Biz kadınlar kendilerini güzel gösterecek şeylere para harcamayı severler, şık giysiler, aksesuarlar, makyaj malzemeleri… Peki, ekonomik krizdeyiz diye şıklık ve güzellikten vaz mı geçeceğiz? Tabii ki hayır!
Biliyoruz, dünyadaki gelişmelere, kriz haberlerine kulak tıkamanın bir manası yok. Ancak bu olayların iki yönü var: Birincisi, bizim kontrolümüz dışındakiler ve ikincisi, elimizde, yani kontrolümüzde olanlar. Yani belki dövizdeki iniş çıkışları, farklı ürün ve hizmetlere yapılan zamları doğrudan etkilememiz mümkün değil. Ancak kendi yaşantımızda ve alışkanlıklarımızda, krizi en hafif atlatacak şekilde yapabileceğimiz bir sürü şey var. Peki ya moda, giyim kuşam, en sevdiğimiz alışverişler… Finansal olarak zor bir dönemden geçiyoruz diye bunlardan komple vazgeçmek zorunda mıyız? Kesinlikle hayır. Zevk aldığımız her şeyden uzaklaşacak değiliz. Üstelik bunu hepimiz biliyoruz ki gerçekçi ancak iyimser bir yaklaşım her zaman başarılı insanların tavrı olmuştur.
Şıklıkta taviz yok
Kriz dönemlerini mümkün olan en hafif şekilde atlatmak için yapabileceğimiz çok şey var. Ancak hiçbirimizin yapmak istemeyeceği tek şey, şıklıktan taviz vermektir. Bu gibi zamanlarda zaten bozuk olan moralleri bir de görüntümüzle ilaveten bozmaya gerek yok. O yüzden her zamankinden daha az özenmemiz, kıyafetlerimizi umursamamamız ne bize ne de çevremizdekilere iyi gelecektir. Adı üzerinde, kriz dönemi, yani illa ki sonu olan bir süreç. Herhalde bunu da panik yapmadan ve tabii ki hoş görünme konusunda fazla taviz vermeden atlatmamız mümkün.
Temel çözümler
İşe “mutfak” tan başlayabiliriz. Şık olmak her zaman eşittir yeni alışverişler değildir. Dolabımızı ayrıntılı bir şekilde gözden geçirebiliriz. Bunun faydası ne? Uzun zamandır dokunmadığımız parçaları hatırlamaya, yeni eşleşmeler düşünmeye yarayacaktır. Şöyle ki, bir bluzu hep aynı pantolonun üzerine giyiyorsak, gardırobumuzu “karıştırmak” yeni çözümler üretebilmemiz için harika bir fırsat olacaktır. Aynı parçayı farklı üst veya altlarla kombinlemek, hep aynı ikili takımları yapmayı geçmişte bırakmak iyi bir başlangıç olabilir. Kendimizi sınırlamaktan vazgeçmeliyiz. Elimizdekilerle çok şey yapabileceğimize inanmalı, yenilikler denemeliyiz. Hatırlamakta fayda var: Kriz dönemleri insanları daha yaratıcı olmaya zorlar.
Aksesuara yatırım
Bu tür zamanlarda tasarruf yapmanın en mantıklı yolu, abartılı gereksiz, mantıksız veya keyfi alışverişi azaltmaktır. Tabii ki bunun anlamı alışverişi tamamen sıfırlamak değildir, ne de olsa hayat devam ediyor. Ancak belki şöyle bir şey yapabiliriz: Öncesinde hep yaptığımız gibi hem yeni kıyafetler hem de aksesuarlar satın almaktansa, ikisinden birine ağırlık vermek. Bu ne işe yarayacak? Mesela aksesuar alışverişi sayesinde mevcut kıyafetlerle yeni, farklı görüntüler elde edebileceğiz, her zamanki kıyafetlerimizi bir çırpıda farklılaştırabileceğiz. Mesela aynı bluzu bir kolye, bir kemer ya da şal ile tamamlayabilir, beş-altı çok farklı sonuç alabiliriz. Ve alışverişe çıktığımızda bir denge kurabiliriz. Şöyle ki bu defa kıyafete mi yoksa aksesuara mı ağırlık vereceğimize karar verebiliriz. Böyle bir tercih lehimize çalışacak, böylece alışverişten vazgeçmek zorunda kalmayacağız.
Kıyafet diyeti… O da ne?
Diyette olmak, fazlalıklardan kurtulmak için zorunlu olarak rejime girmek… Dünyanın en zor şeyi… Ancak kararlı ve hedefe odaklı olursak durum değişir. Peki “kıyafet diyetine” girmek hayatımızı nasıl etkiler? Finansal olarak ağır dönemler ve krizler bu tür yeni kavramlar doğurabiliyor. Ve çoğu zaman bu gibi yenilikleri yaşantımıza adapte etmemiz kaçınılmaz olabiliyor. Daha dikkatli harcama, daha akıllıca alışverişler, mümkünse sıfır savurganlık… Hepsi iyi hoş da, bir şeyi hatırlatmakta fayda var: En katı diyetlerde dahi “ödüller” vardır! Kısaca, en genel deyimi ile kıyafet diyetindeyiz diye, küçük mutluluklardan vazgeçmek zorunda değiliz. Krizde de bütçemizi sarsmayacak alışverişler yasak değil. Üstelik bu tür dönemlerde pek çok marka zorunlu /ilave indirimler yapıyor. Kendimizi “kaybetmeden”, “ödül alışverişi” yapabiliriz..Kaynak. .,