atmak gribin etrafınızdaki sağlıklı bireylere bulaşmasını engelleyecektir. Özellikle toplu taşım araçlarında, kreş ve okullarda, bakımevlerinde uygulanması bulaşmayı önemli ölçüde engelleyecektir. Ağzımızı elimizle kapatırsak, virüs bulaşmış elimizi etraftaki eşyalara değdirdiğimizde virüsün etrafa saçılmasına ve diğer insanlara da bulaşmasına neden oluruz. ”
GRİP’TEN KURTULMAK İÇİN İSTİRAHAT ÖNEMLİ
Grip tedavisi hakkında da bilgi veren Özkan, "Grip enfeksiyonunun başlangıç döneminde antibiyotik kesinlikle kullanılmamalıdır. Çünkü grip virüslerle ortaya çıkan bir hastalıktır. Oysa antibiyotiklerin virüsler üzerinde etkisi yoktur. Grip tedavisinde öncelikle istirahat çok önemlidir. Bol C vitamini ve su tüketmenin yanında piyasada anti-gribal olarak satılan ilaçlardan da yararlanılabilir. Ancak komplike olmuş bir gribal enfeksiyon varsa mutlaka bir hekime danışmakta fayda vardır" dedi..Kaynak.http://7gunsaglik.com .,
Kış mevimi ile birlikte grip ve soğuk algınlığı şikayetlerinin arttığını belirten gögüs hastalıkları uzmanı doktor Hacer Özkan, gribin viral bir hastalık olduğunu ve virüslerle bulaştığına dikkat çekerek, "En sık bulaşma yolu da tokalaşma, yakın konuşmalar, öpüşme gibi yakın temastır. İnsanlar öpüşmemeli, tokalaşarak merhabalaşmalı" dedi.
Uzm. Dr. Hacer Özkan, grip ve soğuk algınlığından korunma yöntemi olarak ellerin sık sık yıkanmasının öne çıktığını belirterek, şu uyarılarda bulundu:
Rengini Seç, Kış Kolay Geçsin! Kış Botları Sürpriz Fiyata!
Cildinize Sihirli Dokunuş. Sonuçlarına İnanamayacaksınız..
”Grip olan insanların kalabalık ortamlarda bulunmaları da diğer insanların enfeksiyon kapmalarına neden olur. Öncelikle kalabalık ortamlarda bulunanlar yüksek risk altındadır. Özellikle yuvaya giden çocuklar, ilkokul öğrencileri, ileri yaştaki insanlar, kalp ve tansiyon hastaları gibi vücut direncinin düşük olduğu insanlar ile hastanelerde çalışan sağlık personeli; hem kalabalık ortamlarda bulunuyor olmaları hem de vücut dirençlerinin kolay düşmesi açısından risk altındadırlar. Grip, yaşlılarda ve kronik hastalık taşıyan bireylerde daha ağır seyreder ve ölümlere yol açabilir. Gribi sağlıklı bireylere bulaşmasını engelleyerek toplumda yayılmasını önlemek amacıyla mümkün ise işe, okula ve alışverişe gitmeyin, evinizde dinlenin. Öksürürken hapşırırken ağzı bir kağıt mendille kapatıp, mendili hemen çöpe atmak gribin etrafınızdaki sağlıklı bireylere bulaşmasını engelleyecektir. Özellikle toplu taşım araçlarında, kreş ve okullarda, bakımevlerinde uygulanması bulaşmayı önemli ölçüde engelleyecektir. Ağzımızı elimizle kapatırsak, virüs bulaşmış elimizi etraftaki eşyalara değdirdiğimizde virüsün etrafa saçılmasına ve diğer insanlara da bulaşmasına neden oluruz. ”
GRİP’TEN KURTULMAK İÇİN İSTİRAHAT ÖNEMLİ
Grip tedavisi hakkında da bilgi veren Özkan, "Grip enfeksiyonunun başlangıç döneminde antibiyotik kesinlikle kullanılmamalıdır. Çünkü grip virüslerle ortaya çıkan bir hastalıktır. Oysa antibiyotiklerin virüsler üzerinde etkisi yoktur. Grip tedavisinde öncelikle istirahat çok önemlidir. Bol C vitamini ve su tüketmenin yanında piyasada anti-gribal olarak satılan ilaçlardan da yararlanılabilir. Ancak komplike olmuş bir gribal enfeksiyon varsa mutlaka bir hekime danışmakta fayda vardır" dedi..Kaynak.http://7gunsaglik.com .,
Kil Donmesi Ameliyati
Kıl Dönmesi ameliyatı iki türlü yapılabilir. Birincisi klasik yöntemle İkincisi ise pansumansız yöntemle.1-) Klasik yöntem: Kıl dönmesinin olduğu alan oyulur ve çıkarılır sonrasında cilt uç uca gelicek şekilde dikilir.Avantajları: Ameliyat süresi kısadır ve kolay uygulanan bir tekniktir.Dezavantajları: Narkoz gerektirir, 2 bazen 3 hafta bakım ve pansuman gerektirir, 10 15 gün iş kaybı olur, geniş yara izi kalır, %10 veya 15 enfeksiyon gelişebilir, ameliyat sonrası zoruntu yatış pozisyonu gerektirebilir, ameliyat sonrası ağrı çok fazladır giderek azalır.2-) Pansumansız yöntem: Kıl dönmesinin olduğu alan vücudun tam ortasında değilde bir tarafa kaydırılarak yapılan kesiyle çıkarılır ve cilt karşı tarafa kaydırılarak derinden vücudun yüzeyine doğru dikilir.Avantajları: Kolay bir tekniktir klasik tekniğe göre, ve yine klasik tekniğe göre daha süresi azdır, kalan iz daha azdır, tekrarlama ihtimali çok azdır, pansuman ve bakım gerektirmez.Dezavantajları: İş gücü kaybı fazladır, %12 enfeksiyon gelişebilir, ameliyat sonrası çok erken dönemde yara açılabilir, ameliyat sonrası muhakkak vakum konmalıdır.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Referans.7gunsaglik.com.tr
Adet Zamanı Nasıl Erkene Çekilebilir?
Yeni etkinliklere ve arkadaş ortamlarına katılmak, ufkunuzu değiştirmek hayata şans ve ğlence katmak her kadının hakkıdır. Yaşamaya değer kılan şeylerden biridir. Fakat büyük bir eğlence gecesi regl olabilirsiniz. Bu dönemde de bilindiği üzere kadınlar rahatsız olur ve eğlencelerden zevk alamazlar. Fakat bazı durumlarda regl dönemini erkene almak mümkün olabilir.
Erkenden bir atak planı yapın. Erken planlama ile başarı şansınız yükselir. Geçmiş ve gelecek adet dönemleri tarihlerini hesaplayın ve not edin. Bu sizin ölçütünüz olacak. Bu tabloya göre stres ve doğal olarak hormonların dalgalanma durumunu göreceksiniz. Adetinizin erken olması ve eğlence vaktine yetişmesini sağlamak için bu ölçüte önem verin.
Başka kadınlarla birlik olun ve bunu konuşun. Çoğu zaman yakın arkadaşlarınızla bu dönemlerin uzunlukları hakkında konuşun. Bazen kadınların döngüleri aynı tarihe denk gelebilir, özellikle bunu baştan beri bilirseniz tahmin etmek de kolaylaşır. Doğum kontrol hapları kullanın. Önümüzdeki başlayacak olan periyodun tarihiyle oynamaya yardımcı olabilir. Belli bir zaman kullanılınca adet döngüsü düzene girer, böylece tarihleri kesinleşmiş olur.
Stresten kaçının. Stres çoğu zaman erken beklenen adetin gerçekleşmesi gereken zamanı öteler. Daha geç başlamasını sağlar ve uzatabilir de. Vücudun genel fonksiyon ve hormonlarıyla oynar. Bu dönemlerde stresli olmak sağlıksızdır ve adeti geçleştirir. Aktif bir yaşam tarzını benimseyin. Düzenli egzersiz vücudun genel sağlığını korur hormonları düzenler. Adeti de erkene almada bir yöntemdir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Erkenden bir atak planı yapın. Erken planlama ile başarı şansınız yükselir. Geçmiş ve gelecek adet dönemleri tarihlerini hesaplayın ve not edin. Bu sizin ölçütünüz olacak. Bu tabloya göre stres ve doğal olarak hormonların dalgalanma durumunu göreceksiniz. Adetinizin erken olması ve eğlence vaktine yetişmesini sağlamak için bu ölçüte önem verin.
Başka kadınlarla birlik olun ve bunu konuşun. Çoğu zaman yakın arkadaşlarınızla bu dönemlerin uzunlukları hakkında konuşun. Bazen kadınların döngüleri aynı tarihe denk gelebilir, özellikle bunu baştan beri bilirseniz tahmin etmek de kolaylaşır. Doğum kontrol hapları kullanın. Önümüzdeki başlayacak olan periyodun tarihiyle oynamaya yardımcı olabilir. Belli bir zaman kullanılınca adet döngüsü düzene girer, böylece tarihleri kesinleşmiş olur.
Stresten kaçının. Stres çoğu zaman erken beklenen adetin gerçekleşmesi gereken zamanı öteler. Daha geç başlamasını sağlar ve uzatabilir de. Vücudun genel fonksiyon ve hormonlarıyla oynar. Bu dönemlerde stresli olmak sağlıksızdır ve adeti geçleştirir. Aktif bir yaşam tarzını benimseyin. Düzenli egzersiz vücudun genel sağlığını korur hormonları düzenler. Adeti de erkene almada bir yöntemdir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
El ve Ayakta Oluşan Krampların Nedenleri
El ve ayak krampları istemsiz kas kasılmalarıdır. Aniden oluşur ve oldukça fazla acı verirler. Kasılan kas, deri altında gözle görülür şekilde şişer ve dokunduğunuzda canınız yanar.
El ve ayak krampları fazla yorulmaktan meydana gelir. El ve ayakları uzun süre ters bir pozisyonda tutmak el ve ayakların gerilmesine neden olur. Örneğin; kalemi parmaklarınızla uzun süre sıkmanız kramp oluşmasına neden olur. Kasları aşırı yormak da krampa neden olur. Kasılan el ve ayaklarınızı yavaş ve nazik bir şekilde esnetmek kaslarınızı gevşetmek için en iyi yoldur.
Eğer kalsiyum ve magnezyum değerleriniz düşükse kramp oluşabilir. D vitamini eksikliği de el ve ayaklarınızda kas kasılmalarına neden olabilir. Ayrıca böbrek yetmezliği, tiroit yetersizliği ve tetani ( kalsiyum yetersizliğinden doğan kasılma) gibi hastalıklar da kas kasılmasına yol açabilir. Parkinson hastalığı, Huntington hastalığı ve doku sertleşmesi de el ve ayak kramplarına neden olabilir.
El ve ayakta oluşan kramplar, bazı ilaçların yan etkisi sonucu da oluşabilir. Alkol tüketimi de krampla bağlantılıdır. Eğer hamile iseniz bu krampları sıkça yaşayabilirsiniz.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
El ve ayak krampları fazla yorulmaktan meydana gelir. El ve ayakları uzun süre ters bir pozisyonda tutmak el ve ayakların gerilmesine neden olur. Örneğin; kalemi parmaklarınızla uzun süre sıkmanız kramp oluşmasına neden olur. Kasları aşırı yormak da krampa neden olur. Kasılan el ve ayaklarınızı yavaş ve nazik bir şekilde esnetmek kaslarınızı gevşetmek için en iyi yoldur.
Eğer kalsiyum ve magnezyum değerleriniz düşükse kramp oluşabilir. D vitamini eksikliği de el ve ayaklarınızda kas kasılmalarına neden olabilir. Ayrıca böbrek yetmezliği, tiroit yetersizliği ve tetani ( kalsiyum yetersizliğinden doğan kasılma) gibi hastalıklar da kas kasılmasına yol açabilir. Parkinson hastalığı, Huntington hastalığı ve doku sertleşmesi de el ve ayak kramplarına neden olabilir.
El ve ayakta oluşan kramplar, bazı ilaçların yan etkisi sonucu da oluşabilir. Alkol tüketimi de krampla bağlantılıdır. Eğer hamile iseniz bu krampları sıkça yaşayabilirsiniz.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Prostat Tedavisinin Yan Etkilerinden Kurtulma
Prostat kanseri tedavisinde yan etkilerden korunma ve kurtulma için bant tedavisi geliştirildi. Bant uygulaması nasıl yapılıyor ayrıntılı bilgiler..
Prostat kanseri tedavisinde derinin üzerine yapıştırılan ve içerdiği östrojenin kan dolaşımına karışmasını sağlayan bant kullanılabileceği bildirildi.
”The Lancet Oncology” dergisinde yayımlanan araştırmaya imza atan bilim insanları, ileri aşamadaki prostat kanserinin testosteron hormonunun üretimini engelleyecek hormon tedavisi gerektirdiğini, ancak bu tedavinin ateş basması, kaslarda güçsüzlük, kemik erimesi gibi birçok yan etkisinin bulunduğunu belirtti.
İngiltere’de yapılan araştırmada önceleri prostat kanseri tedavisinde çok etkili olan östrojenin kullanımının pıhtı atması riskini artırması nedeniyle daha sonra azaltıldığı, bugün çok az kişiye bu yöntemin, pıhtı önleyici ilaçlarla önerildiğini, dolayısıyla bantların alternatif tedavi olabileceği vurgulandı.
Bilim insanları, ilk gruptaki prostat kanseri hastalarına mevcut tedavi yöntemi olan LHRH (testislerin testosteron üretimini engelleyen luteinleştirici hormon salgılatıcı hormon agonistleri) uygulandı. Diğer gruptakilerin derisine östrojen içeren bant yapıştırıldı.
Yapılan klinik testte, iki gruptakilerde kalp-damar hastalıkları riskinin aynı olduğu görüldü.
Ayrıca ikinci gruptakilerde kandaki glukoz ve kolesterol seviyesinin daha düşük, dolayısıyla östrojenin daha faydalı olduğu belirlendi.
Daha kapsamlı araştırmaların başladığını ve uzun vadede bantların etkisini inceledikleri belirten bilim insanları, bu araştırmaların olumlu sonuçlar vermesi halinde bantların prostat kanseri tedavisinde uygulanabileceğine dikkati çekti.
Kaynak.7gunsaglik
Prostat kanseri tedavisinde derinin üzerine yapıştırılan ve içerdiği östrojenin kan dolaşımına karışmasını sağlayan bant kullanılabileceği bildirildi.
”The Lancet Oncology” dergisinde yayımlanan araştırmaya imza atan bilim insanları, ileri aşamadaki prostat kanserinin testosteron hormonunun üretimini engelleyecek hormon tedavisi gerektirdiğini, ancak bu tedavinin ateş basması, kaslarda güçsüzlük, kemik erimesi gibi birçok yan etkisinin bulunduğunu belirtti.
İngiltere’de yapılan araştırmada önceleri prostat kanseri tedavisinde çok etkili olan östrojenin kullanımının pıhtı atması riskini artırması nedeniyle daha sonra azaltıldığı, bugün çok az kişiye bu yöntemin, pıhtı önleyici ilaçlarla önerildiğini, dolayısıyla bantların alternatif tedavi olabileceği vurgulandı.
Bilim insanları, ilk gruptaki prostat kanseri hastalarına mevcut tedavi yöntemi olan LHRH (testislerin testosteron üretimini engelleyen luteinleştirici hormon salgılatıcı hormon agonistleri) uygulandı. Diğer gruptakilerin derisine östrojen içeren bant yapıştırıldı.
Yapılan klinik testte, iki gruptakilerde kalp-damar hastalıkları riskinin aynı olduğu görüldü.
Ayrıca ikinci gruptakilerde kandaki glukoz ve kolesterol seviyesinin daha düşük, dolayısıyla östrojenin daha faydalı olduğu belirlendi.
Daha kapsamlı araştırmaların başladığını ve uzun vadede bantların etkisini inceledikleri belirten bilim insanları, bu araştırmaların olumlu sonuçlar vermesi halinde bantların prostat kanseri tedavisinde uygulanabileceğine dikkati çekti.
Kaynak.7gunsaglik
Liposuction İle Hayal Edilen Kaslı Vücut
Erkeklerin hayalinde yatan kaslı vücut artık hayal değil.. Atelik vücut estetiğinde kullanılan estetik yöntemlerle erkekler harika vücutlara sahip olacak..
Birçok erkeğin hayali olan baklava dilimi görünümlü karın kaslarına sahip olmak liposuction ile gerçekleştirilen “atletik vücut estetiği” ile artık mümkün. Sizde saatlerce spor salonlarında çalışmanıza rağmen istediğiniz görünümü elde edemiyorsanız “atletik vücut estetiği” tam size göre bir yöntem.
Hemen hemen her erkeğin vücudunun üst kısmında omuzlar ve göğüs, alt bölgede de göbek kısmı yağlanmaya meyilli alanlardır. Bazen ne kadar spor yapılırsa yapılsın, diyetle kilo verilirse verilsin jinekomasti adı verilen erkek tipi meme büyümesi ve göbek bel çevresi yağlanma nedeniyle liposuctionla vücut şekillendirme gerekebiliyor. Estetik cerrahide ki gelişmeler mucizeyi gerçekleştirmeye her geçen gün biraz daha yaklaşıyor.
Eskiden erkekleri istemedikleri görüntüden kurtarmak için genel olarak tüm alanlardaki yağların alınması, hastaların spora yönlendirilmesi ve kendi kendine kas yaparak vücut görünümünü düzeltmeleri bekleniyordu. Son yıllarda Hollywood ünlülerine yapılan plaj vücudu, atletik vücut, üçgen vücut estetiği olarak adlandırılan yöntemlerde kimi zaman silikon protezlerle kaslı ve üçgen vücuda sahip olma kimi zamanda liposuctionla bir bölgeden alıp başka bölgeye verme ile oluşturulan six pack (baklava karın ) görünümü popüler hale geldi.
Op. Dr. Serkan Dinar, erkekleri hayallerindeki görünüme kavuşturan atletik vücut liposuction yöntemini şöyle anlatıyor: “göğüs bölgesinde ve bel bölgesindeki yağın tümü alınıyor. 6 paket görünümündeki karında sadece ara çizgilerdeki ve orta karın çizgisinde Rektus kası dediğimiz karın çizgileri takip edilerek liposuction yapılıyor. Bel inceltiliyor, omuz ve göğüs üst kısmına dokunulmuyor ve 6 lı karın kas paketinde şiş kısımlara zaman zaman yağ eklenerek vücut kaslı görünümde şekillendiriliyor. Aynı işlem omuz ve kol kaslarında da uygulanıyor. Böylece plastik cerrahi ile sahte de olsa üçgen atletik görünüm elde edilmiş oluyor”.
Erkeklerde atletik görünüm, yeni nesil liposuction adı verilen lazer liposuction ya da body tite radyofrekanslı liposuction ile sıkılaşıp yapışması gereken bölgelerin şekillendirilmesi ile gerçekleşiyor. İşlem sonrası 2 hafta 1 ay arası güreşçi mayosu benzeri korse giyilmesi gerekiyor Spor ile desteklendiğinde daha iyi sonuç veren yöntemin uygulanmasından sonra hasta. 3 gün sonra banyo yapabiliyor 1 ay sonunda da spora başlayabiliyor. Op. Dr. Serkan Dinar “Erkeklerin hayal ettikleri karın kaslarına sahip olmalarının artık çok kolay olduğunu yeni yöntemle kısa sürede mükemmel sonuçlara erişmenin mümkün olduğunu, hastanın uygulama sonrasında 2 haftada şekillendiğini, 6 ay sonunda da bütün ödemlerin kaybolduğunu” belirtiyor.
Kaynak.7gunsaglik
Birçok erkeğin hayali olan baklava dilimi görünümlü karın kaslarına sahip olmak liposuction ile gerçekleştirilen “atletik vücut estetiği” ile artık mümkün. Sizde saatlerce spor salonlarında çalışmanıza rağmen istediğiniz görünümü elde edemiyorsanız “atletik vücut estetiği” tam size göre bir yöntem.
Hemen hemen her erkeğin vücudunun üst kısmında omuzlar ve göğüs, alt bölgede de göbek kısmı yağlanmaya meyilli alanlardır. Bazen ne kadar spor yapılırsa yapılsın, diyetle kilo verilirse verilsin jinekomasti adı verilen erkek tipi meme büyümesi ve göbek bel çevresi yağlanma nedeniyle liposuctionla vücut şekillendirme gerekebiliyor. Estetik cerrahide ki gelişmeler mucizeyi gerçekleştirmeye her geçen gün biraz daha yaklaşıyor.
Eskiden erkekleri istemedikleri görüntüden kurtarmak için genel olarak tüm alanlardaki yağların alınması, hastaların spora yönlendirilmesi ve kendi kendine kas yaparak vücut görünümünü düzeltmeleri bekleniyordu. Son yıllarda Hollywood ünlülerine yapılan plaj vücudu, atletik vücut, üçgen vücut estetiği olarak adlandırılan yöntemlerde kimi zaman silikon protezlerle kaslı ve üçgen vücuda sahip olma kimi zamanda liposuctionla bir bölgeden alıp başka bölgeye verme ile oluşturulan six pack (baklava karın ) görünümü popüler hale geldi.
Op. Dr. Serkan Dinar, erkekleri hayallerindeki görünüme kavuşturan atletik vücut liposuction yöntemini şöyle anlatıyor: “göğüs bölgesinde ve bel bölgesindeki yağın tümü alınıyor. 6 paket görünümündeki karında sadece ara çizgilerdeki ve orta karın çizgisinde Rektus kası dediğimiz karın çizgileri takip edilerek liposuction yapılıyor. Bel inceltiliyor, omuz ve göğüs üst kısmına dokunulmuyor ve 6 lı karın kas paketinde şiş kısımlara zaman zaman yağ eklenerek vücut kaslı görünümde şekillendiriliyor. Aynı işlem omuz ve kol kaslarında da uygulanıyor. Böylece plastik cerrahi ile sahte de olsa üçgen atletik görünüm elde edilmiş oluyor”.
Erkeklerde atletik görünüm, yeni nesil liposuction adı verilen lazer liposuction ya da body tite radyofrekanslı liposuction ile sıkılaşıp yapışması gereken bölgelerin şekillendirilmesi ile gerçekleşiyor. İşlem sonrası 2 hafta 1 ay arası güreşçi mayosu benzeri korse giyilmesi gerekiyor Spor ile desteklendiğinde daha iyi sonuç veren yöntemin uygulanmasından sonra hasta. 3 gün sonra banyo yapabiliyor 1 ay sonunda da spora başlayabiliyor. Op. Dr. Serkan Dinar “Erkeklerin hayal ettikleri karın kaslarına sahip olmalarının artık çok kolay olduğunu yeni yöntemle kısa sürede mükemmel sonuçlara erişmenin mümkün olduğunu, hastanın uygulama sonrasında 2 haftada şekillendiğini, 6 ay sonunda da bütün ödemlerin kaybolduğunu” belirtiyor.
Kaynak.7gunsaglik
Sperm Dondurma Yöntemiyle Baba Olunabilir
Kanser babalık şansını öldürmez. Yeni yöntem olan sperm dondurma işlemi ile kanser olan erkekler de baba olabiliyor..
Son günlerde kanser görülme sıklığının artışı ve yaş ortalamasının hızla genç yaşlara inmesi gündeme başka bir soruyu taşıdı. Kanser babalık şansını öldürür mü? Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ulun Uluğ, “Önlemi alındığı takdirde kanser babalık şansını öldürmez” diyerek konuya açıklık kazandırdı.
Uluğ; “Önlemi alındığı takdirde kanser babalık şansını öldürmez. Kanser tedavileri kalıcı olarak kısırlığa neden olsa bile üreme sağlığını koruma seçenekleri kanser sonrasında çocuk sahibi olabilmek için büyük umutlar sağlamaktadır. Kanser hastaları, doğurganlıklarını korumak için çok kısa bir zaman dilimine sahiptir ve hastalar için bu zaman çok önemlidir. Örneğin; çoğu hasta ameliyat ile tedavi arasında sadece 2 ila 6 haftalık boşluğa sahiptir. Bu boşluk üreme sağlığını korumak için uygundur. Kanser hastalığı doğası gereği tedavisi ertelenemez bir önceliğe sahiptir. Kanserin erken teşhis edilmesi ve tedavideki gelişmeler hastalığın giderilmesinde büyük başarılara ve dolayısıyla da hastalıksız geçirilen yaşam süresine uzamasına neden olmaktadır. Bu amaçla yapılan kemoterapi ve radyoterapi gibi ağır tedaviler maalesef üreme ile ilgili hücre ve sistemleri olumsuz yönde etkilemektedir.”
Alternatif yöntem: Sperm dondurmak
Tüp bebek tedavilerinde sperm dondurma 30 yılı aşkın süredir başarıyla uygulanmaktadır. Dondurulmuş spermle yıllar sonra bile sağlıklı gebelikler elde edilebilmektedir. Dondurulmuş spermle elde edilen gebeliklerde bebeklerde herhangi bir olumsuzluk gözlenmemektedir. Sperm dondurma basit ve nispeten daha ekonomik bir işlemdir. Burada önemli olan kanser tanısı almış üreme çağındaki erkeklerin bilgilendirilmesidir. Kanser sonrası hayatlarında üreme fonksiyonlarını kaybetmemek için sperm dondurma alternatif olarak değerlendirilmelidir. Sperm dondurma ülkemizde birçok merkezde başarıyla uygulanmaktadır.
Kaynak.7gunsaglik
Son günlerde kanser görülme sıklığının artışı ve yaş ortalamasının hızla genç yaşlara inmesi gündeme başka bir soruyu taşıdı. Kanser babalık şansını öldürür mü? Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ulun Uluğ, “Önlemi alındığı takdirde kanser babalık şansını öldürmez” diyerek konuya açıklık kazandırdı.
Uluğ; “Önlemi alındığı takdirde kanser babalık şansını öldürmez. Kanser tedavileri kalıcı olarak kısırlığa neden olsa bile üreme sağlığını koruma seçenekleri kanser sonrasında çocuk sahibi olabilmek için büyük umutlar sağlamaktadır. Kanser hastaları, doğurganlıklarını korumak için çok kısa bir zaman dilimine sahiptir ve hastalar için bu zaman çok önemlidir. Örneğin; çoğu hasta ameliyat ile tedavi arasında sadece 2 ila 6 haftalık boşluğa sahiptir. Bu boşluk üreme sağlığını korumak için uygundur. Kanser hastalığı doğası gereği tedavisi ertelenemez bir önceliğe sahiptir. Kanserin erken teşhis edilmesi ve tedavideki gelişmeler hastalığın giderilmesinde büyük başarılara ve dolayısıyla da hastalıksız geçirilen yaşam süresine uzamasına neden olmaktadır. Bu amaçla yapılan kemoterapi ve radyoterapi gibi ağır tedaviler maalesef üreme ile ilgili hücre ve sistemleri olumsuz yönde etkilemektedir.”
Alternatif yöntem: Sperm dondurmak
Tüp bebek tedavilerinde sperm dondurma 30 yılı aşkın süredir başarıyla uygulanmaktadır. Dondurulmuş spermle yıllar sonra bile sağlıklı gebelikler elde edilebilmektedir. Dondurulmuş spermle elde edilen gebeliklerde bebeklerde herhangi bir olumsuzluk gözlenmemektedir. Sperm dondurma basit ve nispeten daha ekonomik bir işlemdir. Burada önemli olan kanser tanısı almış üreme çağındaki erkeklerin bilgilendirilmesidir. Kanser sonrası hayatlarında üreme fonksiyonlarını kaybetmemek için sperm dondurma alternatif olarak değerlendirilmelidir. Sperm dondurma ülkemizde birçok merkezde başarıyla uygulanmaktadır.
Kaynak.7gunsaglik
Günlük Diyabet Testleri Alkol Ölçer Gibi Kullanılabilir
Şeker hastaları günde bir veya birkaç kez parmaktan diyabet testi yapabiliyor.
Basit bir alkolölçer nefes testi ile diyabet ölçüm testi birbirinin yerine geçebiliyor. Bir el cihazıyla nefes ölçümü yapılabiliyor kan şekeri düzeyleri yükselince nefes tatlı ve meyvemsi kokuyor. Kimyasal seviyeleri yüksek çıkıyor. Tıpkı alkol alındığında nefeste belli olması gibi. New England Üniversitesi araştırmacıları durumu özetliyor.
Parmak ucundan kan almaya ya da başka bir yere gitmeye gerek kalmadan diyabet kontrolünüzü yapabilirsiniz. Kendi hastalığınızı yönetebilirsiniz. Tip 1 ve tip 2 diyabette durum kontrolü bu şekilde yapılabilir. Kan şekeri kontrolü tip 1 diyabet ve her an insülin tedavisi gerektiren otoimmün durumlarda çok önemlidir.
Günde 6 kereye kadar bu kontrol yapılabilir. İnsülin kullanmayanların daha sık bu kontrolü yapmaları gerekir özellikle tip 2 diyabetlilerde. Elle tutulan bu nefes ölçer film tabakası bir kitap büyüklüğündedir. Şu sıralarda boyutunun bir fincan boyutuna düşürülmesine çalışılmaktadır.. .Kaynak.7gunsaglik
Basit bir alkolölçer nefes testi ile diyabet ölçüm testi birbirinin yerine geçebiliyor. Bir el cihazıyla nefes ölçümü yapılabiliyor kan şekeri düzeyleri yükselince nefes tatlı ve meyvemsi kokuyor. Kimyasal seviyeleri yüksek çıkıyor. Tıpkı alkol alındığında nefeste belli olması gibi. New England Üniversitesi araştırmacıları durumu özetliyor.
Parmak ucundan kan almaya ya da başka bir yere gitmeye gerek kalmadan diyabet kontrolünüzü yapabilirsiniz. Kendi hastalığınızı yönetebilirsiniz. Tip 1 ve tip 2 diyabette durum kontrolü bu şekilde yapılabilir. Kan şekeri kontrolü tip 1 diyabet ve her an insülin tedavisi gerektiren otoimmün durumlarda çok önemlidir.
Günde 6 kereye kadar bu kontrol yapılabilir. İnsülin kullanmayanların daha sık bu kontrolü yapmaları gerekir özellikle tip 2 diyabetlilerde. Elle tutulan bu nefes ölçer film tabakası bir kitap büyüklüğündedir. Şu sıralarda boyutunun bir fincan boyutuna düşürülmesine çalışılmaktadır.. .Kaynak.7gunsaglik
Olumlu Düşüncelere Gitmek Bizim Elimizde
Psikolog ve nörologların ortak düşüncesine göre pozitif düşünce bizim elimizde.
Herhangi bir durumda aklınıza hemen negatif düşünceler geliyorsa zihin programınız negatifler bulmak ve üretmek için programlanmıştır. Böylelikle bir durumdan on sorun çıkarabilir, yeni olumsuzlukları hayatınıza davet edebilirsiniz. Hatta olumlu durumları bile olumsuzmuş gibi algılarsınız. Çözüm değil sorun odaklı olduğunuz için…
Ama bu sorun değil, isterseniz yeni bir program oluşturmak için hemen bugün zihin oyunu egzersizlerinden birini kullanarak kendinize yükleme yapmaya başlayabilirsiniz. Bir durum hakkında negatif bir şey söylediğinizde kendinizi hemen yakalayın ve kendinizle şu şekilde konuşun. “Evet, negatifi bulduk; şimdi bu durumun iki olumlu yanını bul bakalım” , “bu durumun içinde iyi ne olabilir” , “olumlu birisi olsaydı şimdi nasıl pozitif bir yorum yapardı” gibi pozitifi bulmaya yönelik sorularla zihninizi meşgul edin. Hemen cevap veremezseniz de sorun yok; sık sık sorunuzu tekrar edin. Mutlaka olumlu bir yanıt alırsınız. Unutmayın ki beyninize işe yarar sorular sorarsanız işe yarar cevaplar alırsınız. “Fark Et, Uygula, Değiş” adlı kitabımdaki egzersizleri tamamladıysanız zaten doğru soru kalıplarına alışmışsınızdır.
Her çalışmada olduğu gibi 21 gün boyunca “bunun neyi iyi, bunun nesi pozitif” oyununu oynarsanız çok kısa bir zamanda beyninize olumlu bakış açısını öğretirsiniz. Zihin programlarının değişebilmesi için en önemli adım neydi? TEKRAR, TEKRAR ve TEKRAR… :)
Bu egzersizi düzenli bir şekilde yapmanızda hiçbir sakınca yok, kaybedecek hiçbir şeyiniz yok. Ama olumsuz düşünmeye devam ederseniz kaybedecek çok şeyiniz var, en başta sağlığınız. Olumsuz düşünceyle beraber bedeninize akan olumsuz duyguyu da hissedersiniz. Şimdi hemen bir deneme yapın yirmi bir kere “kötü-çirkin ya da berbat” kelimelerini tekrarlayın. Bakın modunuz nasıl da düşecek. Şimdi de “güzel, harika ya da süper” kelimelerini 21 kez üst üste tekrarlayın ve bedeninizdeki ve zihninizdeki rahatlamayı, değişimi fark edin.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Herhangi bir durumda aklınıza hemen negatif düşünceler geliyorsa zihin programınız negatifler bulmak ve üretmek için programlanmıştır. Böylelikle bir durumdan on sorun çıkarabilir, yeni olumsuzlukları hayatınıza davet edebilirsiniz. Hatta olumlu durumları bile olumsuzmuş gibi algılarsınız. Çözüm değil sorun odaklı olduğunuz için…
Ama bu sorun değil, isterseniz yeni bir program oluşturmak için hemen bugün zihin oyunu egzersizlerinden birini kullanarak kendinize yükleme yapmaya başlayabilirsiniz. Bir durum hakkında negatif bir şey söylediğinizde kendinizi hemen yakalayın ve kendinizle şu şekilde konuşun. “Evet, negatifi bulduk; şimdi bu durumun iki olumlu yanını bul bakalım” , “bu durumun içinde iyi ne olabilir” , “olumlu birisi olsaydı şimdi nasıl pozitif bir yorum yapardı” gibi pozitifi bulmaya yönelik sorularla zihninizi meşgul edin. Hemen cevap veremezseniz de sorun yok; sık sık sorunuzu tekrar edin. Mutlaka olumlu bir yanıt alırsınız. Unutmayın ki beyninize işe yarar sorular sorarsanız işe yarar cevaplar alırsınız. “Fark Et, Uygula, Değiş” adlı kitabımdaki egzersizleri tamamladıysanız zaten doğru soru kalıplarına alışmışsınızdır.
Her çalışmada olduğu gibi 21 gün boyunca “bunun neyi iyi, bunun nesi pozitif” oyununu oynarsanız çok kısa bir zamanda beyninize olumlu bakış açısını öğretirsiniz. Zihin programlarının değişebilmesi için en önemli adım neydi? TEKRAR, TEKRAR ve TEKRAR… :)
Bu egzersizi düzenli bir şekilde yapmanızda hiçbir sakınca yok, kaybedecek hiçbir şeyiniz yok. Ama olumsuz düşünmeye devam ederseniz kaybedecek çok şeyiniz var, en başta sağlığınız. Olumsuz düşünceyle beraber bedeninize akan olumsuz duyguyu da hissedersiniz. Şimdi hemen bir deneme yapın yirmi bir kere “kötü-çirkin ya da berbat” kelimelerini tekrarlayın. Bakın modunuz nasıl da düşecek. Şimdi de “güzel, harika ya da süper” kelimelerini 21 kez üst üste tekrarlayın ve bedeninizdeki ve zihninizdeki rahatlamayı, değişimi fark edin.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Kan Şekeri Kontrolü ve İnsülin
Dengeli bir diyetle diyabetten kurtulmak mümkün. Tip 1 ve tip 2 diyabette glikoz seviyesini yönetebilmek sizin elinizde.
Karbonhidratı kesmek ya da azaltmak gerek çünkü şiddetle kan şekerini fırlatıyor. Sebze meyve, kepekli tahıllar, fasulye, balık, yağsız et ve süt ile beslenin. Arada atıştırmalıklara dikkat edin kalorili unlu kızartmalı şekerli şeyler olmamalı. Yemeklerin ardından yükselen kan şekeri için yine karbonhidratı azaltın porsiyonunuzu küçültün.
İlacınızı düzenli alın, egzersiz yapın, düzenli kan şekerinizi ölçün. Tip 2 diyabeti düzenleyen en önemli faktörlerden diğeri egzersizdir. Kasların glikoz kullanımını uyarır. Ağırlık ve kas yapan egzersizlere yönelin. Düşük kan şekeri hipoglisemiden kaçınmak için, meyve suyu, meyve, şekerli gıdalardan uzak durun.
Yorgunluk, baş dönmesi, zayıflık gibi belirtilerde kan şekeriniz düşmüştür. Yağ ve şekerden mümkün olabildiğince kaçının. Doktor önerisiyle tedavinizi başlatın ve bunu aksatmayın. İnsülin tedavinizi aksatmayın. Gündelik yaşamın bir parçası haline getirdiğiniz düzenli kan şekeri ölçümü, egzersiz ve iyi bir diyetin yanında verilen ilaçları kullanmanız, diyabeti önleyecektir..Kaynak.7gunsaglik.com
Karbonhidratı kesmek ya da azaltmak gerek çünkü şiddetle kan şekerini fırlatıyor. Sebze meyve, kepekli tahıllar, fasulye, balık, yağsız et ve süt ile beslenin. Arada atıştırmalıklara dikkat edin kalorili unlu kızartmalı şekerli şeyler olmamalı. Yemeklerin ardından yükselen kan şekeri için yine karbonhidratı azaltın porsiyonunuzu küçültün.
İlacınızı düzenli alın, egzersiz yapın, düzenli kan şekerinizi ölçün. Tip 2 diyabeti düzenleyen en önemli faktörlerden diğeri egzersizdir. Kasların glikoz kullanımını uyarır. Ağırlık ve kas yapan egzersizlere yönelin. Düşük kan şekeri hipoglisemiden kaçınmak için, meyve suyu, meyve, şekerli gıdalardan uzak durun.
Yorgunluk, baş dönmesi, zayıflık gibi belirtilerde kan şekeriniz düşmüştür. Yağ ve şekerden mümkün olabildiğince kaçının. Doktor önerisiyle tedavinizi başlatın ve bunu aksatmayın. İnsülin tedavinizi aksatmayın. Gündelik yaşamın bir parçası haline getirdiğiniz düzenli kan şekeri ölçümü, egzersiz ve iyi bir diyetin yanında verilen ilaçları kullanmanız, diyabeti önleyecektir..Kaynak.7gunsaglik.com
Kadınlarda Kısırlık Testi Ve Teşhisi
Makul bir süre içerisinde hamile kalmayı başaramadıysanız, daha geniş çaplı değerlendirme ve kısırlık tedavisi için doktorunuzdan yardım isteyin.
Doğurganlık testleri şunlardır:
Yumurtlama testi: Yumurtlamanın ardından üretilen progesteron hormonu için uygulanan kan testi yumurtladığınızı belgeler. Bu testi evde de yapabilirsiniz.
Histerosalpengografi: Bu test ile, doktorunuz rahim boşluğunuzun büyüklüğünü ve şeklini değerlendirir ve dölyatağı tüplerinin açık olup olmadığını kontrol eder. Doktorunuz rahime bir sıvı enjekte eder ve rahim boşluğunun normal olup olmadığını ve sıvının rahim ile dölyatağı yumurtalarına ulaşıp ulaşmadığını tespit etmek için röntgen çeker.
Laparoskopi: Genellikle genel anestezi ile uygulanabilen laparoskopi testi ile doktorunuz yumurtalık, dölyatağı tüpleri ve rahimdeki yara izlerini, tıkanmaları ve düzensizlikleri görebilir.
Yumurtalık rezervi testi: Yumurta üretiminde azalma riski olan kadınlar adet döngüsünün belirli günlerinde uygulanan bu tür kan ve görüntüleme testlerini yaptırabilirler. Bu testler arasında adet döngüsünün üçüncü günü uygulanan yumurtalık uyarıcı hormon yoğunluk testi, östrojen seviyesini belirlemek için kan testinden önce veya sonra uygulanan ve 5 dozluk yumurtalık uyarıcı ilaç (klomifen sitrat) içeren klomifen sitrat challenge testi, yumurtalık hacmini veya folikül hücre sayısını tespit etmek amacıyla yapılan yumurtalık ultrasonu ve yumurtalık rezervlerindeki diğer belirtileri saptamak için uygulanan kan testleri yer alır.
Hormon testleri: Yumurtalık uyarıcı ve prolaktin gibi bazı hormonlar test edilmesi teşhis edilemeyen sağlık sorunlarının doğurganlığı etkileyip etkilemediğini tespit edebilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Doğurganlık testleri şunlardır:
Yumurtlama testi: Yumurtlamanın ardından üretilen progesteron hormonu için uygulanan kan testi yumurtladığınızı belgeler. Bu testi evde de yapabilirsiniz.
Histerosalpengografi: Bu test ile, doktorunuz rahim boşluğunuzun büyüklüğünü ve şeklini değerlendirir ve dölyatağı tüplerinin açık olup olmadığını kontrol eder. Doktorunuz rahime bir sıvı enjekte eder ve rahim boşluğunun normal olup olmadığını ve sıvının rahim ile dölyatağı yumurtalarına ulaşıp ulaşmadığını tespit etmek için röntgen çeker.
Laparoskopi: Genellikle genel anestezi ile uygulanabilen laparoskopi testi ile doktorunuz yumurtalık, dölyatağı tüpleri ve rahimdeki yara izlerini, tıkanmaları ve düzensizlikleri görebilir.
Yumurtalık rezervi testi: Yumurta üretiminde azalma riski olan kadınlar adet döngüsünün belirli günlerinde uygulanan bu tür kan ve görüntüleme testlerini yaptırabilirler. Bu testler arasında adet döngüsünün üçüncü günü uygulanan yumurtalık uyarıcı hormon yoğunluk testi, östrojen seviyesini belirlemek için kan testinden önce veya sonra uygulanan ve 5 dozluk yumurtalık uyarıcı ilaç (klomifen sitrat) içeren klomifen sitrat challenge testi, yumurtalık hacmini veya folikül hücre sayısını tespit etmek amacıyla yapılan yumurtalık ultrasonu ve yumurtalık rezervlerindeki diğer belirtileri saptamak için uygulanan kan testleri yer alır.
Hormon testleri: Yumurtalık uyarıcı ve prolaktin gibi bazı hormonlar test edilmesi teşhis edilemeyen sağlık sorunlarının doğurganlığı etkileyip etkilemediğini tespit edebilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Meşrubatlardaki Karbonat Miktarı
Karbonatlı su içeriği olan karbonlaşma, sodada asit ve köpürme etkisini yaratan içeriktir. Sodalar ya karbonatlı su ya da katı karbondioksit ile elde edilir; fakat her sodada aynı karbonlaşma miktarı bulunmaz.
Sodanın kapağı açıldığında karbonat baloncukları yüzeye doğru çıkar ve patlar. Tüm baloncuklar patladığında, sodanın karbonlaşması biter.
Hangi sodada daha fazla karbonlaşma miktarı olduğunu anlamak için içindekileri okumak yeterlidir. Birçok sodanın temel içeriği karbonatlı sudur; fakat eğer sodanın esas içeriği karbonatlı su değilse bu onun daha az karbonlaşma miktarına sahip olduğunu gösterir.
Hangi sodanın daha fazla karbonlaşma miktarına sahip olduğunu anlamak için iki ya da daha fazla sodayı aynı açmanız gerekir. Açtıktan sonra hangisinin köpürdükten sonra daha çabuk düzleştiğini tespit edin. En çabuk düzleşen soda en az karbonat miktarını içeren sodadır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Sodanın kapağı açıldığında karbonat baloncukları yüzeye doğru çıkar ve patlar. Tüm baloncuklar patladığında, sodanın karbonlaşması biter.
Hangi sodada daha fazla karbonlaşma miktarı olduğunu anlamak için içindekileri okumak yeterlidir. Birçok sodanın temel içeriği karbonatlı sudur; fakat eğer sodanın esas içeriği karbonatlı su değilse bu onun daha az karbonlaşma miktarına sahip olduğunu gösterir.
Hangi sodanın daha fazla karbonlaşma miktarına sahip olduğunu anlamak için iki ya da daha fazla sodayı aynı açmanız gerekir. Açtıktan sonra hangisinin köpürdükten sonra daha çabuk düzleştiğini tespit edin. En çabuk düzleşen soda en az karbonat miktarını içeren sodadır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Kalorileri Yakmanın Etkili Yolları
Kilo vermek ve formda kalmak için gün içinde aldığınız kalorileri yakmanız gerekir. Kilo vermek için tükettiğinizden daha fazla kaloriyi; kilonuzu korumak için de aldığınız kalori miktarını yakmalısınız. Kalori yakımını daha etkili bir hale getirmek için ayrıca aşağıdaki yolları da uygulamalısınız:
1. Haftada 4 ya da 6 kez en az 20 dakika kardiyovasküler egzersiz yapın.
2. Ağırlık kaldırın. Kas kütleniz ne kadar fazlaysa o kadar fazla kalori yakarsınız. Bunun nedeni kasların yağlardan daha fazla kaloriye ihtiyaç duymasıdır. Haftada 2 ya da 4 kez ağırlık kaldırın.
3. Günlük egzersizinizi 2 aşamaya bölün. Egzersizden sonra vücudunuz daha yüksek bir seviyede kalori yakar. Eğer günde 2 aşamalı egzersiz yaparsanız, kalori yakma seviyenizi 2 katına çıkarabilirsiniz.
4. Egzersiz aralarında ara idmanlar yapın. Sabit bir hızda 30 dakika yürüyüş yapmak yerine yürüyüş aralarına kısa ve hızlı tempoda yürüyüşler ekleyin.
5. Protein tüketimini artırın. Protein kas oluşumuna yardımcı olur. Bu da metabolizmanızı hızlandırmanıza dolayısıyla da daha fazla kalorinin yakılmasına yardımcı olur.
6. Kahvaltı yapın. Sabah kalktığınızda metabolik hızınız en yavaş seviyededir. Kahvaltı yaptığınızda, metabolizmanız yüksek bir şekilde hızlanır.
7. Gün boyunca küçük öğünler yiyin. Her yemek yediğinizde, vücudunuzu uyandırır ve onu hazma hazır hale getirirsiniz. 3 büyük öğün yerine daha küçük öğünler yerseniz, metabolizmanızı daha fazla harekete geçirirsiniz. Bu da daha fazla kalori yakmanıza yardımcı olur. Öğünlerinizin sayısını artırdığınızda aynı kalori miktarını almaya dikkat edin. Öğünlerinizin sayısını artırarak daha fazla kalori almamalı, sadece aynı miktarı küçük porsiyonlarla almalısınız.
8. Su için. Vücudunuz susuz kalırsa, kalori yakılması da yavaşlar. Günde en az 2 litre su içmeye çalışın (eğer egzersiz yapıyorsanız daha fazla içmelisiniz).
9. Bol sebze ve meyve yiyin. İşlenmiş gıdalardan uzak durmalısınız, çünkü bu gıdalarda bol miktarda saklı yağ ve şeker bulunmaktadır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
1. Haftada 4 ya da 6 kez en az 20 dakika kardiyovasküler egzersiz yapın.
2. Ağırlık kaldırın. Kas kütleniz ne kadar fazlaysa o kadar fazla kalori yakarsınız. Bunun nedeni kasların yağlardan daha fazla kaloriye ihtiyaç duymasıdır. Haftada 2 ya da 4 kez ağırlık kaldırın.
3. Günlük egzersizinizi 2 aşamaya bölün. Egzersizden sonra vücudunuz daha yüksek bir seviyede kalori yakar. Eğer günde 2 aşamalı egzersiz yaparsanız, kalori yakma seviyenizi 2 katına çıkarabilirsiniz.
4. Egzersiz aralarında ara idmanlar yapın. Sabit bir hızda 30 dakika yürüyüş yapmak yerine yürüyüş aralarına kısa ve hızlı tempoda yürüyüşler ekleyin.
5. Protein tüketimini artırın. Protein kas oluşumuna yardımcı olur. Bu da metabolizmanızı hızlandırmanıza dolayısıyla da daha fazla kalorinin yakılmasına yardımcı olur.
6. Kahvaltı yapın. Sabah kalktığınızda metabolik hızınız en yavaş seviyededir. Kahvaltı yaptığınızda, metabolizmanız yüksek bir şekilde hızlanır.
7. Gün boyunca küçük öğünler yiyin. Her yemek yediğinizde, vücudunuzu uyandırır ve onu hazma hazır hale getirirsiniz. 3 büyük öğün yerine daha küçük öğünler yerseniz, metabolizmanızı daha fazla harekete geçirirsiniz. Bu da daha fazla kalori yakmanıza yardımcı olur. Öğünlerinizin sayısını artırdığınızda aynı kalori miktarını almaya dikkat edin. Öğünlerinizin sayısını artırarak daha fazla kalori almamalı, sadece aynı miktarı küçük porsiyonlarla almalısınız.
8. Su için. Vücudunuz susuz kalırsa, kalori yakılması da yavaşlar. Günde en az 2 litre su içmeye çalışın (eğer egzersiz yapıyorsanız daha fazla içmelisiniz).
9. Bol sebze ve meyve yiyin. İşlenmiş gıdalardan uzak durmalısınız, çünkü bu gıdalarda bol miktarda saklı yağ ve şeker bulunmaktadır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Adale çekilmesi incinme
Adale çekilmesi veya incinmesi, bir kasın üzerine çok fazla yük bindirmenin sonucudur. Hafif bir adale çekilmesi o bölgeyi fazla germekten veya aşırı çalıştırmaktan meydana gelir. Güç kaybı yoktur fakat acı duyulur.
Belirtiler
o Zedelenme meydana geldiği zaman lokalize ağrı, bunu izleyen hassasiyet ve bazı durumlarda şişme
o Zedelenmenin meydana gelmesinden hemen sonraki 24 saat içinde tutulma (sertleşme) veya hassasiyet
o Eğer kasın hiçbir fonksiyonu yokmuş gibi görünüyorsa, kopmuş olabilir.
Bir kasın liflerinden bazıları gerçekten yırtılır ve adalenin kasılıp iç kanama yapmasına neden olursa daha ciddi bir durum ortaya çıkar. Ender durumlarda bütün kas kopup ayrılabilir, ya kısmi olarak veya daha seyrek görülen şekliyle, tamamen kopabilir.
Adale incinmelerinin en sık görülenlerinden biri uyluk kemiğinin arka tarafındaki bir grup adale üzerinde olur. Bu kaslar dizinizi kapatıp açabilmenizi sağlar; koştuğunuz zaman bu kaslarda çekilme meydana gelebilir.
Uyluk kemiğinin arka tarafında bir adale ağrısı veya zayıflığı bu adalelerinizi incittiğinizi gösterebilir.
İncinmenin çok yaygın ikinci bir çeşidi de kasık çekmesi veya gerilmesi denen olaydır. Kasık çekmesi olayında belirli bir kas zedelenmiş değildir; daha çok, kasıktaki ten-don ve kaslar (karın, bacak ve pelvis bölgeleri dahil) gerilmiş veya yırtılmış olabilir. Kasık gölgesindeki ağrı veya adale spazmları tekrarlanan aşırı kullanımdan veya tek bir olaydan kaynaklanabilir.
Teşhis
Zedelenen alandaki rahatsızlık (hassasiyet, kramplar ve şişme ) teşhis için önemlidir. Sorunun, kemikte bir yaralanmadan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için radyografi gerekebilir.
Adale çekilmesi, tedavi ve nekahat devresinde uygun bir bakımla, hızla ve tamamen iyileşir.
Bununla birlikte, ağrınız birkaç günden daha fazla sürmüşse ve kas yırtılması ya da bir kırıktan kuşkulanıyorsanız, doktorunuza başvurun. Zedelenmeyi onarmak için bir ameliyat gerekebilir.
Tedavi
Zedelenmeden sonraki ilk 24 saatte, arızalı bölgeye buz veya soğuk kompres uygulayın. Ondan sonra termofor veya sıcak banyo kullanın. Bazen, özellikle eğer şişme çok fazlaysa kas zedelenmesi düzelene kadar soğuk kompres kullanılabilir. Zedelenen kası yüksekte tutmak ve elastik bandaj kullanmak şişmeyi önlemeye veya azaltmaya yardımcı olabilir. Fakat fazla sıkı bağlamamalısınız. Zedelenen kası, ağrılı olduğu sürece kullanmamaya çalışın. Bu süre genellikle birkaç günden fazla değildir.
İlaç
Küçük adale çekilmeleri için, ağrıyı azaltmak amacıyla aspirin veya diğer ağrı kesici ilaçlar alınabilir. Orta veya ağır adale incinmeleri için ilaç almadan doktorunuza danışın çünkü kendisi size şişmeyi azaltmak için bir antienflamatuar ilaç, bir kas gevşetici veya ağrı kesiciyi zedelenmenin durumuna bağlı olarak verecektir.
Ameliyat
Eğer kasta yırtılma varsa, ameliyat en iyi seçenektir.
Önleme
Adale çekilmelerinden kaçınmanın en iyi yolu, egzersiz öncesi uygun ısınma hareketleri yapmaktır. Tekrarlayan adale çekilmelerini önlemek için, zayıf kasın güçlendirilmesini amaçlayan bir egzersiz programı da bazen yararlı olabilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Belirtiler
o Zedelenme meydana geldiği zaman lokalize ağrı, bunu izleyen hassasiyet ve bazı durumlarda şişme
o Zedelenmenin meydana gelmesinden hemen sonraki 24 saat içinde tutulma (sertleşme) veya hassasiyet
o Eğer kasın hiçbir fonksiyonu yokmuş gibi görünüyorsa, kopmuş olabilir.
Bir kasın liflerinden bazıları gerçekten yırtılır ve adalenin kasılıp iç kanama yapmasına neden olursa daha ciddi bir durum ortaya çıkar. Ender durumlarda bütün kas kopup ayrılabilir, ya kısmi olarak veya daha seyrek görülen şekliyle, tamamen kopabilir.
Adale incinmelerinin en sık görülenlerinden biri uyluk kemiğinin arka tarafındaki bir grup adale üzerinde olur. Bu kaslar dizinizi kapatıp açabilmenizi sağlar; koştuğunuz zaman bu kaslarda çekilme meydana gelebilir.
Uyluk kemiğinin arka tarafında bir adale ağrısı veya zayıflığı bu adalelerinizi incittiğinizi gösterebilir.
İncinmenin çok yaygın ikinci bir çeşidi de kasık çekmesi veya gerilmesi denen olaydır. Kasık çekmesi olayında belirli bir kas zedelenmiş değildir; daha çok, kasıktaki ten-don ve kaslar (karın, bacak ve pelvis bölgeleri dahil) gerilmiş veya yırtılmış olabilir. Kasık gölgesindeki ağrı veya adale spazmları tekrarlanan aşırı kullanımdan veya tek bir olaydan kaynaklanabilir.
Teşhis
Zedelenen alandaki rahatsızlık (hassasiyet, kramplar ve şişme ) teşhis için önemlidir. Sorunun, kemikte bir yaralanmadan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için radyografi gerekebilir.
Adale çekilmesi, tedavi ve nekahat devresinde uygun bir bakımla, hızla ve tamamen iyileşir.
Bununla birlikte, ağrınız birkaç günden daha fazla sürmüşse ve kas yırtılması ya da bir kırıktan kuşkulanıyorsanız, doktorunuza başvurun. Zedelenmeyi onarmak için bir ameliyat gerekebilir.
Tedavi
Zedelenmeden sonraki ilk 24 saatte, arızalı bölgeye buz veya soğuk kompres uygulayın. Ondan sonra termofor veya sıcak banyo kullanın. Bazen, özellikle eğer şişme çok fazlaysa kas zedelenmesi düzelene kadar soğuk kompres kullanılabilir. Zedelenen kası yüksekte tutmak ve elastik bandaj kullanmak şişmeyi önlemeye veya azaltmaya yardımcı olabilir. Fakat fazla sıkı bağlamamalısınız. Zedelenen kası, ağrılı olduğu sürece kullanmamaya çalışın. Bu süre genellikle birkaç günden fazla değildir.
İlaç
Küçük adale çekilmeleri için, ağrıyı azaltmak amacıyla aspirin veya diğer ağrı kesici ilaçlar alınabilir. Orta veya ağır adale incinmeleri için ilaç almadan doktorunuza danışın çünkü kendisi size şişmeyi azaltmak için bir antienflamatuar ilaç, bir kas gevşetici veya ağrı kesiciyi zedelenmenin durumuna bağlı olarak verecektir.
Ameliyat
Eğer kasta yırtılma varsa, ameliyat en iyi seçenektir.
Önleme
Adale çekilmelerinden kaçınmanın en iyi yolu, egzersiz öncesi uygun ısınma hareketleri yapmaktır. Tekrarlayan adale çekilmelerini önlemek için, zayıf kasın güçlendirilmesini amaçlayan bir egzersiz programı da bazen yararlı olabilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Yoga Egzersizini Kolaylaştıran 4 Hareket
Yoga sadece bir ağırlık kaldırma ya da sadece zihinsel arınma işi değil. Yogada hem zihni hem bedeni tazelersiniz.
Yoga yapanlara hareketleri kolaylaştıran öğretici nitelikteki hareket önerileri geliyor.
Vücut için en iyi şey spordur sağlıklı bir yoga çalışmasını herkes yapmalıdır. Hem egzersiz yapıp formda kalır hem ruhunuzu dinginleştirirsiniz.
İlk hareketimiz sandalye squatı yani çömelme. Ayakta dururken klasik bildiğimiz gibi yavaşça kolları havaya kaldırarak oturur gibi yapıp öylece birkaç saniye kalıyoruz. 20 tekrar yapın.
İkinci hareketimiz kartal uçuşu. Ayaktayız ellerde dambıllar varken kolları yanlara yukarı gergince açıp kaldırıyoruz. Aynı anda tek bacak diğerine dolansın öyle kalsın. Bacakları değiştirin 12 tekrar yapın.
Üçüncü hareketimiz savaşçı. Lunges gibi tek bacak ileri atılacak gergince diğer bacak arkada gergince duracak. Arasında 90 derece açı kurun ellerde dambıllarla hafif çömelin. 12 tekrar yapın.
Son hareketimiz aynı hareketin tek bacağın havaya kalkmış şeklidir. 12 tekrar yapın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Yoga yapanlara hareketleri kolaylaştıran öğretici nitelikteki hareket önerileri geliyor.
Vücut için en iyi şey spordur sağlıklı bir yoga çalışmasını herkes yapmalıdır. Hem egzersiz yapıp formda kalır hem ruhunuzu dinginleştirirsiniz.
İlk hareketimiz sandalye squatı yani çömelme. Ayakta dururken klasik bildiğimiz gibi yavaşça kolları havaya kaldırarak oturur gibi yapıp öylece birkaç saniye kalıyoruz. 20 tekrar yapın.
İkinci hareketimiz kartal uçuşu. Ayaktayız ellerde dambıllar varken kolları yanlara yukarı gergince açıp kaldırıyoruz. Aynı anda tek bacak diğerine dolansın öyle kalsın. Bacakları değiştirin 12 tekrar yapın.
Üçüncü hareketimiz savaşçı. Lunges gibi tek bacak ileri atılacak gergince diğer bacak arkada gergince duracak. Arasında 90 derece açı kurun ellerde dambıllarla hafif çömelin. 12 tekrar yapın.
Son hareketimiz aynı hareketin tek bacağın havaya kalkmış şeklidir. 12 tekrar yapın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Detoks Yaptıran Sebzeler ve Hazırlanışları
Abur cubur tükettiğimizde midemiz ve beynimiz boş yere doluyor. Bunun için bir günlük detoks mideye ve zihne iyi gelecek.
Peki temizlik yaptıran detoks amaçlı kullanılabilen sebzeler hangileri ve bu sebzeleri nasıl hazırlayabiliriz? Vücudun dengesini geri kazandıran detoks ve yenileme yaptıran gıdaları inceleyelim.
İşte o detoks yaptıran besinler.
Enginar. Karaciğerden toksinleri atmaya yardımcıdır. Antioksidan deposu olan enginar buharda zeytinyağı ile pişirilir. Deniz tuzu, biber, kekik, limon kabuğu ve yağla haşlama yapın.
Pancar. Parlak renkli kök sebze demir ve çinko deposudur. Toksinlerin dışarı atılmasına yardımcıdır. Salata içine zeytinyağı limon suyu deniz tuzu karabiber kıyılmış çam fıstığı içerir.
Brokoli. Detoks için birebirdir. Turpgillerdendir pul biber diğer aynı malzemeler esmer pirinç kepekli tahıllarla hazırlayın.
Brüksel lahanası ve roka yine aynı malzemelerle haşlama hazırlanabilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Peki temizlik yaptıran detoks amaçlı kullanılabilen sebzeler hangileri ve bu sebzeleri nasıl hazırlayabiliriz? Vücudun dengesini geri kazandıran detoks ve yenileme yaptıran gıdaları inceleyelim.
İşte o detoks yaptıran besinler.
Enginar. Karaciğerden toksinleri atmaya yardımcıdır. Antioksidan deposu olan enginar buharda zeytinyağı ile pişirilir. Deniz tuzu, biber, kekik, limon kabuğu ve yağla haşlama yapın.
Pancar. Parlak renkli kök sebze demir ve çinko deposudur. Toksinlerin dışarı atılmasına yardımcıdır. Salata içine zeytinyağı limon suyu deniz tuzu karabiber kıyılmış çam fıstığı içerir.
Brokoli. Detoks için birebirdir. Turpgillerdendir pul biber diğer aynı malzemeler esmer pirinç kepekli tahıllarla hazırlayın.
Brüksel lahanası ve roka yine aynı malzemelerle haşlama hazırlanabilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Kadınlarda Stres ve Depresyon Erken Yaşlanma
Genç kızlarda stres ve depresyon vücutta fiziksel değişim ve deformelere neden oluyor erken yaşlanma ve yaşlı görünme sebebi olabiliyor.
Telomor denilen kromozomların yapısının bozulmasını önleyen uç yapılar bu süreçte etken. Stres tüm vücut kanallarından buralara kadar ulaşıyor ve kromozom yapıları bozulmaya başlıyor. Oksidatif stres DNA yapısına zarar veriyor. Stres depresyon ve telomor uzunluğundaki azalma erken yaşlanmaya sebep.
10-14 yaşlarında 97 genç kız araştırmada incelenmiştir. Dna örnekleri telomor uzunlukları ve stres düzeylerine ve yaşlarına bakılmıştır. Belirtildiği gibi olumsuz his ve olaylar gençlerde dahi erken yaşlanmayı başlatabiliyor. Stres testlerinden önce ve sonra kortizol seviyeleri de incelenmiştir. Telomor kısalığı tam olarak stres ve yaşlanma sebebi ve işareti değilken biyolojik yaşımızın bir işaretçisidir. Majör depresif bozuklukla doğrudan ilişkilidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Telomor denilen kromozomların yapısının bozulmasını önleyen uç yapılar bu süreçte etken. Stres tüm vücut kanallarından buralara kadar ulaşıyor ve kromozom yapıları bozulmaya başlıyor. Oksidatif stres DNA yapısına zarar veriyor. Stres depresyon ve telomor uzunluğundaki azalma erken yaşlanmaya sebep.
10-14 yaşlarında 97 genç kız araştırmada incelenmiştir. Dna örnekleri telomor uzunlukları ve stres düzeylerine ve yaşlarına bakılmıştır. Belirtildiği gibi olumsuz his ve olaylar gençlerde dahi erken yaşlanmayı başlatabiliyor. Stres testlerinden önce ve sonra kortizol seviyeleri de incelenmiştir. Telomor kısalığı tam olarak stres ve yaşlanma sebebi ve işareti değilken biyolojik yaşımızın bir işaretçisidir. Majör depresif bozuklukla doğrudan ilişkilidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Fiziksel Aktivite İle Depresyon Riskini Azaltın
ABD araştırmasına göre her 10 kişiden 1’inde depresyon riski var.
Fakat yine aynı araştırmaya göre haftada ortalama 3 gün aktivite ve spor yapmak ruh sağlığına iyi geliyor ve depresyon riskini oldukça azaltıyor. Egzersiz depresyon belirtilerini azaltıyor ve bu çalışmanın raporu 2013 yılında yayınlanmıştır. Londra Üniversitesindeki doktorlar önemli çalışmalar yapmıştır. Katılımcılar arasında yapılan denemelerde depresyonun %19 oranında azaldığı da kanıtlanmıştır.
Yaş bir kriter değildir 20li yaşlardan 60lı yaşlara kadar bu gerçek değişmez. Egzersiz ve haftalık 3 günlük aktiviteye katılma depresyonu önlüyor ve kötü etkilerini azaltıyor. Her yapılan spor seansı depresyonu %6 oranında azaltmakta. Yani bugün 1 saat yürüdüyseniz riskiniz azalmaya başlar, yarın 30 dakika bisiklete binerseniz depresyon riskiniz %6 oranında daha azalır. Daha iyi hissedersiniz. Kalp hastalığı, diyabet ve obezite gibi pek çok hastalığın da devasıdır egzersiz.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Fakat yine aynı araştırmaya göre haftada ortalama 3 gün aktivite ve spor yapmak ruh sağlığına iyi geliyor ve depresyon riskini oldukça azaltıyor. Egzersiz depresyon belirtilerini azaltıyor ve bu çalışmanın raporu 2013 yılında yayınlanmıştır. Londra Üniversitesindeki doktorlar önemli çalışmalar yapmıştır. Katılımcılar arasında yapılan denemelerde depresyonun %19 oranında azaldığı da kanıtlanmıştır.
Yaş bir kriter değildir 20li yaşlardan 60lı yaşlara kadar bu gerçek değişmez. Egzersiz ve haftalık 3 günlük aktiviteye katılma depresyonu önlüyor ve kötü etkilerini azaltıyor. Her yapılan spor seansı depresyonu %6 oranında azaltmakta. Yani bugün 1 saat yürüdüyseniz riskiniz azalmaya başlar, yarın 30 dakika bisiklete binerseniz depresyon riskiniz %6 oranında daha azalır. Daha iyi hissedersiniz. Kalp hastalığı, diyabet ve obezite gibi pek çok hastalığın da devasıdır egzersiz.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Stres Hayatımızı Nasıl Tahrip Ediyor?
Kardiyovasküler kalp damar hastalıkları ve tip 2 diyabet gibi ciddi rahatsızlıkların kaynağında çoğu zaman stres yatar.
Stresin vücutta yapamayacağı hastalık yoktur. Stres hayatımıza nasıl giriyor ve bizi nasıl yakıp yıkıyor görelim. Stres seviyemizi kontrol altında tutmamız gerekir yetişkinlerde bu daha ciddi boyutlardadır. Hemen her sistemin içine kolayca girer ve tahrip eder.
Yale Üniversitesi araştırmalarına göre stres beyni küçültür. Depresyon ve bağımlılık beyne işler. Stresli ve duygusal kişilerin beyin taramalarında sonuçlar dikkat çekmiştir. Düşünme ve işlevsel yeteneklerimiz daralır ve zamanla körelir.
Gut bakterisini tetikler. Bağırsaklarda gelişen ve bağışıklığın kaybolmasında açık olarak görülen gut bakterisi de stres kaynaklı olarak gelişebilir.
Vücutta enflamasyonu tetikler ve gelişimini destekler. Enflamasyon iltihaplanmadır ve tehlikeli olabilir. Stres uzun sürede arterlerde kan damarlarında tıkama birikim yapar. İnsülin direncini bozar ve bunun gibi pek çok soruna kaynak olabilir. İltihaplı hastalıklar buna dahildir.
Sperm sayısını da düşürür. Erkeklerde cinsel hayatı olumsuz etkiler sperm kalitesi ve sayısı azalır.
Stres son olarak abur cubur yemeye teşvik eder kaloriye doyamaz hale geliriz.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Stresin vücutta yapamayacağı hastalık yoktur. Stres hayatımıza nasıl giriyor ve bizi nasıl yakıp yıkıyor görelim. Stres seviyemizi kontrol altında tutmamız gerekir yetişkinlerde bu daha ciddi boyutlardadır. Hemen her sistemin içine kolayca girer ve tahrip eder.
Yale Üniversitesi araştırmalarına göre stres beyni küçültür. Depresyon ve bağımlılık beyne işler. Stresli ve duygusal kişilerin beyin taramalarında sonuçlar dikkat çekmiştir. Düşünme ve işlevsel yeteneklerimiz daralır ve zamanla körelir.
Gut bakterisini tetikler. Bağırsaklarda gelişen ve bağışıklığın kaybolmasında açık olarak görülen gut bakterisi de stres kaynaklı olarak gelişebilir.
Vücutta enflamasyonu tetikler ve gelişimini destekler. Enflamasyon iltihaplanmadır ve tehlikeli olabilir. Stres uzun sürede arterlerde kan damarlarında tıkama birikim yapar. İnsülin direncini bozar ve bunun gibi pek çok soruna kaynak olabilir. İltihaplı hastalıklar buna dahildir.
Sperm sayısını da düşürür. Erkeklerde cinsel hayatı olumsuz etkiler sperm kalitesi ve sayısı azalır.
Stres son olarak abur cubur yemeye teşvik eder kaloriye doyamaz hale geliriz.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Bel fıtığı ağrıları teşhisi tedavisi
BEL FITIĞI : Bel fıtığı beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan disk adı verilen kıkırdakların fıtıklaşması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Fıtıklaşan disk sinirleri sıkıştırır. Hastalık böylelikle kendini belli eder.
Bel Fıtığının Belirtileri
Bel ve bacak ağrısı en belirgin şikayettir. Bacak ağrısıyla birlikte bacaklarda uyuşma ve hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı da ortaya çıkabilir. Bazen orta hattan omurilik kanalına doğru uzanarak sinirleri sıkıştıran büyük bel fıtıklarında idrar ve büyük abdestini tutamama veya yapamama gibi bozukluklar da ortaya çıkabilir. Hastalığın bu derecede ilerlemesine müsaade edilmemeli, zamanında müdahale ile uygun bir tedavi gerçekleştirilmelidir. Bel fıtığında bel ve bacak ağrısı yürümekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla, öksürmekle artarken sert yatakta yatmakla azalabilir.
Bel Fıtığından Korunmak
Diğer hastalıklarda olduğu gibi bel fıtığına da yakalanmamak en iyisidir. Yani tedbirler hastalığa yakalanmadan önce alınmalıdır. Kişi hiçbir zaman çok ağır bir yükü kaldırmamalı, bir yük kaldıracaksa mutlak surette dizlerini kırarak o cismi yerden almalı ve o şekilde kaldırmalıdır. Yani belden eğilerek kaldırmamalıdır. Uzanarak hiçbir cismi almamalıdır. Mesela raftan kitap alırken uzanmamalıdır. Daima cisimlere yaklaşarak, arada mesafe bırakmaksızın almalıdır. Sağlıklı iken bel ve karın adalelerini güçlendirici egzersizler yapmak yararlı olur.
Bel Fıtığının Teşhisi
Bel ve bacak ağrısı ile seyreden hastalıklar çok çeşitlidir. Bu nedenle öncelikle teşhisin ne olduğu net olarak ortaya konmalıdır. Çünkü tedavide başarıya giden yol her şeyden önce doğru teşhisten geçer. Bunun için de ilgili uzman hekime müracaat etmelidir. Hekim hastanın şikayetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tüm tetkik ve tahlilleri yaptıracaktır. Gerekirse bilgisayarlı tomografi manyetik rezonans gibi ileri tetkik yöntemlerine başvurulacaktır. Neticede bel fıtığı olup olmadığı, bel fıtığı ise hangi safhada olduğu net olarak ortaya konacaktır.
Bel Fıtığının Tedavisi
Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir hastada tedaviye geçmeden önce hastalığın hangi safhada olduğunu iyi bir muayene ve ileri tetkik metotları ile net olarak tespit etmek gerekir. Bundan sonra pratik olması açısından hastalar cerrahi müdahale gerekenler ve cerrahi müdahale gerekmeyenler diye iki büyük gruba ayrılabilirler. Bel fıtığı gelişiminin erken dönemlerinde konservatif tedavi adı verilen cerrahi dışı tedavi yöntemleri uygulanır. Bu safhada hastaya bütün dünyada ağrı kesici, adale gevşetici ve antienflamatuar ilaçlar verilir. Sert yatak istirahatı tavsiye edilir. Fizik tedavi yapılabilir. Lazer ile tedavi cihetine gidilebilir. Ciltten birtakım girişimlerde bulunulabilir.
Bel fıtığı hastalığının tedavisini bir ekip işi olarak görmekte yarar vardır. Nöroşirüji, Nöroloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzman Doktorlar ile Diyetisyen, Psikolog ve Fizyoterapistler bu ekibin içinde yer almalıdır. Gerektiğinde diğer bazı branşlardaki uzman doktorların görüşlerine de müracaat edilmelidir. Bütün bu prensipler ve modern imkanlar kullanılarak hastaların büyük bir kısmı ameliyat harici metotlar kullanılarak tedavi edilebilir. Prensip olarak cerrahi müdahale son çare olarak düşünülmelidir. Ancak hastalık ilerlemiş ve yapılan muayenede bazı şartlar teşekkül etmiş ise o zaman ameliyat kararı verilir. Bu kararı verirken cerraha bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme metodu büyük oranda yardımcı olur.
Bu konunun uzmanı olan doktor kesin olarak ameliyata karar vermiş ise, artık ameliyatı geciktirmemek gerekir. Çünkü gecikme neticesinde bazen felce kadar giden telafisi imkansız birtakım problemler ortaya çıkabilmektedir. Buna karşılık zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi müdahale hastayı ömür boyu rahat ettirebilmektedir
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Bel Fıtığının Belirtileri
Bel ve bacak ağrısı en belirgin şikayettir. Bacak ağrısıyla birlikte bacaklarda uyuşma ve hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı da ortaya çıkabilir. Bazen orta hattan omurilik kanalına doğru uzanarak sinirleri sıkıştıran büyük bel fıtıklarında idrar ve büyük abdestini tutamama veya yapamama gibi bozukluklar da ortaya çıkabilir. Hastalığın bu derecede ilerlemesine müsaade edilmemeli, zamanında müdahale ile uygun bir tedavi gerçekleştirilmelidir. Bel fıtığında bel ve bacak ağrısı yürümekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla, öksürmekle artarken sert yatakta yatmakla azalabilir.
Bel Fıtığından Korunmak
Diğer hastalıklarda olduğu gibi bel fıtığına da yakalanmamak en iyisidir. Yani tedbirler hastalığa yakalanmadan önce alınmalıdır. Kişi hiçbir zaman çok ağır bir yükü kaldırmamalı, bir yük kaldıracaksa mutlak surette dizlerini kırarak o cismi yerden almalı ve o şekilde kaldırmalıdır. Yani belden eğilerek kaldırmamalıdır. Uzanarak hiçbir cismi almamalıdır. Mesela raftan kitap alırken uzanmamalıdır. Daima cisimlere yaklaşarak, arada mesafe bırakmaksızın almalıdır. Sağlıklı iken bel ve karın adalelerini güçlendirici egzersizler yapmak yararlı olur.
Bel Fıtığının Teşhisi
Bel ve bacak ağrısı ile seyreden hastalıklar çok çeşitlidir. Bu nedenle öncelikle teşhisin ne olduğu net olarak ortaya konmalıdır. Çünkü tedavide başarıya giden yol her şeyden önce doğru teşhisten geçer. Bunun için de ilgili uzman hekime müracaat etmelidir. Hekim hastanın şikayetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tüm tetkik ve tahlilleri yaptıracaktır. Gerekirse bilgisayarlı tomografi manyetik rezonans gibi ileri tetkik yöntemlerine başvurulacaktır. Neticede bel fıtığı olup olmadığı, bel fıtığı ise hangi safhada olduğu net olarak ortaya konacaktır.
Bel Fıtığının Tedavisi
Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir hastada tedaviye geçmeden önce hastalığın hangi safhada olduğunu iyi bir muayene ve ileri tetkik metotları ile net olarak tespit etmek gerekir. Bundan sonra pratik olması açısından hastalar cerrahi müdahale gerekenler ve cerrahi müdahale gerekmeyenler diye iki büyük gruba ayrılabilirler. Bel fıtığı gelişiminin erken dönemlerinde konservatif tedavi adı verilen cerrahi dışı tedavi yöntemleri uygulanır. Bu safhada hastaya bütün dünyada ağrı kesici, adale gevşetici ve antienflamatuar ilaçlar verilir. Sert yatak istirahatı tavsiye edilir. Fizik tedavi yapılabilir. Lazer ile tedavi cihetine gidilebilir. Ciltten birtakım girişimlerde bulunulabilir.
Bel fıtığı hastalığının tedavisini bir ekip işi olarak görmekte yarar vardır. Nöroşirüji, Nöroloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzman Doktorlar ile Diyetisyen, Psikolog ve Fizyoterapistler bu ekibin içinde yer almalıdır. Gerektiğinde diğer bazı branşlardaki uzman doktorların görüşlerine de müracaat edilmelidir. Bütün bu prensipler ve modern imkanlar kullanılarak hastaların büyük bir kısmı ameliyat harici metotlar kullanılarak tedavi edilebilir. Prensip olarak cerrahi müdahale son çare olarak düşünülmelidir. Ancak hastalık ilerlemiş ve yapılan muayenede bazı şartlar teşekkül etmiş ise o zaman ameliyat kararı verilir. Bu kararı verirken cerraha bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme metodu büyük oranda yardımcı olur.
Bu konunun uzmanı olan doktor kesin olarak ameliyata karar vermiş ise, artık ameliyatı geciktirmemek gerekir. Çünkü gecikme neticesinde bazen felce kadar giden telafisi imkansız birtakım problemler ortaya çıkabilmektedir. Buna karşılık zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi müdahale hastayı ömür boyu rahat ettirebilmektedir
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Anne Sütü Hem Doyuruyor Hem Obeziteyi Engelliyor
Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesinde görevli Uzman Dr. Faruk Demir, yaptığı açıklamada, obezite hastalığının alınan enerjinin tüketilen enerjiden fazla olması nedeniyle ortaya çıktığını, fazla enerji alımı nedeniyle yağların aşırı depolanması sonucu kilo alımının yüksek olduğunu söyledi.
Çocuklarda obezitenin yaklaşık yüzde 15 ile 30 arasında görülme sıklığının yaşandığına işaret eden Demir, obez çocukların en büyük özelliğinin genellikle ailelerinin de obez olması olduğuna dikkati çekti.
Obez ailelerde harcanan enerjinin az olduğunu, bebek ve çocuklarda da daha çok aşırı beslenmeye bağlı olarak obezite hastalığının görüldüğün değinen Demir, “Anne sütünün obeziteyi engelleyici etkisi vardır. Anne sütü bebeğin doymasını sağlar. Bu da bebeğin aşırı kilo almasını önler. Anne sütü olan bebekler emzirmenin sonunda doyar. Emzirmede son süt vardır. Bu süt de bebeğin doymasını
sağlar” dedi.
Demir, yemek yedirmenin anne ile bebek ya da çocuk arasında bir savaşa dönüşmemesi gerektiğini, ailelerin genellikle bebeklerinin kilolu, toparlak olmasını istediğini belirterek, annelerin bebeğin her davranışını açlık olarak algıladığını, bebeğin ağlamasını, uyumamasını, huzursuz olmasını aç olması yorumladıklarını, bu nedenle sürekli bebeğin ağzına yemek tıkadıklarını ifade etti.
Bebeğin her olumsuz davranışı karşısında yemek yedirilmesinin obezitenin oluşmasına neden olabileceğini dile getiren Dr. Demir, şöyle konuştu: “Önemli olan bebeğin dengeli beslenmesidir. Her öğünde fazla abartılmadan yemek verilmesi ve alınan enerjinin harcanması lazım. Böyle olunca bebekte düzenli kilo alımı olur. Ayrıca, bebeklerin düzenli sağlık kontrollerin yapılması gerekiyor. Aşırı kilo alımı varsa, sağlık personeli ve diyetisyenlerden bilgi almak lazım. Obezite hastalığında erken önlem almak gerekiyor. Çünkü bebeklik ve çocukluk çağından başlayan obezite ergenlik ve yaşamın diğer dönemlerinde de devam edebiliyor. Obezite hastalığı kalp damar sertliğine, akciğer kapasitesinin azalmasına, horlamaya, eklem hastalıklarına davetiye çıkarır. Ayrıca, obezite hastalığı çocuğun psikolojisini bozar. Obezitenin önüne geçmek için dengeli ve sağlıklı beslenmek gerekiyor.”
Dr. Demir, çocuklarda obezite tedavisinin diyet, davranış değişikliği ve egzersiz olduğunu kaydetti.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Çocuklarda obezitenin yaklaşık yüzde 15 ile 30 arasında görülme sıklığının yaşandığına işaret eden Demir, obez çocukların en büyük özelliğinin genellikle ailelerinin de obez olması olduğuna dikkati çekti.
Obez ailelerde harcanan enerjinin az olduğunu, bebek ve çocuklarda da daha çok aşırı beslenmeye bağlı olarak obezite hastalığının görüldüğün değinen Demir, “Anne sütünün obeziteyi engelleyici etkisi vardır. Anne sütü bebeğin doymasını sağlar. Bu da bebeğin aşırı kilo almasını önler. Anne sütü olan bebekler emzirmenin sonunda doyar. Emzirmede son süt vardır. Bu süt de bebeğin doymasını
sağlar” dedi.
Demir, yemek yedirmenin anne ile bebek ya da çocuk arasında bir savaşa dönüşmemesi gerektiğini, ailelerin genellikle bebeklerinin kilolu, toparlak olmasını istediğini belirterek, annelerin bebeğin her davranışını açlık olarak algıladığını, bebeğin ağlamasını, uyumamasını, huzursuz olmasını aç olması yorumladıklarını, bu nedenle sürekli bebeğin ağzına yemek tıkadıklarını ifade etti.
Bebeğin her olumsuz davranışı karşısında yemek yedirilmesinin obezitenin oluşmasına neden olabileceğini dile getiren Dr. Demir, şöyle konuştu: “Önemli olan bebeğin dengeli beslenmesidir. Her öğünde fazla abartılmadan yemek verilmesi ve alınan enerjinin harcanması lazım. Böyle olunca bebekte düzenli kilo alımı olur. Ayrıca, bebeklerin düzenli sağlık kontrollerin yapılması gerekiyor. Aşırı kilo alımı varsa, sağlık personeli ve diyetisyenlerden bilgi almak lazım. Obezite hastalığında erken önlem almak gerekiyor. Çünkü bebeklik ve çocukluk çağından başlayan obezite ergenlik ve yaşamın diğer dönemlerinde de devam edebiliyor. Obezite hastalığı kalp damar sertliğine, akciğer kapasitesinin azalmasına, horlamaya, eklem hastalıklarına davetiye çıkarır. Ayrıca, obezite hastalığı çocuğun psikolojisini bozar. Obezitenin önüne geçmek için dengeli ve sağlıklı beslenmek gerekiyor.”
Dr. Demir, çocuklarda obezite tedavisinin diyet, davranış değişikliği ve egzersiz olduğunu kaydetti.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Yağlar Hakkında Bilmediklerimiz
Hepimiz yağlardan ve yağlı besinlerden uzak durmakla beslenme sorunumuzu çözdüğümüzü sanırız. Oysa yağlar vücudumuzun vazgeçilmezleri arasında. İyi tanıyıp, bilinçli kullanarak onları yararlı hale getirebiliriz. Aşırı ve yetersiz beslenme arasında gidip gelerek bir türlü dengeyi kuramamak sık rastlanan bir sorun. Oysa diyet uzmanları enerji sağlayan besinleri abartmaksızın, beslenme dengesinin kurulmasından yana. Enerji sağlayan besinlerin başında ise yağlar geliyor.
Sanılanın aksine yağlar o kadar zararlı değil. Tam tersine gerekli. Enerji sağladıkları gibi, yağda eriyen vitaminlerin ve antioksidanların vücuda alınmasını sağlayan birer taşıyıcı vazifesi görürler ve elzem yağ asitleri dediğimiz asitlerin vücuda alınmasına yararlar.
Özetle; ihtiyacımız kadar kullanarak ve doymamış yağları tercih ederek beslendiğimizde, sağlıklı bir ömür sürebiliriz. Şunu da belirtmekte yarar var: Sosis, salam, krema, peynir, kavrulmuş fıstık, patates cipsi ve çikolata gibi besinlerin doymuş yağ oranı yüksek olduğu için kesinlikle uzak durmamız gerekiyor. Ayrıca katı yağ ve tereyağı gibi yağlar (doymuş yağ oranı yüksek ve doymamış yağ oranı düşük yağlar) kolestrolü yükseltip, damar tıkanıklığına, koroner yetmezliği ve kanser gibi hastalıklara neden oluyor.
Bir seminerin ardından
Yağların yaşamımız üzerindeki önemini vurgulamak amacıyla Unilever tarafından düzenlenen “Beslenmede Yağlar ve Değişim” adlı seminerde özellikle kalp ve damar sağlığı ile yağlar arasındaki bu ilişki üzerinde duruldu. Yağların sağlığın ‘olmazsa olmazı’ olduğu da üzerine basa basa söylendi. Öyleyse hemen şu soruyu sorsak iyi olacak: “Hangi yağları tercih edeceğiz?” Cevap olarak, içinde en az miktarda doymuş yağ ve en yüksek miktarda doymamış yağ içerenleri denebilir kısaca. Ancak lezzetine olduğu kadar, A, D ve E gibi vitaminleri içermesine dikkat etmemiz, tereyağ gibi içinde kolesterol bulunan hayvansal yağlardan uzak durmamız şart.
Seminerde, konu hakkında bilgilendirici bir konuşma yapan Beslenme Uzmanı Paulus Verschuren, kalp sağlığı için doymuş yağların azaltılması, doymamış yağların ve E vitamininin arttırılması gereğine değinirken, bize küçük ipuçları da verdi…
Kahvaltıda tüketeceğimiz yağı seçerken;
Yumuşak olması,
Damak tadımıza hitap etmesi,
İçinde yağda eriyen vitamin ve besleyici maddelerin bulunması ve bunların emilime yardım ediyor olması, gibi özellikleri mutlaka dikkate almak gerekiyor. Paulus Verschuren, bu özellikleri içeren bit
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Sanılanın aksine yağlar o kadar zararlı değil. Tam tersine gerekli. Enerji sağladıkları gibi, yağda eriyen vitaminlerin ve antioksidanların vücuda alınmasını sağlayan birer taşıyıcı vazifesi görürler ve elzem yağ asitleri dediğimiz asitlerin vücuda alınmasına yararlar.
Özetle; ihtiyacımız kadar kullanarak ve doymamış yağları tercih ederek beslendiğimizde, sağlıklı bir ömür sürebiliriz. Şunu da belirtmekte yarar var: Sosis, salam, krema, peynir, kavrulmuş fıstık, patates cipsi ve çikolata gibi besinlerin doymuş yağ oranı yüksek olduğu için kesinlikle uzak durmamız gerekiyor. Ayrıca katı yağ ve tereyağı gibi yağlar (doymuş yağ oranı yüksek ve doymamış yağ oranı düşük yağlar) kolestrolü yükseltip, damar tıkanıklığına, koroner yetmezliği ve kanser gibi hastalıklara neden oluyor.
Bir seminerin ardından
Yağların yaşamımız üzerindeki önemini vurgulamak amacıyla Unilever tarafından düzenlenen “Beslenmede Yağlar ve Değişim” adlı seminerde özellikle kalp ve damar sağlığı ile yağlar arasındaki bu ilişki üzerinde duruldu. Yağların sağlığın ‘olmazsa olmazı’ olduğu da üzerine basa basa söylendi. Öyleyse hemen şu soruyu sorsak iyi olacak: “Hangi yağları tercih edeceğiz?” Cevap olarak, içinde en az miktarda doymuş yağ ve en yüksek miktarda doymamış yağ içerenleri denebilir kısaca. Ancak lezzetine olduğu kadar, A, D ve E gibi vitaminleri içermesine dikkat etmemiz, tereyağ gibi içinde kolesterol bulunan hayvansal yağlardan uzak durmamız şart.
Seminerde, konu hakkında bilgilendirici bir konuşma yapan Beslenme Uzmanı Paulus Verschuren, kalp sağlığı için doymuş yağların azaltılması, doymamış yağların ve E vitamininin arttırılması gereğine değinirken, bize küçük ipuçları da verdi…
Kahvaltıda tüketeceğimiz yağı seçerken;
Yumuşak olması,
Damak tadımıza hitap etmesi,
İçinde yağda eriyen vitamin ve besleyici maddelerin bulunması ve bunların emilime yardım ediyor olması, gibi özellikleri mutlaka dikkate almak gerekiyor. Paulus Verschuren, bu özellikleri içeren bit
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Glikolik Asit İle Cilt Bakımı
Her cilt çevresindeki dünyaya karşı duyarlıdır. Gün ışığına, rüzgara, soğuk havaya ve çevremizdeki diğer zararlı faktörlere maruz kalma erken cilt yaşlanmasına yol açar. Günümüzde alfa hidroksi asitler (AHA) hiperkeatoz azaltıcı, nemlendirmeyi arttırıcı ve cilt problemlerini iyileştirici etkilerinden dolayı, estetik tıpta önemli bir ajan olarak ön plana çıkmıştır.
Şeker kamışından elde edilen doğal kaynaklı bir meyve asidi olan glikolik asit, AHA’lar arasında en küçük moleküllü asit olması nedeniyle ayrıcalıklı bir öneme sahiptir.
Eskiden beri kullanılan kimyasal soyma ajanları ile karşılaştırıldığında cildi ileri derecede tahriş etmemesi nedeni ile günümüz insanının yoğun sosyal yaşantısını olumsuz yönde etkilemeden hem peeling yapabilmek, hem de bununla sınırlı kalmayıp deri hücrelerinin yenilenme hızını arttırmak ve dermis kollajen sentezini uyarmak glikolik asitle mümkün olmaktadır.
Kliniğimizde glikolik asit içerikli medikal cilt bakımı uygulamalarında, dünyada plastik cerrahlar ve dermatologlar tarafından en fazla tercih edilen marka olan MD Formulations profesyonel ürünleri kullanılmaktadır.
%70 ve %99′luk glikolik asit bileşiği içeren ürünlerle gerçekleştirilen peeling işlemleri uzman hekim tarafından uygulanmakta ve bu işlem minimum 6 seans gerektirmektedir. Bakım aralıkları cilt özelliklerine göre değişmekle birlikte ortalama 7-10 gündür. Kişinin cilt yapısına göre sadece glikolik asit bileşiği ile soyma işlemi yapılabildiği gibi, problemli ciltlerde daha hızlı sonuç elde etmek için %50 glikolik asit bileşiği ve %1,6 salisilik asit kombinasyonu içeren yeni bir sistem olan alfa-beta peeling sistemi de uygulanabilmektedir.
Glikolik asit ile yapılan medikal cilt bakımında deri nemlenir, oksijenlenmesi artar, daha genç, sağlıklı ve pürüzsüz bir görünüme kavuşur. Ciltteki ince kırışıklıklar azalır. Akneli ciltlerde sivilce oluşumuna yol açan foliküldeki tıkacı kaldırarak, yağ salgısının birikimine engel olur. Ciltteki ton farklılıkları ortadan kalkar, gözenekler sıkılaşır, varsa hiperkeratoz alanları kaybolur.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Şeker kamışından elde edilen doğal kaynaklı bir meyve asidi olan glikolik asit, AHA’lar arasında en küçük moleküllü asit olması nedeniyle ayrıcalıklı bir öneme sahiptir.
Eskiden beri kullanılan kimyasal soyma ajanları ile karşılaştırıldığında cildi ileri derecede tahriş etmemesi nedeni ile günümüz insanının yoğun sosyal yaşantısını olumsuz yönde etkilemeden hem peeling yapabilmek, hem de bununla sınırlı kalmayıp deri hücrelerinin yenilenme hızını arttırmak ve dermis kollajen sentezini uyarmak glikolik asitle mümkün olmaktadır.
Kliniğimizde glikolik asit içerikli medikal cilt bakımı uygulamalarında, dünyada plastik cerrahlar ve dermatologlar tarafından en fazla tercih edilen marka olan MD Formulations profesyonel ürünleri kullanılmaktadır.
%70 ve %99′luk glikolik asit bileşiği içeren ürünlerle gerçekleştirilen peeling işlemleri uzman hekim tarafından uygulanmakta ve bu işlem minimum 6 seans gerektirmektedir. Bakım aralıkları cilt özelliklerine göre değişmekle birlikte ortalama 7-10 gündür. Kişinin cilt yapısına göre sadece glikolik asit bileşiği ile soyma işlemi yapılabildiği gibi, problemli ciltlerde daha hızlı sonuç elde etmek için %50 glikolik asit bileşiği ve %1,6 salisilik asit kombinasyonu içeren yeni bir sistem olan alfa-beta peeling sistemi de uygulanabilmektedir.
Glikolik asit ile yapılan medikal cilt bakımında deri nemlenir, oksijenlenmesi artar, daha genç, sağlıklı ve pürüzsüz bir görünüme kavuşur. Ciltteki ince kırışıklıklar azalır. Akneli ciltlerde sivilce oluşumuna yol açan foliküldeki tıkacı kaldırarak, yağ salgısının birikimine engel olur. Ciltteki ton farklılıkları ortadan kalkar, gözenekler sıkılaşır, varsa hiperkeratoz alanları kaybolur.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Erkekler dikkat Prostat Kanserine Yeni Umut
Burç FM’de Cengiz Tan’ın hazırlayıp sunduğu Önce Sağlık Programına konuk olan Haydarpaşa Numune Hastanesi’nden Üroloji Uzmanı Doç.Dr. Cevdet Kaya ” Prostat kanserine karşı koruyucu hekimlik ve erken tanı çok önemli ” dedi.
Prostat kanserinin erkeklerde en sık görülen kanserlerin başında geldiğini belirten Doç.Dr. Kaya ”Dünyada prostat kanserine karşı koruyucu hekimlik konusunda çok büyük çalışmalar yapılıyor” dedi.
Prostat kanserini önleme açısından erken tanının yanı sıra koruyucu hekimliğin önemine değinen Kaya, erkeklerin bazı önlemler alabileceklerini söyledi.
Doç.Dr. Cevdet Kaya prostat kanserine karşı sebze ve meyve ağırlıklıyapmalarını günde bir defa Selenyum ve E Vitamini tabletleri kullanmalarını, yeşil çay içmelerini, sarımsak ve pişmiş domates tüketmelerini söyledi. Obez erkeklerin prostat kanseri olma olasılığının yüksek olduğunu belirten Kaya, yağlı ve kalorisi yüksek besinlerden uzak durmalarını ve haftada en az 2 gün spor yapmalarını ifade etti.
Prostat kanseri için bilinen en büyük risk faktörünün kalıtım olduğunu söyleyen Kaya ”Yemek alışkanlıkları, cinsel alışkanlıklar, alkol tüketimi, ultraviyole ışınlara maruz kalmak ve mesleki etkenler prostat kanseri oluşma sürecini etkilemekte” dedi. Öte yandan erken teşhisin öneminede değinen Kaya” 50 yaşına gelmiş her erkek senede bir sefer mutlaka üroloji uzmanı tarafından muayene olmalı” ifadesini kullandı.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Prostat kanserinin erkeklerde en sık görülen kanserlerin başında geldiğini belirten Doç.Dr. Kaya ”Dünyada prostat kanserine karşı koruyucu hekimlik konusunda çok büyük çalışmalar yapılıyor” dedi.
Prostat kanserini önleme açısından erken tanının yanı sıra koruyucu hekimliğin önemine değinen Kaya, erkeklerin bazı önlemler alabileceklerini söyledi.
Doç.Dr. Cevdet Kaya prostat kanserine karşı sebze ve meyve ağırlıklıyapmalarını günde bir defa Selenyum ve E Vitamini tabletleri kullanmalarını, yeşil çay içmelerini, sarımsak ve pişmiş domates tüketmelerini söyledi. Obez erkeklerin prostat kanseri olma olasılığının yüksek olduğunu belirten Kaya, yağlı ve kalorisi yüksek besinlerden uzak durmalarını ve haftada en az 2 gün spor yapmalarını ifade etti.
Prostat kanseri için bilinen en büyük risk faktörünün kalıtım olduğunu söyleyen Kaya ”Yemek alışkanlıkları, cinsel alışkanlıklar, alkol tüketimi, ultraviyole ışınlara maruz kalmak ve mesleki etkenler prostat kanseri oluşma sürecini etkilemekte” dedi. Öte yandan erken teşhisin öneminede değinen Kaya” 50 yaşına gelmiş her erkek senede bir sefer mutlaka üroloji uzmanı tarafından muayene olmalı” ifadesini kullandı.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Dişler Nasıl Fırçalanmalı
Dişlerin ve dişetlerinin ortak düşmanı olan bakteri plağı, diş çürümelerine yol açan yapışkan bir mikrop tabakasıdır. Diş etlerine sıçradığında, kısa zamanda diş kaybı ile sonuçlanan diş eti hastalıklarına yol açar. Dişlerin, iç, dış ve çiğneme yüzeylerinden bakteri plağını ve yemek artıklarını arındırmanın en etkili yolu dişlerin doğru fırçalanmasıdır.
Fırçanızı 45 lik bir açı ile diş-dişeti birleşimine yerleştirin. Fırçanızı, kıl uçlarının aynı yerde kalmasına özen göstererek, küçük daireler çizecek şekilde hareket ettirin. Bu hareket fırçanızın kenardaki uzun kıları ile diş eti hizasında ve diş arasında oluşan bakteri plağının temizlenmesini sağlayacaktır. Aynı hareketi her dişin üzerinde 10′ar saniyelik sürelerle tekrarlayın
Aynı küçük dairesel hareketlerle, alt ve üst dişlerinizin iç ve dış yüzeylerinde oluşan bakteri plaklarını temizleyin.
Ön dişlerinizin arka yüzeylerini, şekilde görüldüğü gibi Advantage diş fırçanızın güc noktasını kullanarak aynı dairesel hareketlerle temizleyin. Fırçanızın kıllarını diş-diş eti birleşiminde ve diş aralarında hissettiğinizden emin olun.
En arkadaki dişi temizlemek için fırçanızın güç noktasındaki uzun kıllarını kullanın.
lt ye üst azı dişlerinizin çiğneme yüzeylerini fırçanızı ileri geri hareket ettirerek temizleyin. En arkadaki dişlere de ulaşıp temizlemeyi ihmal etmeyin.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Fırçanızı 45 lik bir açı ile diş-dişeti birleşimine yerleştirin. Fırçanızı, kıl uçlarının aynı yerde kalmasına özen göstererek, küçük daireler çizecek şekilde hareket ettirin. Bu hareket fırçanızın kenardaki uzun kıları ile diş eti hizasında ve diş arasında oluşan bakteri plağının temizlenmesini sağlayacaktır. Aynı hareketi her dişin üzerinde 10′ar saniyelik sürelerle tekrarlayın
Aynı küçük dairesel hareketlerle, alt ve üst dişlerinizin iç ve dış yüzeylerinde oluşan bakteri plaklarını temizleyin.
Ön dişlerinizin arka yüzeylerini, şekilde görüldüğü gibi Advantage diş fırçanızın güc noktasını kullanarak aynı dairesel hareketlerle temizleyin. Fırçanızın kıllarını diş-diş eti birleşiminde ve diş aralarında hissettiğinizden emin olun.
En arkadaki dişi temizlemek için fırçanızın güç noktasındaki uzun kıllarını kullanın.
lt ye üst azı dişlerinizin çiğneme yüzeylerini fırçanızı ileri geri hareket ettirerek temizleyin. En arkadaki dişlere de ulaşıp temizlemeyi ihmal etmeyin.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Nedir?
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, dikkat sorunu, aşırı hareketlilik ve isteklerini erteleyememe, düşünmeden hareket etmek ile kendini gösteren psikiyatrik bir bozukluktur. Bir kişide dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu var denilebilmesi için belirtilerin 7 yaşından önce başlaması ve en az altı ay sürmesi gerekmektedir. Ayrıca sorunun en az iki ortamda devam etmesi gerekir.
Belirtileri:
1)Dikkat Eksikliğinin Belirtileri
-Ayrıntılara dikkat etmeme çokça dikkatsizlik hatası yapma
-Direkt konuşulduğunda duyma, dinlemez gözükme
-Günlük işlerde sıkça unutkanlık yapma
-Dış uyaranlara karşı çabucak dikkat dağınıklığı
-Dağınıklık
-Sürekli okul eşyalarını kaybetme
-Çoğu zaman üstüne aldığı görevlerde ya da oynadığı oyunlarda dikkatinin dağılması
Hiperaktivite Belirtileri:
-Elleri ayakları kıpır kıpırdar, oturduğu yerde rahat durmaz.
-Sık sık yerinden kalkma ihtiyacı duyar.
-Sessizlik gerektiren oyunlarda zorlanır.
-Çok konuşur.
-Sırasını beklemekte zorlanır.
-Başkalarının sözünü keser.
-Uygun olmayan ortamlarda koşar, tırmanır.
-Devamlı hareket halindedir.
Tedavisi:
İlaç tedavisi genellikle bir yöntemdir. İlaç kullanıldığında hareketlilik azalır, dikkat süresi artar ve dürtüler kontrol edilebilir. Ancak ilaç doğru davranışı sağlayamamakta, motivasyonu arttıramamakta ve kişiye duyguları ile başa çıkmayı öğretememektedir. İlaç ile birlikte psiko eğitimsel müdahaleler ve davranışsal tedaviye ihtiyaç vardır. Anne babanın eğitimi, öğretmen eğitimi, çocuğun bireysel terapisi birlikte yapıldığında etkili sonuçlar alınmaktadır. Genellikle psikiyatrist psikolog ve psikolojik danışmanların birlikte çalışması gerekir. İlaç takibi psikiyatrist tarafından, diğer çalışmaların ise psikolog yada psikolojik danışman tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Sorunun durumuna bağlı olarak bazen ilaca ihtiyaç duymadan da tedavi mümkündür.
Kaynak.7gunsaglik
Belirtileri:
1)Dikkat Eksikliğinin Belirtileri
-Ayrıntılara dikkat etmeme çokça dikkatsizlik hatası yapma
-Direkt konuşulduğunda duyma, dinlemez gözükme
-Günlük işlerde sıkça unutkanlık yapma
-Dış uyaranlara karşı çabucak dikkat dağınıklığı
-Dağınıklık
-Sürekli okul eşyalarını kaybetme
-Çoğu zaman üstüne aldığı görevlerde ya da oynadığı oyunlarda dikkatinin dağılması
Hiperaktivite Belirtileri:
-Elleri ayakları kıpır kıpırdar, oturduğu yerde rahat durmaz.
-Sık sık yerinden kalkma ihtiyacı duyar.
-Sessizlik gerektiren oyunlarda zorlanır.
-Çok konuşur.
-Sırasını beklemekte zorlanır.
-Başkalarının sözünü keser.
-Uygun olmayan ortamlarda koşar, tırmanır.
-Devamlı hareket halindedir.
Tedavisi:
İlaç tedavisi genellikle bir yöntemdir. İlaç kullanıldığında hareketlilik azalır, dikkat süresi artar ve dürtüler kontrol edilebilir. Ancak ilaç doğru davranışı sağlayamamakta, motivasyonu arttıramamakta ve kişiye duyguları ile başa çıkmayı öğretememektedir. İlaç ile birlikte psiko eğitimsel müdahaleler ve davranışsal tedaviye ihtiyaç vardır. Anne babanın eğitimi, öğretmen eğitimi, çocuğun bireysel terapisi birlikte yapıldığında etkili sonuçlar alınmaktadır. Genellikle psikiyatrist psikolog ve psikolojik danışmanların birlikte çalışması gerekir. İlaç takibi psikiyatrist tarafından, diğer çalışmaların ise psikolog yada psikolojik danışman tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Sorunun durumuna bağlı olarak bazen ilaca ihtiyaç duymadan da tedavi mümkündür.
Kaynak.7gunsaglik
Kaplıca Tedavisi Ruhsal Sorunlara da Faydalı
Prof. Dr. Arif Dönmez eklem ağrıları ve benzeri durumlar için kaplıcaya gidildiğini aslında depresyona da iyi geldiğini bildirdi.
Prof. Dr. Arif Dönmez, genellikle kadınlarda görülen psikolojik kaynaklı "fibromiyalji sendromu"nun tedavisinde kaplıca kürünün yarar sağlayabileceğini söyledi.
Dönmez, uzmanlık alanının, tıpta "fibromiyalji sendromu" olarak nitelenen "kronik yaygın ağrılar" olduğunu anlattı.
Kas ve iskelet sisteminde şiddetli yaygın ağrılı hastalarda depresyon, endişe ve kaygı yaşanabildiğini dile getiren Dönmez, bu tür ruhsal gerilimlerin vücutta bazı yerlerde ağrı şeklinde görülebildiğini belirtti.
Dönmez, bu rahatsızlıkları, panik atak hastalarının kalp krizi geçirdiğini düşünmesine benzeterek, şöyle devam etti:
"Aslında sorunun kökeninde, hastanın yaşadığı endişe ve depresif kaygılar rol oynar. Mesela, yöneticilerde sık rastlanan gerilime bağlı midede ve on iki parmak bağırsağında ülserler olur. Fibromiyalji de bunlara benziyor. Kişinin ruhsal kaygılarının, endişelerinin ve depresif duygularının, kaslarda, eklemlerde ağrı şeklinde ortaya çıkan bir rahatsızlık bu. İltihaplı bir romatizma değil. Bu hastaları takip ederken ağrı şiddetlerinin yanı sıra duygu durumlarına da bakıyoruz. Hastanın depresyon, endişe ya da kaygı bozukluğu gibi rahatsızlığının bulunup bulunmadığını testlerle belirliyoruz."
Tedavi sırasında çoğunlukla psikiyatristlere danıştıklarını ifade eden Prof. Dr. Arif Dönmez, bazı kişileri kontrollü olarak termal tedaviye gönderdiklerini bildirdi.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dönmez, hastaların kaplıcaya gitmeden önceki ve sonraki psikolojik testlerinin sonuçlarını incelediklerine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Ortak olarak çıkan sonuç şu; kaplıcaya giden hastalarda ağrılarının yanı sıra depresif duygular da azalıyor. Hangisi önce azalıyor kesin bilinmiyor ama ikisi de düşüyor. bu alanda yapılmış birçok çalışma var. İzmir’de Balçova kaplıcalarında yaptığımız araştırma vardı. Hastaların kaplıcaya gitmeden önce depresif duygularını araştırdık. 9 ay takip ettik. Hastalar bu sürede daha az depresif duygular yaşadı. Tuzla kaplıcasında bir arkadaşımla yaptığımız araştırmada günde iki kez kaplıcaya giren, iki hafta kaplıcada kalan hastaların depresif duygularını ölçtük. Üç ay süreyle takip ettik ve hastaların depresif duygularını azalmış bulduk."
"STRESTEN UZAKLAŞMAK YETERLİ OLMUYOR"
Depresif duyguların azalmasında, hastaların bulundukları ev ya da iş ortamından, yaşadıkları stresten uzaklaşmasının etkili olabileceğini vurgulayan Dönmez, bu tür rahatsızlıkların genellikle kadınlarda ortaya çıktığı bilgisini verdi.
Benzer hastalıklarla uğraşanlarla yapılan görüşmelerin, rahatsızlığı azaltabildiğini anlatan Dönmez, İstanbul’da yaptıkları bir araştırmada ise hastaların aynı gün kaplıca tedavisi alıp tekrar evine ya da işine döndüğünü belirtti.
Dönmez, İstanbul Tıp Fakültesindeki havuzda kaplıca çamuru uygulaması yaptıklarını kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Tedavi görüp yaşadıkları ortama dönen hastalarda da depresif duygularının, endişe ve kaygının azaldığını testlerde gördük. Bunu, sadece hastanın istirahat etmesine, yaşadığı gerginlikten, stresten uzaklaşmasına bağlamak da yeterli olmuyor. Suyun sıcaklığının, çamurun ve bir miktar kimyasalın etkisinin rolü olabilir. Bu uygulamalar sonrasında ağrısının azalmasının da ruhsal olarak gevşemesini sağladığını da düşünebiliriz. ‘Hasta kaplıcaya giderek depresyondan kurtulur’ gibi kesin bir tespitimiz yok. Psikiyatrist değiliz ama kas ve iskelet sistemi ağrısıyla ilgili tedavi uyguluyoruz ve bunu yaparken diğer yönlerinin de etkilendiğini görüyoruz."
Kaynak.7gunsaglik
Prof. Dr. Arif Dönmez, genellikle kadınlarda görülen psikolojik kaynaklı "fibromiyalji sendromu"nun tedavisinde kaplıca kürünün yarar sağlayabileceğini söyledi.
Dönmez, uzmanlık alanının, tıpta "fibromiyalji sendromu" olarak nitelenen "kronik yaygın ağrılar" olduğunu anlattı.
Kas ve iskelet sisteminde şiddetli yaygın ağrılı hastalarda depresyon, endişe ve kaygı yaşanabildiğini dile getiren Dönmez, bu tür ruhsal gerilimlerin vücutta bazı yerlerde ağrı şeklinde görülebildiğini belirtti.
Dönmez, bu rahatsızlıkları, panik atak hastalarının kalp krizi geçirdiğini düşünmesine benzeterek, şöyle devam etti:
"Aslında sorunun kökeninde, hastanın yaşadığı endişe ve depresif kaygılar rol oynar. Mesela, yöneticilerde sık rastlanan gerilime bağlı midede ve on iki parmak bağırsağında ülserler olur. Fibromiyalji de bunlara benziyor. Kişinin ruhsal kaygılarının, endişelerinin ve depresif duygularının, kaslarda, eklemlerde ağrı şeklinde ortaya çıkan bir rahatsızlık bu. İltihaplı bir romatizma değil. Bu hastaları takip ederken ağrı şiddetlerinin yanı sıra duygu durumlarına da bakıyoruz. Hastanın depresyon, endişe ya da kaygı bozukluğu gibi rahatsızlığının bulunup bulunmadığını testlerle belirliyoruz."
Tedavi sırasında çoğunlukla psikiyatristlere danıştıklarını ifade eden Prof. Dr. Arif Dönmez, bazı kişileri kontrollü olarak termal tedaviye gönderdiklerini bildirdi.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dönmez, hastaların kaplıcaya gitmeden önceki ve sonraki psikolojik testlerinin sonuçlarını incelediklerine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Ortak olarak çıkan sonuç şu; kaplıcaya giden hastalarda ağrılarının yanı sıra depresif duygular da azalıyor. Hangisi önce azalıyor kesin bilinmiyor ama ikisi de düşüyor. bu alanda yapılmış birçok çalışma var. İzmir’de Balçova kaplıcalarında yaptığımız araştırma vardı. Hastaların kaplıcaya gitmeden önce depresif duygularını araştırdık. 9 ay takip ettik. Hastalar bu sürede daha az depresif duygular yaşadı. Tuzla kaplıcasında bir arkadaşımla yaptığımız araştırmada günde iki kez kaplıcaya giren, iki hafta kaplıcada kalan hastaların depresif duygularını ölçtük. Üç ay süreyle takip ettik ve hastaların depresif duygularını azalmış bulduk."
"STRESTEN UZAKLAŞMAK YETERLİ OLMUYOR"
Depresif duyguların azalmasında, hastaların bulundukları ev ya da iş ortamından, yaşadıkları stresten uzaklaşmasının etkili olabileceğini vurgulayan Dönmez, bu tür rahatsızlıkların genellikle kadınlarda ortaya çıktığı bilgisini verdi.
Benzer hastalıklarla uğraşanlarla yapılan görüşmelerin, rahatsızlığı azaltabildiğini anlatan Dönmez, İstanbul’da yaptıkları bir araştırmada ise hastaların aynı gün kaplıca tedavisi alıp tekrar evine ya da işine döndüğünü belirtti.
Dönmez, İstanbul Tıp Fakültesindeki havuzda kaplıca çamuru uygulaması yaptıklarını kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Tedavi görüp yaşadıkları ortama dönen hastalarda da depresif duygularının, endişe ve kaygının azaldığını testlerde gördük. Bunu, sadece hastanın istirahat etmesine, yaşadığı gerginlikten, stresten uzaklaşmasına bağlamak da yeterli olmuyor. Suyun sıcaklığının, çamurun ve bir miktar kimyasalın etkisinin rolü olabilir. Bu uygulamalar sonrasında ağrısının azalmasının da ruhsal olarak gevşemesini sağladığını da düşünebiliriz. ‘Hasta kaplıcaya giderek depresyondan kurtulur’ gibi kesin bir tespitimiz yok. Psikiyatrist değiliz ama kas ve iskelet sistemi ağrısıyla ilgili tedavi uyguluyoruz ve bunu yaparken diğer yönlerinin de etkilendiğini görüyoruz."
Kaynak.7gunsaglik
Çamur Banyosu Hangi Hastalıklara Deva?
Ilıca ve kaplıcalardan sonra çamur banyoları da revaçta. Bu banyo nelere iyi gelir?
Kaunos Antik Kenti, kaya mezarları ve caretta caretta kaplumbağalarıyla ünlü Muğla’nın Ortaca ilçesine bağlı Dalyan Beldesi’ndeki, çamur banyolarında çok sayıda yerli ve yabancı turist sağlık bulduğunu belirtiyor.
Sezonun başlamasıyla İngiltere, Hollanda, Avustralya ve Rusya’dan gelen turistler, çamur banyolarına koştu.
Ziyaretçiler, çamur banyosuna girdikten sonra vücutlarındaki çamurun kuruması ve ciltlerinin gerilmesi için güneşin altında uzun süre bekliyor. Daha sonra duş alan turistler, kaplıca havuzlarında sıcak suya giriyor.
Klorür, sodyum, hidrojen sülfür, florür ve radyoaktif radon gazı içeren 39 derece sıcaklıktaki kükürtlü sularla oluşturulan çamur banyolarının romatizma, siyatik, kireçlenme, cilt hastalıkları, mantar, mayasıl, kaşıntı, kadın hastalıkları, damar sertliği, tansiyon, böbrek taşı gibi bazı hastalıklara iyi geldiği ifade ediliyor.
Kaynak.7gunsaglik
Kaunos Antik Kenti, kaya mezarları ve caretta caretta kaplumbağalarıyla ünlü Muğla’nın Ortaca ilçesine bağlı Dalyan Beldesi’ndeki, çamur banyolarında çok sayıda yerli ve yabancı turist sağlık bulduğunu belirtiyor.
Sezonun başlamasıyla İngiltere, Hollanda, Avustralya ve Rusya’dan gelen turistler, çamur banyolarına koştu.
Ziyaretçiler, çamur banyosuna girdikten sonra vücutlarındaki çamurun kuruması ve ciltlerinin gerilmesi için güneşin altında uzun süre bekliyor. Daha sonra duş alan turistler, kaplıca havuzlarında sıcak suya giriyor.
Klorür, sodyum, hidrojen sülfür, florür ve radyoaktif radon gazı içeren 39 derece sıcaklıktaki kükürtlü sularla oluşturulan çamur banyolarının romatizma, siyatik, kireçlenme, cilt hastalıkları, mantar, mayasıl, kaşıntı, kadın hastalıkları, damar sertliği, tansiyon, böbrek taşı gibi bazı hastalıklara iyi geldiği ifade ediliyor.
Kaynak.7gunsaglik
Gençlerde Uyuşturucuya Yönelme Sebepleri ve
Her 100 gençten 3’ü uyuşturucu maddelere yönelmiş..
Türkiye’de Genel Nüfusta Tütün, Alkol ve Madde Kullanımına Yönelik Tutum ve Davranış Araştırması’na göre, her 100 gençten 3’ü, yaşamları boyunca uyuşturucu madde kullanmayı en az bir kez denediğini belirtiyor.
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Türkiye Uyuşturucu Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) tarafından, "Türkiye’de Genel Nüfusta Tütün, Alkol ve Madde Kullanımına Yönelik Tutum ve Davranış Araştırması" yapıldı.
TUBİM Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa İlhan, TÜİK tarafından belirlenen 25 ilde, 8 bin 45 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmanın, Türkiye’de gerçekleştirilen en kapsamlı madde kullanım yaygınlığı çalışması olduğunu söyledi. İlhan, araştırma sonuçlarının, "2012 Türkiye Uyuşturucu Raporu"nda yayımlandığını bildirdi.
Türkiye’de 15-65 yaş grubu herhangi bir yasa dışı bağımlılık yapıcı maddenin en az bir kere denenme oranı yüzde 2,7. Bu oran, erkeklerde kadınlara göre daha yüksek.
Madde kullanım yaygınlığı, genç yetişkinlerde (15-34), genel nüfusa göre (15-64) daha yüksek. Genç yetişkinlerde herhangi bir maddenin yaşam boyu kullanım oranı yüzde 3 iken, genel nüfusta bu oran yüzde 2,7.
Genç yetişkinler alt gruplara ayrıldığında, 15-24 yaş arasında herhangi bir maddenin yaşam boyu kullanım yaygınlığı yüzde 2,9; 25-34 yaş grubunda yüzde 3,1 olarak gösteriliyor.
Kadınlarda bağımlılık yapıcı madde kullanımı, orta yaşta daha yüksek. Kadınların yaş gruplarına göre inceleme yapıldığında, yaşam boyu herhangi bir madde kullanım oranı, 15-24 yaş aralığında yüzde 1,6, 25-34 ile 35-44 yaş grubunda yüzde 2,5, 45-54 yaş aralığında yüzde 1,6 ve 55-64 yaş grubunda yüzde 3,1 olarak ifade ediliyor.
"ESRARI İLK KEZ KULLANMA YAŞI 20"
Yasa dışı madde kullanımında ilk sırayı esrar, ikinci sırayı kokain ve üçüncü sırayı amfetaminler alıyor.
Yaşam boyu esrar kullanma yaygınlık oranı 0,7 olarak belirlenen araştırmaya göre, esrarı ilk kez kullanma yaşı ortalaması 20.
Esrar kullananların yüzde 14’ü kullanımın, kontrolleri dışına çıktığını, yine yüzde 14’ü bir doz bile atlama olasılığının kendilerinde endişe yarattığını, 19,3’ü esrar kullanımına ilişkin endişe duyduğunu, yüzde 35,1’i esrarı bırakmayı istediğini belirtiyor.
Kaynak.7gunsaglik
Türkiye’de Genel Nüfusta Tütün, Alkol ve Madde Kullanımına Yönelik Tutum ve Davranış Araştırması’na göre, her 100 gençten 3’ü, yaşamları boyunca uyuşturucu madde kullanmayı en az bir kez denediğini belirtiyor.
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Türkiye Uyuşturucu Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) tarafından, "Türkiye’de Genel Nüfusta Tütün, Alkol ve Madde Kullanımına Yönelik Tutum ve Davranış Araştırması" yapıldı.
TUBİM Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa İlhan, TÜİK tarafından belirlenen 25 ilde, 8 bin 45 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmanın, Türkiye’de gerçekleştirilen en kapsamlı madde kullanım yaygınlığı çalışması olduğunu söyledi. İlhan, araştırma sonuçlarının, "2012 Türkiye Uyuşturucu Raporu"nda yayımlandığını bildirdi.
Türkiye’de 15-65 yaş grubu herhangi bir yasa dışı bağımlılık yapıcı maddenin en az bir kere denenme oranı yüzde 2,7. Bu oran, erkeklerde kadınlara göre daha yüksek.
Madde kullanım yaygınlığı, genç yetişkinlerde (15-34), genel nüfusa göre (15-64) daha yüksek. Genç yetişkinlerde herhangi bir maddenin yaşam boyu kullanım oranı yüzde 3 iken, genel nüfusta bu oran yüzde 2,7.
Genç yetişkinler alt gruplara ayrıldığında, 15-24 yaş arasında herhangi bir maddenin yaşam boyu kullanım yaygınlığı yüzde 2,9; 25-34 yaş grubunda yüzde 3,1 olarak gösteriliyor.
Kadınlarda bağımlılık yapıcı madde kullanımı, orta yaşta daha yüksek. Kadınların yaş gruplarına göre inceleme yapıldığında, yaşam boyu herhangi bir madde kullanım oranı, 15-24 yaş aralığında yüzde 1,6, 25-34 ile 35-44 yaş grubunda yüzde 2,5, 45-54 yaş aralığında yüzde 1,6 ve 55-64 yaş grubunda yüzde 3,1 olarak ifade ediliyor.
"ESRARI İLK KEZ KULLANMA YAŞI 20"
Yasa dışı madde kullanımında ilk sırayı esrar, ikinci sırayı kokain ve üçüncü sırayı amfetaminler alıyor.
Yaşam boyu esrar kullanma yaygınlık oranı 0,7 olarak belirlenen araştırmaya göre, esrarı ilk kez kullanma yaşı ortalaması 20.
Esrar kullananların yüzde 14’ü kullanımın, kontrolleri dışına çıktığını, yine yüzde 14’ü bir doz bile atlama olasılığının kendilerinde endişe yarattığını, 19,3’ü esrar kullanımına ilişkin endişe duyduğunu, yüzde 35,1’i esrarı bırakmayı istediğini belirtiyor.
Kaynak.7gunsaglik
Felç İnme Hastalığı
Beyin ve sinir sisteminin beslenme yetersizliği sonucu ortaya çıkar. Sinir hücrelerinin oksijensizliğe ve kan şekeri düşmesine tahammülü birkaç dakika ile sınırlıdır. Herhangi bir sebeple (genellikle beyne kan taşıyan damarların tıkanması, daralması) aksaması durumunda saniyeler içinde konuşma, görme, anlama bozulabilir ve vücudun bir yarısında kuvvet azalması veya tamamen fonksiyon kaybı olabilir. Bu kayıp yine saatler içinde kısa sürede geçiyorsa geçici felçten bahsedilir.
Hastalıkta bazen tablo gelişmeden haberci uyarıcı bulgular da görülebilir:
Vücudun bir tarafında gelip geçen uyuşma, kısa süreli baş ağrısı nöbetleri, konuşmanın bozulması veya durması, görmede geçici ani kayıplar, dengesizlik gibi… Hastalığın ana sebebi beyin ve hücrelerini sulayan beyin damarlarındaki tıkanmalardır. Daha nadir olarak beyin kanaması, beyin ve zarının iltihapları anılabilir.
Damar tıkanmasının sebepleri:
Bünyenin yaşlanması, damarların sertleşmesi, kan yağlarının fazlalığı, kandaki kırmızı hücrelerin (eritrosit) çokluğu, tansiyonun yüksek seyretmesi, sigara, alkol, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar, kalp ve damar hastalıklarına irsi yatkınlık, şeker hastalığı, böbrek rahatsızlığı, aşırı stres, dengesiz beslenme, düzensiz yaşama vs …
Felçte ne yapılmalı?
Hasta apar topar hareket ettirilmemeli. Gereksiz panikle hastaya zarar verilmemeli ve en yakın sağlık merkezine götürülerek erken müdahale edilmelidir. Bazı felçler günler içinde yapılan tedaviyle iz bırakmadan geçer.
Felcin geçmemesi durumunda şu yanlışlardan kaçınmalıdır:
– Gereksiz ümitlerle hasta hekim hekim dolaştırılmamalıdır.
– Tıp dışı bazı ters uygulamalara fırsat verilmemelidir.
Hastanın takip ve tedavisini üstlenen hekimle diyaloğu koparmamalıdır. Takip süreci uzun olacağı bilinerek tedbirler düzenlenmelidir. Hastalığın ilk haftalarından itibaren bıkmadan, usanmadan doktor tavsiyesine uygun fizyoterapi (masaj ve egzersiz) uygulanmalıdır. Hastanın hareketlenmesi, iyileşmeye motivasyonu, yatakta döndürülmesi (yaralar oluşmaması için), beslenme düzeni, psikolojik ve moral durumu, hasta yakınlarının ilgi ve desteği tedavide kullanılacak ilaç ve metodlardan çok daha faydalı olduğu bilinmelidir. Tedavide kullanılan ilaçların temel hedefi felcin tekrarlama ihtimaline karşı bünyeyi korumaktır. Tansiyonu ayarlamak, kan yağlarını düşürmek, moral ve destek tedavileri önemlidir. Ağır olup da yatalak kalan hastaların hayatla ilgilerinin kopmamasına dikkat etmeli, çökkün (depresif) düşünceleri gelişmesi durumunda tedavisi yoluna gitmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Hastalıkta bazen tablo gelişmeden haberci uyarıcı bulgular da görülebilir:
Vücudun bir tarafında gelip geçen uyuşma, kısa süreli baş ağrısı nöbetleri, konuşmanın bozulması veya durması, görmede geçici ani kayıplar, dengesizlik gibi… Hastalığın ana sebebi beyin ve hücrelerini sulayan beyin damarlarındaki tıkanmalardır. Daha nadir olarak beyin kanaması, beyin ve zarının iltihapları anılabilir.
Damar tıkanmasının sebepleri:
Bünyenin yaşlanması, damarların sertleşmesi, kan yağlarının fazlalığı, kandaki kırmızı hücrelerin (eritrosit) çokluğu, tansiyonun yüksek seyretmesi, sigara, alkol, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar, kalp ve damar hastalıklarına irsi yatkınlık, şeker hastalığı, böbrek rahatsızlığı, aşırı stres, dengesiz beslenme, düzensiz yaşama vs …
Felçte ne yapılmalı?
Hasta apar topar hareket ettirilmemeli. Gereksiz panikle hastaya zarar verilmemeli ve en yakın sağlık merkezine götürülerek erken müdahale edilmelidir. Bazı felçler günler içinde yapılan tedaviyle iz bırakmadan geçer.
Felcin geçmemesi durumunda şu yanlışlardan kaçınmalıdır:
– Gereksiz ümitlerle hasta hekim hekim dolaştırılmamalıdır.
– Tıp dışı bazı ters uygulamalara fırsat verilmemelidir.
Hastanın takip ve tedavisini üstlenen hekimle diyaloğu koparmamalıdır. Takip süreci uzun olacağı bilinerek tedbirler düzenlenmelidir. Hastalığın ilk haftalarından itibaren bıkmadan, usanmadan doktor tavsiyesine uygun fizyoterapi (masaj ve egzersiz) uygulanmalıdır. Hastanın hareketlenmesi, iyileşmeye motivasyonu, yatakta döndürülmesi (yaralar oluşmaması için), beslenme düzeni, psikolojik ve moral durumu, hasta yakınlarının ilgi ve desteği tedavide kullanılacak ilaç ve metodlardan çok daha faydalı olduğu bilinmelidir. Tedavide kullanılan ilaçların temel hedefi felcin tekrarlama ihtimaline karşı bünyeyi korumaktır. Tansiyonu ayarlamak, kan yağlarını düşürmek, moral ve destek tedavileri önemlidir. Ağır olup da yatalak kalan hastaların hayatla ilgilerinin kopmamasına dikkat etmeli, çökkün (depresif) düşünceleri gelişmesi durumunda tedavisi yoluna gitmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Kireçlenme
Kireçlenme
Yaşlanma ile birlikte görülen, genellikle kalça, diz ve omurga mafsallarında ortaya çıkan ağrılı sertliklerdir. Bu sertliklerin sebebi, mafsal yüzeylerinde kalsiyum tuzlarının birikmesidir.
Bilhassa kırk yaşın üzerinde, az hareket isteyen, statik işlerde çalışan kimselerde görülen kireçlenme, namaz kılan ve hareketli işlerde çalışan insanlarda seyrek rastlanır.
Ne Yapmalı
– Yaşı kırkın üzerinde olan kimseler hareketsiz işlerde çalışmamalı, sık sık yürüyüşe çıkmalıdır.
– Yağlı, şekerli, tuzlu ve unlu yiyecekler azaltıımalı, sebze yemeklerine ağırlık verilmelidir.
– Namaz, hemen hemen, bütün mafsalları çalıştıran ideal bir egzersiz olduğundan ve ayrıca ibadet ihtiyacını karşıladığından fizik ve ruh sağlığı yönünden tavsiye edilmektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Yaşlanma ile birlikte görülen, genellikle kalça, diz ve omurga mafsallarında ortaya çıkan ağrılı sertliklerdir. Bu sertliklerin sebebi, mafsal yüzeylerinde kalsiyum tuzlarının birikmesidir.
Bilhassa kırk yaşın üzerinde, az hareket isteyen, statik işlerde çalışan kimselerde görülen kireçlenme, namaz kılan ve hareketli işlerde çalışan insanlarda seyrek rastlanır.
Ne Yapmalı
– Yaşı kırkın üzerinde olan kimseler hareketsiz işlerde çalışmamalı, sık sık yürüyüşe çıkmalıdır.
– Yağlı, şekerli, tuzlu ve unlu yiyecekler azaltıımalı, sebze yemeklerine ağırlık verilmelidir.
– Namaz, hemen hemen, bütün mafsalları çalıştıran ideal bir egzersiz olduğundan ve ayrıca ibadet ihtiyacını karşıladığından fizik ve ruh sağlığı yönünden tavsiye edilmektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Felç inme beyin damarlarında tıkanma
Felç (inme) : Beyin ve sinir sistemin beslenme yetersizliği sonucu ortaya çıkar. Sinir hücrelerinin oksijensizliğe ve kan şekeri düşmesine tahammülü birkaç dakika ile sınırlıdır. Herhangi bir sebeple (genellikle beyne kan taşıyan damarların tıkanması, daralması) aksaması durumunda saniyeler içinde konuşma, görme, anlama bozulabilir ve vücudun bir yarısında kuvvet azalması veya tamamen fonksiyon kaybı olabilir. Bu kayıp yine saatler içinde kısa sürede geçiyorsa geçici felçten bahsedilir.
Hastalıkta (bazen felç gelmeden önce) haberci uyarıcı bulgular şunlardır:
1-Vücudun bir tarafında görülen gelip geçici uyuşma.
2-Kısa süreli baş ağrısı nöbetleri.
3-Konuşmanın bozulması veya durması.
4-Görmede geçici ani kayıplar.
5-Dengesizlik vs
Hastalığın ana sebebi beyin ve hücrelerini sulayan beyin damarlarındaki tıkanmalardır. Daha nadir olarak beyin kanaması, beyin ve zarının iltihapları anılabilir.
Damar tıkanmasının sebepleri ise: Bünyenin yaslanması, damarların sertleşmesi , kan yağlarının fazlalığı , kandaki kırmızı hücrelerin (eritrosit) çokluğu , tansiyonun yüksek seyretmesi , sigara , alkol , uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar , kalp ve damar hastalıklarına irsi yatkınlık , şeker hastalığı , böbrek rahatsızlığı , aşırı stres , dengesiz beslenme , düzensiz yaşama vs
Felçte Ne Yapılmalıdır?
1-Hasta apar topar hareket ettirilmemelidir.
2-Gereksiz panikle hastaya zarar verilmemeli,
3-En yakın sağlık merkezine götürülerek erken müdahale edilmelidir.
4-Bazı felçler yapılan tedavi ile zaman içinde geçer. Hem de iz bırakmadan.
5-Felcin geçmemesi durumunda ise gereksiz ümitlerle hasta hekim hekim dolaştırılmamalıdır.
6-Tıp dışı bazı ters uygulamalara fırsat verilmemelidir.
7-Hastanın takip ve tedavisini üstlenen hekimle diyalog koparılmamalıdır.
8-Takip süreci uzun olacağı bilinerek tedbirler düzenlenmelidir.
9-Hastalığın ilk haftalarından itibaren bıkmadan, usanmadan doktor tavsiyesine uygun fizyoterapi (masaj ve egzersiz) uygulanmalıdır.
10-Hastanın hareketlenmesi, iyileşmeye motivasyonu, yatakta döndürülmesi (yaralar oluşmaması için) , beslenme düzeni, psikolojik ve moral durumu, hasta yakınlarının ilgi ve desteği tedavide kullanılacak ilaç ve metotlardan çok daha faydalı olduğu bilinmelidir.
11-Tedavide kullanılan ilaçların temel amacı felcin tekrarlama ihtimaline karşı bünyeyi korumaktır.
12-Tansiyonu ayarlamak, kan yağlarını düşürmek, moral ve destek tedavileri önemlidir.
13-Ağır olup da yatalak kalan hastaların hayatla ilgilerinin kopmamasına dikkat edilmelidir.
14-Çökkün (depresif) düşünceleri gelişmesi durumunda tedavi edilmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Hastalıkta (bazen felç gelmeden önce) haberci uyarıcı bulgular şunlardır:
1-Vücudun bir tarafında görülen gelip geçici uyuşma.
2-Kısa süreli baş ağrısı nöbetleri.
3-Konuşmanın bozulması veya durması.
4-Görmede geçici ani kayıplar.
5-Dengesizlik vs
Hastalığın ana sebebi beyin ve hücrelerini sulayan beyin damarlarındaki tıkanmalardır. Daha nadir olarak beyin kanaması, beyin ve zarının iltihapları anılabilir.
Damar tıkanmasının sebepleri ise: Bünyenin yaslanması, damarların sertleşmesi , kan yağlarının fazlalığı , kandaki kırmızı hücrelerin (eritrosit) çokluğu , tansiyonun yüksek seyretmesi , sigara , alkol , uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar , kalp ve damar hastalıklarına irsi yatkınlık , şeker hastalığı , böbrek rahatsızlığı , aşırı stres , dengesiz beslenme , düzensiz yaşama vs
Felçte Ne Yapılmalıdır?
1-Hasta apar topar hareket ettirilmemelidir.
2-Gereksiz panikle hastaya zarar verilmemeli,
3-En yakın sağlık merkezine götürülerek erken müdahale edilmelidir.
4-Bazı felçler yapılan tedavi ile zaman içinde geçer. Hem de iz bırakmadan.
5-Felcin geçmemesi durumunda ise gereksiz ümitlerle hasta hekim hekim dolaştırılmamalıdır.
6-Tıp dışı bazı ters uygulamalara fırsat verilmemelidir.
7-Hastanın takip ve tedavisini üstlenen hekimle diyalog koparılmamalıdır.
8-Takip süreci uzun olacağı bilinerek tedbirler düzenlenmelidir.
9-Hastalığın ilk haftalarından itibaren bıkmadan, usanmadan doktor tavsiyesine uygun fizyoterapi (masaj ve egzersiz) uygulanmalıdır.
10-Hastanın hareketlenmesi, iyileşmeye motivasyonu, yatakta döndürülmesi (yaralar oluşmaması için) , beslenme düzeni, psikolojik ve moral durumu, hasta yakınlarının ilgi ve desteği tedavide kullanılacak ilaç ve metotlardan çok daha faydalı olduğu bilinmelidir.
11-Tedavide kullanılan ilaçların temel amacı felcin tekrarlama ihtimaline karşı bünyeyi korumaktır.
12-Tansiyonu ayarlamak, kan yağlarını düşürmek, moral ve destek tedavileri önemlidir.
13-Ağır olup da yatalak kalan hastaların hayatla ilgilerinin kopmamasına dikkat edilmelidir.
14-Çökkün (depresif) düşünceleri gelişmesi durumunda tedavi edilmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Bel ağrısı tedavisi
Bel Ağrılarının Tedavisi
Bel ağrılarının, basit incinmelerden, disk kaymasına ve kronik omurga problemlerine kadar pek çok nedeni vardır. Kesin nedeni bulmak zor olsa da, altta yatan bazı nedenleri dışlamak önemlidir. Bu nedenle bel ağrınız olduğunda doktorunuza başvurun.
İlaç Tedavisi:
– Aspirin gibi ağrı kesiciler ağrının kesilmesine ya da azalmasına yardımcı olabilir.
– Konulan teşhise göre, daha güçlü ağrı kesiciler ya da kas gevşeticiler de verilebilir.
– Ağrı belirli bir bölgeyle sınırlıysa kortikosteroid bir ilaç enjekte edilebilir.
Fizik Tedavi:
Doktorunuz ya da bir fizik tedavi uzmanı size özgü bir tedavi ve egzersiz programı hazırlayabilir. Bir kişiye yardımcı olan egzersiz, diğer bir kişiye zarar verebilir. Bu nedenle size önerilen programa tam olarak uyun.
Temel tedavi, dönüşümlü sıcak ve soğuk uygulamasını ve sırt masajını içerir. Bazı durumlarda kuşak, korse ya da mekanik çekme yararlı olabilir. Bunlar etkilenen bölgedeki yükü kısmen azaltabilirler. Ayrıca, sırt kaslarınızı güçlendirmek için yapılacak egzersizler, gelecekteki bel sorunları riskini azaltabilir.
Sert Bir Zeminde Sırtüstü Yatma:
Daima sert bir zemin ya da yatak üzerinde uyuyun veya yatağınızın altına uygun bir tahta koyun. Bel ağrısının olduğu dönemde, sırtınızı olabildiğince düz pozisyonda tutmaya çalışın. Kas çekilmesi ya da incinmesi durumunda 34 günlük bu tür bir dinlenme, şikayetlerinizi ortadan kaldırmalıdır (eğer şikayetleriniz sürerse doktorunuza danışın). Eğer Disk fıtığınız varsa, uygun bir biçimde tedavi edilecektir.
Ameliyat:
Diğer yöntemlerin hiçbiri iyileşme sağlamazsa bir nörolog, beyin cerrahı ya da ortopediste sevk edilebilirsiniz. Bazı vakalarda ameliyat sorunu çözebilir, ancak omurga ameliyatları oldukça güçtür; öncelikle daha koruyucu yöntemleri deneyin, çünkü bütün vakaların % 1’inden daha azında ameliyat gerekir.
Kendi Kendine Yardım:
Doktorunuzun önerilerine tam olarak uyun, ancak eğer aşırı kiloluysanız, kilo verin; yük kaldırırken dikkatli olun ; uygun bir egzersiz programı kondüsyonunuzu artırmanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca doktorunuz omurgayı destekleyen kasları güçlendirmek için size uygun egzersizler önerebilir. Ayrıca yük kaldırırken ya da belinizi risk altına sokan egzersizler yaparken, sırtınızı korumak için doğru durmaya devam edin. Günlük etkinliklerinizi sürdürürken belinizi unutmayın, alacağınız küçük bir önlem sizi birçok ağrıdan kurtarabilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Bel ağrılarının, basit incinmelerden, disk kaymasına ve kronik omurga problemlerine kadar pek çok nedeni vardır. Kesin nedeni bulmak zor olsa da, altta yatan bazı nedenleri dışlamak önemlidir. Bu nedenle bel ağrınız olduğunda doktorunuza başvurun.
İlaç Tedavisi:
– Aspirin gibi ağrı kesiciler ağrının kesilmesine ya da azalmasına yardımcı olabilir.
– Konulan teşhise göre, daha güçlü ağrı kesiciler ya da kas gevşeticiler de verilebilir.
– Ağrı belirli bir bölgeyle sınırlıysa kortikosteroid bir ilaç enjekte edilebilir.
Fizik Tedavi:
Doktorunuz ya da bir fizik tedavi uzmanı size özgü bir tedavi ve egzersiz programı hazırlayabilir. Bir kişiye yardımcı olan egzersiz, diğer bir kişiye zarar verebilir. Bu nedenle size önerilen programa tam olarak uyun.
Temel tedavi, dönüşümlü sıcak ve soğuk uygulamasını ve sırt masajını içerir. Bazı durumlarda kuşak, korse ya da mekanik çekme yararlı olabilir. Bunlar etkilenen bölgedeki yükü kısmen azaltabilirler. Ayrıca, sırt kaslarınızı güçlendirmek için yapılacak egzersizler, gelecekteki bel sorunları riskini azaltabilir.
Sert Bir Zeminde Sırtüstü Yatma:
Daima sert bir zemin ya da yatak üzerinde uyuyun veya yatağınızın altına uygun bir tahta koyun. Bel ağrısının olduğu dönemde, sırtınızı olabildiğince düz pozisyonda tutmaya çalışın. Kas çekilmesi ya da incinmesi durumunda 34 günlük bu tür bir dinlenme, şikayetlerinizi ortadan kaldırmalıdır (eğer şikayetleriniz sürerse doktorunuza danışın). Eğer Disk fıtığınız varsa, uygun bir biçimde tedavi edilecektir.
Ameliyat:
Diğer yöntemlerin hiçbiri iyileşme sağlamazsa bir nörolog, beyin cerrahı ya da ortopediste sevk edilebilirsiniz. Bazı vakalarda ameliyat sorunu çözebilir, ancak omurga ameliyatları oldukça güçtür; öncelikle daha koruyucu yöntemleri deneyin, çünkü bütün vakaların % 1’inden daha azında ameliyat gerekir.
Kendi Kendine Yardım:
Doktorunuzun önerilerine tam olarak uyun, ancak eğer aşırı kiloluysanız, kilo verin; yük kaldırırken dikkatli olun ; uygun bir egzersiz programı kondüsyonunuzu artırmanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca doktorunuz omurgayı destekleyen kasları güçlendirmek için size uygun egzersizler önerebilir. Ayrıca yük kaldırırken ya da belinizi risk altına sokan egzersizler yaparken, sırtınızı korumak için doğru durmaya devam edin. Günlük etkinliklerinizi sürdürürken belinizi unutmayın, alacağınız küçük bir önlem sizi birçok ağrıdan kurtarabilir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Bel fıtığı hastalığı
Bel fıtığı beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan disk adı verilen kıkırdakların fıtıklaşması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Fıtıklaşan disk sinirleri sıkıştırır ve hastalık böylelikle kendisini belli eder.
Belirtiler:
– Bel ve bacak ağrısı en belirgin şikayettir.
– Bacak ağrısıyla birlikte bacaklarda uyuşma ve hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı da ortaya çıkabilir.
– Bazen orta hattan omurilik kanalına doğru uzanarak sinirleri sıkıştıran büyük bel fıtıklarında idrar ve büyük abdestini tutamama veya yapamama gibi bozukluklar da ortaya çıkabilir.
– Hastalığın bu derecede ilerlemesine müsaade edilmemeli, zamanında müdahale ile uygun bir tedavi gerçekleştirilmelidir.
– Bel fıtığında bel ve bacak ağrısı yürümekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla, öksürmekle artarken sert yatakta yatmakla azalabilir.
Hastalığa Yanlış Yaklaşımlar:
Ülkemiz geneli düşünüldüğünde maalesef insanlarımızın büyük bir kısmı hastalıkları konusunda çok bilinçsiz. Ağrı içinde kıvranırken doktora gitmeyi tercih etmiyor da kulaktan duyma birtakım yöntemlere başvuruyorlar. Hatta bir kısmı kendine zarar veriyor. Doktora geldiğinde belini birtakım maddelerle tamamen yaktırmış veya cildini ciddi şekilde kestirmiş insanlar görmekteyiz. Basit bir tedavi ile iyileşmesi mümkün iken, bilinçsizce yapılan uygulamalar sonucu ameliyatlık hale gelmiş hastalar vardır.
Bel Fıtığından Korunmak:
– Diğer hastalıklarda olduğu gibi bel fıtığına da yakalanmamak en iyisidir.
– Yani tedbirler hastalığa yakalanmadan önce alınmalıdır.
– Kişi hiç bir zaman çok ağır bir yükü kaldırmamalı, bir yük kaldıracaksa mutlak surette dizlerini kırarak o cismi yerden almalı ve o şekilde kaldırmalıdır.
– Yani belden eğilerek kaldırmamalıdır.
– Uzanarak hiçbir cismi almamalıdır. Mesela raftan kitap alırken uzanmamalıdır. Telefon bile çalsa ona doğru uzanarak almamalıdır.
– Daima cisimlere yaklaşarak, arada mesafe bırakmaksızın almalıdır.
– Sağlıklı iken bel ve karın adalelerini güçlendirici eğzersizler yapmak yararlı olacaktır.
Teşhis:
– Bel ve bacak ağrısı ile seyreden hastalıklar çok çeşitlidir. Bu nedenle öncelikle teşhisin ne olduğu net olarak ortaya konmalıdır. Çünkü tedavide başarıya giden yol her şeyden önce doğru teşhisten geçer. Bunun için de ilgili uzman hekime müracaat etmek gerekir. Hekim hastanın şikayetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tüm tetkik ve tahlilleri yaptıracaktır.
– Gerekirse bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans gibi ileri tetkik yöntemlerine başvurulacaktır.
– Neticede bel fıtığı olup olmadığı, bel fıtığı ise hangi safhada olduğu net olarak ortaya konacaktır.
Tedavi:
Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir hastada tedaviye geçmeden önce hastalığın hangi safhada olduğunu iyi bir muayene ve ileri tetkik metotları ile net olarak tespit etmek gerekir. Bundan sonra pratik olması açısından hastalar cerrahi müdahale gerekenler ve cerrahi müdahale gerekmeyenler diye iki büyük gruba ayrılabilirler. Bel fıtığı gelişiminin erken dönemlerinde konservatif tedavi adı verilen cerrahi dışı tedavi metotları uygulanır. Bu safhada hastaya bütün dünyada ağrı kesici, adale gevşetici ve antienflamatuar ilaçlar verilir. Sert yatak istirahati tavsiye edilir. Fizik tedavi yapılabilir. Lazer ile tedavi cihetine gidilebilir. Yine ciltten birtakım girişimlerde bulunulabilir.
Bel fıtığı hastalığının tedavisini bir ekip işi olarak görmekte yarar vardır. Nöroşirüji, Nöroloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doktorlar ile Diyetisyen, Psikolog ve Fizyoterapistler bu ekibin içinde yer almalıdır. Gerektiğinde diğer bazı branşlardaki uzman doktorların görüşlerine de müracaat edilmelidir. Bütün bu prensipler ve modern imkanlar kullanılarak hastaların büyük bir kısmı ameliyat harici metotlar kullanılarak tedavi edilebilir. Prensip olarak cerrahi müdahale son çare olarak düşünülmelidir. Ancak hastalık ilerlemiş ve yapılan muayenede bazı şartlar teşekkül etmiş ise o zaman ameliyat kararı verilir. Bu kararı verirken cerraha bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme metodu büyük oranda yardımcı olur.
Bu konunun uzmanı olan doktor kesin olarak ameliyata karar vermiş ise, artık ameliyatı geciktirmemek gerekir. Çünkü gecikme neticesinde bazen felce kadar giden telafisi imkansız birtakım problemler ortaya çıkabilmektedir. Buna karşılık zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi müdahale hastayı ömür boyu rahat ettirebilmektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Belirtiler:
– Bel ve bacak ağrısı en belirgin şikayettir.
– Bacak ağrısıyla birlikte bacaklarda uyuşma ve hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı da ortaya çıkabilir.
– Bazen orta hattan omurilik kanalına doğru uzanarak sinirleri sıkıştıran büyük bel fıtıklarında idrar ve büyük abdestini tutamama veya yapamama gibi bozukluklar da ortaya çıkabilir.
– Hastalığın bu derecede ilerlemesine müsaade edilmemeli, zamanında müdahale ile uygun bir tedavi gerçekleştirilmelidir.
– Bel fıtığında bel ve bacak ağrısı yürümekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla, öksürmekle artarken sert yatakta yatmakla azalabilir.
Hastalığa Yanlış Yaklaşımlar:
Ülkemiz geneli düşünüldüğünde maalesef insanlarımızın büyük bir kısmı hastalıkları konusunda çok bilinçsiz. Ağrı içinde kıvranırken doktora gitmeyi tercih etmiyor da kulaktan duyma birtakım yöntemlere başvuruyorlar. Hatta bir kısmı kendine zarar veriyor. Doktora geldiğinde belini birtakım maddelerle tamamen yaktırmış veya cildini ciddi şekilde kestirmiş insanlar görmekteyiz. Basit bir tedavi ile iyileşmesi mümkün iken, bilinçsizce yapılan uygulamalar sonucu ameliyatlık hale gelmiş hastalar vardır.
Bel Fıtığından Korunmak:
– Diğer hastalıklarda olduğu gibi bel fıtığına da yakalanmamak en iyisidir.
– Yani tedbirler hastalığa yakalanmadan önce alınmalıdır.
– Kişi hiç bir zaman çok ağır bir yükü kaldırmamalı, bir yük kaldıracaksa mutlak surette dizlerini kırarak o cismi yerden almalı ve o şekilde kaldırmalıdır.
– Yani belden eğilerek kaldırmamalıdır.
– Uzanarak hiçbir cismi almamalıdır. Mesela raftan kitap alırken uzanmamalıdır. Telefon bile çalsa ona doğru uzanarak almamalıdır.
– Daima cisimlere yaklaşarak, arada mesafe bırakmaksızın almalıdır.
– Sağlıklı iken bel ve karın adalelerini güçlendirici eğzersizler yapmak yararlı olacaktır.
Teşhis:
– Bel ve bacak ağrısı ile seyreden hastalıklar çok çeşitlidir. Bu nedenle öncelikle teşhisin ne olduğu net olarak ortaya konmalıdır. Çünkü tedavide başarıya giden yol her şeyden önce doğru teşhisten geçer. Bunun için de ilgili uzman hekime müracaat etmek gerekir. Hekim hastanın şikayetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tüm tetkik ve tahlilleri yaptıracaktır.
– Gerekirse bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans gibi ileri tetkik yöntemlerine başvurulacaktır.
– Neticede bel fıtığı olup olmadığı, bel fıtığı ise hangi safhada olduğu net olarak ortaya konacaktır.
Tedavi:
Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir hastada tedaviye geçmeden önce hastalığın hangi safhada olduğunu iyi bir muayene ve ileri tetkik metotları ile net olarak tespit etmek gerekir. Bundan sonra pratik olması açısından hastalar cerrahi müdahale gerekenler ve cerrahi müdahale gerekmeyenler diye iki büyük gruba ayrılabilirler. Bel fıtığı gelişiminin erken dönemlerinde konservatif tedavi adı verilen cerrahi dışı tedavi metotları uygulanır. Bu safhada hastaya bütün dünyada ağrı kesici, adale gevşetici ve antienflamatuar ilaçlar verilir. Sert yatak istirahati tavsiye edilir. Fizik tedavi yapılabilir. Lazer ile tedavi cihetine gidilebilir. Yine ciltten birtakım girişimlerde bulunulabilir.
Bel fıtığı hastalığının tedavisini bir ekip işi olarak görmekte yarar vardır. Nöroşirüji, Nöroloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doktorlar ile Diyetisyen, Psikolog ve Fizyoterapistler bu ekibin içinde yer almalıdır. Gerektiğinde diğer bazı branşlardaki uzman doktorların görüşlerine de müracaat edilmelidir. Bütün bu prensipler ve modern imkanlar kullanılarak hastaların büyük bir kısmı ameliyat harici metotlar kullanılarak tedavi edilebilir. Prensip olarak cerrahi müdahale son çare olarak düşünülmelidir. Ancak hastalık ilerlemiş ve yapılan muayenede bazı şartlar teşekkül etmiş ise o zaman ameliyat kararı verilir. Bu kararı verirken cerraha bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme metodu büyük oranda yardımcı olur.
Bu konunun uzmanı olan doktor kesin olarak ameliyata karar vermiş ise, artık ameliyatı geciktirmemek gerekir. Çünkü gecikme neticesinde bazen felce kadar giden telafisi imkansız birtakım problemler ortaya çıkabilmektedir. Buna karşılık zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi müdahale hastayı ömür boyu rahat ettirebilmektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Burun Alerjisi Nedir, Nedenleri ve Çareleri
Gün içinde göremediğimiz binlerce toz akarı, küf ve mikroplar bir şekilde evimize ve bize geliyor.
Ev içinde ayakkabıyla girmeyi yasaklayın. Dışarıdaki milyonlarca pislik kapının önündeki paspasta kalsın. Kolay temizlenen kauçuk bir paspas seçin. Ayakkabıları evin dışında bırakın.
Havayı HEPA filtresi ile temizleyin. Yüksek verimli partikül filtresi teknolojisi denilen HEPA havadaki küçük parçacıkları yani alerjenleri %99 oranında yakalıyor. Portatif masa tipi alınabilir. Hayvan dışkısı tüyü ve polenler için idealdir. Beyaz eşya sanayicileri tarafından test edilmiştir. Oda metrekaresinin 2/3 ü kapasitede olmalıdır. Elektronik hava temizleme için filtre ve fanlar mevcut.
Taşınabilir veya tavana monteli bir filtre edinin. Burnunuzun değdiği yerleri özellikle temizleyin. Havlu, sabun, banyo ve yatak odası gereçleri. Eşyalarınızı steril ortamda tutun sıcak suda iyice yıkayın. Lavaboyu sıcak tuzlu suyla ovun. Alerji ilaçları kullanılabilir. Göz damları, hap veya burun spreyleri ile burun alerjisine son verin. Hapşırma, gözde sulanma ve burun akıntısı önlenebilir.
Tüysüz pamuklu kumaştan anti alerjik yastık çarşaf ve yatak örtüsü kullanın. Madde geçirmeye bir yatak kaplaması kullanın. Mikrofiber toz bezleri ile temizlik yapın. Koruyucu eldiven ve maske edinin ve temizlik sırasında ya da yabancı ortamlarda kullanın. Süpürgelerde HEPA vakumlar kullanın. Umulmadık dip köşe her yeri iyice makineyle temizleyin. Evcil hayvan bölgeleri daha titiz temizlenmelidir. Toz ve mikroplar en çok onları sever. Yıkanabilen oyuncakları evinize alın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Ev içinde ayakkabıyla girmeyi yasaklayın. Dışarıdaki milyonlarca pislik kapının önündeki paspasta kalsın. Kolay temizlenen kauçuk bir paspas seçin. Ayakkabıları evin dışında bırakın.
Havayı HEPA filtresi ile temizleyin. Yüksek verimli partikül filtresi teknolojisi denilen HEPA havadaki küçük parçacıkları yani alerjenleri %99 oranında yakalıyor. Portatif masa tipi alınabilir. Hayvan dışkısı tüyü ve polenler için idealdir. Beyaz eşya sanayicileri tarafından test edilmiştir. Oda metrekaresinin 2/3 ü kapasitede olmalıdır. Elektronik hava temizleme için filtre ve fanlar mevcut.
Taşınabilir veya tavana monteli bir filtre edinin. Burnunuzun değdiği yerleri özellikle temizleyin. Havlu, sabun, banyo ve yatak odası gereçleri. Eşyalarınızı steril ortamda tutun sıcak suda iyice yıkayın. Lavaboyu sıcak tuzlu suyla ovun. Alerji ilaçları kullanılabilir. Göz damları, hap veya burun spreyleri ile burun alerjisine son verin. Hapşırma, gözde sulanma ve burun akıntısı önlenebilir.
Tüysüz pamuklu kumaştan anti alerjik yastık çarşaf ve yatak örtüsü kullanın. Madde geçirmeye bir yatak kaplaması kullanın. Mikrofiber toz bezleri ile temizlik yapın. Koruyucu eldiven ve maske edinin ve temizlik sırasında ya da yabancı ortamlarda kullanın. Süpürgelerde HEPA vakumlar kullanın. Umulmadık dip köşe her yeri iyice makineyle temizleyin. Evcil hayvan bölgeleri daha titiz temizlenmelidir. Toz ve mikroplar en çok onları sever. Yıkanabilen oyuncakları evinize alın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Soğuk Algınlığı ve Alerjiye Doğal Çözümler
Alerji veya soğuk algınlığında burun tıkanır. Burun yollarını açmak için içine tuzlu su verilebilir.
Mukus ve alerjenleri yıkayarak temizler. Bir kap ve tuz çözeltisi gerekiyor. Eczanelerde hazır şırınga halinde de satılmakta. Bir iki bardak ılık su koyun. 1 çay kaşığı iyotlu tuz ve az miktarda karbonat ekleyin. Enfeksiyonu önlemek için steril olan önceden kaynatılıp soğutulan suyu kullanın.
Ucu delik olan püskürtme şişesine karışımı koyup lavaboda 45 dereceyle eğilin. Bir burun deliğine karışımı döküp yan tarafa başınızı eğin. Geri eğmeyin. Emzik şeklindeki bir aparatla da yapılabilir. Otururken veya ayakta en rahatıdır. Bu arada işlem sırasında sadece burundan nefes alıp verin.
Burundan ağza gelirse tükürün yutmayın. Boğazdan kaçarsa da zarar vermez. Yavaşça kalan çözeltiyle de aynı işlemi tekrar edin. Sonra burnunuzu çalkalayıp havluyla kurulayın. Burun akıntılarını önlemek ve bakterileri kovmak için günde 1 kez bu işlemi yapın. Belirtiler 3 hafta içinde kaybolacaktır.
Bu işlem kronik sinüs belirtileri, burun alerjisi, akut sinüzit, soğuk algınlığı ve grip gibi nazal belirtileri olan kişilerde yararlıdır. Daha kolay nefes alıp vermeyi sağlar. Sıcak mevsimlerde kapalı nemli alanlarda klima kullanın. Egzoz dumanı gibi kimyasalları solumayın. Duşta da dikkatli olun. Koruyucu yastık ve örtüler kullanın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Mukus ve alerjenleri yıkayarak temizler. Bir kap ve tuz çözeltisi gerekiyor. Eczanelerde hazır şırınga halinde de satılmakta. Bir iki bardak ılık su koyun. 1 çay kaşığı iyotlu tuz ve az miktarda karbonat ekleyin. Enfeksiyonu önlemek için steril olan önceden kaynatılıp soğutulan suyu kullanın.
Ucu delik olan püskürtme şişesine karışımı koyup lavaboda 45 dereceyle eğilin. Bir burun deliğine karışımı döküp yan tarafa başınızı eğin. Geri eğmeyin. Emzik şeklindeki bir aparatla da yapılabilir. Otururken veya ayakta en rahatıdır. Bu arada işlem sırasında sadece burundan nefes alıp verin.
Burundan ağza gelirse tükürün yutmayın. Boğazdan kaçarsa da zarar vermez. Yavaşça kalan çözeltiyle de aynı işlemi tekrar edin. Sonra burnunuzu çalkalayıp havluyla kurulayın. Burun akıntılarını önlemek ve bakterileri kovmak için günde 1 kez bu işlemi yapın. Belirtiler 3 hafta içinde kaybolacaktır.
Bu işlem kronik sinüs belirtileri, burun alerjisi, akut sinüzit, soğuk algınlığı ve grip gibi nazal belirtileri olan kişilerde yararlıdır. Daha kolay nefes alıp vermeyi sağlar. Sıcak mevsimlerde kapalı nemli alanlarda klima kullanın. Egzoz dumanı gibi kimyasalları solumayın. Duşta da dikkatli olun. Koruyucu yastık ve örtüler kullanın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)