Araştırmalar, vücut kitle indeksinin osteoporozdaki kemik kırıklarında etkili olduğunu gösteriyor. Sanılanın aksine yüksek vücut kitle indeksi kemiklerin kırığa eğilimini azaltıyor.
Dünyada yaklaşık 200 milyon kadını etkileyen osteoporoz ile ilgili araştırmalar, hafif düşme sonucu kırık problemiyle hastaneye başvuranların yüzde 97′sinde D vitamini yetersizliği görüldüğünü ortaya koyuyor. Kalça kırığı yaşayan her 5 kadından 1′i bir yıl içinde hayatını kaybediyor. Vücut kitle indeksi, yani boy ve kilonun oranı da kemik kırıklarının oluşmasında etkili. Yüksek vücut kitle indeksi kemiklerin kırığa olan eğilimini azaltıyor. Buna göre, zayıf kadınlar daha çok kırık riski taşıyor.
Kemiklerdeki kırık riskinin artması anlamına gelen osteoporozun doğru tedavi edilmesi, özellikle eski yaşam kalitesine dönüşü engelleyen kalça kırıkları açısından çok önemli. İlerleyen yaşla birlikte, değişik hastalıklara ve ilaç kullanımına bağlı olarak artan kırık riskinin, hastanın hayatını tehdit edecek duruma gelmesi halinde ayrıntılı ve çok yönlü bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerekiyor.
Osteoporozda sadece kemik yoğunluğuna bakılarak tanı konulup, buna göre tedaviye başlamanın yanlış olduğunu söyleyen Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Semih Akı, "Bu uygulama ile hastanın kırık riski değil, doğrudan kemik yoğunluğu tedavi ediliyor. Oysa kemik yoğunluğu değerinin iyi olması kırıktan korunmada tek başına yeterli olmuyor. Nitekim kemik yoğunluğu normal olanların yaklaşık yarısında kırıkların görülmesi, bunun en net göstergesi olarak kabul ediliyor" dedi.
ÇOK ZAYIF OLMAK DA SORUN YARATIYOR
Prof. Akı, yüksek vücut kitle indeksinin kemiklerin kırığa olan eğilimini azalttığını belirtti. Çocuklara basketbol ve voleybol gibi zıplamayı gerektirecek sporlar yapmalarını öneren Prof. Akı, "Kilolu kişilerde kemiğe daha fazla fiziksel stres bindiği için, bu durum kemik gelişimine katkı sağlıyor. Ancak obezite, genel sağlık üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle onaylanmıyor. Hastanın daha önce osteoporotik kırık geçirmiş olması diğer kırıklar için zemin hazırlıyor. Bu nedenle de ilk kırığı engellemek önem taşıyor" diye konuştu.
EN ÖNEMLİ RİSK FAKTÖRÜ YAŞ
Kırık riskinin ortaya konulması için kullanılan çizelgeye göre, değerlendirilmesi gereken dört ana faktör bulunduğunu söyleyen Prof. Akı bunları; kemik yoğunluğu ölçümü, yaş, daha önce geçirilen osteoporotik kırık ve annenin kırık öyküsü olarak sıraladı. Akı, kırığa olan eğilimin kemik sertliği ve kemik kalitesi olmak üzere iki başlık altında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, "Yaş ile birlikte kemiğin yoğunluğu azaldığı gibi kalitesi de bozuluyor. 40 ve 80 yaşındaki iki insanın kemik yoğunluğu değerleri aynı olsa da yaşla birlikte kemik kalitesi bozuluyor ve kırık riski 8 kat artıyor. Bu nedenle ileri yaş gruplarında kemik yoğunluğuna bakmadan, kemik kalitesinin bozulduğu göz önüne alınarak tedaviye başlanabiliyor" dedi.
Bir diğer faktörün de cinsiyet olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akı, kadınların menopoza girmesiyle birlikte, kemikleri koruyucu etkisi olan östrojen hormonunun azaldığını ve bunun sonucunda kırık riskinin arttığını belirtti.
İKİNCİL FAKTÖRLERE DİKKAT
Osteoporoz riski üzerinde etkili olan birtakım ikincil faktörler de var. Bunlar arasında; içki ve sigara kullanımı, hareketsiz yaşam, tiroid hormonu kullanımı, kronik akciğer hastalıkları, inflamatuar bağırsak hastalıkları, romatoit artrit, erkeklerde prostat, kadınlarda ise meme kanseri tedavisi görmek ile organ nakli yer alıyor.
Referans.7gunsaglik.com.tr