Huzursuz Bacak Sendromu Hakkında 12 Gerçek

Huzursuz bacak sendromu gerçek bir tıbbi rahatsızlıktır. Toplam nüfusun %7 sinde görülen bu sendrom için tedavi seçenekleri insanlar tarafından yadırganıyor ve bu sorun önemsenmiyor.


Bilmemiz gereken şeyleri paylaşalım.

Bacaklar bu hastalıkta istemsiz olarak hareket etmiyor. Çekme, kramp, karıncalanma, kaşıntı hisleriyle karakterizedir. Kalkmaya dolaşmaya ve bacağı hareket ettirmeyi dürtüler. Ama insan her zaman kendi hareketlerini kendi kontrol eder.

Bu sorun gebelik sırasında daha sık yaşanır. Doğum sonrasında da düşük demir seviyelerinden kaynaklanabilir. Demir kontrol ilaçları ve demir takviyeleri işe yarayabilir. Bu rahatsızlıkta kullanılan bazı ilaçları yan etkileri olabiliyor.

Bunlar kumara ve cinselliğe düşkünlük olabiliyor. Bu rahatsızlık ileri yaşlarda 65 yaş ve üstünde daha sık görülüyor. Belirtileri ve uyku kesintileri 50 yaşından sonra daha fazla görülüyor. Egzersiz yaparak belirtileri azaltmak mümkün.

Gün ve gece hayatınızı kesen bu rahatsızlık mutlaka önemsenmeli ve doktora gidilmelidir. Ciddi uyku sorunlarına neden olabilir. Kan testiyle olmasa da teşhisi mümkündür.

4 kritere dikkat edilir: bunlar genelde bacaklardaki duyulardır. HBS, genetik olabilir. Vücudun beyni dinlemeye başladığı gece saatlerinde ortaya çıkar ritmli bir şekilde sürer. Parkinson tedavisine benzer tedavisi vardır.
Referans.7gunsaglik.com.tr

Göz Alerjisinde Tedbirler ve Tedaviler

Göz alerjisinde şişkin ve kırmızı gözlerle karşılaşırız.


Binlerce kişide alerjik konjonktivit ile başlayan göz alerjisi ilerleyebilir ve ciddileşebilir. Dışarı çıkmadan önce gözlere soğuk kompres yapmak iyi gelecektir. Uzun süreli tedavi için belirtileri izlemek gerekir. Göz kapağı ve göz içi kırmızılaşır, kızarır, gözlerde kaşıntı, sulanma, bulanık görme, yanma hissi, şişme ve ışığa karşı hassasiyet görülür. Burun, cilt ve göz alerjisini teşhis etmek için doktora görünmek gerekir. Kaşıntılı gözleri ovuşturmak daha da kötüleştirebilir. Bundan kaçının. Kaşıntı yapan kimyasalları hücrelere yayar ve durumu kötüleştirir. Lens takın, makyaj yapmayın, göz temizliği ve göz kompresi deneyin. Ellerinizi sık sık yıkayın. Koyu halkaları gizlemek için bir hipoalerjenik kapatıcı uygulayın. Göz makyajından kaçının bunun yerine koyu bir rujla dikkat çekebilirsiniz. Mevsimsel alerji söz konusuysa polenlerden uzak durun. Hayvan tüyü, toz akarları ve küf göz alerjenleridir. Belirtilerin görülmesini sağlarlar. Toz akarları burun akıntısı da yapar yatak odasında bulundurmayın. Antihistaminikler, dekonjestanlar, ve mast hücre stabilizatörleri göz alerjisi tedavisinde kullanılır. Kaşıntıyı giderir histamin etkisini yok eder. Kimyasalları ve iltihaplanmayı giderir. Alerjenleri gözden çıkarın gözlerinizi iyice yıkayın ve damlanızı damlatın. Gözleri nemli tutun ve bu etkenlerden uzak durun. Hap ve ilaç tedavisi de mümkündür. Reçeteli göz damlasını kullanın ve gözleri nemli tutmaya çalışın.
Referans.7gunsaglik.com.tr

Retinoblastom en sık 0-3 yaş arası görülüyor

Gözlerdeki parıltı her zaman masum olmayabilir!

Parlamalardan şüphelenip doktora giden birçok aile, tümör şokuyla karşılaşabiliyor. Demirci ailesi bunlardan sadece biri. Betül-Şerif Demirci çifti, geçen yıl kızları Esra’nın sağ gözünde parlama olduğunu fark eder. Anne Betül bu durumdan şüphelenir, kızının bir gözünü kapatır ve görüp görmediğini test etmeye çalışır. Esra görüyordur ancak Betül Hanım’ın içine bir kuşku düşer. Detaylı göz muayenesinden sonra Esra’nın sağ gözünde tümör olduğu

bu tümörün sol gözüne de sıçradığı söylenir. Kemoterapi, radyoterapi gibi 10 aylık bir tedavi süreci sonrasında Esra’nın hastalığı kontrol altına alınır, sol gözü kurtarılır ancak sağ göz görme yetisini kaybeder. Kızlarının hastalığı atlatma sevincini yaşayan aile, birkaç ay sonra Esra’yı iştahsızlık ve halsizlik şikâyetiyle hastaneye kaldırır. Hastalığı tekrar nükseden Esra, birkaç hafta içerisinde hayata veda eder.

Esra’nın bu yaşına kadar hiç hastalanmadığını söyleyen anne Betül Demirci, “Kızım çok sağlıklıydı. Doktora gittiğimizde de göz damlası verilir diye düşünüyorduk. ‘Tümör var’ dediklerinde bütün dünya başıma yıkıldı.” diyor. Göz kanseri çocukları için bir dernek kurmayı düşünen Şerif Demirci, Esra gibi birçok çocuğun da bu hastalık nedeniyle hayatını kaybettiğini ifade ediyor. Demirci, “Kızım, hastanede iken bu hastalık sebebiyle birkaç çocuk da tedavi görüyordu. Bir aile, çocuklarının gözünde benek oluşmasına rağmen hemen doktora götürmemiş, gözünde tümör varmış, geç kalındığı için çocuk iki gözünü de kaybetti. Gözlerin sadece görüp görmediğine dikkat ederiz. Görüyorsa problem yokmuş zannedilir. Gözün görmesine bakılmaksızın rutin kontroller yapılmalı.” diyor.

Retinoblastom en sık 0-3 yaş arası görülüyor

Retinoblastom, gözün retina kısmında gelişen bir kanser türü. Her yaşta olabilmekle birlikte çoğunlukla 5 yaşın altındaki çocuklarda görülüyor. En sık görüldüğü dönem ise 0-3 yaş arası. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi eski Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halit Pazarlı, tümörün göz kaybına hatta hastanın hayatını kaybetmesine sebep olduğunu söylüyor. Zaman’ın haberine göre, pazarlı, ailelerin çocukların göz kayması ve gözbebeğindeki parıldamaları ciddiye alması gerektiğini vurgulayarak düzenli göz kontrolünün şart olduğunu belirtiyor. Pazarlı, tümörün başlangıç devresinde gözde ağrı ve kızarma gibi dikkat çekecek bulgular göstermediğini belirtiyor. Pazarlı’nın verdiği bilgilere göre göz kanseri olan çocuğun gözbebeğine ışık tutulduğunda beyaz bir yansıma oluşur. Bu durum çeşitli nedenlerle çekilen fotoğraflarda da görülebilir. Normal bir çocukta fotoğrafta gözlerden kırmızı bir renk gelir. Ancak göz kanseri hastasında gözler fotoğrafta sarı ve beyaz çıkar. Ayrıca, çocukluk çağında gözlerde kayma, katarakt ve görme azlığı gibi sorunlar da retinoblastomun habercisi olabilir. Retinoblastom genetiktir ve bu türlerinde tümör çocuğun her iki gözünde de oluşur. Tümör, gözün dışına çıkarak çevre organlara ve kafa içine yayılabilir ve hastanın hayatını kaybetmesine sebep olabilir.
HABERTÜRK – 27/10/2010

GÖZ TEMBELLİĞİ * Ambliyopi * Neurovision *

Toplumda sık konuşulan fakat az bilinen bir konu olan göz tembelliği, fark edilmesi zor bir hastalık. Hatta fark edildiği zaman çoğu zaman geç kalınmış oluyor. Tedavisi de ona göre zorlaşıyor, hasta tam olarak sağlığına kavuşamıyor.

Çocukluk döneminde, kayma olmadan her iki gözden net görüntü algılandığında normal görme gelişimi sağlanmış olur. Kayma gibi gelişmenin
olumsuz olarak etkilendiği koşullarda ise göz tembelliği veya görmede azalma gelişir. Şaşılığı olan çocukların yarısında göz tembelliği gelişir. Erken teşhis edildiğinde yani hayatın ilk 8-9 yıllık döneminde tedavisi mümkündür, iyi gören gözün kapatılması ile görme seviyesi arttırılabilir. Ancak görme için gelişme döneminin tamamlandığı 9 yaş sonrası tedavi başarısı oldukça düşüktür, yani ne kadar erken teşhis edilirse tedavi başarısı o denli yüksek olacaktır. Göz tembelliği ilerleyici bir hastalık değildir, yani görme tamamen kaybedilmez.

Ambliyopide sıklıkla tek göz etkilenir, yaklaşık olarak her 100 kişiden 4′ünde göz tembelliği vardır. Göz tembelliğinin teşhisi ve erken tedavisi için her çocuk 3 yaşına dek göz muayenesi olmalıdır. Halk arasında yaygın olarak kabul edilen yenidoğan bebeğin göremediği yolundaki görüşün aksine yenidoğan döneminde bebekler görebilir ancak erişkinlerin görme seviyesinde değildir ve ancak 1.5-2 yaşında erişkin seviyesine ulaşır. Gözlerin kullanılması ile gelişim sağlanır bu nedenle çocukluk döneminde görme sistemi esnektir ve gözlerin kullanılmasına göre şekillenir. Fakat şaşılık, iki gözde farklı derecelerde olan gözlük ihtiyacı yada bir gözdeki görüntünün oluşmasını engelleyen katarakt, göz kapağı düşüklüğü gibi bir engel varlığında tembellik gelişir. Yani görme potansiyeli olmasına karşın görme sistemi normal gelişimini sağlayamaz. Özellikle şaşılığın olmadığı ve çoğunlukla farklı ve yüksek gözlük ihtiyacının olduğu olgularda ailenin farketmesi gecikebileceğinden ambliyopi tanısı gecikebilir. Bebeklik döneminde yani çocuğun konuşamadığı dönemde de gözlük ihtiyacı ve şaşılık tesbit edilebilir. Ayrıca göz tembelliği dışında görme azalmasına neden olabilecek katarakt, iltihaplanma, tümör veya diğer göz hastalıkları da saptanabilir.
Göz tembelliğinin tedavisi için eşlik eden şaşılık, gözlük ihtiyacı veya katarakt gibi hastalıklar tedavi edildikten sonra az gören gözün kullanılmasını zorlamak için iyi gören göze kapama yapılır. Eğer çocuk kapama yapmaya çok direnç gösteriyorsa göz damlaları veya özel çalışma sistemleri kullanılabilir,ancak en etkili tedavi yöntemi kapamadır. Göz tembelliği tedavi edilmediği takdirde ilerleme göstermez ancak gelişme dönemi sonrası tedavisi mümkün değildir ve her iki gözün birarada kullanılması ve derinlik hissi algılamasında zorluğa neden olur, polislik, pilotluk gibi meslek seçiminde engel teşkil eder.
- Her iki gözde eşit ve iyi görme hayatın erken gelişme döneminde gözlerin normal kullanılabilmesi ile sağlanır. Hayatın ilk 9 yılında bu normal gelişim sağlanamazsa tembellik gelişir.

- Göz tembelliği nadiren şikayete neden olur bu nedenle ilk 3 yılda yapılacak göz kontrolu teşhis ve tedavi için büyük önem taşımaktadır. İlk muayene icin ideal zaman 1 yaş civaridir.
- Göz tembelliğine neden olan en önemli hastalıklar şaşılık, kırma kusuru ve katarakt gibi hastalıklardır.
- Erken teşhis, kontrol takipleri ve ailenin de durumun önemini kavrayarak yapacakları kapama tedavisi tedavinin temelini oluşturur.
- Yakından okumak ya da televizyon seyretmek gözleri bozar mı? Bu doğru değildir, çocukların kol mesafeleri daha kısa olduğundan ve yakına uyum kapasiteleri de yüksek olduğundan okumak için yakında tutarlar. Televizyon içinde TVden gelen düşük miktardaki radyasyonun dışında gözleri bozacak olumsuz etki yoktur. Ancak yakından TV seyretmek eşlik eden kırma kusuruna bağlı olabileceğinden bir göz hekimi tarafından görülmelidir.
- Benzer şekilde düşük aydınlatmanında gözleri bozacağı yönünde yanlış inanış mevcut ancak bu da doğru değildir. Değişen mesafelere görmenin ayarlanabilmesi gibi değişen ışık koşullarınada gözümüz uyum gösterebilir. Hatta albinizm, lens veya kornea opasiteleri gibi durumlarda düşük aydınlatma daha rahat okumayı sağlayabilir.
- Gözlük takmak gözleri zayıflatarak gözlük ihtiyacını arttırmaz veya numaranın artmasına neden olmaz. Tam terside geçerlidir ve gözlük takmak gözlük numarasını azaltmaz.

Havuç gibi bazı gıdaların fazla tüketilmesi görme keskinliğini arttırmaz veya gözlük ihtiyacını ortadan kaldırmaz.

Göz Tembelliği Nedir?
Tıpta ambliyopi olarak adlandırılan göz tembelliği, her iki gözde birden veya gözlerden birindeki görme keskinliğinde %20 ya da daha fazla azalma olmasıdır. Göz tembelliği, doğuştan görülebilen göz hastalıklarına ve travmalara bağlı olarak ya da genetik nedenlerle oluşabilir. Ailesinde göz tembelliği ve/veya şaşılık görülen kişilerin erken yaşta göz muayenesi olmasında fayda vardır. Göz tembelliğinin oluşumunun en önemli etkeni şaşılıktır. Göz tembelliği olan kişiler ince detaylar gerektiren işleri yapmakta zorlanırlar. Göz tembelliği genellikle erken yaşlarda fark edilememektedir. Göz tembelliği tanısı için göz doktorunun muayenesi şarttır. Muayene sonucunda gözünüze en uygun tedavi yöntemi göz doktoru tarafından belirlenir.

Çocuklarda Göz Tembelliği
Göz tembelliği, toplumda sık rastlanan, çok konuşulan, fakat az bilinen bir konudur. Fark edilmesi zordur ve fark edildiği zaman da genellikle tedavi için geç kalınmış olmaktadır. Göz tembelliği zamanında tanı konduğunda tedavisi en kolay hastalıklardan biridir. Göz tembelliği gözün sinir tabakasını ve sinir yollarını tutan belirgin bir hastalık olmamasına rağmen kişinin görmesinin herhangi bir şekilde arttıramaması olarak tanımlanabilir. Oluşum mekanizması, kullanılmayan sinirin atıl duruma geçmesi şeklindedir. Yani gözün öndeki kırıcı ortamlarından görüntü bir şekilde sinir tabakasına ulaşmaz ya da bulanık olarak oluşacak olursa kişi de göz tembelliği oluşur. Göz tembelliğine sebep olan durumların bir an önce ortadan kaldırılması ve görme sinirinin uyarılmaya başlanması gerekir. Bu sebepler;
Halk dilinde Göz tembelliği olarak bilinen Neurovision hastalığı insanlar tarafından ne kadar ciddiye alınmasada eğer tedbir alınmassa sonucu körlüğe kadar gidebilmekte.

İşte detaylar

Nörovizyon (Neurovision) göz tembelliğinde etkisi kanıtlanmıs FDA onaylı bir tedavi yöntemidir. Ameliyat değildir ve hasta için risk içermez. Bu teknoloji görmeyi direk beyine öğreterek görme artışı sağlar. Bu uygulamadaki uyarılar direk beyindeki görme merkezini uyararak kontrast duyarlılığı yükselterek  görme keskinliği ve kalitesini artırır

Hastanın bulguları ve muayene sonucları nörövizyon sistemine dahil olur. Hasta için kendine özel tedavi programı sistem tarafından oluşturulur. Tedavi yaklaşık 40 seanstan oluşur ve her seans yaklaşık 30 dakika sürer. Tedavinin çoğu kısmı evde uygulanır.

Hasta muayene edilerek tedavi için uygun olup olmadığı ayrıntılı muayene sonucu belirlenir. 9-55 yaş arası, görme düzeyi %15-20 nin üzerinde olan ve kayma düzeyi 8 prizmanın altında olan hastalar uygun olarak kabul edilir.
Bu tedavi %85 hastada etkili olup ortalama %25-30 artış sağlamaktadır. % 15 hastada görme artışı %10 olmaktadı

Göz Tembelliğinde Neurovision
Neurovision™, göz tembelliğinde etkisi kanıtlanmış FDA onaylı bir tedavi yöntemidir. Tedavi, bilgisayar sistemine yüklenen bir program sayesinde doktor kontrolünde yapılmaktadır. Göz yapısı uygun bulunan 9-55 yaş arasındaki kişilere uygulanan bu tedavi ile bilgisayar teknolojisi sayesinde beyine görmeyi yeniden öğretilmekte ve bu yöntemle görmede artış sağlanması hedeflenmektedir. Kişinin tedaviye cevap verebilmesi için retina tabakasının (gözün arka kısmının) sağlam olması gerekmektedir
Neurovision™ Tedavisi Nasıl Uygulanıyor ?
Tedaviye uygun olduğu belirlenen hastanın ilk seansı, doktoru tarafından hastanede yapılır. Tedavi yaklaşık 40 seanstan oluşmakta ve her seans yaklaşık 30-40 dakika sürmektedir. Hastanede göz doktoru tarafından uygulanan ilk seanstan sonra tedavinin geri kalan kısmını kişi, kendisine verilen bilgisayar programı sayesinde, evde veya uygun ortam yaratılabilirse iş yerinde uygulayabilir. Neurovision™ uygulamasına başlandıktan 1-2 seans sonra hastanın görüş seviyesi sistem tarafından algılanır ve bu bilgilere göre her seanstan sonra sistem hastaya özel ödev oluşturur. Kişi bu ödevleri uygulamaya başlar. Her kontrolden sonra doktor tarafından sisteme girilen görsel keskinlik ve/veya kontrast duyarlılık bilgileri, kişiye özel tedavi sürecinin gelişiminin görülmesini sağlar. Tedavinin başarısı için seansların haftada 3 gün (birer gün ara ile), 40’ar dakika olmak üzere düzenli olarak uygulanması gerekmektedir. Düzenli seanslar ve doktor kontrolleri sayesinde 3-4 ay içinde tedaviden sonuç alınabilmektedirŞunu da eklemek isterim tedavi sağlık güvenceleri kapsamında değildir
Göz Tembelliğine Yeni Umut – Neurovision;
Göz Tembelliğine Yeni Umut – Neurovision neurovision nedir – göz sağlığı – göz tembelliği tedavisi – göz hastalıkları Türkiye’de de uygulanan hastanın kendi kendine uygulayacağı bu yeni yöntem, göz tembelliğine son veriyor.

Toplumda sık konuşulan fakat az bilinen bir konu olan göz tembelliği, fark edilmesi zor bir hastalık. Hatta fark edildiği zaman çoğu zaman geç kalınmış oluyor. Tedavisi de ona göre zorlaşıyor, hasta tam olarak sağlığına kavuşamıyor.

Son yıllarda geliştirilen yeni bir teknik göz tembelliği çeken hastalara umut oldu. Hem Avrupa’da hem Amerika’da güvenilirliği ve etkinliği kanıtlanmış, ‘Neurovision’ denilen bu teknik, klinik olarak yararı kanıtlanmış, cerrahi olmayan,risksiz bir yöntem. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nin (FDA) onayladığı yöntem, primer görme korteksi denen, beyindeki görme olayını yorumlayan hücreleri, farklı görsel uyaranlarla uyararak görmeyi arttırıyor. Bu etkin uyarılma beyindeki görme yorumlanması olayını geliştirerek, hem görme kalitesini, hem de görme keskinliğini arttırıyor.

Uygulama nasıl yapılıyor?

Uygulama ile ilgili bilgi veren Operatör Doktor Cihan Ünlüçerci, aşamaları şöyle anlattı:

- Hastanın ilk adımda tıbbi ve göz hastalıklarına bağlı özgeçmişi inceleniyor. Hastaya görme keskinliği ve kalitesi, iki gözle görme ve derinlikli görme testleri, şaşılık testleri, mevcut gözlüğünün muayenesi gibi detaylı muayenesi yapılıyor.

- Testlerin sonuçlarına göre tedaviye uygun olduğuna karar verilirse hastanın bilgileri Neurovision sistemine kaydediliyor. Merkezde hastanın kendisine özel bir tedavi programı özel bir yazılım ile geliştirilip hazırlanıyor.

- Tedavi 40 seanstan oluşuyor. Hastalara sisteme girmeleri için şifre veriliyor. Bu şifreyle evlerinde kendi bigisayarlarından sisteme giriyor ve program başlıyor.

- Hastanın kendi evinde haftada 2-3 kere yaptığı bu seanslar 30 dakika sürüyor. Dikkat edilmesi gereken nokta, uygulamanın karartılmış, sessiz bir odada monitörden yaklaşık 1,5 metre uzaklıkta oturularak yapılıyor olması. Hasta hazır olduğunda bilgisayarlı interaktif alıştırmalar serisi başlayacaktır.

- Programda 30 dakika boyunca hastaya interaktif alıştırmalar serisi sunuluyor. Hasta ne kadar iyi konsantre olursa sonuç da o kadar iyi oluyor.

Kimlere uygulanabilir?

Neurovision, 9 ile 55 yaş arası görme tembelliği sıkıntısı olanlara, düzeltilmiş görme gücü yüzde 30 olanlara ve kayma açısı 8 prizmadan fazla olmayanlara uygulanıyor. Uygulamayla hastalarda görme keskinliği ve kontrast duyarlılığı artıyor, görme kalitesi yükseliyor.

Bu teknik, aynı zamanda düşük miyoplara, erken presbyopik hastalara (Yakını görme bozukluğunun ilk yıllarında) refraktif cerrahi sonrası (Lazerle gözlük atma ameliyatı) sonras ve eğer katarakt ameliyatında göze çok odaklı göz içi merceği yerleştirilmişse buna bağlı sıkıntılarda da iyi sonuç veriyor.

Dr. Cihan Ünlüçerçi /Neurovision /Hürriyet

Şaşılık
Anizometropi (İki göz arasında bir numaradan fazla fark ya da her bir gözde ayrı ayrı yüksek astigmat, miyop veya hipermetrop olması)
Diğer göz hastalıkları (Kornea, iris, lens ve vitreus gibi gözün kırıcı ortamlarının kesiflik veya anormal pozisyonda olmaları ile ilgili hastalıklar. En sık görülen tipi de kataraktlardır. Ayrıca göz kapağı düşüklükleri de (Ptoz) görme eksenini kapayarak göz tembelliğini oluşturur.
Göz tembelliğinin ilk etapta tedavisi 10 yaşına kadar yapılabilir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa sonuç o denli başarılı olacaktır. En başarılı sonuçlar 6 yaşına kadar alınmaktadır. Göz tembelliği tanısı zamanında konulduğu takdirde sağlam göz kapatılarak beyne bulanık gören gözün de gördüğü sinyali verilir. Kademeli olarak gözdeki görme yeteneğinin düzeltilmesi hedeflenir. Daha sonra gözlük verilerek iki gözün de sağlıklı olarak kullanılması sağlanır

Göz Tembelliği Nasıl Tespit Edilir?
Göz tembelliği ebeveynler tarafından tespit edilememektedir. Ancak detaylı göz muayenesinde belli olmaktadır. Göz muayenesinin belli bir yaşı yoktur. Şikâyeti olan çocuk hangi yaşta olursa olsun muayene edilebilir. Çocuğun muayeneye müsaade etmediği durumlarda uyutucu, sakinleştirici ilaçlar kullanılır, onlarla da verimli sonuç alınamadığı takdirde genel anestezi verilerek muayenesi tamamlanır. Çocukların hiçbir şikâyeti olmasa bile 3-4 yaşlarına kadar en az bir defa göz muayenesinden geçmiş olmaları gerekir. Erken tespit edilen göz tembelliğinde başarı oranı çok daha fazladır.

Erken teşhis edilen göz tembelliğinin tedavisi oldukça basittir. Tedavide iyi gören göz belirli zamanlarda kapatılarak tembel gözün çalıştırılması en sık kullanılan yöntemdir. Göz tembelliğinin tedavisinde cerrahinin yeri yoktur. Hastanemizde Ortoptik Tedavi adı verilen özel cihazlarla yapılan göz egzersizleriyle de göz tembelliği tedavi edilmektedir.

Neurovision ile Her Yaşta Göz Tembelliği Tedavisi
Amerikan FDA onaylı “NeurovisionTM“(Nörovizyon) ile 9 – 55 yaş arasi göz tembelliği ameliyatsiz, ağrisiz, ilaçsiz ve risksiz tedavi edilebiliyor. Ayrıntılı bilgi için: Nörovizyon

Diğer Göz Tembelliğinin Tedavileri

Pleoptik tedavi
Kapama tekniği
Kısa süreli kapama tedavisi
İlaçla tedavi
Cam tedavisi
Göz Tembelliğinin Tedavisinde A Vitamini Kullanılması ve Zengin Bir Beslenme Etkili Olur mu?
Göz tembelliğinin temel tedavisi, hastanın uygun numaradaki gözlüğünü takıp iyi gören gözün kapatılması ve tembel olan gözün görmeye zorlanmasıdır. Alınan vitaminler direkt olarak tedaviye etki etmemektedir.Kaynak.http://7gunsaglik.com .,

Kil Donmesi Kadinlarda Olusurmu

Evet kıl dönmesi kadınlarda oluşur lakin erkeklere oranla daha az kadınlarda oluşur. Ama kadınlarında belirli bölgelerinde kıl dönmesi ile karşılaşması kaçınılmaz özellikle ağda ile kıllarını alan bayanlar tabi bu bölgeden bölgeye değişir.
Referans.7gunsaglik.com.tr

Uyku, Beyindeki Toksinleri Nasıl Temizler?

Beynimiz zor ve yorucu bir günün ardından düşünceleri ve olayları ve bunların yol açtığı toksik etkiyi uyku sırasında temizliyor.

ABD’li bir ekip beynin uykuyu atık düşünce temizleme amaçlı kullandığını ileri sürüyor. Beyin hücreleri nöronlar arasındaki boşlukları açmak ve küçültmek için uykuyu kullanıyor ancak bazı toksik proteinler temizlenmiyor veya zor gidiyor bu da beyinde bozukluklara yol açabiliyor. Beyni ve işlevlerini savunmasız bırakan bu durum öğrenme, anlama, iletişim kurma gibi işlevleri olumsuz etkiliyor. Çok fazla biriken düşünceler toksik etki yaratıyor. Beynimiz öğrendiklerini ve anılarını sabitlemeye motor olarak alışkın. Ancak uyku sırasında rahatlayabiliyor. Kısıtlı enerjisini buradan temin edip depoluyor.

Farkında olmadan uykumuz esnasında dinlenip temizleniyoruz. Beyindeki sinir hücreleri tüm vücutla da bağlantılı ve sinirler de uyku sırasında boşaltılmakta. Hayati fonksiyonlarımızdan biri olan zihnimiz uyanık iken bu görevi yerine getiremiyor uykuda mola veriyor. Nörotoksinlerin dışarı atılmasıyla ilgili çalışmalar Dr. Stanley tarafından yürütülmüştür. Uyku, beynin hücre fonksiyonlarını korur ve toksinlerin girişini engeller. Koruyucu etkileri, Parkinson ve Alzheimer hastalıklarında özellikle devreye girer. Yeteri kadar uyku alındığında beyin daha parlak ve enerjili çalışmayı başarır..Kaynak.7gunsaglik.com .,

Reflüye Son Verecek Beslenme Önerileri

Reflü ciddi bir mide rahatızlığı. Yediklerimizle de orantılı gelişiyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ferin Batman reflüden kurtulma yollarını anlattı..

Beslenme ve Diyet Uzmanı Ferin Batman, mide içindeki yemek ve asidin yemek borusuna geri tepilmesi olarak bilinen reflü hastalığının, beslenme alışkanlığında birkaç düzenleme yapılarak saf dışı bırakılabileceğini söylüyor.

Peki, reflüsü olanlar beslenmesinde nelere dikkat etmeli? Ferin Batman, uygulanması gerekenleri şöyle sıralıyor:

• Şişmanlık, reflü riskini artıran etmenlerden biri olduğundan dolayı, reflüsü olan bireylerin ideal kilolarında olması önem taşır. Şişman ve reflüsü olan bireylerin, sağlıklı beslenme önerilerine uygun bir zayıflama diyeti ile ve bir beslenme ve diyet uzmanının rehberliğinde ideal kilolarına ulaşmaları önemlidir.

• Sigara içilmesi ve aşırı alkol tüketiminin genel sağlığa olan zararlı etkilerinin yanı sıra, reflüyü tetikledikleri de bilinmektedir. Bu nedenle, alkol tüketiminde aşırıya kaçılmaması ve sigara içilmemesi de önemlidir.

• Gece yeme sendromu da reflüyü artıran etmenlerden bir diğeridir. Gece gerçekleşen besin tüketimi sağlıklı bireylere de önerilmediği gibi, reflüsü olan bireyler için de uygunsuzdur. Reflüsü olan bireylerin böyle bir alışkanlıkları varsa, daha rahat bir uyku için bu alışkanlıklarından vazgeçmeleri gerekir.

• Öğünlerin düzenli olması, sağlıklı beslenme alışkanlığının önemli bir parçasıdır. Günde en az üç ana öğün tüketilmesi ve öğün saatlerinin değişmemesi de reflü sorunlarını azaltır. Bunun yanı sıra, yüksek miktarlarda besin tüketimi midenin aşırı dolmasına neden olarak reflüyü tetikleyebilir. Bu nedenle, ara öğünlerinde günlük beslenme içinde yer alması, açlığı bastırarak ana öğünlerde besin tüketimini azaltır. Reflüsü olan bireylerin öğün atlamaması gerekir. Öğünler atlandığında, diğer öğünde yoğun açlık hissi nedeni ile besin tüketimi artabilir, bunun sonucunda artan mide içeriği nedeniyle reflü sorunları görülebilir.

• Reflüsü olan bireylerin, pişirme yöntemlerine de dikkat etmesi gereklidir. Kızartma ve kavurmalar reflüyü arttıran pişirme yöntemleridir. Bu yöntemler yerine, haşlama, buğulama ve fırınlama yöntemleri tercih edilmelidir. Bunların yanı sıra, aşırı sıcak ve aşırı soğuk olan besinlerin tüketiminden kaçınılmalıdır.

• Koyu çay, kahve ve baharatlar da reflüyü artırabilir. Bu nedenle çay ve kahve tüketimi sınırlandırılmalı ve bu içecekler yerine asitli olmayan meyve suları ve ayran tercih edilmelidir. Yemeklerde acı baharatlara ve naneye yer verilmemelidir.

• Beslenme düzeni ile ilgili dikkat edilmesi gereken son önemli nokta ise sıvı tüketimidir. Ana öğünlerde çok fazla sıvı tüketimi reflüyü tetikleyebilir. Bu nedenle, sıvılar yani su ve içeceklerin tüketimi ana öğünler yerine, ana öğünler arasındaki zaman diliminde gerçekleştirilmelidir. Burada çarpıcı olan nokta ise, günlük ihtiyacımız olan en az sekiz su bardağı suyun azaltılmaması gerektiğidir. Günlük zaman dilimi içerisinde belirtilen miktarlarda su tüketimine dikkat etmeniz, sağlığınız için önemlidir.

Reflünün etkilerini azaltabilmek için öneriler

• Beslenme, hayatımızın vazgeçilmez parçalarından biridir. Sadece yaşamımızı devam ettirmemizi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda psikolojik bir olgudur. Sağlıklı beslenme ile daha sağlıklı, daha kaliteli ve daha uzun bir yaşama sahip olabiliriz. Sağlıklı beslenme alışkanlığını yaşam boyu sürdürmek, hem reflüsü olanlar hem de olmayanlar için en önemli yaşam kalitesini arttırıcı öneri olacaktır.

• Günlük beslenme düzenine dikkat etmek, öğün atlamamak ve öğünlerin düzenli tüketilmesi reflü sorunlarını azaltacağı gibi açlık hissinin bastırılmasında ve buna bağlı olarak kilonun korunmasında önemlidir.

• Reflüsü olan bireyler, yemeklerden hemen sonra uzanmamalı ve uyumamalıdırlar. Uzandıkları zaman, yatağın baş kısmını yastık desteği ile yaklaşık 15–20 cm yükseltmeleri, gece boyunca oluşacak reflü riskini azaltacaktır.

•Çok sıkı kıyafetler giymek, sıkı kemerler takmak ve korse kullanmakta reflü riskini artırabileceğinden dolayı, bu tür uygulamalardan kaçınılmalıdır.

• Egzersiz, sağlık için çok önemlidir ve herkesin mutlaka yaşına uygun hareketli bir yaşam tarzı benimsemesi gerekir. Fakat reflüsü olan bireylerin, tok karına egzersiz yapmaları önerilmemektedir..Kaynak.7gunsaglik.com .,

Reflü Sorununa Son Verecek Öneriler

Yemek yedikten sonra ortaya çıkan ve yanlış yemeyle alakalı bir mide rahatsızlığı olan reflüyü önlemek çok basit. Soru-cevap şeklinde önerileri mutlaka okuyun..

Reflü hastasıyım. Çok balgamım oluyor, bir türlü bitmiyor. Ve çok terliyorum. Balgam ve çok terlemeden nasıl kurtulabilirim?
Reflü balgam yapmaz. Öksürük yapar. Üst solunum yolların ile ilgili uzun süreli iltihaplar, alerji durumları, sigara içimi, tozlu-ortamda yapılan mesleklere bağlı tekrarlayan balgamlar olabilir. Ayrıca muhtemelen burnun tıkalı. Ağız solunumu yaptığın zaman reflü-balgam tekrarlar. Hepsinin bir arada değerlendirilebilmesi için iç hastalıkları uzmanının muayenesi gerekir. Tıkalı burun nedeniyle hızlı yemek yiyip, çiğnemeden yutman nedeniyle reflü şikayetin ayrıca şiddetlenir.

Rahim sarkması tedavi edilir mi? Ameliyat olur mu?
Rahim sarkması iç organları taşıyan liflerin esnemesi, gevşemesi nedeniyle organların aşağı sarkmasıyla meydana gelir. Ya fizik tedavi yöntemleriyle ya da ameliyatla düzeltmeler yapılmaya çalışılır. Tedavi seçimi hastaya göre değişir. Hastanın yaşı, çocuk isteği, sarkmanın şiddeti, cinsel hayatının etkilenme düzeyi kararı etkiler. İlerlemiş sarkmalarda fizik tedavi işe yaramaz. Ameliyatı, tüm ameliyatlar gibi riskler taşır. Ameliyatla hastanın sarkan kitleden kurtarılması ve cinsel hayatını daha sağlıklı sürdürebilmesi için vajinal düzeltme yapılması planlanır.

3 aydır evliyiz. Eşimin ailesiyle kalıyoruz. Doğru düzgün ilişkiye giremedik. Cinsel organımda yara çıktı. Silerken acıyor. İlişkiye girmeye çalışırken de acıdı. Krem sürsem geçer mi?
Anlaşılan gergin bir durumdasın. Evlilik yeni bir hayat demektir. Kendinize özel cinsel ilişkinizi bile yaşayabileceğiniz rahat bir mekan yokken sıkıntı-streskaygı- evham çok olur. Bu da senin bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Anlattığına bakılırsa cinsel organ uçuğu ihtimalin var. Her önüne gelen kremi kullanmaya kalkma. Kaldı ki, başka hastalıklar da olabilir. Hızlıca cinsel ilişkiyi tamamlama hissi cinsel organlara zarar vermiş olabilir.

MENOPOZ OLANLARA KEÇİBOYNUZU
Menopozdayım. Kemik erimem başlamış. Süt içince midem ağrıyor. Doktor kalsiyum ilacı verdi. Ama bu da kabız yaptı. Acaba ne yesem bana iyi gelir?
Keçiboynuzu ye. İyi gelir. Sütten yaklaşık 3 kat fazla kalsiyum var. Liflidir, kabızlık yapmaz. A, B, E vitamini, çinko ve fosfor içerir. Kolesterolünü yükseltmez. Kafein de içermez. Hatta bedene gıdalarla giren radyasyonu azaltır. Nefes rahatlatıcı özelliğine ekleyince sana da keçiboynuzunu yemek düşer. Pekmezinden ziyade kendisini yemelisin.

EFOR TESTİ ÖNEMLİ
Babamın sağ kolu ağrıyor ve çok gazı da var. Gaz çıkarınca ağrısı azalıyor. Kabız da. Bir bağlantı olabilir mi?
Sağ omuz ağrısından dolayı gaz olmaz. Tabii sağ omuzunu araç penceresinden çıkarıp, açık pencereden karnını üşütmüyorsa. Ama gaz şikayeti yansıma ağrısı dediğimiz durumlara neden olabilir. Kaldı ki sağ omuzunu ağrıtan sebep ayrı, gaz yapan sebep ayrı olabilir. Bbirbiri ile ilgili olma şartı yok. İç hastalıkları uzmanı değerlendirmeyi yapmalı.

Stresten yüzüm ve parmaklarım şişiyor. Tahlillerim normal ama geçmiyor.
Tahlillerinin ne olduğunu yazmamışsın. Şişmenin birçok sebebi var. Alerjik testler, idrar tahlili, troid çalışma testleri, damar sistemi ile ilgili testlere ihtiyaç var. Yaptığın iş, kullandığın ilaçlar, ortamın ısısı nemi buna neden olabilir.

Sağ kolum ağrıyor. ‘Boyun fıtığı var’ dendi. İğne ve kas gevşetici kullandım ama geçmedi. Ne önerirsiniz?
Öncelikle tanı koymamız gerekir. Tedaviyi ona göre söyleyelim. Boyun fıtığına bağlı kısmı düzelmiş olabilir. Ayrıca başka bir hastalığın daha var. Muhtemelen kol kasları ve lifleri ile ilgili hastalığının tespiti için fizik tedavi uzmanına git. Romatizmal tetkikler de yapılır. Sonra iç hastalıkları uzmanına başvur..Kaynak.7gunsaglik.com .,

Sindirimi ve Hazmı Kolaylaştıran Besinler

Yemeklerden sonra kabızlık yaşayan, sindirim ve hazım sorunları olanlara doğal mucizeler.. Bu besinleri tüketende bu sorunlar kalmıyor. İşte o besinler..

Limon suyu: Limon, C vitamini açısından zengin bir kaynaktır. Toksinlerden arınmaya ve yağ yakımına yardımcı olur. Her sabah içilen limon suyu vücudumuzdaki asit oranını düşürür ve sindirmeye yardımcı olur.
Lahana: Lahana toksin arındırıcıdır. Lahana, kimyon ve elmalardan oluşturulan gevrek karşımından tüketerek karaciğerinizin arınmasını sağlayabilirsiniz.
Enginar: Enginar, karaciğer ve safra kesesinin fonksiyonlarını yerine getirmesine ve safra üretimine yardımcı olur. Hazımsızlığı önler, sindirimi düzenler.
Yeşil çay: Yeşil çay, karaciğerin fonksiyonlarını artırarak vücudun toksinlerden arınmasını sağlar. Günün her saatinde tüketilebilecek mükemmel bir antioksidandır.
Pancar: Pancar, çok fazla lif içerir, karaciğer ve safra kesesinin safra ve diğer toksinlerden arınmasına yardımcı olur. Safra kesesiyle ilgili probleminiz varsa pancar tüketimine dikkat.
Zencefil ve sarmısak: Zancefil ve sarmısak, serbest radikallerin tutulmasına yardımcı olurlar. Tavada soteleyerek hazırladığınızda koku sorunu olmadan tüketebilirsiniz.
Tam tahıllar: Sağlıklı beslenme için elzem besin bileşenler, antioksidanlar ve yüksek oranda çözülmez lif içerir. Tam tahıllar, sindirim sisteminizi düzenleyerek şişkinliği ve kabızlığı engeller.
Su teresi: Su teresi, serbest radikalleri tutarak hücrelerin korunmasını sağlar. Karaciğerimizdeki antioksidanların görevini yapmasına yardımcı olur. Doğal diüretiktir.
Koyu yapraklı yeşillikler: Koyu yeşil yapraklı sebzeler sindirim sisteminize yardımı olup, toksinleri vücuttan uzaklaştırır. Çiğ veya zeytinyağıyla soteleyerek tüketebilirsiniz.
Taze meyveler: Taze meyveler tam bir vitamin deposudur ve lif açısından da zengindir. Vücudumuzu toksinlerden ayırmanın en ideal yolu taze meyve tüketmektir..Kaynak.7gunsaglik.com .,

Mide Kanseri Nefes Testiyle Teşhis Edilecek

Mide kanseri teşhisi bu yeni yöntemle yapılacak.. Bilim adamları nefes testi ile mide kanserini önceden bilecek ve önlem almanızı sağlayacak..

İsrailli ve Çinli bilim insanları, nefes verildiğinde tümörlerin yaydığı çok küçük kimyasal parçacıkları saptayabilecek algılayıcılarla donatılan cihazın ”kanser testi” yapabildiğini belirttiler.

İngiliz Kanser Dergisi’nde yayımlanan, 130 kişinin katıldığı araştırmada bilim insanları, geliştirdikleri testin kansere işaret eden kimyasal belirtileri yüzde 90 başarıyla belirleyebildiğini vurguladılar.

Araştırmaya imza atanlardan Hossam Haick, nefes testinin endoskopiye alternatif olabileceğine dikkati çekti.
Daha önce bazı araştırmalar, Labrador Retriever cinsi köpeklerin ve Portekiz su köpeklerinin nefesten mesane, cilt, meme, yumurtalık ve akciğer kanserini teşhis edebildiğini göstermişti..Kaynak.7gunsaglik.com .,

XYY Sendromu (Kalıtsal Hastalıklar) Tedavisi ne iyi gelir?

XYY sendromu; erkek bireyin iki Y kromozomu taşımasına neden olan bir eşey kromozomlarında meydana gelen anöplodi durumudur.

Görünümleri

Genelikle uzun boyluluk dışında herhangi bir morfolojik değişim görülmez. Boy ortalamaları, normalin yaklaşık 7 cm’in üzerindedir. Gelişme geriliği ve davranış sorunları vardır. Zeka gerilikleri yoktur. Normal doğurganlıkta ve testesteron seviyesindedirler. . Seri cinayet sanıklarının ve suç işlemeye eğilim gösteren kişilerin 1/25′inin, bu kromozom setine sahip oldukları ortaya çıkmıştır.Daha çok Amerika’da ki hapishanelerden yapılan incelemelerden sonra normal insanlara nazaran daha suça eğilimli olduklarına yönelik bir inanış olsa da yapılan istatistik alanının incelemeleri saptırdığı düşünülmektedir, bunun yanında genel olarak bu sendroma sahip çocuklar okul çağlarında öğrenme güçlüğü çekmekte ve yaklaşık %50 si öğrenim sırasında destek almaktadır.

Nedenleri

Erkek bireyde gamet oluşumu sırasında mayozun ikinci evresinde Y kromozomlarınınYY kromozomu taşıyan spermler oluşabilir. Eğer bu spermler normal bir yumurtahücresini döllerse, embriyo 44+XYY kromozom setini taşır. Birey, 47, XYY karyotipli olarak doğar. ayrılmamasıyla
Yaklaşık, her 1000 canlı doğumdan birinde 47, XYY karyotipli bebekler doğar.

Türleri

Bazen, embriyonik dönemde mitozun geç safhalarında fazla Y kromozomu mozaik olarak görülebilir. Karyotip; 46,XY/47,XYY olarak görülür.

Ayrıca bakınız

    Klinefelter sendromu
    Turner sendromu
    Triple X sendromu
    48,XXYY sendromu
Referans.7gunsaglik.com.tr

APRANAX Fort

Etkin madde (ler): 550 mg naproksen

Market Formlar: 10 tablet, kabarcıklar içinde 20 tablet.

Kullanım: 550 mg günlük doz başlangıçta, daha sonra 275 her 6-8 saat mg. 1375 mg maksimum günlük doz.

Endikasyonları nöroloji: Migren profilaksisi ve akut migren, nevralji, siyatalji, miyalji tedavisi. jinekoloji sağlamak için: dismenore ve rahim içi araç kullanımı, rahim gevşeme ve analjezi. dişçilik ağrılı diş problemleri, ortak sonra diş çekimi ve ağrı anti-inflamatuar analjezikler. cerrahi ve kas-iskelet sistemi Travmatoloji In: burkulma gibi spor kazaları gibi stres ve post-operatif ağrı,. Kas-iskelet sistemi: bursit, tendinit, sinovit, tenosinovit, lumbago. Bulaşıcı hastalık: ve anti-inflamatuar, analjezik ve antipiretik amaçla ek olarak özel bir tedavi. Romatizmal hastalıklar: Romatoid artrit, osteoartrit, ankilozan spondilit ve gut tedavisinde endikedir.

Kontrendikasyonları: insanların ilaçlara naproksen ve aspirin, vb gibi hassas olarak. Ilaçlar astım, alerjik rinit ve ürtiker) etmemelidir hastalarda aktif mide veya oniki parmak ülseri kullanılabilir olan ilaçların bu gruba arasında çapraz anafilaksi yaratma riski bir alerjik reaksiyon (olabilir göstermektedir.

Notlar: 16 yaşından küçük çocuklara ve emziren annelerde için verilmez. Meli gebelik sırasında kullanılmamalıdır gerekirse. Gebeliğin ilk ve üçüncü trimesterde, özellikle kullanımı ve hasta risklerini daha iyi bir değerlendirme için faydaları getirmek yapılmalıdır. Can Yaşlılarda ilacın eliminasyonu dikkatli, en düşük etkili doz kullanılmalıdır olmalıdır. Kalp yetersizliği ve fonksiyon bozukluğu ve karaciğer fonksiyon böbrek hastalığı olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.

Yan etkiler: karın ağrısı, bulantı, hafif periferal ödem, kulak çınlaması, baş dönmesi ve hafif yan etkiler nadiren ortaya çıkabilir. Çok nadir, saç dökülmesi, hematüri, gastrointestinal kanama ve / veya perforasyon, granülositopeni agranülositozis, alerjik cilt döküntüleri gibi bildirilmiştir.

İlaç Etkileşimleri: hidantoin, sulfonamid ya da güçlü proteinlerine, naproksen kişilerde sulfonilüre uyuşturucu gibi bağımlı, uyuşturucu ve protein kendisi bağlarını kesti dozu artırmak için hareket ettirerek etkilerini kullanabilmek için ayarlanabilir olmalıdır. Benzer şekilde, oral antikoagülan tedavi alan düşünülmelidir. kombinasyonda naproksenin önemli ölçüde artmıştır yarı ömrü probenesid ile. Will metotreksat toksisitesi artabilir tübüler sekresyonunu azaltır. Gerektiğini dikkatle kullanılmalıdır. Propranolol ve diğer beta-blokerler kan basıncını düşürücü etkisi. , Bazı non-steroid antienflamatuar ilaçlar olmak inhibe bildirilmiştir furosemid ve Natriüretik etkisi olabilir. naproksen kullanımı 48 saat arasında adrenal fonksiyon testleri önce verilmelidir. 17-ketosteroid testi ve idrar testleri birleştirin sonuçları 5 HIAA etkileyebilir.

Hangi Omega?

Daha önce yağlı ve soğuk yerlerde yaşayan balıklar ile bunlardan elde edilen omega3′ün, bitkisel kaynaklı olanlara üstünlüğünü belirtmiştik.
Sorulan bir diğer soru da omega3-omega6 arasındaki fark ve hangisinin alınması gerektiği yönünde…onu da burada yanıtlıyoruz:
Omega3 ve 6 vücudun üretemediği, dolayısıyla dışarıdan alınması gereken uzun zincirli,çoklu doymamış yağ asitleridir. Omega 9 ise vücutta doymamış yağ asitlerinden yapılabilir.

Evrim sürecinde insanın gelişimi dengeli (1′e yakın) omega6/omega3 oranı üzerine kurulmuştur. Ancak uzun yıllardır bu denge omega3 aleyhine değişmiş bulunmaktadır-omega6 birçok bitkisel – hayvansal kaynaktan alınırken, omega3 alınabilecek kaynaklar sınırlıdır ve bunların tüketimi de günümüz ‘batı’ tarzı beslenme alışkanlıklarında çok düşüktür.

Bu beslenme şekli sonucunda omega6 /omega3 oranı ortalamada 15/1 – 16.7/1 gibi olmuş, 30/1 gibi oranlara kadar çıktığı belirlenmiştir.

Bu oranlar ne anlama geliyor derseniz, kısaca HASTALIK demektir:omega6′nın vücudumuzda yapımında rol aldığı maddeler (prostaglandin), romatizma gibi iltihabi (enflamasyon) hastalıklarda da etkendir.
Omega3 ise biliyorsunuz hücre duvarının temel yapı taşı…hücrelerin ve dokuların onarımı, yenilenmesi ve sağlıklı fonksiyonu için elzem.

Meselâ, bu oranın yüksek olduğu hallere kıyasla 4/1 olması durumunda kalb-damar hastalıklarından ölüm oranları %70 düşmüş, kolorektal kanserli hastalarda oran 2.5/1 olduğunda rektal hücre gelişimi azalmış; 5/1 olduğunda astımı olan hastaların, oranın 10/1 olduğu durumdan daha iyi oldukları gözlemlenmiş.

Katıldığım bir toplantıda zayıflama konusunda uzman hekimler de, kendilerine başvuran kişilerde bu oran 4-5/1 civarına gelmeden istenen başarıya ulaşma ve ulaşılan kiloyu korumanın zorluğundan bahsetmişlerdi.

Yani, omega6/omega3 oranı ne kadar düşürülürse, kalb-damar hastalıkları, romatizma gibi birçok kronik hastalığa yakalanma riski de o ölçüde azaltılabilmektedir. Bunun yolu da omega3 takviyesinden geçmektedir..Kaynak.7gunsaglik.com .,

Doğum kontrol hapı ne kadar kullanılmalı

Doğum kontrol hapını ne kadar kullanabilirim?
Kadınları istenmeyen gebelikten koruyan, cildi düzelten, yumurtalıklardaki sorunlara iyi gelen doğum kontrol haplarının doktor gözetiminde kullanılması gerekiyor. Son derece güvenli olan haplar 5 yıl boyunca alınabilir.

Doğum kontrol hapını ne kadar daha kullanmalıyım?

28 yaşındayım. 1.5 yıl önce çikolata kisti ameliyatı oldum. Sol yumurtalıktan 10 santimlik çikolata kisti alındı. Ameliyattan sonra 6 ay aralıksız Yasmin denilen ilacı kullandım. 6 aydan sonra 21 gün kullanıp 7 gün ara veriyorum. Sorum bu ilacı ne kadar daha kullanmam gerekiyor?
CEVAP Prof.Dr. Derin KÖSEBAY – Doğum kontrol haplarını doktor kontrolü altında uzun bir süre kullanabilirsiniz (rahatlıkla 2-5 sene) Doktorunuz sizi takip ederken hem ilacın etkilerini gözleyecek hem de sizin durumunuzu değerlendirecektir. Çocuk isteyeceğiniz zamana kadar uygun bir süre ilacı kullandıracaktır.

- Doğum Kontrol Hapı hakkında bilinen Doğru ve Yanlışlar.
- Doğum Kontrol Hapları Nasıl Korur?

Kasığımdaki fıtık mı?
29 yaşındayım. 3 senedir kasığımda olan bir şişlik için çeşitli doktorlara gittim, ultrason çektirdim. Kimisi “Kasık fıtığı”, kimisi “Kıl kökünde oluşan içi su dolu, zararsız kist” dedi. Sizce kasık bölgesinde kist olur mu? Kist bazen şişer bazen iner mi? Yoksa fıtık mı? Fıtıksa ultrasonda niye çıkmıyor? Çocuk yapmak istiyorum ama gebe kalamıyorum.

CEVAP Prof.Dr. Derin KÖSEBAY – Kasık bölgesinde çok sık görülmese de kist olabilir. Fıtık ultrasonla da anlaşılabilir. Fıtıklar zaman zaman şişerek ağrı şikayeti yapabilir. Uygun şekilde muayene edilince, dıştan belli olmasa da doktor bunu değerlendirebilir. Çocuk yapmanızla fıtık arasında önemli bir ilişki olacağını sanmıyorum. Aslında görmeden konuşmak hata. Ama sizin ifadenize göre yorum yapmaya çalışıyorum. “Hamile kalamıyorum” diyerek yazınızı bitirmişsiniz. Doktorunuz bunun cevabını araştırmalı ve neden gebe kalamadığınızın cevabını bularak size gebe kalmanız için uygun tedaviyi tavsiye etmeli.

Annem kanser olabilir mi?
Annem 66 yaşında. 14 yıl önce rahimi alındı. 6 ay önce ağır bir şey kaldırdı. Kaldırdığında ameliyat yerinde sızı hissetmiş. Bu olaydan sonra 15-20 gündür aralıklarla kanaması oluyor. Hastaneye gittik, doktor tomografi istedi. Tomografiye bakıp ameliyat yerinde kist olduğunu, bir an önce ameliyat olması gerektiğini söyledi ve üroloji bölümüne sevk etti. Ürolog ise “Kist yok, bu eski ameliyattan kalan yumuşak bir doku. Bu yüzden ameliyata gerek yok” diyerek annemi kadın doğum bölümüne sevk etti. Annemin, son 45 gündür kanaması olmuyor. Smear testi sonucu size yazıyorum. Biz ne yapmalıyız? Annemin kanser olma ihtimali var mı?

CEVAP Prof.Dr. Derin KÖSEBAY – Sevgili okuyucumuz, annenizin smear testi aslında çok önemli gibi gözükmüyor. Tam ne olduğuna karar verilememiş hücrelerin olduğu söyleniyor smear sonucunda. Yapılacak şey, annenizi jinekolojik onkoloji eğitimi olan bir kadın doğum hekimine götürmeniz. Annenizin muayenesinden sonra belki tekrar smear alır, belki kolposkopla vajinaya ve kanayan yere bakar. Sonra gördüğü kanama odağından biyopsi alır. Bu şekilde kesin sonuç elde edilir ve tedavisi neyse hemen başlanır..Kaynak.http://7gunsaglik.com .,

Gebelik Kiloları Çocuğu Etkiliyor

Kisa Bilgi : ABD’de yapılmış araştırmaya göre, hamilelikte fazla kilo alan annelerin bebekleri de kilolu doğuyor.

İngiliz tıp dergisi The Lancet’in internet sayfasında yayımlanan ve ABD’de yapılmış araştırmaya göre, hamilelikte fazla kilo alan annelerin bebekleri de kilolu doğuyor.

ABD’nin Boston kentindeki çocuk hastanesinde görevli Dr. David Ludwig ve New York kentindeki Columbia Üniversitesinde görevli Janet Currie tarafından yürütülen araştırma, hamile annenin aldığı her kilo karnındaki bebeğin kilosunu 7,35 gram artırdığını gösteriyor.

1 Ocak 1989 ile 31 Aralık 2003 tarihleri arasında meydana gelen doğumları araştıran iki doktor, bir kadında bir çok hamileliği tahlil etmiş ve böylece genetik faktörlerin etkilerini dışlamış.

Araştırmaya göre, hamilelikte 24 kilodan fazla kilo alan annelerin bebekleri, anneleri hamilelikte 8 ile 10 kilo almış bebeklerden 150 gram daha ağır geliyorlar.

Araştırma ayrıca, hamilelikte alınan kiloların çocuğun obeziteye bağlı hastalıklara yakalanma riskini de artırdığını kaydediyor..Kaynak.http://7gunsaglik.com .,

Doğumdan sonra ruhsal bozukluk

Doğum sonrası depresyonu, sanıldığından daha sık olur. Gerçek nedenler tam olarak bilinmiyor. Ta­mamen normal, mutlu, uyumlu birçok kadında bu du­rum görülebilmektedir. Gebelikte ruhsal dengeyi ge­çici olarak bozabilecek birçok bedensel değişiklik olur.
Bu belirtilerin gözükmesinde utanılacak bir yan yoktur. Konuyu kocanızla açıkça konuşup, onun yar­dımıyla bir psikolog ya da psikiyatriste başvurabilesiniz diye bunu vurguluyorum.
Çoğunlukla, sizi yeniden normal durumunuza döndürmek çok az zaman alır. Normal bir gebeliğin sonundaki sözümona bir komplikasyondan dolayı bir eksiklik duymanıza gerek yoktur..Kaynak.http://7gunsaglik.com .,

Çocuklarda Hiper Tansiyon Olurmu ?

Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmail Özcan, halk arasında ’Çocuklarda hipertansiyon hiç olmayacakmış’ gibi yanlış bir algının olduğunu söyledi.

Uzm. Dr. Özcan, özellikle 25-30 yaş genç erkeklerde görülen böbrek yetmezliği ve beyin kanaması ölümlerin en önemli sebebinin çocukluk çağında tespit edilemeyen ve sebebi bilinmeyen hipertansiyon olduğunu kaydetti.
Çocukların tansiyonunun ölçülmesi gerektiğini belirten Dr. Özcan, periyodik takibi yapılan çocukların tansiyonlarının da belirli zaman dilimlerinde ölçülmesini tavsiye etti.

Halk arasında ’Çocuklarda yüksek tansiyon hiç yokmuş’ gibi yanlış bir algı olduğunu kaydeden Dörtçelik Çocuk Hastanesi Başhekimi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmail Özcan, bir yaşındaki çocukların bile tansiyonlarının belirli aralıklarla ölçülmesinde büyük yarar olduğunu vurguladı.

Uzm. Dr. Özcan şunları kaydetti:

"Ebeveyenler unutmasınlar ki; çocuklarda da sık olmasa bile hipertansiyon görülebilir. Maalesef halk arasında sanki çocuklarda hiç yüksek tansiyon olmayacakmış gibi yanlış bir algılama var. Pekala çocuk yaşlarda da hipertansiyon görülebilir. Çocuk muayeneye gittiğinde tansiyon ölçümü yapılmalı. Genç yaşta ölümlere karşı çocukluk çağında kan basıncı takibinin önemini bilelim. Erişkinlerdeki nedeni bilinmeyen hipertansiyon 6 yaşından itibaren başlamaktadır. 1 -5 yaş arasında daha çok böbrek hastalıklarına ve endokrin hastalıklarına bağlı hipertansiyon var. Gizli kalmış bir böbrek hastası hipertansiyonla karşımıza çıkıyor. Çocukluk yaşlarda bu tespit edilemediği için atlanıyor. Toplumda çocuklarda hipertansiyon kabul edilen bir şey değil. Pek çok kişi ’çocukta tansiyon olmaz’ diyor, ’çocuğun tansiyonu ölçülmez’ diye düşünüyor. Anne babaların bu konuda bilgili, bilinçli olması gerekir. Bir yetişkin gittiği doktoru anlatırken, ’Bir tansiyonumu bile ölçmedi’ diyerek olumsuz değerlendirebiliyor, ama çocuklarının tansiyonunu ölçtürmek aklına gelmiyor. Çocukların 1 -3 yaşında en az yılda bir kez, 3 yaşından sonra da iki kez tansiyonları ölçülmeli."
Referans.7gunsaglik.com.tr

Göz Hastalıkları İle İlgili Belirti Ve Bulgular

Bazı belirti ve bulgular gözün ve çevredeki dokuların hastalıklarının habercileri olabilir. Doktorunuz bu belirtilerden yola çıkarak muhtemel tanıya ulaşmak amacıyla çeşitli sorular sorar, muayene yöntemleri kullanır. Elbette tüm belirtiler benzer ciddiyette ve aciliyette değildirler, ancak özellikle görmenizi etkileyen bir durum varsa, tıbbi yardım almanızda fayda vardır. Aşağıda belirttiğimiz belirtiler sizde varsa göz doktorunuza başvurmanız uygun olacaktır.

1. Erişkinler için

Ani görme kaybı. Görme alanının tamamen veya kısmen kaybı. Gözün içinde ve çevresinde geçmeyen ağrı. Özellikle gözde kızarıklıkla beraber olan göz ağrısı. Işığa karşı hassasiyet. Işıkların etrafında renkli hareler
görmek. Nokta, iplik, ağ şeklinde yeni ortaya çıkan görüntüler, gölgeler. Gözdeki dokuların şişmesi ve gözün yuvasından dışarıya doğru çıkması. Işık çakması hissi (flaş ya da şimşek çakar tarzda). Çift görme . Aniden ortaya çıkan kayma, şaşılık. Göz hareketlerinde kısıtlanma. Akıntı, çapaklanma, aşırı sulanma. Özellikle sabah uyanınca kapakların birbirine yapışması. Gözbebeklerinin (pupil) doğal yuvarlak yapısının bozulması, düzensizleşmesi. Gözün içinde, renkli kısmında kan görülmesi
. Çocuklar için
Çocuklarda öğrenme aşamasında görme çok önemlidir. Uygun göz sağlığı için çocukların düzenli göz muayenesinin yapılması gerekir, çünkü bazı önemli göz sorunları hiçbir belirti vermeden başlar.
. Göz veya çevresinde ağrı
. Gözlerde içe veya dışa kayma. Bu kayma devamlı olabileceği gibi, çocuk yorgunken, dalmışken ya da uykusu geldiği anlarda da ortaya çıkabilir.
. Çocuğun, bir yere bakarken kafasını normalin dışında bir şekilde çevirmesi ya da eğmesi.
. Özellikle güneşli havalarda dışarıda iken, bir gözünü kapatması
. Gözlerin titrer tarzda sağa sola ya da dairesel şekilde hızlı hareket etmesi
. Çocuğun bir şeye bakmak için bir gözünü kapatması
. Net görebilmek için gözlerini neredeyse kapanacak kadar kısması
. Odanın bir ucundaki şeyleri seçememesi
. Gözleri sık sık ve şiddetli şekilde kaşıması
. Akıntı, çapaklanma, aşırı sulanma. Özellikle sabah uyanınca kapakların birbirine yapışması
. Göz kapaklarının birinin ya da her ikisinin düşük olması
. Bir gözde ya da her iki gözde, gözbebeklerinin beyaz olması
. Çocuk ağlamadığı zaman dahi gözlerden yaş gelmesi, sulanması
. Gözlerin çevresinde ya da göz kapaklarında şişlik ya da kitle olması
. Her iki göz arasında büyüklük, şekil ya da renk olarak belirgin fark olması
. Gözlerde kızarıklık

3. Bebekler için

Aşağıda belirtilen bulgulardan bir ya da daha fazlası bebeğinizde mevcutsa, bir göz hastalıkları uzmanının muayene etmesi uygun olur:
. Gözlerde çapaklanma ve akıntı
. Göz kapaklarının birinin ya da her ikisinin düşük olması
. Bir gözde ya da her iki gözde, gözbebeklerinin beyaz olması
. Kayan, sallanan ya da titreyen gözler
. Çocuk ağlamadığı zaman dahi gözlerden yaş gelmesi, sulanması
. Gözlerin çevresinde ya da göz kapaklarında şişlik ya da kitle olması
. 3 aylık ve daha büyük çocuğun annesine bakmaması, onu gözleriyle takip etmemesi
. 6 aydan büyük çocuğun gözlerinde kayma farkedilmesi
. Her iki göz arasında büyüklük, şekil ya da renk olarak belirgin fark olması
. Gözlerde kızarıklık
Referans.7gunsaglik.com.tr

Morarmanın Nedenleri

Morarma deri ve mukozaların, bazen de iç organların morumsu ya da mavimsi bir renk almasıdır. Kılcal damarlardaki kanda indirgenmiş ya da oksijene bağlanmamış hemoglobin ya da methemoglobin ve sulfhemoglobin gibi hemoglobin türevlerinin artmasına bağlı olarak ortaya çıkar.

Genellikle dudaklarda, parmak uçlarında, dilde ve kulaklarda daha belirgindir. Morarmanın görülmesi için 100ml kanda 5 gr dan fazla indirgenmiş hemoglobin bunması gerekir. Kandaki toplam hemoglobin oranı ne kadar yüksekse bu değere o kadar çabuk ulaşılır. Kandaki alyuvar sayısının arttığı polistemide morarma daha kolay ortaya çıkar.

Oysa kansızlıkta hemoglobin oranı düşük olduğundan indirgenmiş hemoglobin oranı daha azdır ve morarma daha geç görülür. Kan hemoglobininde hiçbir değişiklik yokken de deride ve mukozalarda pigment artışına bağlı renk değişiklikleri oluşabilir.

Örneğin deri kronik gümüş zehirlenmelerinde gümüş birikimi nedeni ile grimsi mavi, altın tuzlarıyla tedavi sırasında da altın birikimine bağlı olarak mavimsi bir renk alır. Bu durumda gerçek anlamda morarma söz konusu değildir.

Atar damarlardaki kanda oksijen ve dolayısıyla oksijene bağlanmış hemoglobin yoğunluğunun yetersizliği vücutta yaygın morarmaya yol açar. Bu durum akciğer yada kalp dolaşım sistemi hastalıklarında görülür.

Astım, kronik bronşit, akciğer anfizemi gibi akciğer hastalıklarında morarmanın nedeni hava keseciklerinde (alveol) hava ile kan arasında gerçekleşen gaz alışverişinin engellenmesidir. Kalp yetmezliğinde kılcal damarlarda kan dolaşımı yavaşladığından kılcal damarlarda oksijensiz hemoglobin düzeyi yükselir ve atar ve toplar damarlar arasındaki oksijen farkı artar.

Doğumsal kalp hastalıklarında ise sağ ve sol kalp boşlukları arasındaki olağandışı kan geçişi nedeni ile atar ve toplar damar kanı birbirine karışır. Bazı zehirlenmelerde methemoglobin ve sulfhemoglobin gibi anorml hemoglobin türlerinin oluşumuna bağlı olarak yaygın morarma görülür. Bazen vücudun bacak gibi yalnızca bir bölümü morarır. Bu durumda morarma genellikle o bölgedeki dolaşım bozukluklarına bağlıdır.
Referans.7gunsaglik.com.tr

Bel Fıtığı

Bel Fıtığı: Bel omurlarının arasında adeta conta görevi gören iç kısmı jel, kenarları ipliksi yapıda olan disk denen yapılar vardır. Ani zorlamalarda, özelikle sadece beli kullanarak dizleri bükmeden yapılan ağırlık, eşya kaldırma gibi durumlarda bu disklerde zedelenmeler olur. Diskin etrafındaki ipliksi yapı yırtılıp, içindeki jelimsi madde dışa doğru kayar. Bu şekilde dışarı doğru taşan disk, omurilik bölgesine ve bel bölgesinden çıkan sinirlere baskı yapar. Baskı sonucu bel ağrısı oluşur. Eğer bacak sinirlerinin (siyatik sinir) köklerine de baskı söz konusuysa kalça arkası, diz arkası ve bazen topuğa kadar vuran ağrı olur. Bacakta uyuşukluk hissedilebilir. İleri vakalarda bacakta kas gücünde azalma ve bazen ayak bileğini yukarı kaldıramama (düşük ayak) da söz konusu olabilir.

Bel fıtığı tedavisinde eğer çok ciddi bir sinir baskısı ve felç riski yoksa öncelikle istirahat ve ilaç tedavisi uygulanır. Hastaların büyük bölümü bu tedaviye cevap vermektedir. Eğer ağrılar bu yöntemlerle geçmezse, uygun vakalarda fizik tedavi uygulanır. Ağrılar yine kontrol edilemezse veya bacaklarda ciddi uyuşukluklar, felç başlangıcı gibi durumlar varsa ameliyat gerekir. Ameliyatta uygulanan değişik yöntemlerle, sinirlere baskı yapan bölümler çıkarılır.

Bel fıtığı teşhisi koymak için öncelikle hastanın ayrıntılı muayenesi önem taşır. Röntgenleri çekilerek kemik yapı ve aralıklar değerlendirilir. Fıtığın net görüntüsü MR (Magnetik Resonans Imaging) tetkiki ile ortaya konup kesin teşhis konur.

Bel Kemiği Eğrilikleri: Bel kemiğinde en sık görülen eğrilik adölesan skolyoz denen 10-13 yaşlarında özellikle kız çocuklarında ortaya çıkan eğriliktir. Bu yaşlardaki kız çocukları dikkatlice gözlenmelidir. Bir omuzun diğerinden daha aşağıda olması, öne çok eğik duruş, öne eğildiğinde sırtta eğri görüntü aileleri uyarmalıdır. Bu hastalığın erken tanınması önemlidir. Tedavisinde önce egzersiz ve korseler kullanılır. İleri vakalarda ise sırt bölgesinde yapılan ameliyatlarla bu eğrilikler başarı ile düzeltilmektedir.Kaynak..,
X