1) Meyveler
Lifli İçeren Meyveler: Ahududu, 1 su bardağı içerisinde 8 gram lif içererek en çok life sahip olan meyvedir. Diğer yoğun lif oranına sahip olab meyveler ise armut, böğürtlen, elma ve kuru eriktir. 1 adet armut içerisinde 5 gram, elmada ise 4.5 gram lif yer almaktadır. İncir, yaban mersini, çilek ve muz da yine lif yönünden zengin meyvelerdendir.
Tüm bunkarın yanı sıra meyveleri yerken kabuklarını soymak ve çekirdeklerini çıkarmak alınabilecek lif miktarını büyük bir ölçüde azaltmaktadır.
2)Sebzeler
Orta büyüklüğe sahip bir enginar yaklaşık 10.3 gram lif içeriğine sahiptir. 1 bardak nohutta ise yaklaşık 8.8 gram lif yer almaktadır. Brokoli, yeşil turp ve kış kabağı da 1 bardağında ortalama 5 gram lif içermektedir. Mısır, patates ve brüksel lahanası ise içeriklerinde daha az lif bulundururlar ancak yine de yüksek oranlı liften oluşan besin kaynakları arasında yer almaktadır.
3)Tahılgiller
Bir su bardağı tam buğdaydan yapılmış bir spagetti orortalama olara.3 gram lif içermektedir. Buğday kepeği ve yulaf kepeği ise daha fazla miktarda lif içeriğine sahiptir. Yarm su bardağı yulaf kepeği 8.8 gram lif içermektedir. 1 su bardağı patlamış mısır ise bir dilim tam buğday ekmeğinden daha çok lif içermektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Organların Hayati Önemi ve İşlevleri
Hangi organımız olmadan yaşamaya devam edebiliriz? Organların işlevleri ve hayati önemi..
13
Bir insanın akciğerlerinden bir tanesi alınsa, yaşamaya devam eder çünkü diğer akciğeri boşluğu dolduracak kadar şişebilir. Aşağıdaki listede, vücudumuzda olmamaları durumunda yaşayabileceğiniz organları bulabilirsiniz. Ama siz gene de kendinize iyi bakın.
Böbrek
İnsanların iki böbreği vardır ancak tek böbrekle de yaşayabilirler. Tek böbrekli insanlarda çok ciddi sağlık problemi görülmez. Ancak böbreksiz yaşamak, diyaliz olmadan mümkün değildir.
Dalak
Dalak, kanı süzer ve vücudun enfeksiyonlara karşı savaşmasına yardım eder. Eğer dalakta bir sorun varsa alınabilir ancak dalağı olmayan insanların enfeksiyona karşı daha dikkatli olmaları gerekmektedir.
Üreme organları
Pek çok nedenden dolayı, kadınların rahmi alınabilir. Amerikada 60 yaşına gelen kadınların üçte birinin rahimleri alınmıştır. Erkelerde de, testis kanserine karşın yumurtalıklar alınabilir.
Mide
Mide kanseri tedavisinde bazen midenin tamamı alınabilir. Bu durumda, ince bağırsak yemek borusuna bağlanır. Kişi hafif yemekler yiyerek ve ilaç takviyesiyle hayatına devam edebilir.
Kolon
Kolon kanserinde ya da bazı durumlarda kolon kanserini önlemek amacıyla kolon alınabilir. İnsanlar kolon olmadan yaşayabilir ancak vücutlarının dışında, dışkıları için çanta gibi bir aparat taşımak zorunda kalır.
Apandist
Apandist, kalın bağırsağın ilk bölümünden çıkan küçük ve tüp şeklinde bir organdır. Tam fonksiyonu bilinmemekle birlikte, patladığında veya hasar gördüğünde alınabilir.
Referans.7gunsaglik.com.tr
13
Bir insanın akciğerlerinden bir tanesi alınsa, yaşamaya devam eder çünkü diğer akciğeri boşluğu dolduracak kadar şişebilir. Aşağıdaki listede, vücudumuzda olmamaları durumunda yaşayabileceğiniz organları bulabilirsiniz. Ama siz gene de kendinize iyi bakın.
Böbrek
İnsanların iki böbreği vardır ancak tek böbrekle de yaşayabilirler. Tek böbrekli insanlarda çok ciddi sağlık problemi görülmez. Ancak böbreksiz yaşamak, diyaliz olmadan mümkün değildir.
Dalak
Dalak, kanı süzer ve vücudun enfeksiyonlara karşı savaşmasına yardım eder. Eğer dalakta bir sorun varsa alınabilir ancak dalağı olmayan insanların enfeksiyona karşı daha dikkatli olmaları gerekmektedir.
Üreme organları
Pek çok nedenden dolayı, kadınların rahmi alınabilir. Amerikada 60 yaşına gelen kadınların üçte birinin rahimleri alınmıştır. Erkelerde de, testis kanserine karşın yumurtalıklar alınabilir.
Mide
Mide kanseri tedavisinde bazen midenin tamamı alınabilir. Bu durumda, ince bağırsak yemek borusuna bağlanır. Kişi hafif yemekler yiyerek ve ilaç takviyesiyle hayatına devam edebilir.
Kolon
Kolon kanserinde ya da bazı durumlarda kolon kanserini önlemek amacıyla kolon alınabilir. İnsanlar kolon olmadan yaşayabilir ancak vücutlarının dışında, dışkıları için çanta gibi bir aparat taşımak zorunda kalır.
Apandist
Apandist, kalın bağırsağın ilk bölümünden çıkan küçük ve tüp şeklinde bir organdır. Tam fonksiyonu bilinmemekle birlikte, patladığında veya hasar gördüğünde alınabilir.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Protezlerin İşlevleri, Özellikleri ve Faydaları
Her protezin ayrı bir bölgesi, işlevi ve yararı var. Op. Dr. Onbaşıoğlu hangi protezin ne işe yaradığını anlattı.
Eklem yüzeyinde oluşan hasar yüzünden ağrı çeken, yürüyemeyen ve günlük yaşamı aksayan pek çok kişi var. Doğru hastaya yapılan protez ameliyatları bu güçlükleri ortadan kaldırıyor. Dünyada yapılan protez ameliyatlarının ilk sırasında diz, ikinci sırasındaysa kalça protezleri yer alıyor.
Protez, vücutta eksik olan herhangi bir organ veya dokunun yerini almak üzere kullanılan yapay bir maddeyi ifade ediyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Şafak Onbaşıoğlu, peruklar, diş implantları, işitme cihazları, takma bacaklar veya yapay kalp kapaklarının tümünün birer protez olduğunu söylüyor.
Ortopedik uygulamada protez denildiğindeyse daha çok hastalıklı veya bozulmuş bir eklemi değiştirmek üzere ameliyatla kemik içerisine veya yüzeyine yerleştirilen metal cisimlerden (implantlar) bahsediliyor.
Op. Dr. Onbaşıoğlu, “Protezler bozulmuş olan hemen hemen tüm eklem yüzeylerinde kullanılabiliyor. Kalça, diz, ayak bileği, omuz, dirsek, el bileği, parmak eklemleri, çene ve omurga eklemlerini protez uygulayarak tedavi etmek mümkündür” diye konuşuyor.
SORUNLAR NELER?
Protez ameliyatına ihtiyaç duyulmasına neden olan eklem yüzeylerindeki bozulmaların en sık görülen nedeninin artritler olduğu belirtiliyor.
Yaşlanma ve yıpranma ile ortaya çıkan dejeneratif artritler,
Kazalar, yaralanmalar, kırıklar sonucu gelişen travmatik artritler,
Romatizmal hastalıklarla ortaya çıkan romatoid artritler,
Eklemi tutan enfeksiyonlar sonucu oluşan enfektif artritler, eklem yüzeyindeki kıkırdağı bozarak artroza yani kireçlenmeye neden oluyor.
Op. Dr. Onbaşıoğlu, “Kemik içerisindeki kan dolaşımı bozuklukları, kalça çıkığı gibi mekanik bozukluklar ve eklemi ilgilendiren kemik tümörleri de eklem yüzeyini bozabiliyor” diyor.
DİZ PROTEZİ İLK SIRADA
Sonuç olarak nedeni ne olursa olsun, eklem yüzeyinde oluşan hasar, şiddetli ağrıya ve eklem hareketlerinin bozulmasına neden olduğunda ve bu şikâyetler istirahat, ağrı kesiciler veya fizik tedaviyle geçmeyip kişinin yaşam kalitesini düşürmeye başladığında, tedavi protez ameliyatıyla bozulmuş olan eklemin değiştirilmesini gerekli kılıyor.
2011 yılında tüm dünyada uygulanan protez ameliyatı sayısının yaklaşık iki milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu sayının yarısının diz protezlerine ait olduğu belirtiliyor. İkinci sırayı yaklaşık 700 bin ameliyatla kalça protezleri alıyor.
Prof. Dr. Onbaşıoğlu, Türkiye’de yılda yaklaşık 50 bin adet eklem protezi ameliyatı yapıldığına dikkat çekiyor. Protez ameliyatları genel olarak değiştirilen eklem yüzü sayısına göre ikiye ayrılıyor. Sadece tek bir eklem yüzü değiştiriliyorsa ‘parsi- yel protez’ uygulaması, eklemin birbirine bakan her iki yüzü değiştiriliyorsa ‘total protez’ uygulaması söz konusu oluyor.
Total protez uygulamasında değiştirilen yüzeyler arasında yastık görevi görecek ve eklem hareketini kolaylaştıracak ‘polietilen’ adlı bir parça yer alıyor. Protez, sadece bozuk yüzeylerin tıraşlanarak üzerine metal implantın geçirilmesiyle uygulandığı zaman yapılan işlem, ‘yüzey artroplastisi’ adını alıyor.
Protez ameliyatının ‘bilgisayar destekli robotik cerrahi’yle yapılması önemli bir gelişme olarak görülüyor.
Ameliyat tekniğine göre protezler klasik ve nispeten daha büyük bir kesi veya ‘mini-invaziv’ denilen daha küçük bir kesi yapılarak gerçekleştiriliyor. Sağlıklı dokulara ne kadar az zarar verilirse, yapılan ameliyatın başarısı artmış oluyor.
KENDİNİZİ TEST EDİN
Vücudunuzda özellikle kalça veya diz gibi büyük bir eklemi ilgilendiren bölgelerde aşağıdaki şikâyetlerin mevcut olması halinde kalça veya diz protezi için aday olabilirsiniz.
Uzun süreli ve şiddetli eklem ağrısı.
Ağrı kesici ve diğer konservatif yöntemlere (fizik tedavi gibi) cevap alınamaması hali.
Ağrıyı gidermek için sürekli ve giderek artan dozda ağrı kesici almak.
Ayakta kalma veya yürüme süre ve mesafesinin giderek azalması.
Eklem hareketlerinin kısıtlanmaya başlanması ve kişinin günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmesinin zorlaşması. Bacaklarda kısalık ve çarpılma gibi gözle görülür deformitelerin oluşması.
Bunlara ek olarak eklemi ilgilendiren çok parçalı kırıklarda kırığın onarılmasının mümkün olmadığı durumlarda veya bu tedavi seçeneğinin yeterince başarılı olamayacağı düşünüldüğünde, protez uygulaması ilk seçenek olarak tercih edilebilir.
AMELİYATIN BAŞARISINDA İMPLANTIN YERİ BÜYÜK
Protez ameliyatının başarısında, kullanılan protezin (implant) rolü çok büyük. Protezlerde kullanılan metaller genelde, titanium veya kobalt kromdan yapılıyor. Bu metallerin kemiğe tutunması kemik çimentosuyla sağlanıyor ya da kemik içerisine veya yüzeyine çimento kullanmadan sıkıca oturacak şekilde çakılarak tespit ediliyor. Çoğu zaman kemiğe tutunacak metal yüzeylerde, tutunmayı kolaylaştıracak pürüzlü yüzeyler bulunuyor veya metalin üzeri özel bir maddeyle kaplı oluyor. Total protezlerde metal yüzeyler arasındaki uyum ve hareket kolaylığını sağlamak üzere, arada, ‘polietilen’ adı verilen aşınmaya dirençli bir madde veya seramik yer alıyor
Referans.7gunsaglik.com.tr
Eklem yüzeyinde oluşan hasar yüzünden ağrı çeken, yürüyemeyen ve günlük yaşamı aksayan pek çok kişi var. Doğru hastaya yapılan protez ameliyatları bu güçlükleri ortadan kaldırıyor. Dünyada yapılan protez ameliyatlarının ilk sırasında diz, ikinci sırasındaysa kalça protezleri yer alıyor.
Protez, vücutta eksik olan herhangi bir organ veya dokunun yerini almak üzere kullanılan yapay bir maddeyi ifade ediyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Şafak Onbaşıoğlu, peruklar, diş implantları, işitme cihazları, takma bacaklar veya yapay kalp kapaklarının tümünün birer protez olduğunu söylüyor.
Ortopedik uygulamada protez denildiğindeyse daha çok hastalıklı veya bozulmuş bir eklemi değiştirmek üzere ameliyatla kemik içerisine veya yüzeyine yerleştirilen metal cisimlerden (implantlar) bahsediliyor.
Op. Dr. Onbaşıoğlu, “Protezler bozulmuş olan hemen hemen tüm eklem yüzeylerinde kullanılabiliyor. Kalça, diz, ayak bileği, omuz, dirsek, el bileği, parmak eklemleri, çene ve omurga eklemlerini protez uygulayarak tedavi etmek mümkündür” diye konuşuyor.
SORUNLAR NELER?
Protez ameliyatına ihtiyaç duyulmasına neden olan eklem yüzeylerindeki bozulmaların en sık görülen nedeninin artritler olduğu belirtiliyor.
Yaşlanma ve yıpranma ile ortaya çıkan dejeneratif artritler,
Kazalar, yaralanmalar, kırıklar sonucu gelişen travmatik artritler,
Romatizmal hastalıklarla ortaya çıkan romatoid artritler,
Eklemi tutan enfeksiyonlar sonucu oluşan enfektif artritler, eklem yüzeyindeki kıkırdağı bozarak artroza yani kireçlenmeye neden oluyor.
Op. Dr. Onbaşıoğlu, “Kemik içerisindeki kan dolaşımı bozuklukları, kalça çıkığı gibi mekanik bozukluklar ve eklemi ilgilendiren kemik tümörleri de eklem yüzeyini bozabiliyor” diyor.
DİZ PROTEZİ İLK SIRADA
Sonuç olarak nedeni ne olursa olsun, eklem yüzeyinde oluşan hasar, şiddetli ağrıya ve eklem hareketlerinin bozulmasına neden olduğunda ve bu şikâyetler istirahat, ağrı kesiciler veya fizik tedaviyle geçmeyip kişinin yaşam kalitesini düşürmeye başladığında, tedavi protez ameliyatıyla bozulmuş olan eklemin değiştirilmesini gerekli kılıyor.
2011 yılında tüm dünyada uygulanan protez ameliyatı sayısının yaklaşık iki milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu sayının yarısının diz protezlerine ait olduğu belirtiliyor. İkinci sırayı yaklaşık 700 bin ameliyatla kalça protezleri alıyor.
Prof. Dr. Onbaşıoğlu, Türkiye’de yılda yaklaşık 50 bin adet eklem protezi ameliyatı yapıldığına dikkat çekiyor. Protez ameliyatları genel olarak değiştirilen eklem yüzü sayısına göre ikiye ayrılıyor. Sadece tek bir eklem yüzü değiştiriliyorsa ‘parsi- yel protez’ uygulaması, eklemin birbirine bakan her iki yüzü değiştiriliyorsa ‘total protez’ uygulaması söz konusu oluyor.
Total protez uygulamasında değiştirilen yüzeyler arasında yastık görevi görecek ve eklem hareketini kolaylaştıracak ‘polietilen’ adlı bir parça yer alıyor. Protez, sadece bozuk yüzeylerin tıraşlanarak üzerine metal implantın geçirilmesiyle uygulandığı zaman yapılan işlem, ‘yüzey artroplastisi’ adını alıyor.
Protez ameliyatının ‘bilgisayar destekli robotik cerrahi’yle yapılması önemli bir gelişme olarak görülüyor.
Ameliyat tekniğine göre protezler klasik ve nispeten daha büyük bir kesi veya ‘mini-invaziv’ denilen daha küçük bir kesi yapılarak gerçekleştiriliyor. Sağlıklı dokulara ne kadar az zarar verilirse, yapılan ameliyatın başarısı artmış oluyor.
KENDİNİZİ TEST EDİN
Vücudunuzda özellikle kalça veya diz gibi büyük bir eklemi ilgilendiren bölgelerde aşağıdaki şikâyetlerin mevcut olması halinde kalça veya diz protezi için aday olabilirsiniz.
Uzun süreli ve şiddetli eklem ağrısı.
Ağrı kesici ve diğer konservatif yöntemlere (fizik tedavi gibi) cevap alınamaması hali.
Ağrıyı gidermek için sürekli ve giderek artan dozda ağrı kesici almak.
Ayakta kalma veya yürüme süre ve mesafesinin giderek azalması.
Eklem hareketlerinin kısıtlanmaya başlanması ve kişinin günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmesinin zorlaşması. Bacaklarda kısalık ve çarpılma gibi gözle görülür deformitelerin oluşması.
Bunlara ek olarak eklemi ilgilendiren çok parçalı kırıklarda kırığın onarılmasının mümkün olmadığı durumlarda veya bu tedavi seçeneğinin yeterince başarılı olamayacağı düşünüldüğünde, protez uygulaması ilk seçenek olarak tercih edilebilir.
AMELİYATIN BAŞARISINDA İMPLANTIN YERİ BÜYÜK
Protez ameliyatının başarısında, kullanılan protezin (implant) rolü çok büyük. Protezlerde kullanılan metaller genelde, titanium veya kobalt kromdan yapılıyor. Bu metallerin kemiğe tutunması kemik çimentosuyla sağlanıyor ya da kemik içerisine veya yüzeyine çimento kullanmadan sıkıca oturacak şekilde çakılarak tespit ediliyor. Çoğu zaman kemiğe tutunacak metal yüzeylerde, tutunmayı kolaylaştıracak pürüzlü yüzeyler bulunuyor veya metalin üzeri özel bir maddeyle kaplı oluyor. Total protezlerde metal yüzeyler arasındaki uyum ve hareket kolaylığını sağlamak üzere, arada, ‘polietilen’ adı verilen aşınmaya dirençli bir madde veya seramik yer alıyor
Referans.7gunsaglik.com.tr
Depresyon Tedavisi Nasıl Olur?
Depresyonda iseniz günlük ya da haftalık olarak ilaç kullanırsınız. 12 hafta içinde etkisini alır ya da alamazsınız.
Doktorunuzun gözlemleri ve deneyimleri sonucunda size uygun tedavi uygulanır. Doğru ilacı bulmak için beklemek ilaçları denemek ve görmek gerekir. Pes etmeyin. Birçok yetişkinde depresyonu yenmeye yardımcı ilaçlar mevcuttur. Antidepresan kullanımı sürecinde asla birden ilacınızı bırakmayın.
Aniden bırakmak ters etki yaratacaktır. Baş ağrısı, kas ağrıları, midede ya da başka yerlerde sorunlar ortaya çıkacaktır. Sinirlilik ve baş dönmesi önemli belirtilerdir. Bırakmak için doktorunuza başvurun. İlaç kullanmanın da kuralları vardır.
Doğru zamanda, yiyeceklerle ya da aç karnına, suyla ya da sadece ilaç kullanımı doktorunuz belirler. Vitamin, besin takviyesi, öksürük şurubu ve bazı reçetesiz ilaçlar antidepresan etkisini önleyebilir. Bu durumlarda en kısa sürede doktorunuza başvurun.
Birkaç hafta içinde ilaç kullanımına bağlı yan etkileri dikkatle inceleyin ve doktorunuza bildirin. Uykusuzluk, bulantı, kilo kaybı veya artışı, baş dönmesi ve cinsel sorunlar yaşayabilirsiniz. İntihar düşüncesi oluşursa yakınlarınızla ve doktorunuzla konuşun.
Sağlıklı beslenme psikolojide çok önemlidir. Vücut ve ruh sağlığını destekler. Mineral ve vitamin eksikliğinde sağlık sorunları ve depresyon gelişebilir. Doymuş yağlar kalp ve diğer hastalıkların yanında depresyona da sebep olur. Alkolden de kaçının. Yeteri kadar uyuyun.
Stresle baş etmek ve ruh halini dengelemek için yeterince uykunuzu alın. Egzersiz yapın, yatmadan birkaç saat öncesine kadar kafein ve alkol almayın.
Geleneksel tedavilerin yanında alternatif tıp gereği, akupunktur, yoga, masaj, meditasyon ve refleksoloji tedavileri de depresyona bire birdir. D vitaminini mutlaka alın. Folat da önemlidir. Depresyon tedavisinde geç kalmayın.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Doktorunuzun gözlemleri ve deneyimleri sonucunda size uygun tedavi uygulanır. Doğru ilacı bulmak için beklemek ilaçları denemek ve görmek gerekir. Pes etmeyin. Birçok yetişkinde depresyonu yenmeye yardımcı ilaçlar mevcuttur. Antidepresan kullanımı sürecinde asla birden ilacınızı bırakmayın.
Aniden bırakmak ters etki yaratacaktır. Baş ağrısı, kas ağrıları, midede ya da başka yerlerde sorunlar ortaya çıkacaktır. Sinirlilik ve baş dönmesi önemli belirtilerdir. Bırakmak için doktorunuza başvurun. İlaç kullanmanın da kuralları vardır.
Doğru zamanda, yiyeceklerle ya da aç karnına, suyla ya da sadece ilaç kullanımı doktorunuz belirler. Vitamin, besin takviyesi, öksürük şurubu ve bazı reçetesiz ilaçlar antidepresan etkisini önleyebilir. Bu durumlarda en kısa sürede doktorunuza başvurun.
Birkaç hafta içinde ilaç kullanımına bağlı yan etkileri dikkatle inceleyin ve doktorunuza bildirin. Uykusuzluk, bulantı, kilo kaybı veya artışı, baş dönmesi ve cinsel sorunlar yaşayabilirsiniz. İntihar düşüncesi oluşursa yakınlarınızla ve doktorunuzla konuşun.
Sağlıklı beslenme psikolojide çok önemlidir. Vücut ve ruh sağlığını destekler. Mineral ve vitamin eksikliğinde sağlık sorunları ve depresyon gelişebilir. Doymuş yağlar kalp ve diğer hastalıkların yanında depresyona da sebep olur. Alkolden de kaçının. Yeteri kadar uyuyun.
Stresle baş etmek ve ruh halini dengelemek için yeterince uykunuzu alın. Egzersiz yapın, yatmadan birkaç saat öncesine kadar kafein ve alkol almayın.
Geleneksel tedavilerin yanında alternatif tıp gereği, akupunktur, yoga, masaj, meditasyon ve refleksoloji tedavileri de depresyona bire birdir. D vitaminini mutlaka alın. Folat da önemlidir. Depresyon tedavisinde geç kalmayın.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Alerji Tedavisi Astım ve Saman Nezlesine Sebep
Mevsimsel alerjisi olanlar ağız yoluyla ilaç kullanırken yan etkilerinden genelde bihaber oluyor.
Bu ilaçlar ve alerji tedavisi aslında nelere yol açıyor? Alerjenlere bağışıklık sistemini hassasiyetini azaltmak için tasarlanmış hap ve damlalar başka rahatsızlıkların başlangıcı olabiliyor. Dil altından alınan bu ilaçlar araştırmalara göre astım ve saman nezlesine yol açabiliyor. Çimen poleni gibi alerjik durumlarda ilaç kullanımına dikkat. Burun alerjisinin yanında, burun tıkanıklığı, akıntısı, gözlerde akıntı ve kaşıntı da ön plana çıkabiliyor. Boğazda tahriş, şişme ve kaşıntı bulguları tepkilerinden sonra uzmanlar ve araştırmacılar yeni alerji tedavisi çözümleri için çalışmalar yürütmeye başlamıştır. Çocuk ve yetişkinler için az yan etkisi olan uygun tedavi çözümleri üretilmektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Bu ilaçlar ve alerji tedavisi aslında nelere yol açıyor? Alerjenlere bağışıklık sistemini hassasiyetini azaltmak için tasarlanmış hap ve damlalar başka rahatsızlıkların başlangıcı olabiliyor. Dil altından alınan bu ilaçlar araştırmalara göre astım ve saman nezlesine yol açabiliyor. Çimen poleni gibi alerjik durumlarda ilaç kullanımına dikkat. Burun alerjisinin yanında, burun tıkanıklığı, akıntısı, gözlerde akıntı ve kaşıntı da ön plana çıkabiliyor. Boğazda tahriş, şişme ve kaşıntı bulguları tepkilerinden sonra uzmanlar ve araştırmacılar yeni alerji tedavisi çözümleri için çalışmalar yürütmeye başlamıştır. Çocuk ve yetişkinler için az yan etkisi olan uygun tedavi çözümleri üretilmektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Kar ve Buz Üstünde Kendinizi Kasmayın
İnsanların yanıldığı ve hata yaptığı konulardan biri de kar ve buz üzerinde kasılarak yürümeleri. Bu şekilde eklem ve kas ağrıları oluşuyor.
Uzmanlar, kar ve buz üzerinde yürürken kendisini kasan kişilerde alışkın olmayan kasların devreye girdiğini, kasların harekete geçtiği bölgelerde de istenmeyen ağrıların meydana geldiğini bildirdi.
Kafkas Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Baha Çelik, kış aylarının gelmesiyle eklem ağrısı bulunan hastaların bacak, kalça ve sırt kısımlarında ağrılar oluştuğunu söyledi.
Kars’ın Doğu Anadolu illerinde olduğu gibi soğuğun şiddetli yaşandığı bir yer olduğuna değinen Çelik, “Buz üzerinde yürümek eklem ağrılarına neden oluyor. İnsanlar özellikle buzda yürürken elini cebinden çıkarmalı, kendisini kasmamalı ve tedbirler almalı. Özellikle buz üzerinde yürürken elimizin mutlaka dışarıda olması gerekiyor. Bunun için eldiven takmalıyız, çünkü eldiven hem bizi korur hem de cildimizde meydana gelebilecek çatlamaları engeller” dedi.
"BUZ ÜZERİNDE YÜRÜRKEN KENDİNİZİ KASMAYIN"
Kas ve iskelet sistemlerinde problem olan hastaların buzda yürürken daha fazla sıkıntı yaşadığına dikkati çeken Çelik, insanların buz üzerinde yürürken kendisini kasmaması gerektiğini söyledi.
Çelik, buzda yürürken kendisini kasan insanların özellikle eklem, kas, diz kapakları ve kalça kısımlarımda ciddi ağrılar yaşayabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
“Buzlu ortamlar bel kireçlemesi, boyun kireçlemesi, kas ve iskelet sistemlerinde problem olan hastalar için sorun oluşturabilir. Uygunsuz koşullarda kayabileceğiniz, düşebileceğiniz ve her an sakatlık geçirebileceğiniz durumlarda vücut otomatik olarak kasılır, kendini koruma moduna girer. İnsan bu durumda kısa adımlarda yürümeye çalışır. Kar ve buz üzerinde yürürken kendisini kasan kişilerde alışkın olmayan kaslar devreye girer. Kasların harekete geçtiği bölgelerde istenmeyen ağrılar meydana gelir. Attığı adıma ve bastığı yere dikkat eder. Vücut sadece ayak ve ayak bileğiyle çalışmaz beyninden ayak bileğini kadar koordinasyon içinde çalışır. Gerekli olan yerler kasılır ve diğer kısımlar gevşer. İşte normalde yapılmayacak hareketler yapılacağı için alışkın olmadığımız kaslar devreye girer ve çalışır.”
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Uzmanlar, kar ve buz üzerinde yürürken kendisini kasan kişilerde alışkın olmayan kasların devreye girdiğini, kasların harekete geçtiği bölgelerde de istenmeyen ağrıların meydana geldiğini bildirdi.
Kafkas Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Baha Çelik, kış aylarının gelmesiyle eklem ağrısı bulunan hastaların bacak, kalça ve sırt kısımlarında ağrılar oluştuğunu söyledi.
Kars’ın Doğu Anadolu illerinde olduğu gibi soğuğun şiddetli yaşandığı bir yer olduğuna değinen Çelik, “Buz üzerinde yürümek eklem ağrılarına neden oluyor. İnsanlar özellikle buzda yürürken elini cebinden çıkarmalı, kendisini kasmamalı ve tedbirler almalı. Özellikle buz üzerinde yürürken elimizin mutlaka dışarıda olması gerekiyor. Bunun için eldiven takmalıyız, çünkü eldiven hem bizi korur hem de cildimizde meydana gelebilecek çatlamaları engeller” dedi.
"BUZ ÜZERİNDE YÜRÜRKEN KENDİNİZİ KASMAYIN"
Kas ve iskelet sistemlerinde problem olan hastaların buzda yürürken daha fazla sıkıntı yaşadığına dikkati çeken Çelik, insanların buz üzerinde yürürken kendisini kasmaması gerektiğini söyledi.
Çelik, buzda yürürken kendisini kasan insanların özellikle eklem, kas, diz kapakları ve kalça kısımlarımda ciddi ağrılar yaşayabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
“Buzlu ortamlar bel kireçlemesi, boyun kireçlemesi, kas ve iskelet sistemlerinde problem olan hastalar için sorun oluşturabilir. Uygunsuz koşullarda kayabileceğiniz, düşebileceğiniz ve her an sakatlık geçirebileceğiniz durumlarda vücut otomatik olarak kasılır, kendini koruma moduna girer. İnsan bu durumda kısa adımlarda yürümeye çalışır. Kar ve buz üzerinde yürürken kendisini kasan kişilerde alışkın olmayan kaslar devreye girer. Kasların harekete geçtiği bölgelerde istenmeyen ağrılar meydana gelir. Attığı adıma ve bastığı yere dikkat eder. Vücut sadece ayak ve ayak bileğiyle çalışmaz beyninden ayak bileğini kadar koordinasyon içinde çalışır. Gerekli olan yerler kasılır ve diğer kısımlar gevşer. İşte normalde yapılmayacak hareketler yapılacağı için alışkın olmadığımız kaslar devreye girer ve çalışır.”
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Sağlıklı Yöntemlerle Hafızanızı Güçlendirin
Günlük hayatımızda pek çok uyarana maruz kalıyoruz ve bu uyaranların birçoğunun farkında dahi değiliz.
Çoğumuz dikkatimizin hızlı dağıldığından ve bizim için önemli olan pek çok şeyi hatırlayamamaktan dert yanıyoruz. Özellikle iş hayatımızda bu durum bizim için son derece zorlayıcı bir hal alabiliyor ve aynı zamanda ilişkilerimizin kalitesini düşürebiliyor. Bu durumların çağımızın önde gelen sorunları arasında yer aldığını söylemek yanlış olmaz. Peki, bizi zor durumda bırakan bu şikâyetlerimizi hafifletecek basit yöntemler mevcut mu?
Hafızayı güçlendirmekten bahsedince insanların pek çogunun aklına gelen ilk yöntem yazmaktır. Gerçekten de yazmak, yapılacak işleri not etmek, özellikle de günlük tutmak hafızamızı önemli oranda güçlendirecektir. Çünkü yazma eyleminde bulunduğumuzda aynı zamanda görsel hafızamızı da kullanmış oluyoruz. Günlük tutmak bizi, gün sinunda tüm gün yaşadıklarımızı sabahın ilk saatlerinden itibaren neler yaptığımızı hatırlamaya zorlamaktadır. Yazmaktan hoşlanmayan kişiler bunu yatmadan önce “gün içerisinde neler yaptım?” diye düşünerek de hafızalarını belli oranda geliştirebilirler. Birden fazla işle işle aynı zamanda uğraşmamızı gerektiren, takip edilecek işlerin fazla olduğu sektörlerde çalışıyorsak yapılacakları not almak hayat kurtarıcı nitelikte olacaktı
Hafızamızın daha güçlü bir hale gelmesini sağlamak için yapılacak bir diğer önemli yöntem ise alışkanlık haline gelen davranışlarımızı, yöntemlerimizi farklılaştırmak olacaktır. Her zaman kullandığımız bir yöntem ya da uygulama metodunu değiştirmek, rutin haline getirdiğimiz bir gün başlangıcı gibi durumları farklı şekilde yapmak bize hem yeni bir tecrübe imkânı tanıyacak hem de hafızamızı canlı ciddi anlamda tutmaya yardımcı olacaktır.
İyi bir hafızaya sahip olmak aynı zamanda zihinsel aktivitelerimizin sağlıklı olması anlamına geldiğinden dolayı tabi ki hayatımızda hareket olmalı, iyi beslenmeli, sigara ve alkolden olabildiğince uzak durmalıyız. Uyku süresi ve kalitesi de bu anlamda son derece önemlidir. Tüm bunları birlikte ele alacak bir yaşam şekli hafızamızı geliştirmek adına en uygun yöntem olacaktır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Çoğumuz dikkatimizin hızlı dağıldığından ve bizim için önemli olan pek çok şeyi hatırlayamamaktan dert yanıyoruz. Özellikle iş hayatımızda bu durum bizim için son derece zorlayıcı bir hal alabiliyor ve aynı zamanda ilişkilerimizin kalitesini düşürebiliyor. Bu durumların çağımızın önde gelen sorunları arasında yer aldığını söylemek yanlış olmaz. Peki, bizi zor durumda bırakan bu şikâyetlerimizi hafifletecek basit yöntemler mevcut mu?
Hafızayı güçlendirmekten bahsedince insanların pek çogunun aklına gelen ilk yöntem yazmaktır. Gerçekten de yazmak, yapılacak işleri not etmek, özellikle de günlük tutmak hafızamızı önemli oranda güçlendirecektir. Çünkü yazma eyleminde bulunduğumuzda aynı zamanda görsel hafızamızı da kullanmış oluyoruz. Günlük tutmak bizi, gün sinunda tüm gün yaşadıklarımızı sabahın ilk saatlerinden itibaren neler yaptığımızı hatırlamaya zorlamaktadır. Yazmaktan hoşlanmayan kişiler bunu yatmadan önce “gün içerisinde neler yaptım?” diye düşünerek de hafızalarını belli oranda geliştirebilirler. Birden fazla işle işle aynı zamanda uğraşmamızı gerektiren, takip edilecek işlerin fazla olduğu sektörlerde çalışıyorsak yapılacakları not almak hayat kurtarıcı nitelikte olacaktı
Hafızamızın daha güçlü bir hale gelmesini sağlamak için yapılacak bir diğer önemli yöntem ise alışkanlık haline gelen davranışlarımızı, yöntemlerimizi farklılaştırmak olacaktır. Her zaman kullandığımız bir yöntem ya da uygulama metodunu değiştirmek, rutin haline getirdiğimiz bir gün başlangıcı gibi durumları farklı şekilde yapmak bize hem yeni bir tecrübe imkânı tanıyacak hem de hafızamızı canlı ciddi anlamda tutmaya yardımcı olacaktır.
İyi bir hafızaya sahip olmak aynı zamanda zihinsel aktivitelerimizin sağlıklı olması anlamına geldiğinden dolayı tabi ki hayatımızda hareket olmalı, iyi beslenmeli, sigara ve alkolden olabildiğince uzak durmalıyız. Uyku süresi ve kalitesi de bu anlamda son derece önemlidir. Tüm bunları birlikte ele alacak bir yaşam şekli hafızamızı geliştirmek adına en uygun yöntem olacaktır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Güneşin Işınların Zararlı Etkilerinden Kendinizi Koruyun
Güneş ışınları sadece insanlara değil tabiattaki bütün canlılara fayda sağlayan ve hayatî değere sahip önemli doğal kaynaklarımızdandır.
Güneş ışınlarından doğal yollarla elde edebileceğimiz D vitamini özellikle çocukların kemik gelişimi için büyük rol oynar. Bununla birlikte son elli yıl içersinde ozon tabakasının tahrip olmasına bağlı olarak güneş ışınları süzülerek değil de direkt olarak bizlere ulaşabilmektedir.
Uzun süre boyunca güneş ışınlarına maruz kalan insanlarda kalp-tansiyon rahatsızlıkları, gözde katarakt oluşumu, cilde renk veren pigmentlerin azalmasına bağlı olarak oluşan vitiligo ve cilt kanserine kadar varabilen hastalıklar kendini gösterebilir.
Güneşten Işınlarından Korunma Yolları;
1) Saatlerce Güneşlenmeyin
Güneş ışığının yeryüzüne dik açıyla geldiği öğle saatlerinde güneşlenmemeye çalışın. Çünkü bu saatlerde gelen güneş ışınları zararlıdır ve ciltte lekelerin oluşmasına yol açarlar.
2) Dışarı Çıktığınızda Şapka Kullanın:
Şapka satın alırken aldığınız şapkanın çevresinin geniş olmasına dikkat edin. Böylece sayalnızca kafanızı değil aynı zamanfa yüzünüzü de korumuş olursunuz.
3) Güneş Gözlüğü Kullanın:
Gözde katarakt oluşumunun önüne geçmek için dışarı çıkarken muhakkak güneş gözlüğü kullanın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Güneş ışınlarından doğal yollarla elde edebileceğimiz D vitamini özellikle çocukların kemik gelişimi için büyük rol oynar. Bununla birlikte son elli yıl içersinde ozon tabakasının tahrip olmasına bağlı olarak güneş ışınları süzülerek değil de direkt olarak bizlere ulaşabilmektedir.
Uzun süre boyunca güneş ışınlarına maruz kalan insanlarda kalp-tansiyon rahatsızlıkları, gözde katarakt oluşumu, cilde renk veren pigmentlerin azalmasına bağlı olarak oluşan vitiligo ve cilt kanserine kadar varabilen hastalıklar kendini gösterebilir.
Güneşten Işınlarından Korunma Yolları;
1) Saatlerce Güneşlenmeyin
Güneş ışığının yeryüzüne dik açıyla geldiği öğle saatlerinde güneşlenmemeye çalışın. Çünkü bu saatlerde gelen güneş ışınları zararlıdır ve ciltte lekelerin oluşmasına yol açarlar.
2) Dışarı Çıktığınızda Şapka Kullanın:
Şapka satın alırken aldığınız şapkanın çevresinin geniş olmasına dikkat edin. Böylece sayalnızca kafanızı değil aynı zamanfa yüzünüzü de korumuş olursunuz.
3) Güneş Gözlüğü Kullanın:
Gözde katarakt oluşumunun önüne geçmek için dışarı çıkarken muhakkak güneş gözlüğü kullanın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Çocuklarda Ortopedik Rahatsızlıkta Erken Teşhis
Çocuklarda görülen ortopedik rahatsızlıkların erken teşhisi, hastalığın tedavisinde büyük rol oynuyor.
Doğuştan ya da gelişme çağında sık görülen ayağın içe basması, düztabanlık gibi problemler aileleri en çok endişelendiren sorunlar arasında yer alıyor. Erken tanı açısından çocukluk döneminde sorunların tespit edilmesi ise tedavi için önem teşkil ediyor. Ülkemizde doğuştan ya da gelişimsel düztabanlık özellikle çocuklarda oldukça yaygın görülüyor. Ortopedi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Yel, erkek çocuklarda, kızların 5-6 katı sıklıkla görülen sorun ile ilgili aileleri bilgilendiriyor.
Ortopedistlerin görevlerinin birisi de sağlıklı çocuklarda 1?6 yaşlar arasında sık görülen hafif basma kusurları ve bacak yamukluklarını çok nadir olan kalıcı sorunlardan ayırmak ve aileye bilgi vermektir. Çocuklarda bu tip ayak sorunlarını iki başlık altında toplayabiliriz.
Doğuştan yada gelişimsel masum düz tabanlık
1- Kemik yada eklem deformiteleri veya bağların gevşekliğiyle birlikte olan ileri düz tabanlık
Birincisi çocuklarda masum düztabanlık denilen, herhangi bir özel tedavi gerektirmeyen durumdur. Masum düztabanlık çok yaygındır, çocukların yüzde 60, 70, bazı çalışmalara göre 80’inde hafif düztabanlık ve hafif içe basma vardır. Bu durum bebek tipi yağ dokusunun cilt altında yerleşmesinden kaynaklanır. Çocuk büyüdükçe ve yürüdükçe bu yağ dokusu azalırken kaslar güçlenerek ayağın uzunlamasına kavisini-arkını artırır. Sonuçta çocuğun ayakları normale döner. Bazen bu durumları hasta yakınları ve hekimler hastalık zannedebilirler hatta tedaviye yönelik ortopedik botlar, tabanlıklar veya bir takım başka özel kalıplarla yapılan pabuçlar verebilirler. Bunların hiçbiri etkili değildir, tersine bilim dışıdır ve çocuğun ayağının kas yapısının gelişmesine engel olduğu için zararı bile dokunabilir.
İkinci grupta
Kemik ya da eklem deformiteleri veya bağların gevşekliğiyle birlikte olan ileri düz tabanlıktır. Bu grupta bazı ayak kemikleri arasında doğuştan kaynama-birleşme yada ayak kemiklerinde eksiklik, normalden farklı şekilde olma gibi sorunlar olabilir. Bunun dışında çocuğun vücudundaki tüm eklem bağlarını ilgilendiren gevşeklik, bolluk olur ki bu durumdaki hastalarda kol ve bacaklardaki diğer eklemlerde de normalden fazla bolluk hareket görülebilir. Bunlarda ayak kemikleri birbirine gevşek bağlı olduğu için birbiri üzerinden kayarak yarı-çıkık, çıkığa kadar giden deformiteler görülebilir. Bu saydığımız durumlarda ayakkabı içi mekanik takviyeler, özel egzersiz programlar ve bazı cerrahi tedaviler yapılabilir.
Düz tabanlıkla ilgili olmayan ama çocukluk çağında sık görülen bir başka hastalık ise doğuştan çarpık ayaktır. Bu hastalıkta ise bebekler doğduklarında ayakları içe dönük olarak doğar. Bu durum bin bebeğin birinde görülür. Erkek çocuklarda daha sıklıkla görülen bu sorun sakatlığa neden olduğu için doğumdan 1 hafta sonrasından başlayarak alçıyla tedaviye başlanması gerekir. Çocuk doğar doğmaz, dokular esnekken alçı, daha sonra 3 ile 6 aylık olunca eğer gerekirse ameliyatlarla tedavi edilir.
Düztabanlık kötü bir hastalık mıdır?
Düztabanlık kötü bir hastalık değildir. Ancak ömür boyu yaşam kalitesini düşüren bir problemdir. Düztabanlığı olanlar sportif aktivitelerden biraz uzak dururlar. İş koşulları, ayakta çalışma ve fazla kilolar ağrılarını arttıran faktör arasında yer alır. Düztabanlık problemi olan kişilerin ayakkabılarının deforme olması ve ayakkabı giyme problemleri ömür boyu sürer, daha ileri yaşlarda erken kireçlenmeler ortaya çıkabilir. Eğer gerekli ise, çocukluk çağında yapılan basit ameliyatlar ile geleceğe yönelik sorunlar ortadan kaldırılabilir.
Tedavide erken teşhis çok önemli!
Dikkatli aileler, çocukları yürümeye başladığında içeri doğru basma söz konusu ise, hemen doktora gidiyorlar. Yapılan ortopedi muayenesinde düztabanlığın esnek mi, yoksa rijit mi olduğu ortaya çıkarılıyor. Çocukta, esnek düztabanlık söz konusu ise 8 yaşına kadar düzelmesi bekleniyor. Ancak sorun rijit ise öncelikle hastalığın oluşum sebepleriyle ilgili araştırma yapılıyor. Bu nedenle düztabanlık tedavisinde erken teşhis büyük önem taşıyor.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Doğuştan ya da gelişme çağında sık görülen ayağın içe basması, düztabanlık gibi problemler aileleri en çok endişelendiren sorunlar arasında yer alıyor. Erken tanı açısından çocukluk döneminde sorunların tespit edilmesi ise tedavi için önem teşkil ediyor. Ülkemizde doğuştan ya da gelişimsel düztabanlık özellikle çocuklarda oldukça yaygın görülüyor. Ortopedi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Yel, erkek çocuklarda, kızların 5-6 katı sıklıkla görülen sorun ile ilgili aileleri bilgilendiriyor.
Ortopedistlerin görevlerinin birisi de sağlıklı çocuklarda 1?6 yaşlar arasında sık görülen hafif basma kusurları ve bacak yamukluklarını çok nadir olan kalıcı sorunlardan ayırmak ve aileye bilgi vermektir. Çocuklarda bu tip ayak sorunlarını iki başlık altında toplayabiliriz.
Doğuştan yada gelişimsel masum düz tabanlık
1- Kemik yada eklem deformiteleri veya bağların gevşekliğiyle birlikte olan ileri düz tabanlık
Birincisi çocuklarda masum düztabanlık denilen, herhangi bir özel tedavi gerektirmeyen durumdur. Masum düztabanlık çok yaygındır, çocukların yüzde 60, 70, bazı çalışmalara göre 80’inde hafif düztabanlık ve hafif içe basma vardır. Bu durum bebek tipi yağ dokusunun cilt altında yerleşmesinden kaynaklanır. Çocuk büyüdükçe ve yürüdükçe bu yağ dokusu azalırken kaslar güçlenerek ayağın uzunlamasına kavisini-arkını artırır. Sonuçta çocuğun ayakları normale döner. Bazen bu durumları hasta yakınları ve hekimler hastalık zannedebilirler hatta tedaviye yönelik ortopedik botlar, tabanlıklar veya bir takım başka özel kalıplarla yapılan pabuçlar verebilirler. Bunların hiçbiri etkili değildir, tersine bilim dışıdır ve çocuğun ayağının kas yapısının gelişmesine engel olduğu için zararı bile dokunabilir.
İkinci grupta
Kemik ya da eklem deformiteleri veya bağların gevşekliğiyle birlikte olan ileri düz tabanlıktır. Bu grupta bazı ayak kemikleri arasında doğuştan kaynama-birleşme yada ayak kemiklerinde eksiklik, normalden farklı şekilde olma gibi sorunlar olabilir. Bunun dışında çocuğun vücudundaki tüm eklem bağlarını ilgilendiren gevşeklik, bolluk olur ki bu durumdaki hastalarda kol ve bacaklardaki diğer eklemlerde de normalden fazla bolluk hareket görülebilir. Bunlarda ayak kemikleri birbirine gevşek bağlı olduğu için birbiri üzerinden kayarak yarı-çıkık, çıkığa kadar giden deformiteler görülebilir. Bu saydığımız durumlarda ayakkabı içi mekanik takviyeler, özel egzersiz programlar ve bazı cerrahi tedaviler yapılabilir.
Düz tabanlıkla ilgili olmayan ama çocukluk çağında sık görülen bir başka hastalık ise doğuştan çarpık ayaktır. Bu hastalıkta ise bebekler doğduklarında ayakları içe dönük olarak doğar. Bu durum bin bebeğin birinde görülür. Erkek çocuklarda daha sıklıkla görülen bu sorun sakatlığa neden olduğu için doğumdan 1 hafta sonrasından başlayarak alçıyla tedaviye başlanması gerekir. Çocuk doğar doğmaz, dokular esnekken alçı, daha sonra 3 ile 6 aylık olunca eğer gerekirse ameliyatlarla tedavi edilir.
Düztabanlık kötü bir hastalık mıdır?
Düztabanlık kötü bir hastalık değildir. Ancak ömür boyu yaşam kalitesini düşüren bir problemdir. Düztabanlığı olanlar sportif aktivitelerden biraz uzak dururlar. İş koşulları, ayakta çalışma ve fazla kilolar ağrılarını arttıran faktör arasında yer alır. Düztabanlık problemi olan kişilerin ayakkabılarının deforme olması ve ayakkabı giyme problemleri ömür boyu sürer, daha ileri yaşlarda erken kireçlenmeler ortaya çıkabilir. Eğer gerekli ise, çocukluk çağında yapılan basit ameliyatlar ile geleceğe yönelik sorunlar ortadan kaldırılabilir.
Tedavide erken teşhis çok önemli!
Dikkatli aileler, çocukları yürümeye başladığında içeri doğru basma söz konusu ise, hemen doktora gidiyorlar. Yapılan ortopedi muayenesinde düztabanlığın esnek mi, yoksa rijit mi olduğu ortaya çıkarılıyor. Çocukta, esnek düztabanlık söz konusu ise 8 yaşına kadar düzelmesi bekleniyor. Ancak sorun rijit ise öncelikle hastalığın oluşum sebepleriyle ilgili araştırma yapılıyor. Bu nedenle düztabanlık tedavisinde erken teşhis büyük önem taşıyor.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Soğuk Algınlığı, Öksürük ve Boğaz Ağrısı
Boğaz ağrısı, bademcik iltihabı öksürük ve grip belirtileri başka hangi hastalıkların belirtisi ve sonucu olabilir?
Boğaz ağrısı soğuk almanın ilk işaretidir. Soğuk algınlığındaki bu belirtiler genelde kısa sürer. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısını izler. Streptokok bakteri kaynaklı enfeksiyon rahatsızlıklarında boğaz ağrısı daha şiddetlidir. Bademcikte boğaz arkasındaki dokularda acı bir iltihaplanma ve enfeksiyon görülür.
Boğaz ağrısına virüs veya bakteri neden olabilir. Viral olanlar çoğunluktadır ve burun akıntısı, öksürük, gözlerde kızarma ve sulanma, hapşırma görülür. Sigara, çevre kirliliği, alerji ve kuru hava da etkendir. Hapşırma, öksürük, baş ve vücut ağrısı, ateş devam eden semptomlardır. Viral soğuk algınlığında iyi hissetmeyi sağlayan tedavi şekilleri vardır.
Ilık suyla gargara, sıcak sıvıları içme, ateş ve ağrı kesen ilaçları alma gibi. Soğuk algınlığı ilaçları bazı belirtileri kesse de çok yararlı değildir. Asetaminofen ve ibuprofen ve naproksen gibi ağrı kesiciler mevcuttur. Çocuklara Aspirin Reye sendromu nedeniyle verilmemelidir. Boğaz spreyi, burun damlası, pastil de önerilebilir.
Antibiyotikler nezle ve burun akıntısında yani viral hastalıklarda verilmemelidir çünkü bakteriyel hastalıklarda yararlıdır. İştah kaybı, ateş, kızaran şişen bademcikler, ağrılı yutma ve ani boğaz ağrıları ise daha ciddi bir duruma işarettir.
Bu durumda antibiyotik verilir. Dinlenme tedavisi verilir. Sürekli ateş, mide bulantısı, kusma, deri döküntüsü, öksürük, ağrılı eklemler, şişen bezler, nefes darlığı ve idrarda değişimler varsa acil doktora gidilmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Boğaz ağrısı soğuk almanın ilk işaretidir. Soğuk algınlığındaki bu belirtiler genelde kısa sürer. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısını izler. Streptokok bakteri kaynaklı enfeksiyon rahatsızlıklarında boğaz ağrısı daha şiddetlidir. Bademcikte boğaz arkasındaki dokularda acı bir iltihaplanma ve enfeksiyon görülür.
Boğaz ağrısına virüs veya bakteri neden olabilir. Viral olanlar çoğunluktadır ve burun akıntısı, öksürük, gözlerde kızarma ve sulanma, hapşırma görülür. Sigara, çevre kirliliği, alerji ve kuru hava da etkendir. Hapşırma, öksürük, baş ve vücut ağrısı, ateş devam eden semptomlardır. Viral soğuk algınlığında iyi hissetmeyi sağlayan tedavi şekilleri vardır.
Ilık suyla gargara, sıcak sıvıları içme, ateş ve ağrı kesen ilaçları alma gibi. Soğuk algınlığı ilaçları bazı belirtileri kesse de çok yararlı değildir. Asetaminofen ve ibuprofen ve naproksen gibi ağrı kesiciler mevcuttur. Çocuklara Aspirin Reye sendromu nedeniyle verilmemelidir. Boğaz spreyi, burun damlası, pastil de önerilebilir.
Antibiyotikler nezle ve burun akıntısında yani viral hastalıklarda verilmemelidir çünkü bakteriyel hastalıklarda yararlıdır. İştah kaybı, ateş, kızaran şişen bademcikler, ağrılı yutma ve ani boğaz ağrıları ise daha ciddi bir duruma işarettir.
Bu durumda antibiyotik verilir. Dinlenme tedavisi verilir. Sürekli ateş, mide bulantısı, kusma, deri döküntüsü, öksürük, ağrılı eklemler, şişen bezler, nefes darlığı ve idrarda değişimler varsa acil doktora gidilmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)