Perflorlu kimyasallara maruz kalan kilolu ve obez çocuklarda metabolik değişimler yaşanıyor.
Klinik Endokrinoloji ve Metabolizma Endokrin Derneği Dergisi’nde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre, metabolik sendrom gelişimin erken belirtileri ve sonuçlarından biri budur. Metabolik sendrom, kalp hastalığı, inme ve diyabet hastalıklarının çocuklarda ve çocukken maruz kalındığında ileride görülme riskini artırıyor. Halı ve mobilya leke çıkarıcıları temizlik maddelerinde bulunan perflorlu kimyasal maddeler çocukların ulaşamayacağı yerlere saklanmalı. Bu maddelerle temas edilmemelidir.
Kilolu çocuklarda bu temas daha sakıncalıdır. Endüstriyel kimyasallar, tekstil ve temizlik malzemeleri bu maddeyi içerir. Önemli bir halk sağlığı tehdididir. Buna maruz kalan çocuklarda kanda insülin ve trigliserid konsantrasyonları ve seviyeleri çok yüksek çıkar. Bu metabolik değişiklik ise metabolik sendromun başlangıcıdır. Yani erken habercidir. VKE ve bel çevresi ölçülür glokuz insülin ve kan değerlerine bakılır. Analize göre kilolu çocuklarda seviyeler daha risklidir. Çocuk sağlığı önemli olarak korunmalıdır.
Kaynak.7gunsaglik
Kalp Yetmezliğinin Nedenleri
Kalp yetmezliği nedenleri bir takım sağlık problemleri sonucu meydana gelmektedir. Kalp kasılmalarında ki yetersizlikten kaynaklanan kalp yetmezliği, kalp kasında görülen hastalıklarla ilişkilidir. Kalp- damar hastalıkları, hipertansiyon, aşırı alkol kullanımı, kalp kapaklarında ki problemler kalp yetmezliğini tetikler.
Kalp yetersizliği, tedavisi hemen yapılması gereken sağlık sorunlarından en önemlisidir. Bu hastalıkta kalp çalışır ; ancak yeterli seviyede değildir. Kan akışında azalmadan dolayı kalp sahip olduğu kasılma yeteneğini yitirir ve kanı pompalayamaz duruma gelir. Kanın pompalanma işlemi gerçekleşmediği için vücut ihtiyacı olduğu kanı alamaz ve ve dokularda oksijensiz kalır. İşte tüm bu sorunların görülmesi kalp yetersizliğine işarettir.
Kalp yetmezliğinden dolayı dokular ihtiyacı olan kanı alamadıkları için başka hastalıklarında görülme olasılığı yüksek olur. Özellikle kan akışında görülen bu eksiklik damarlarda kan birikmesine, böbreğin su toplamasına, vücudun tuz tutumunun artmasına yol açar.
Kalp yetersizliği, tedavisi hemen yapılması gereken sağlık sorunlarından en önemlisidir. Bu hastalıkta kalp çalışır ; ancak yeterli seviyede değildir. Kan akışında azalmadan dolayı kalp sahip olduğu kasılma yeteneğini yitirir ve kanı pompalayamaz duruma gelir. Kanın pompalanma işlemi gerçekleşmediği için vücut ihtiyacı olduğu kanı alamaz ve ve dokularda oksijensiz kalır. İşte tüm bu sorunların görülmesi kalp yetersizliğine işarettir.
Kalp yetmezliğinden dolayı dokular ihtiyacı olan kanı alamadıkları için başka hastalıklarında görülme olasılığı yüksek olur. Özellikle kan akışında görülen bu eksiklik damarlarda kan birikmesine, böbreğin su toplamasına, vücudun tuz tutumunun artmasına yol açar.
Fıtık Ameliyatı Yerine Cihaz Tedavisi
Bel ve boyun fıtığı için artık ameliyata gerek kalmayacak. Özel bir cihaz sayesinde artık fıtıklar tedavi edilebilecek. İşte o cihaz ve detaylı bilgiler..
Bel ve boyun fıtıklarının tedavisinde kullanılan bir cihaz, “Ameliyat olmalısın!” denilen uygun hastayı ameliyattan kurtarıyor. 5 metre yürüyemeyen, merdiven çıkamayan, yüzünü bile yıkayamayan hastalar, gördükleri tedavi sonrasında yaşadıkları değişime kendileri de inanamıyor. Cihazın ameliyatlık vakalardaki başarı oranının yüzde 87 olduğu belirtiliyor.
Bel ve boyun fıtıkları, hayatımızı olumsuz etkileyip yaşam kalitemizi düşüren önemli bir sağlık sorunu. Çoğu kişi bu sorundan kurtulmak için çalmadık kapı bırakmıyor, çaresiz kalınca da ameliyat masasına yatıyor. Oysa pek çok uzman ülkemizde yapılan ameliyatların büyük bölümünün gereksiz olduğunu savunuyor.
Fizyorem Fizik Tedavi Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Gülçin Gülşen, “Fıtıkta MR görüntülerinde kopan parça yer değiştirmişse, kol ve bacaklarda duyu kaybı varsa, kişi idrar ve büyük abdestini kaçırdığını hissetmiyorsa ameliyat edilmesi gerekir” diyor.
KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ
Son yıllarda ülkemizde çok az merkezde uygulanan bir cihazla, omurga arasındaki diskin fıtıklaşan parçasının kopmadığı durumlarda hastalar ameliyatsız olarak eski hallerine döndürülebiliyor. Gülşen, hastaların kendilerine başvurduklarında bacaklarında güçsüzlük, uyuşukluk ve karıncılanma olsa bile eğer fıtığın dış parçası kopmamış ise mekanik bir şekilde sorun olan bölgeyi açarak iyileşme sağladıklarını söylüyor.
Cihazın etkin bir traksiyon (çekme) yöntemi olduğunu ve bu yöntemle omurga aralığını başarılı şekilde açtıklarını belirten Gülşen, klasik traksiyon yöntemlerinin 20 25 yıldır fizik tedavi kliniklerinde uygulanmakta olduğunu, bu cihazla omuriliğe klasik traksiyon yöntemlerinde uygulanandan daha etkin çekim uygulandığını belirtiyor. Tedavi kişinin boy uzunluğu ve kilosu dikkate alınarak omurga yapısına göre düzenlenerek bilgisayar kontrollü olarak yapılıyor.
Klasik traksiyonda tüm omurgaya aynı yük uygulanırken bu cihazda fıtık olan bölgeye uygulanıyor. Bel ve boyun fıtıklarında kişinin hastalığına özgü tedavi programı düzenlemenin önemine dikkat çeken Gülşen, sadece bu cihazla çekimin tedaviyi eksik bırakacağını, bu nedenle çevre dokuları da iyileştirmek gerektiğini söylüyor. Hastaların muayene bulgularını tedavi sırasında 4-5 günde bir değerlendirmek ve program değişikliği yapmak çok önemli bulunuyor. Cihazın uygulama protokolünde de tek başına uygulanması önerilmeyip tedavi takibine dikkat çekiliyor.
7. SEANSTAN SONRA HİSSEDİLİR ETKİ
Prof. Dr. Gülçin Gülşen, ortalama 20 seans gereken tedavide, çoğu hastanın 7. seanstan sonra yüzde 60 70 oranında iyileşme gösterdiğini söylüyor. Hastaların kendilerine başvurduklarında, “Sabahları yatağımdan kalkamıyordum, adım atamıyordum, lavaboya gidemiyordum, gün içinde 100 metreden fazla yürüyemiyordum, toplantının ortasından bir bahaneyle dışarı çıkmak zorunda kalıyordum, bacağımı hissetmiyordum” gibi şikâyetlerde bulunduğunu söyleyen Gülşen, bu seansları tamamlayanların şikâyetlerinin çoğunun geride kaldığına dikkat çekiyor.
DİKKAT EDEN HASTALARDA SORUN TEKRARLAMIYOR
“Amacımız daralan aralığı mekanik şekilde açmak” diyen Prof. Dr. Gülşen şöyle devam ediyor; “O bölgeyi açmak isterken çevresindeki bağ ve kasları da gevşetiyoruz. Eğer aralığı istediğimiz gibi açmışsak sonrasında omurgaya yapışan omurga kanalının etrafındaki bağ ve kasları etkin şekilde güçlendiriyor ve 10. seanstan sonra egzersizlere başlıyoruz. Bunu yaparken elektro terapi uyguluyor ve kas güçlendirici akımlar veriyoruz. Sonrasında hastalarımıza düzenli şekilde bu egzersizleri yapmalarını ve yaşam şekillerini ne şekilde değiştirmeleri gerektiğini öğretiyoruz. Günlük yaşamdaki hareketlerine dikkat edenlerde sorun tekrarlamıyor.”
BİLMENİZ GEREKENLER
* Cihazın seans ücreti 150 TL
* 20 seanslık tedavi 3000 TL
* Tedavide bütün özel sigortalar geçiyor.
* SGK şimdilik bu tedaviyi karşılamıyor.
‘YÜRÜYENLERİ KISKANIYORDUM’
Levent Kore Barlas (59) Emekli
Uzun yıllardır bel fıtığı sorunum vardı. Son aylarda kalçamdan ayağıma gelen çok şiddetli ağrı nedeniyle yürüyemez hale geldim. Salondan tuvalete bile gidemiyor yardım alarak yürüyordum. İnsan 5 m bile yürüyemez mi? Bunu bile yapamıyordum. Yürüyenleri kıskanan bir psikolojiye sahip olmuştum. Doktora tekerlekli sandalyede gitmem halimi anlatmaya yeter sanırım. Ne kas gevşeticiler, ne ağrı kesiciler ne de iğne tedavileri sonuç verdi. Gittiğim doktorlarım ise “Kesin ameliyat” dedi. Doktorum fizik tedavi verince internetten yaptığım araştırmalar sonucunda bu cihazı buldum ve 16. seansımı tamamladım. O kadar iyiyim ki sonuca kendim bile inanamıyorum. “Eğer bu cihazdan yarar göremezsem ameliyat olurum” diye düşünüyordum ama gerek kalmadı. Artık yürümekle kalmayıp hayal edemediğim şeyleri bile yapabiliyorum. Mesela 10 gün önce iş için Ankara’ya gidip geldim ve kısa bir toplantı için 7 saat araba kullanmama rağmen hiç ağrı hissetmedim.
‘MERDİVEN ÇIKMAK HAYALDİ’
Nurhan Aksan (60) Emekli Bankacı
Uzun zamandır bel fıtığı hastasıyım. Daha önce defalarca fizik tedavi gördüm ama sonuç alamadım. Gittiğim iki doktor ameliyattan başka çarem olmadığını söyledi. Oysa ameliyat olmayı hiç istemiyordum. Artık fizik tedaviyi ilaç gibi düşünmeye başlamış ve “Her yıl bir iki kere giderim” diyerek bundan başka çarem olmadığına inanmıştım. Yürüyemiyor, 20 cm bile yükseğe çıkamıyordum. Merdiven çıkmak benim için bir hayaldi. Ameliyat olmayı reddedince yeni arayışlara yöneldim. İçimden, “Bunun çaresi yok” diye geçirdiğim anda bu cihazın varlığını duydum. 5. seanstan itibaren etkisini gördüm ve yürümeye başladım. Ağrılarımda da gözle görülür bir azalma oldu. Bu sorun yüzünden o kadar yorulmuş ve her şeyden vazgeçmiştim ki doktorum tedavimin tamamlanmasına hayli zaman olduğunu söylemesine rağmen uzun zamandır ilk kez dikkatim yürüme zorluğumdan farklı konulara yöneldi. Artık dökülen saçlarımla daha çok ilgiliyim ve ilk kez bu kadar umut doluyum.
‘ELİMİ YÜZÜMÜ YIKAYAMIYORDUM’
Bekir Aktaş (50) Emekli
Birkaç ay önce şiddetli omuz ve kol ağrısı yaşadım. Çekilen MR’da boynumda iki fıtığa rastlandı ve ameliyat önerildi. Tam ameliyat olmaya karar verdiğim dönemde bu cihazı denedim. Sol elle bardağımı kaldıramaz, elimi yüzümü yıkayamaz hale gelmiştim. 8. seanstan itibaren müthiş bir rahatlama hissettim. Ağrım ve hareket kısıtlılığım kalmadığı gibi uykularım bile düzene girdi.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Bel ve boyun fıtıklarının tedavisinde kullanılan bir cihaz, “Ameliyat olmalısın!” denilen uygun hastayı ameliyattan kurtarıyor. 5 metre yürüyemeyen, merdiven çıkamayan, yüzünü bile yıkayamayan hastalar, gördükleri tedavi sonrasında yaşadıkları değişime kendileri de inanamıyor. Cihazın ameliyatlık vakalardaki başarı oranının yüzde 87 olduğu belirtiliyor.
Bel ve boyun fıtıkları, hayatımızı olumsuz etkileyip yaşam kalitemizi düşüren önemli bir sağlık sorunu. Çoğu kişi bu sorundan kurtulmak için çalmadık kapı bırakmıyor, çaresiz kalınca da ameliyat masasına yatıyor. Oysa pek çok uzman ülkemizde yapılan ameliyatların büyük bölümünün gereksiz olduğunu savunuyor.
Fizyorem Fizik Tedavi Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Gülçin Gülşen, “Fıtıkta MR görüntülerinde kopan parça yer değiştirmişse, kol ve bacaklarda duyu kaybı varsa, kişi idrar ve büyük abdestini kaçırdığını hissetmiyorsa ameliyat edilmesi gerekir” diyor.
KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ
Son yıllarda ülkemizde çok az merkezde uygulanan bir cihazla, omurga arasındaki diskin fıtıklaşan parçasının kopmadığı durumlarda hastalar ameliyatsız olarak eski hallerine döndürülebiliyor. Gülşen, hastaların kendilerine başvurduklarında bacaklarında güçsüzlük, uyuşukluk ve karıncılanma olsa bile eğer fıtığın dış parçası kopmamış ise mekanik bir şekilde sorun olan bölgeyi açarak iyileşme sağladıklarını söylüyor.
Cihazın etkin bir traksiyon (çekme) yöntemi olduğunu ve bu yöntemle omurga aralığını başarılı şekilde açtıklarını belirten Gülşen, klasik traksiyon yöntemlerinin 20 25 yıldır fizik tedavi kliniklerinde uygulanmakta olduğunu, bu cihazla omuriliğe klasik traksiyon yöntemlerinde uygulanandan daha etkin çekim uygulandığını belirtiyor. Tedavi kişinin boy uzunluğu ve kilosu dikkate alınarak omurga yapısına göre düzenlenerek bilgisayar kontrollü olarak yapılıyor.
Klasik traksiyonda tüm omurgaya aynı yük uygulanırken bu cihazda fıtık olan bölgeye uygulanıyor. Bel ve boyun fıtıklarında kişinin hastalığına özgü tedavi programı düzenlemenin önemine dikkat çeken Gülşen, sadece bu cihazla çekimin tedaviyi eksik bırakacağını, bu nedenle çevre dokuları da iyileştirmek gerektiğini söylüyor. Hastaların muayene bulgularını tedavi sırasında 4-5 günde bir değerlendirmek ve program değişikliği yapmak çok önemli bulunuyor. Cihazın uygulama protokolünde de tek başına uygulanması önerilmeyip tedavi takibine dikkat çekiliyor.
7. SEANSTAN SONRA HİSSEDİLİR ETKİ
Prof. Dr. Gülçin Gülşen, ortalama 20 seans gereken tedavide, çoğu hastanın 7. seanstan sonra yüzde 60 70 oranında iyileşme gösterdiğini söylüyor. Hastaların kendilerine başvurduklarında, “Sabahları yatağımdan kalkamıyordum, adım atamıyordum, lavaboya gidemiyordum, gün içinde 100 metreden fazla yürüyemiyordum, toplantının ortasından bir bahaneyle dışarı çıkmak zorunda kalıyordum, bacağımı hissetmiyordum” gibi şikâyetlerde bulunduğunu söyleyen Gülşen, bu seansları tamamlayanların şikâyetlerinin çoğunun geride kaldığına dikkat çekiyor.
DİKKAT EDEN HASTALARDA SORUN TEKRARLAMIYOR
“Amacımız daralan aralığı mekanik şekilde açmak” diyen Prof. Dr. Gülşen şöyle devam ediyor; “O bölgeyi açmak isterken çevresindeki bağ ve kasları da gevşetiyoruz. Eğer aralığı istediğimiz gibi açmışsak sonrasında omurgaya yapışan omurga kanalının etrafındaki bağ ve kasları etkin şekilde güçlendiriyor ve 10. seanstan sonra egzersizlere başlıyoruz. Bunu yaparken elektro terapi uyguluyor ve kas güçlendirici akımlar veriyoruz. Sonrasında hastalarımıza düzenli şekilde bu egzersizleri yapmalarını ve yaşam şekillerini ne şekilde değiştirmeleri gerektiğini öğretiyoruz. Günlük yaşamdaki hareketlerine dikkat edenlerde sorun tekrarlamıyor.”
BİLMENİZ GEREKENLER
* Cihazın seans ücreti 150 TL
* 20 seanslık tedavi 3000 TL
* Tedavide bütün özel sigortalar geçiyor.
* SGK şimdilik bu tedaviyi karşılamıyor.
‘YÜRÜYENLERİ KISKANIYORDUM’
Levent Kore Barlas (59) Emekli
Uzun yıllardır bel fıtığı sorunum vardı. Son aylarda kalçamdan ayağıma gelen çok şiddetli ağrı nedeniyle yürüyemez hale geldim. Salondan tuvalete bile gidemiyor yardım alarak yürüyordum. İnsan 5 m bile yürüyemez mi? Bunu bile yapamıyordum. Yürüyenleri kıskanan bir psikolojiye sahip olmuştum. Doktora tekerlekli sandalyede gitmem halimi anlatmaya yeter sanırım. Ne kas gevşeticiler, ne ağrı kesiciler ne de iğne tedavileri sonuç verdi. Gittiğim doktorlarım ise “Kesin ameliyat” dedi. Doktorum fizik tedavi verince internetten yaptığım araştırmalar sonucunda bu cihazı buldum ve 16. seansımı tamamladım. O kadar iyiyim ki sonuca kendim bile inanamıyorum. “Eğer bu cihazdan yarar göremezsem ameliyat olurum” diye düşünüyordum ama gerek kalmadı. Artık yürümekle kalmayıp hayal edemediğim şeyleri bile yapabiliyorum. Mesela 10 gün önce iş için Ankara’ya gidip geldim ve kısa bir toplantı için 7 saat araba kullanmama rağmen hiç ağrı hissetmedim.
‘MERDİVEN ÇIKMAK HAYALDİ’
Nurhan Aksan (60) Emekli Bankacı
Uzun zamandır bel fıtığı hastasıyım. Daha önce defalarca fizik tedavi gördüm ama sonuç alamadım. Gittiğim iki doktor ameliyattan başka çarem olmadığını söyledi. Oysa ameliyat olmayı hiç istemiyordum. Artık fizik tedaviyi ilaç gibi düşünmeye başlamış ve “Her yıl bir iki kere giderim” diyerek bundan başka çarem olmadığına inanmıştım. Yürüyemiyor, 20 cm bile yükseğe çıkamıyordum. Merdiven çıkmak benim için bir hayaldi. Ameliyat olmayı reddedince yeni arayışlara yöneldim. İçimden, “Bunun çaresi yok” diye geçirdiğim anda bu cihazın varlığını duydum. 5. seanstan itibaren etkisini gördüm ve yürümeye başladım. Ağrılarımda da gözle görülür bir azalma oldu. Bu sorun yüzünden o kadar yorulmuş ve her şeyden vazgeçmiştim ki doktorum tedavimin tamamlanmasına hayli zaman olduğunu söylemesine rağmen uzun zamandır ilk kez dikkatim yürüme zorluğumdan farklı konulara yöneldi. Artık dökülen saçlarımla daha çok ilgiliyim ve ilk kez bu kadar umut doluyum.
‘ELİMİ YÜZÜMÜ YIKAYAMIYORDUM’
Bekir Aktaş (50) Emekli
Birkaç ay önce şiddetli omuz ve kol ağrısı yaşadım. Çekilen MR’da boynumda iki fıtığa rastlandı ve ameliyat önerildi. Tam ameliyat olmaya karar verdiğim dönemde bu cihazı denedim. Sol elle bardağımı kaldıramaz, elimi yüzümü yıkayamaz hale gelmiştim. 8. seanstan itibaren müthiş bir rahatlama hissettim. Ağrım ve hareket kısıtlılığım kalmadığı gibi uykularım bile düzene girdi.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Stres Hormonu Kortizolün Saklanması ve Kontrolsüz Sentezinde Genetik Mutasyonların Rolü
Kortizol hormonu sinirli stresli olduğumuzda salgılanır bir tür iç yapıyı kontrol eden stres hormonudur.
Adrenal bezler tarafından üretilir ve salgılanır. Stresin saklandığı ve kontrol edilemediği ortaya çıkarken gizlenmesi durumunda bunun nedeni kortizol üretimini etkileyen genetik mutasyonlardır. Fazla miktarda kortizol üreten adrenal bezler incelenmiş iyi huylu tümörlerin genetik özellikleri burada ortaya çıkmıştır. Bu tür tümörler hastada kilo alımı, kas erimesi, osteoporoz, diyabet ve hipertansiyona yol açabilir. Bu bezin cerrahi yöntemle çıkarılması ise sorunu çözecektir. Adrenal bezinin ve kortizolün yanlış çalışması aslında bu sorunlara yol açıyor.
Adrenal tümörler genetik mutasyon yoluyla hastanın endokrinal sistemindeki enzimleri kontrolden çıkarıyor. Kontrolsüz enzim sentezlenmesi stres hormonunun saklanmasına gerektiği gibi işleyememesine neden oluyor. Kortizol üretiminin serbest bırakılması gerekiyor. Fosfokinaz A geni adrenal bezi fonskiyonun düzenlenmesinde rol oynar. Yeni tanımlanan bu gen dönüşü olmayan aktifleşmeye neden olacaktır. Kortizol görevine başlayacak stres hormonu eskiye dönecektir. Cushing sendromu gibi sinirsel ve endokrinal sorunlar böylece çözülebilecektir.
Kaynak.7gunsaglik
Adrenal bezler tarafından üretilir ve salgılanır. Stresin saklandığı ve kontrol edilemediği ortaya çıkarken gizlenmesi durumunda bunun nedeni kortizol üretimini etkileyen genetik mutasyonlardır. Fazla miktarda kortizol üreten adrenal bezler incelenmiş iyi huylu tümörlerin genetik özellikleri burada ortaya çıkmıştır. Bu tür tümörler hastada kilo alımı, kas erimesi, osteoporoz, diyabet ve hipertansiyona yol açabilir. Bu bezin cerrahi yöntemle çıkarılması ise sorunu çözecektir. Adrenal bezinin ve kortizolün yanlış çalışması aslında bu sorunlara yol açıyor.
Adrenal tümörler genetik mutasyon yoluyla hastanın endokrinal sistemindeki enzimleri kontrolden çıkarıyor. Kontrolsüz enzim sentezlenmesi stres hormonunun saklanmasına gerektiği gibi işleyememesine neden oluyor. Kortizol üretiminin serbest bırakılması gerekiyor. Fosfokinaz A geni adrenal bezi fonskiyonun düzenlenmesinde rol oynar. Yeni tanımlanan bu gen dönüşü olmayan aktifleşmeye neden olacaktır. Kortizol görevine başlayacak stres hormonu eskiye dönecektir. Cushing sendromu gibi sinirsel ve endokrinal sorunlar böylece çözülebilecektir.
Kaynak.7gunsaglik
Tırnak Bakımının Püf Noktaları ve Faydalı Bilgiler
Yasemin Fatih Amato sağlıklı güçlü ve bakımlı görünen tırnaklara sahip olmanın yollarını anlattı.
Tırnaklarımızda bir sorun olmadığı sürece, onların yaşantımızda ne kadar önemli olduğunun farkına bile varmayız. Ama en basitinden ucu kırıldığında bile kendimizi sakatlanmış gibi hissederiz. Yasemin Fatih Amato, tırnak bakımına dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekti ve tırnak bakımı ile ilgili ipuçları verdi.
* İster bulaşık yıkayın ister arabanızı; iş yaparken eldiven kullanmayı ihmal etmeyin. Eldiven elleri ve tırnakları korur, onların kurumasına ve kırılmasına engel olur, ayrıca birçok cilt ve tırnak hastalığını önler.
* Tırnak diplerinizi her fırsatta nemlendirin. Böylece onların kırılmasını, soyulmasını, yapısının hasar görmesini engellemiş olursunuz.
* Ellerinizi yıkadıktan sonra bir el kremi kullanmayı ihmal etmeyin.
* Tırnaklarınız soyulursa, limon ve gliserinle bir karışım hazırlayıp geceleri parmak uçlarınıza sürün.
* Tırnak diplerinizi enfeksiyonlardan koruyun. Deride oluşan yırtıkları, tırnak batmalarını en kısa sürede düzeltin. Sorun varsa, antibakterial kremler ya da solüsyonlar sürün. Bunları her eczanede bulabilirsiniz.
* Tırnaklarınızı uzun süre suda tutmayın ya da bakım yapmadan önce deterjanlı, sabunlu suda bekletmeyin. Tırnaklar ve tırnak diplerinizdeki deriler suda bekleyince zayıflarlar.
* Aseton gibi oje çıkartıcı maddeleri fazla kullanmayın. Özellikle tırnak diplerinizdeki derilere ve cildinize değmemesine özen gösterin.
* Tırnak etrafındaki deriler, parmaklar ıslakken geriye doğru itilebilir. Ama çok da fazla geriye itmeyin.
* Tırnak diplerindeki derileri asla kopartmayın. Eğer kesmek isterseniz sadece uç kısımlarını kesin. Derin kesilen tırnak derileri bakteri ve mikropların tırnak diplerine girmesine ve yerleşmesine uygun ortam hazırlar.
* Manikür yaptırırken kullanılan aletlerin steril olduğundan emin olun. Veya kendinize bir manikür takımı alın ve sadece kendi aletlerinizi kullandırın.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Tırnaklarımızda bir sorun olmadığı sürece, onların yaşantımızda ne kadar önemli olduğunun farkına bile varmayız. Ama en basitinden ucu kırıldığında bile kendimizi sakatlanmış gibi hissederiz. Yasemin Fatih Amato, tırnak bakımına dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekti ve tırnak bakımı ile ilgili ipuçları verdi.
* İster bulaşık yıkayın ister arabanızı; iş yaparken eldiven kullanmayı ihmal etmeyin. Eldiven elleri ve tırnakları korur, onların kurumasına ve kırılmasına engel olur, ayrıca birçok cilt ve tırnak hastalığını önler.
* Tırnak diplerinizi her fırsatta nemlendirin. Böylece onların kırılmasını, soyulmasını, yapısının hasar görmesini engellemiş olursunuz.
* Ellerinizi yıkadıktan sonra bir el kremi kullanmayı ihmal etmeyin.
* Tırnaklarınız soyulursa, limon ve gliserinle bir karışım hazırlayıp geceleri parmak uçlarınıza sürün.
* Tırnak diplerinizi enfeksiyonlardan koruyun. Deride oluşan yırtıkları, tırnak batmalarını en kısa sürede düzeltin. Sorun varsa, antibakterial kremler ya da solüsyonlar sürün. Bunları her eczanede bulabilirsiniz.
* Tırnaklarınızı uzun süre suda tutmayın ya da bakım yapmadan önce deterjanlı, sabunlu suda bekletmeyin. Tırnaklar ve tırnak diplerinizdeki deriler suda bekleyince zayıflarlar.
* Aseton gibi oje çıkartıcı maddeleri fazla kullanmayın. Özellikle tırnak diplerinizdeki derilere ve cildinize değmemesine özen gösterin.
* Tırnak etrafındaki deriler, parmaklar ıslakken geriye doğru itilebilir. Ama çok da fazla geriye itmeyin.
* Tırnak diplerindeki derileri asla kopartmayın. Eğer kesmek isterseniz sadece uç kısımlarını kesin. Derin kesilen tırnak derileri bakteri ve mikropların tırnak diplerine girmesine ve yerleşmesine uygun ortam hazırlar.
* Manikür yaptırırken kullanılan aletlerin steril olduğundan emin olun. Veya kendinize bir manikür takımı alın ve sadece kendi aletlerinizi kullandırın.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Burkulma ve Çürümeye Karşı Ağrı Giderme Yöntemleri
Burkulmalar kemik kas ve tendonlarda görülen hasarlardır. Kemikler arası dokulardaki bağların hasara uğramasıdır.
Bu tür burkulma, çürüme ve aşınma yaralanmalarında en iyi tedavi istirahat, yükseğe kaldırma, buz kompresidir.
Dinlenme. Burkulma ve kasılmalarda iyileşmeye yardımcı en ideal tedavi seçeneklerinden biridir. Hareket ettirmemek sabitlemek ve dinlenmek en güzelidir. Yaralanma yerine bağlı olarak birkaç günlük yatak istirahati ciddi durumlarda da daha fazla süren dinlenmeler yardımcıdır.
Koltuk değnekleri ve baston da gerekebilir. Burkulma ve gerginlik şiddetlenirse fizik tedaviye gidilebilir. Doktorunuz en iyi tedavisi seçecektir. Her durumda aktiviteyi sınırlandırmak ve yavaş hareket etmek gerekmektedir.
Buz. Buz koymak ağrıyı ve şişliyi azaltır ve önler. Anında buz koymak gerekir. İlk 24 saat içinde 20-30 dakikalık bir soğuk baskı uygulaması önerilir. Soğuk kompres ile devam edilmelidir. Dondurulmuş bezelye paketleri işe yarayabilir.
Havluya sarılı buz küpleriyle dolu bir poşet de olabilir. İlk bir gün ısıya maruz kalmayın. Ancak ertesi gün kasları gevşetmek ve ağrıyı azaltmak için sıcak kullanılmalıdır.
Sıkıştırma ve baskılama. Şişliği azaltan baskılama mutlaka yapılmalıdır. Bandajla sıkıştırma ve gergince sarma iyileşmeyi hızlandırır. Doktorunuzdan uygulama hakkında bilgi alın.
Sağlık personeline uygulatmak en doğrusudur.
Yükseklik. Kalp seviyesinden yüksekte tutulan yaralı ve burkulu yerler daha çabuk iyileşir. Şişme ve ağrı daha az görülür. Yerçekimi şişliği azaltır ve basıncı rahatlatır.
Diğer burkulma tedavileri ise şöyledir.
Eklem hareket kaybını uzun süreli tedavilerle ve cihazlarla önleyebiliriz. Fizyoterapist ile uygun tedavi bulunabilir. Evde, işte uygun egzersizler de iyi gelecektir. Ameliyat da alternatif bir tedavi şeklidir.
Cilt altında kalan kan sızıntıları, morarma, kan damalarındaki hasarlar yaralanma sonrası soğuk ve yüksekte tutma tedavileriyle azalır. Renk değişimleri bir haftadan sonra geçmeye başlar. Ciddi ağrı ve şikayetlerde doktora danışın.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Bu tür burkulma, çürüme ve aşınma yaralanmalarında en iyi tedavi istirahat, yükseğe kaldırma, buz kompresidir.
Dinlenme. Burkulma ve kasılmalarda iyileşmeye yardımcı en ideal tedavi seçeneklerinden biridir. Hareket ettirmemek sabitlemek ve dinlenmek en güzelidir. Yaralanma yerine bağlı olarak birkaç günlük yatak istirahati ciddi durumlarda da daha fazla süren dinlenmeler yardımcıdır.
Koltuk değnekleri ve baston da gerekebilir. Burkulma ve gerginlik şiddetlenirse fizik tedaviye gidilebilir. Doktorunuz en iyi tedavisi seçecektir. Her durumda aktiviteyi sınırlandırmak ve yavaş hareket etmek gerekmektedir.
Buz. Buz koymak ağrıyı ve şişliyi azaltır ve önler. Anında buz koymak gerekir. İlk 24 saat içinde 20-30 dakikalık bir soğuk baskı uygulaması önerilir. Soğuk kompres ile devam edilmelidir. Dondurulmuş bezelye paketleri işe yarayabilir.
Havluya sarılı buz küpleriyle dolu bir poşet de olabilir. İlk bir gün ısıya maruz kalmayın. Ancak ertesi gün kasları gevşetmek ve ağrıyı azaltmak için sıcak kullanılmalıdır.
Sıkıştırma ve baskılama. Şişliği azaltan baskılama mutlaka yapılmalıdır. Bandajla sıkıştırma ve gergince sarma iyileşmeyi hızlandırır. Doktorunuzdan uygulama hakkında bilgi alın.
Sağlık personeline uygulatmak en doğrusudur.
Yükseklik. Kalp seviyesinden yüksekte tutulan yaralı ve burkulu yerler daha çabuk iyileşir. Şişme ve ağrı daha az görülür. Yerçekimi şişliği azaltır ve basıncı rahatlatır.
Diğer burkulma tedavileri ise şöyledir.
Eklem hareket kaybını uzun süreli tedavilerle ve cihazlarla önleyebiliriz. Fizyoterapist ile uygun tedavi bulunabilir. Evde, işte uygun egzersizler de iyi gelecektir. Ameliyat da alternatif bir tedavi şeklidir.
Cilt altında kalan kan sızıntıları, morarma, kan damalarındaki hasarlar yaralanma sonrası soğuk ve yüksekte tutma tedavileriyle azalır. Renk değişimleri bir haftadan sonra geçmeye başlar. Ciddi ağrı ve şikayetlerde doktora danışın.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Kan Çıbanı Nedir? Neden Olur?
Kan çıbanı, denince kulağa her ne kadar kötü, korkunç ve alışılmamış bir rahatsızlık gibi gelse de aslında hepimizin duyduğu, bildiği çevresinde mutlaka duyduğu bir rahatsızlık çeşidi aslında
Tabii ki farklı bir adı ile. Bu hastalık aslında hepimizin gayet iyi bildiği gayet iyi tanıdığı, halk arasında ‘’ kıl dönmesi ‘’ olarak bilinen rahatsızlık ile tam olarak aynı şey diyebiliriz.
Halk arasında ‘’kıl dönmesi veya da kan çıbanı ‘’ olarak adlandırılan bu durum tıp dilinde ki ismi ile ise ; ‘’ füronkül ‘’ olarak bilinir ve adlandırılır.
Bu hastalık yani kan çıbanı; ilk önce küçük bir şekilde başlasa da kılların dibinde başlayarak zaman içerisinde çok hızlı bir şekilde büyür ve yayılır.
Kırmızı ve de sert bir şişlikten oluşan bu çıban; her ne kadar büyür ve de sertleşir ise aynı derecede de ağrısı ve acısı artar ve büyür.
Tıpkı sivilceye benzer yapısı ile de kendini gösteren kan çıbanı, ilk başlarda çok sert kırmızı ve küçük iken sonra ki evrelerde büyür, baş verir ve yumuşamaya başlar.
Kan çıbanlarını kesinlikle ve kesinlikle sıkmamalıdır. Zaten bu çıbanlar zamanla kendi kendine sararıp kuruyup dökülecek ve kabuk bağlayıp geçecektir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Tabii ki farklı bir adı ile. Bu hastalık aslında hepimizin gayet iyi bildiği gayet iyi tanıdığı, halk arasında ‘’ kıl dönmesi ‘’ olarak bilinen rahatsızlık ile tam olarak aynı şey diyebiliriz.
Halk arasında ‘’kıl dönmesi veya da kan çıbanı ‘’ olarak adlandırılan bu durum tıp dilinde ki ismi ile ise ; ‘’ füronkül ‘’ olarak bilinir ve adlandırılır.
Bu hastalık yani kan çıbanı; ilk önce küçük bir şekilde başlasa da kılların dibinde başlayarak zaman içerisinde çok hızlı bir şekilde büyür ve yayılır.
Kırmızı ve de sert bir şişlikten oluşan bu çıban; her ne kadar büyür ve de sertleşir ise aynı derecede de ağrısı ve acısı artar ve büyür.
Tıpkı sivilceye benzer yapısı ile de kendini gösteren kan çıbanı, ilk başlarda çok sert kırmızı ve küçük iken sonra ki evrelerde büyür, baş verir ve yumuşamaya başlar.
Kan çıbanlarını kesinlikle ve kesinlikle sıkmamalıdır. Zaten bu çıbanlar zamanla kendi kendine sararıp kuruyup dökülecek ve kabuk bağlayıp geçecektir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Meyve Yemek Kalp Hastalığı Riskini Azaltıyor
Her gün ya da gün aşırı meyve tüketmek kalp hastalıkları riskini %40 azaltıyor.
Daha fazla meyve yiyen kişilerde kalp damar hastalıklarına daha az rastlanıyor. Kan basıncı ve kolesterol de düşer. Çin’de 500 binlik bir ekiple araştırmalar yapıldı. Kırsal ve kentsel nüfusta kalp hastalığı olmayanlar incelendi. 5 kategori sunuldu: hiç meyve yemiyorum, ayda birkaç, haftada 1-3 gün, haftada 4-6 gün ve her gün.
%18 kişi her gün meyve yiyor %7si asla yememiş. Meyve yiyenlerin kan basıncı da daha düşük oluyor. Kalp riskleri de azalıyor. %25 ila 40 arasında bu risk azalmıştır. Beyinde kan damarlarında hasar meydana gelince direkt kalbin işlevini keser. Meyve bu noktada kalbe yardımcıdır. Kalp sağlığı için sebze ve meyveye daha fazla önem verin. Kalp hastalıklarını teşvik etmemek adına meyve başta olmak üzere sağlıklı beslenmek önem taşıyor.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Daha fazla meyve yiyen kişilerde kalp damar hastalıklarına daha az rastlanıyor. Kan basıncı ve kolesterol de düşer. Çin’de 500 binlik bir ekiple araştırmalar yapıldı. Kırsal ve kentsel nüfusta kalp hastalığı olmayanlar incelendi. 5 kategori sunuldu: hiç meyve yemiyorum, ayda birkaç, haftada 1-3 gün, haftada 4-6 gün ve her gün.
%18 kişi her gün meyve yiyor %7si asla yememiş. Meyve yiyenlerin kan basıncı da daha düşük oluyor. Kalp riskleri de azalıyor. %25 ila 40 arasında bu risk azalmıştır. Beyinde kan damarlarında hasar meydana gelince direkt kalbin işlevini keser. Meyve bu noktada kalbe yardımcıdır. Kalp sağlığı için sebze ve meyveye daha fazla önem verin. Kalp hastalıklarını teşvik etmemek adına meyve başta olmak üzere sağlıklı beslenmek önem taşıyor.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Cyclospora Enfeksiyonları Riski Altında mısınız?
Bu enfeksiyon türü bozuk bir gıda tüketildiğinde midede sorunlara yol açan zehirlenmeye de yol açabilen bir türdür.
Büyük salgınların başında yer alır ve CDC parazitleri birçok kişiyi etkisi altına almaktadır. Sağlık yetkilileri enfeksiyon kaynağını acil olarak araştırmaktadır. Gıda kaynaklı zehirlenmelerden birçok kişi hastaneye kaldırılmakta. Çocuk enfeksiyon uzmanları ve epidemiyologlar iş başında.
Cyclospora çoğunlukla tropik ortamlarda yaşayan tek hücreli parazitlerdir. Aktif organizma ile olgunlaşmamış dişi cinsiyet hücresi adı verilen uyku aşaması vardır. İnsanlar olgunlaşmamış dişi cinsiyet hücresini gıdalarla vücuduna alınca, rahatsız gastrointestinal belirtileri ortaya çıkar.
Meyve, sebze ve suyla vücuda giren enfeksiyon dışkı yoluyla da atılabilir. Taze fesleğen, marul ve bezelyede rastlanmaktadır. Konserve ve dondurulmuş ürünlerde risk artarken yıkanmamış ve pişirilmemiş taze ürünlerde de bu risk hayli yüksek.
Kağıt havluyla yıkanan ürünler kurutulmalıdır. Ağız kuruluğu, susuzluk hissi, mide yanması gibi belirtiler sıkça görülür. Basit bir testle anlaşılır. 7-10 günlük dinlenme ve antibiyotik tedavisi ile iyileşme mümkündür. Kadınlar daha çok bu enfeksiyona yakalanır ve ortalama yaş 44’dür.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Büyük salgınların başında yer alır ve CDC parazitleri birçok kişiyi etkisi altına almaktadır. Sağlık yetkilileri enfeksiyon kaynağını acil olarak araştırmaktadır. Gıda kaynaklı zehirlenmelerden birçok kişi hastaneye kaldırılmakta. Çocuk enfeksiyon uzmanları ve epidemiyologlar iş başında.
Cyclospora çoğunlukla tropik ortamlarda yaşayan tek hücreli parazitlerdir. Aktif organizma ile olgunlaşmamış dişi cinsiyet hücresi adı verilen uyku aşaması vardır. İnsanlar olgunlaşmamış dişi cinsiyet hücresini gıdalarla vücuduna alınca, rahatsız gastrointestinal belirtileri ortaya çıkar.
Meyve, sebze ve suyla vücuda giren enfeksiyon dışkı yoluyla da atılabilir. Taze fesleğen, marul ve bezelyede rastlanmaktadır. Konserve ve dondurulmuş ürünlerde risk artarken yıkanmamış ve pişirilmemiş taze ürünlerde de bu risk hayli yüksek.
Kağıt havluyla yıkanan ürünler kurutulmalıdır. Ağız kuruluğu, susuzluk hissi, mide yanması gibi belirtiler sıkça görülür. Basit bir testle anlaşılır. 7-10 günlük dinlenme ve antibiyotik tedavisi ile iyileşme mümkündür. Kadınlar daha çok bu enfeksiyona yakalanır ve ortalama yaş 44’dür.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Zerdeçal Neden Tüketilmelidir? Baharatın Faydaları Nelerdir?
Çok az bir çaba ile vücudunuzu ve sağlığınızı koruyun, nasıl mı? Zerdeçal tüketerek. Bu süper baharat yüzyıllardır şifa niyetine kullanılıyor.
Köriyle beraber kurkumin bileşiğini içeriyor. Beyin ve karaciğer hasarından koruyor ve iyileştiriyor. Fazla yağlı beslenmede kaloriyi alıyor yağı dengeliyor. Köri veya zerdeçallı harika tarifleri mutlaka deneyin.
Yeşil zeytinli tavuk yahnili bir tarif. İçine zerdeçal katınca kokusu tadı şahane olacak ve sağlıklı bir tarif olacaktır. Akdeniz usulü zeytinyağlı hafif bir tariftir. Tavuğu dilediğiniz gibi pişirin. Zeytin ve baharatını ekleyip tadını çıkarın.
Körili mercimek çorbası sıcacık ve farklı tadıyla sizi saracaktır. Sebze de katılabilir lif ve protein deposudur.
Hindistancevizi yağı veya kendisi ile pişen körili biftek veya dana eti ağzınıza layık bir tariftir.
Yumurtalı tariflerde ve krep gibi menülerinizde de köriyi kullanın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Köriyle beraber kurkumin bileşiğini içeriyor. Beyin ve karaciğer hasarından koruyor ve iyileştiriyor. Fazla yağlı beslenmede kaloriyi alıyor yağı dengeliyor. Köri veya zerdeçallı harika tarifleri mutlaka deneyin.
Yeşil zeytinli tavuk yahnili bir tarif. İçine zerdeçal katınca kokusu tadı şahane olacak ve sağlıklı bir tarif olacaktır. Akdeniz usulü zeytinyağlı hafif bir tariftir. Tavuğu dilediğiniz gibi pişirin. Zeytin ve baharatını ekleyip tadını çıkarın.
Körili mercimek çorbası sıcacık ve farklı tadıyla sizi saracaktır. Sebze de katılabilir lif ve protein deposudur.
Hindistancevizi yağı veya kendisi ile pişen körili biftek veya dana eti ağzınıza layık bir tariftir.
Yumurtalı tariflerde ve krep gibi menülerinizde de köriyi kullanın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Düzenleme Terapisi Nedir, Hangi Amaçlar Kullanılır?
Dağınıklık, sürekli bir şeyleri istifleme arzusu, toplamaktan düzenden nefret eden kişilerin psikiyatrik bir sorunu olabilir.
Düzenli olma, düzenleme terapisi bu kişilere uygun olabilir. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu da bir ipucu olabilir. Profesyonel yardım almak gerekebilir. Dizayn, yerleştirme, toplama, dağıtma konularında kişi takıntılıdır. Öğelerin toplanıp çeşitli yerlere dağıtılması resimlerle gösterilmesi ve bu dağınıklık düzensizlik hastalara gösteriliyor. Öğelerin yerleşimiyle ilgili zorlu bir bilişsel – davranışçı yaklaşım uygulanır. Odaklanma, kaygı, utanç, depresyon, stres ve aile sorunları değerlendirilir.
Duygusal yönlerden ve koşullardan hastaya yaklaşılır. Dağınık yaşam tarzını motive eden güdüleyen faktörlere bakılır. Tarz, kişilik, ihtiyaçlar, bütçe, yaklaşım gibi özellikleri inceleniyor. İstemci karışıklık duygusuna teslim olmuşsa düzenleme terapisi etkili olabilir. Aşamalı olarak her seansta odaklanma ve düzenlilik terapisi alınır. Utanç hissedilebiliyor. Aşılamaz gibi görünen bu büyük sorun zaman içinde çeşitli yöntemlerle terapide aşılıyor. Strese ve sinirlere odaklanılıyor pozitif olumlama yerleştiriliyor. Duygusal sorunların kökenine inilerek kaynak yok edilmeye çalışılıyor. Birçok kişi bu terapiden mutlu ve düzelmiş olarak ayrılıyor.
Kaynak.7gunsaglik
Düzenli olma, düzenleme terapisi bu kişilere uygun olabilir. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu da bir ipucu olabilir. Profesyonel yardım almak gerekebilir. Dizayn, yerleştirme, toplama, dağıtma konularında kişi takıntılıdır. Öğelerin toplanıp çeşitli yerlere dağıtılması resimlerle gösterilmesi ve bu dağınıklık düzensizlik hastalara gösteriliyor. Öğelerin yerleşimiyle ilgili zorlu bir bilişsel – davranışçı yaklaşım uygulanır. Odaklanma, kaygı, utanç, depresyon, stres ve aile sorunları değerlendirilir.
Duygusal yönlerden ve koşullardan hastaya yaklaşılır. Dağınık yaşam tarzını motive eden güdüleyen faktörlere bakılır. Tarz, kişilik, ihtiyaçlar, bütçe, yaklaşım gibi özellikleri inceleniyor. İstemci karışıklık duygusuna teslim olmuşsa düzenleme terapisi etkili olabilir. Aşamalı olarak her seansta odaklanma ve düzenlilik terapisi alınır. Utanç hissedilebiliyor. Aşılamaz gibi görünen bu büyük sorun zaman içinde çeşitli yöntemlerle terapide aşılıyor. Strese ve sinirlere odaklanılıyor pozitif olumlama yerleştiriliyor. Duygusal sorunların kökenine inilerek kaynak yok edilmeye çalışılıyor. Birçok kişi bu terapiden mutlu ve düzelmiş olarak ayrılıyor.
Kaynak.7gunsaglik
Patolojik Yalancılık Nedir? Doğru Söylemenin Anatomisi
Psikiyatri literatüründe yalancılık doğruyu gizleme yalan söyleme çok eskilere dayanan ciddi bir rahatsızlıktır.
1891 yılında ilk patolojik yalan ortaya çıkmıştır. Psikiyatrik bir bozukluk olarak tıpta geçmektedir. Kişi istem dışı da zaman zaman yalan söylemek ister. Durmadan yalan söyleyen kişi bir zaman sonra patolojik yalancı hastalığını yaşar. Fikir ve düşüncelerine zayıflık başlar.
Başkalarına inancı zayıftır ve kendisini de bilinç altında inanılır güvenilir biri olarak görmemeye başlayarak yalana başvurur. Suç davranışları zaman içinde gözlenebilir. Çeşitleri; konfabülasyonu, temaruz, ganser sendromu, yapay bozukluk, sınır kişilik bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu, histriyonik kişilik bozukluğudur.
Temaruzda kişi durumları kötü halde abartır ve abartarak yalana yalan katar. Konfabulasyonda hafıza kaybına bağlı yalancılık vardır. Yalan söylemek ruhsal sorunların belirtisi olabilir. Erkek ve kadında eşit oranda görülen bu durum genelde ergenlik döneminde başlar.
Beyin yapısına yerleşir ve geç kalınırsa ebedi olarak yalan söyleme bir rahatsızlık olarak sürer. Beyin taramalarında sorunun kaynağı tespit edilebilir. Beyin yapısı ve ruh sağlığında değişimler ve anatomik sorunlar nedenleri olabilir. Yanlış ve yalan ifadeler kalıcı olarak yerleşebilir.
Kaynak.7gunsaglik
1891 yılında ilk patolojik yalan ortaya çıkmıştır. Psikiyatrik bir bozukluk olarak tıpta geçmektedir. Kişi istem dışı da zaman zaman yalan söylemek ister. Durmadan yalan söyleyen kişi bir zaman sonra patolojik yalancı hastalığını yaşar. Fikir ve düşüncelerine zayıflık başlar.
Başkalarına inancı zayıftır ve kendisini de bilinç altında inanılır güvenilir biri olarak görmemeye başlayarak yalana başvurur. Suç davranışları zaman içinde gözlenebilir. Çeşitleri; konfabülasyonu, temaruz, ganser sendromu, yapay bozukluk, sınır kişilik bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu, histriyonik kişilik bozukluğudur.
Temaruzda kişi durumları kötü halde abartır ve abartarak yalana yalan katar. Konfabulasyonda hafıza kaybına bağlı yalancılık vardır. Yalan söylemek ruhsal sorunların belirtisi olabilir. Erkek ve kadında eşit oranda görülen bu durum genelde ergenlik döneminde başlar.
Beyin yapısına yerleşir ve geç kalınırsa ebedi olarak yalan söyleme bir rahatsızlık olarak sürer. Beyin taramalarında sorunun kaynağı tespit edilebilir. Beyin yapısı ve ruh sağlığında değişimler ve anatomik sorunlar nedenleri olabilir. Yanlış ve yalan ifadeler kalıcı olarak yerleşebilir.
Kaynak.7gunsaglik
Zihinsel Güçsüzlük Yaşlanmanın Kaçınılmaz Sonu mu?
Ne kadar aklımızı kullanırsak o kadar geç yaşlanırız. Zihinsel güçsüzlük beyni kullanamamadan kaynaklanıyor ve gençliği öldürüyor..
California’da, yaşlanmanın etkilerini ortadan kaldırdığı iddia edilen beyin egzersizleri ya da beyin antrenmanlarının reklamlarına çok sık rastlarsınız…“Kadim atasözü doğru: Kullanmazsanız kaybedersiniz” diyor Los Angeles merkezli beyin egzersizleri şirketi Neurotopia’nın bilim şefi Dr. Leslie Sherlin… “Beynimizi ne kadar çok kullanırsak o kadar güçlü, kendini uyarlayabilen ve esnek olur” diye de ekliyor.
Beyin egzersizleri bulmaca çözmek ya da telefon numaralarını ezberde tutmak kadar basit olabilir.
Ancak bu tekniklerin insanın zihninin genç kalmasında ya da Alzheimer gibi yaşlanmayla ortaya çıkan hastalıkları önlemede bir etkisinin olup olmadığı tartışma konusu.
Sherlin “Umut vaat eden pek çok teori var, ama henüz yeterli veri yok. Gerçekten geniş kapsamlı bir biçimde test edilmesi gerekiyor. Teorik açıdan baktığınızda ve sistematik olmayan kanıtlara göreyse ihtimaller ortada” diyor.
Dr. Daniel Amen, yaşlanmanın beyin üzerindeki etkilerini geriletmenin bir başka yöntemini tanıtıyor.
Psikiyatrist Amen beyin görüntüleme sistemlerinin pek çok kişinin daha uzun yaşamasını ve daha genç kalmasını engelleyen sorunları tespit edebildiğini öne sürüyor.
BELİRTİLER ÇIKMADAN GERİLEME BAŞLIYOR
Hatta Dr. Amen’in kitaplarından birinin adı Use Your Brain To Change Your Age (Yaşınızı Değiştirmek İçin Beyninizi Kullanın).
“Esasen beyniniz belirtiler ortaya çıkmadan yıllar önce gerilemeye başlıyor” diyor Amen.
Dr. Amen, hastalarına teşhis koymak için kan tahlilleri, idrak testleri, aile geçmişi ve beyin tomografisine başvuruyor.
Tomografi beyin aktivitelerinin bir göstergesi olarak beyindeki kan akışını görüntülüyor.
Sonuç olarak beyin yüzeyindeki boşluklar olarak tarif edilen, kan akışının düşük olduğu bölgelerin üç boyutlu görüntüsü elde ediliyor.
Amen’in benim beynimi muayenesinde alın korteksim ve beyinciğimde aktivite düzeyinin düşük olduğu görüldü.
Bu, dikkat aralığı ve hafıza sorunlarına işaret ediyor.
Yani, henüz 50 yaşında olmama rağmen, yaşlanmanın normal etkisiyle hafızam sorunları silip atıyor.
Amen “70 yaşında bile olsan bu normal değil” diyor ve ekliyor “Bu beyninin mücadele etmeye başladığı anlamına geliyor.”
‘Beyinde ay yüzeyine benzer çukurlar’
Amen yaşam süremizin kısmen beyin fonksiyonlarıyla belirlendiğini söylüyor. Çok fazla yememek ve içmemek gibi iradeli kararlar vermemiz gerekiyor. Araç kullanırken tedbirli olmamız, uykumuzu almamız, arkadaşlarımızı akıllıca seçmemiz ve stresten kaçınmak için planlama becerisine sahip olmalıyız.
Bunlar zaten aklı başında herkesin bildiği şeyler. O zaman beyin tomografisine ne gerek var?
Kaliforniya’da avokado endüstrisinden emekli bir yönetici olan Mark Affleck “kararsız ve zihnini bulanık” hissettiği şikâyetiyle bir sene önce Dr. Amen’e başvurdu.
Beyin tomografisinde ayın yüzeyindekine benzer boşluk ve çukurlar göründü. Dr. Amen bunları sağlık durumunun zayıflamasıyla ilişkilendirdi.
Affleck teşhisin kendisini hayatını değiştirmeye teşvik ettiğini söylüyor.
Artık hemen hergün 45 dakikalık yürüyüşler yapıyor, her iki günde bir ağırlık çalışıyor. Sebze ağırlıklı besleniyor, kafein ve şekerden de uzak duruyor.
Emekli yönetici altı ay sonra çektirdiği beyin tomografisinin farklı göründüğünü söylüyor. Boşluklardan bazıları dolmuştu ve “daha sağlıklı görünüyordu.”
“[Beyin tomografisinin] kesinlikle gerekli olduğunu düşünmüyorum, ama durumu bir defa görmek ve ardından değiştiğini de görmek kuvvetli bir etki yaratıyor” diyor Affleck.
NELER TAVSİYE EDİLİYOR?
Beynimin belli başlı bölgelerindeki kan akışını hızlandırmak için Amen daha az ekmek, daha çok sebze yememi, diyetimi balık yağı ve vitaminlerle güçlendirmemi, beraberinde uykuyu destekleyen bir hormon olan ve hemen her ülkede reçetesiz satılan melatonin kullanmamı tavsiye etti.
Dikkat süremi uzatmak içinse masa tenisi oynamamı önerdi – motor sinir kontrollerinde önemli bir rolü olan beyincikteki faaliyetlerin artmasını sağlayacak bir koordinasyon egzersizi.
İki ay sonra kendimi daha atik hissediyordum ve Ameni yeniden ziyaret ettiğimde betin tomografimde küçük değişiklikler olduğunu gördüm. Ama daha sağlıklı bir yaşam zaten daha iyi hissetmemi sağlayacaktı.
Dr. Amen’e danışmanın maliyeti 3,600 dolar ve beyin tomografisi de ucuz değil. Her uzman da bunu yapmanın gerekli olduğunu düşünmüyor.
Kaliforniya Üniversitesi Uzun Ömürlülük Merkezi’nden Dr. Gary Small “Kariyerimi beyin görüntüleme teknolojisini geliştirmeye adadım ve çok büyük umutlar vaat ettiğini düşünüyorum. Ama herhangi bir teşhis testi istemeden önce kendime soruyorum ‘Bu gerçekten hastanın sonuçlarını değiştirecek mi? Tedaviye etkisi olacak mı? Faydası olacak mı?’”
Atlanta’daki Emory Üniversitesi’nden Psikiyatri, Nöroloji ve Radyoloji Profesörü Dr. Helen Mayberg konuya daha da eleştirel bakıyor.
“Bu türden görüntüleme yöntemlerinin sağlıklı olduğunuzu doğrulamak ya da belirli bir durumun teşhis edilmesi için kullanılabileceğine dair hiçbir kanıt yok” diyor Mayberg.
Ona göre Dr. Amen “Pek çok insanın genel sağduyusuna hitap eden, sağ duyulu tavsiyeler veren becerikli bir konuşmacı.
Mayberg “Beyin tomografisi onun muayenelerinin gereksiz bir parçası ama belli ki iddialarını desteklemek açısından bir düzeyde bilimsel (ama denenmemiş) bir teyit aracı” diyor.
Beynimin içine bakmak benim yaşımı değiştirmedi. Hâlâ 50 yaşındayım. Ayrıca pahalı bir görüntüleme teknolojisinin herhangi birinin makul bir yaşam tarzı benimsemesi için gerekli olup olmadığı da tartışılır.
Ama elbette ki mevzu yaşını gerçek anlamda geriye çekmek değil.
Esas mesele insan vücudunun en iyi şekilde işlemesi ve daha genç görünmek, hissetmek ve düşünmek için iyi karar vermek ve bunu becermek.
Babamın da her zaman dediği gibi “Kafanı kullan.”
Referans.7gunsaglik.com.tr
California’da, yaşlanmanın etkilerini ortadan kaldırdığı iddia edilen beyin egzersizleri ya da beyin antrenmanlarının reklamlarına çok sık rastlarsınız…“Kadim atasözü doğru: Kullanmazsanız kaybedersiniz” diyor Los Angeles merkezli beyin egzersizleri şirketi Neurotopia’nın bilim şefi Dr. Leslie Sherlin… “Beynimizi ne kadar çok kullanırsak o kadar güçlü, kendini uyarlayabilen ve esnek olur” diye de ekliyor.
Beyin egzersizleri bulmaca çözmek ya da telefon numaralarını ezberde tutmak kadar basit olabilir.
Ancak bu tekniklerin insanın zihninin genç kalmasında ya da Alzheimer gibi yaşlanmayla ortaya çıkan hastalıkları önlemede bir etkisinin olup olmadığı tartışma konusu.
Sherlin “Umut vaat eden pek çok teori var, ama henüz yeterli veri yok. Gerçekten geniş kapsamlı bir biçimde test edilmesi gerekiyor. Teorik açıdan baktığınızda ve sistematik olmayan kanıtlara göreyse ihtimaller ortada” diyor.
Dr. Daniel Amen, yaşlanmanın beyin üzerindeki etkilerini geriletmenin bir başka yöntemini tanıtıyor.
Psikiyatrist Amen beyin görüntüleme sistemlerinin pek çok kişinin daha uzun yaşamasını ve daha genç kalmasını engelleyen sorunları tespit edebildiğini öne sürüyor.
BELİRTİLER ÇIKMADAN GERİLEME BAŞLIYOR
Hatta Dr. Amen’in kitaplarından birinin adı Use Your Brain To Change Your Age (Yaşınızı Değiştirmek İçin Beyninizi Kullanın).
“Esasen beyniniz belirtiler ortaya çıkmadan yıllar önce gerilemeye başlıyor” diyor Amen.
Dr. Amen, hastalarına teşhis koymak için kan tahlilleri, idrak testleri, aile geçmişi ve beyin tomografisine başvuruyor.
Tomografi beyin aktivitelerinin bir göstergesi olarak beyindeki kan akışını görüntülüyor.
Sonuç olarak beyin yüzeyindeki boşluklar olarak tarif edilen, kan akışının düşük olduğu bölgelerin üç boyutlu görüntüsü elde ediliyor.
Amen’in benim beynimi muayenesinde alın korteksim ve beyinciğimde aktivite düzeyinin düşük olduğu görüldü.
Bu, dikkat aralığı ve hafıza sorunlarına işaret ediyor.
Yani, henüz 50 yaşında olmama rağmen, yaşlanmanın normal etkisiyle hafızam sorunları silip atıyor.
Amen “70 yaşında bile olsan bu normal değil” diyor ve ekliyor “Bu beyninin mücadele etmeye başladığı anlamına geliyor.”
‘Beyinde ay yüzeyine benzer çukurlar’
Amen yaşam süremizin kısmen beyin fonksiyonlarıyla belirlendiğini söylüyor. Çok fazla yememek ve içmemek gibi iradeli kararlar vermemiz gerekiyor. Araç kullanırken tedbirli olmamız, uykumuzu almamız, arkadaşlarımızı akıllıca seçmemiz ve stresten kaçınmak için planlama becerisine sahip olmalıyız.
Bunlar zaten aklı başında herkesin bildiği şeyler. O zaman beyin tomografisine ne gerek var?
Kaliforniya’da avokado endüstrisinden emekli bir yönetici olan Mark Affleck “kararsız ve zihnini bulanık” hissettiği şikâyetiyle bir sene önce Dr. Amen’e başvurdu.
Beyin tomografisinde ayın yüzeyindekine benzer boşluk ve çukurlar göründü. Dr. Amen bunları sağlık durumunun zayıflamasıyla ilişkilendirdi.
Affleck teşhisin kendisini hayatını değiştirmeye teşvik ettiğini söylüyor.
Artık hemen hergün 45 dakikalık yürüyüşler yapıyor, her iki günde bir ağırlık çalışıyor. Sebze ağırlıklı besleniyor, kafein ve şekerden de uzak duruyor.
Emekli yönetici altı ay sonra çektirdiği beyin tomografisinin farklı göründüğünü söylüyor. Boşluklardan bazıları dolmuştu ve “daha sağlıklı görünüyordu.”
“[Beyin tomografisinin] kesinlikle gerekli olduğunu düşünmüyorum, ama durumu bir defa görmek ve ardından değiştiğini de görmek kuvvetli bir etki yaratıyor” diyor Affleck.
NELER TAVSİYE EDİLİYOR?
Beynimin belli başlı bölgelerindeki kan akışını hızlandırmak için Amen daha az ekmek, daha çok sebze yememi, diyetimi balık yağı ve vitaminlerle güçlendirmemi, beraberinde uykuyu destekleyen bir hormon olan ve hemen her ülkede reçetesiz satılan melatonin kullanmamı tavsiye etti.
Dikkat süremi uzatmak içinse masa tenisi oynamamı önerdi – motor sinir kontrollerinde önemli bir rolü olan beyincikteki faaliyetlerin artmasını sağlayacak bir koordinasyon egzersizi.
İki ay sonra kendimi daha atik hissediyordum ve Ameni yeniden ziyaret ettiğimde betin tomografimde küçük değişiklikler olduğunu gördüm. Ama daha sağlıklı bir yaşam zaten daha iyi hissetmemi sağlayacaktı.
Dr. Amen’e danışmanın maliyeti 3,600 dolar ve beyin tomografisi de ucuz değil. Her uzman da bunu yapmanın gerekli olduğunu düşünmüyor.
Kaliforniya Üniversitesi Uzun Ömürlülük Merkezi’nden Dr. Gary Small “Kariyerimi beyin görüntüleme teknolojisini geliştirmeye adadım ve çok büyük umutlar vaat ettiğini düşünüyorum. Ama herhangi bir teşhis testi istemeden önce kendime soruyorum ‘Bu gerçekten hastanın sonuçlarını değiştirecek mi? Tedaviye etkisi olacak mı? Faydası olacak mı?’”
Atlanta’daki Emory Üniversitesi’nden Psikiyatri, Nöroloji ve Radyoloji Profesörü Dr. Helen Mayberg konuya daha da eleştirel bakıyor.
“Bu türden görüntüleme yöntemlerinin sağlıklı olduğunuzu doğrulamak ya da belirli bir durumun teşhis edilmesi için kullanılabileceğine dair hiçbir kanıt yok” diyor Mayberg.
Ona göre Dr. Amen “Pek çok insanın genel sağduyusuna hitap eden, sağ duyulu tavsiyeler veren becerikli bir konuşmacı.
Mayberg “Beyin tomografisi onun muayenelerinin gereksiz bir parçası ama belli ki iddialarını desteklemek açısından bir düzeyde bilimsel (ama denenmemiş) bir teyit aracı” diyor.
Beynimin içine bakmak benim yaşımı değiştirmedi. Hâlâ 50 yaşındayım. Ayrıca pahalı bir görüntüleme teknolojisinin herhangi birinin makul bir yaşam tarzı benimsemesi için gerekli olup olmadığı da tartışılır.
Ama elbette ki mevzu yaşını gerçek anlamda geriye çekmek değil.
Esas mesele insan vücudunun en iyi şekilde işlemesi ve daha genç görünmek, hissetmek ve düşünmek için iyi karar vermek ve bunu becermek.
Babamın da her zaman dediği gibi “Kafanı kullan.”
Referans.7gunsaglik.com.tr
Akciğer Kanseriyle İlgili Yeni Bir Protein Bulundu
Manchester Kanser Araştırma Merkezi’nin bilim adamları akciğer kanserinde dokuda yer alan bir protein keşfetti.
Akciğer kanserini hedef alan ilaçların yapısında bu protein kullanılabilecek. Her yıl akciğer kanserinden ölen binlerce kadın ve erkek var. Erkekler biraz daha fazla etkilenirken akciğer kanseri ölüme giden en ciddi kanser türü. Son 60 yıl içinde kanser taramaları ve tedavilerin umut verici gelişmeler yaşanmaktadır. Uzmanlara göre glukokortikoid adlı yapı vücuttaki hücrelerde iltihap ve enerji düzeylerini düzenleyen hormonların üretiminde kullanılıyor bu proteinin yapı taşı çok önemli, akciğer dokusu yapısında olduğundan tedavisinde de ona karşı kullanılabilir.
Akciğer kanserinde bu hormonların hücre büyümesinin kontrol edilmesinde bir rol oynadığı bilinmektedir. Glukokortikoidler reseptörleri aracılığıyla çalışıyor ve çalışmada bu süreç incelenmiştir. Merm1 olarak bilinen yeni keşfedilen bu enzim normal çalışma için gerekli. Akciğer iltihabı ve kansere giden yolda bu maddeler etken. Kanserli hücre büyümesinin bu şekilde önüne geçilebilecek. Hedeflenen hücrelerin büyümesi yayılması önlenecek. Araştırmacılar gruplar halinde incelemelere devam etmektedir.
Kaynak.7gunsaglik
Akciğer kanserini hedef alan ilaçların yapısında bu protein kullanılabilecek. Her yıl akciğer kanserinden ölen binlerce kadın ve erkek var. Erkekler biraz daha fazla etkilenirken akciğer kanseri ölüme giden en ciddi kanser türü. Son 60 yıl içinde kanser taramaları ve tedavilerin umut verici gelişmeler yaşanmaktadır. Uzmanlara göre glukokortikoid adlı yapı vücuttaki hücrelerde iltihap ve enerji düzeylerini düzenleyen hormonların üretiminde kullanılıyor bu proteinin yapı taşı çok önemli, akciğer dokusu yapısında olduğundan tedavisinde de ona karşı kullanılabilir.
Akciğer kanserinde bu hormonların hücre büyümesinin kontrol edilmesinde bir rol oynadığı bilinmektedir. Glukokortikoidler reseptörleri aracılığıyla çalışıyor ve çalışmada bu süreç incelenmiştir. Merm1 olarak bilinen yeni keşfedilen bu enzim normal çalışma için gerekli. Akciğer iltihabı ve kansere giden yolda bu maddeler etken. Kanserli hücre büyümesinin bu şekilde önüne geçilebilecek. Hedeflenen hücrelerin büyümesi yayılması önlenecek. Araştırmacılar gruplar halinde incelemelere devam etmektedir.
Kaynak.7gunsaglik
Rahim Ağzı Kanseri Tedavisinde Yeni Gelişmeler
Meksika Üniversitesi hastanesinde yapılan araştırmalar sonucunda rahim ağzı serviks kanseri için umut verici gelişmeler yaşanmıştır.
Terapötik hedefli bir tedavi yöntemi geliştirilmiştir. Laboratuarda gerçekleştirilen gen kültürlü kanser hücreleri neoplastik yolla engelleniyor ve yayılması büyük ölçüde azaltılıyor. Serviks kanser hücreleri aciz hale getiriliyor çeşitli tellerle uygulanan moleküler teknikle bloke ediliyor. CDKN3 tümörü etken hastalara bu yöntem uygulanmış ve büyük ölçüde hayatta kaldıkları ve iyileştikleri görülmüştür. Bu gen yüksek yoğunlukta bir aktiviteye sahiptir ve rahim ağzından boynuna serviks içinde rahatça gelişip yayılabilir. %70 oranında kadınlarda gelişme riski vardır.
Düşük göstergeli olan belirti vermeyen kontrole gitmeyen hastaların %15 inde ölüm görülmektedir. Kanserli kadınlarda kültür hücreleri gözlenir bu genin saldırganlık ve kötü huyluya dönüşme büyüme yayılma aşamaları dikkate alınır. Elde edilen bulgular hücre büyümesini teşvik eden birincil büyümeyi geçersiz kılmak için kullanılır. Terapötik hedefli moleküler bu uygulama ile rahim ağzı kanseri baştan önlenecek ya da gelişimi durdurulacak artık hayat kaybetmek yaşanmayacak. 5 yıllık süreçte %93 oranında etkili bir yöntem. Erken aşamada teşhis edilen kanser türlerinde hayatta kalma ve iyileşme oranı artar.
Kaynak.7gunsaglik
Terapötik hedefli bir tedavi yöntemi geliştirilmiştir. Laboratuarda gerçekleştirilen gen kültürlü kanser hücreleri neoplastik yolla engelleniyor ve yayılması büyük ölçüde azaltılıyor. Serviks kanser hücreleri aciz hale getiriliyor çeşitli tellerle uygulanan moleküler teknikle bloke ediliyor. CDKN3 tümörü etken hastalara bu yöntem uygulanmış ve büyük ölçüde hayatta kaldıkları ve iyileştikleri görülmüştür. Bu gen yüksek yoğunlukta bir aktiviteye sahiptir ve rahim ağzından boynuna serviks içinde rahatça gelişip yayılabilir. %70 oranında kadınlarda gelişme riski vardır.
Düşük göstergeli olan belirti vermeyen kontrole gitmeyen hastaların %15 inde ölüm görülmektedir. Kanserli kadınlarda kültür hücreleri gözlenir bu genin saldırganlık ve kötü huyluya dönüşme büyüme yayılma aşamaları dikkate alınır. Elde edilen bulgular hücre büyümesini teşvik eden birincil büyümeyi geçersiz kılmak için kullanılır. Terapötik hedefli moleküler bu uygulama ile rahim ağzı kanseri baştan önlenecek ya da gelişimi durdurulacak artık hayat kaybetmek yaşanmayacak. 5 yıllık süreçte %93 oranında etkili bir yöntem. Erken aşamada teşhis edilen kanser türlerinde hayatta kalma ve iyileşme oranı artar.
Kaynak.7gunsaglik
Nasıl Vejetaryen Olunur? Vejetaryen Diyeti
Sağlıklı bir seçim olan vejetaryen beslenme düzenine nasıl ve neden geçilir?
Bir vejetaryen menüsünde hangi besinler yer alır?
Amerika’da 4 milyondan fazla kişiyi etkisine alan bu beslenme biçimi kolesterol, toplam yağ, tip 2 diyabet ve koroner arter hastalıklarının önüne geçmeyi sağlar.
Doymuş yağı çok düşük oranlarda içeren sağlıklı bir tarzdır. Birçok vejetaryen diyet türü vardır. Eti hiçbir şekilde yemeyenler, sadece beyaz et yiyenler, hayvansal gıdaları (yumurta, süt, peynir) tüketip et yemeyenler. Genel anlamıyla bakliyat, sebze ve meyveyle beslenilir.
Protein, demir, kalsiyum, çinko ve B12 vitamini alarak beslenirler. Etsiz yemekler ideal menüleridir. Kıymasız lazanya yapılabilir ıspanak veya tofu kullanılır. Sebzeli omlet yapılabilir. Yumurta protein kaynağı olarak omlette kullanılır.
Jambon veya peynir de yumurtaya dahil edilebilir veya yerine kullanılabilir. Renk ve besin değeri katsın diye havuç, mantar ve ıspanak da eklenir. Burger hazırlamak da olasıdır. Kepekli sandviçle ızgara peynir ve mantar, marul, domates ve dilenen malzemeler koyulabilir.
Kalsiyum ve C vitamini vejetaryen beslenme düzeninde eksik edilmemelidir, etin yokluğu hissedilmemelidir. D vitamini, çinko, demir, Omega 3 yağ asitleri, B12 vitamini mutlaka tüketilmelidir. Çocuklarda bu beslenme düzeni çok sağlıklı olmayabilir. En azından süt, yumurta, peynir ve yoğurt gibi yan hayvansal gıdalar mutlaka alınmalıdır.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Bir vejetaryen menüsünde hangi besinler yer alır?
Amerika’da 4 milyondan fazla kişiyi etkisine alan bu beslenme biçimi kolesterol, toplam yağ, tip 2 diyabet ve koroner arter hastalıklarının önüne geçmeyi sağlar.
Doymuş yağı çok düşük oranlarda içeren sağlıklı bir tarzdır. Birçok vejetaryen diyet türü vardır. Eti hiçbir şekilde yemeyenler, sadece beyaz et yiyenler, hayvansal gıdaları (yumurta, süt, peynir) tüketip et yemeyenler. Genel anlamıyla bakliyat, sebze ve meyveyle beslenilir.
Protein, demir, kalsiyum, çinko ve B12 vitamini alarak beslenirler. Etsiz yemekler ideal menüleridir. Kıymasız lazanya yapılabilir ıspanak veya tofu kullanılır. Sebzeli omlet yapılabilir. Yumurta protein kaynağı olarak omlette kullanılır.
Jambon veya peynir de yumurtaya dahil edilebilir veya yerine kullanılabilir. Renk ve besin değeri katsın diye havuç, mantar ve ıspanak da eklenir. Burger hazırlamak da olasıdır. Kepekli sandviçle ızgara peynir ve mantar, marul, domates ve dilenen malzemeler koyulabilir.
Kalsiyum ve C vitamini vejetaryen beslenme düzeninde eksik edilmemelidir, etin yokluğu hissedilmemelidir. D vitamini, çinko, demir, Omega 3 yağ asitleri, B12 vitamini mutlaka tüketilmelidir. Çocuklarda bu beslenme düzeni çok sağlıklı olmayabilir. En azından süt, yumurta, peynir ve yoğurt gibi yan hayvansal gıdalar mutlaka alınmalıdır.
Referans.7gunsaglik.com.tr
ABELCET IV Flacon
Etkin madde (ler):
Amfoterisin B 100 mg
Pazar:
20 ml 1 i.v. Küçük şişe
Kullanımı:
yetişkinler ve çocuklar, önerilen günlük doz 5 mg / kg tek bir infüzyon olarak için. Abelcet, 2,5 / kg / st oranı intravenöz infüzyon şeklinde uygulanmalıdır mg. iki saat her iki saat süreyle infüzyon süresi, içeriği salladı Eğer karışık infüzyon çanta vardır. kreatinin seviyeleri doza bağımlı böbrek toksisitesi Abelcet’in gösterildi serum ölçerek. Dozaj, hastanın klinik durumu göz önünde bulundurulmalıdır.
Endikasyonları:
Amfoterisin B, en şiddetli mantar türleri gösterilmektedir karşı in vitro aktivite. Histoplazma capsulatum, Coccidioides immitis, Candida türleri, Blastomyces dermatitidis, Rhodotorula, Cryptoccus neoformans, Sporothrix schenkii, muceda Mucor, Aspergillus fumigatus suşlarını engeller. Amfoterisin B, mantar ve vücut sıvıları veya fungistatik duyarlılığı, yoğunluğu veya fungusittir bağlı. Dissemine kandidiyazis, aspergilloz, kronik mükormikoz mysetoma, kriptokokal amfoterisinle menenjit başarıyla tedavi edilebilmektedir. Pozitif deri veya serolojik test sonuçları sadece ne en yaygın ve klinik olmayan önemli mantar enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır olmamalıdır.
Kontrendikasyonları:
Amfoterisine bu aşırı duyarlılığı ile kontrendikedir. Ancak, yaşamı tehdit eden tedavi ve başka hiçbir seçenekleri, tıbbi değerlendirme bağlı olarak gerekirse.
Notlar:
Böbrek, karaciğer ve laboratuar testleri bir hafta düzenli olarak yapılmalıdır en az bir kez kan yapan fonksiyonu. Diğer nefrotoksik ilaçlar birlikte hastaların daha yakından kullanılmalıdır. Bu hastalarda, böbrek fonksiyonu yakından izlenmelidir. diyaliz hastalarında Amfoterisin tam böbrek diyalizi başlanmalıdır. Aralıkları, serum potasyum ve magnezyum düzeyleri kontrol edilmelidir. Amfoterisinle hamile kadınlar üzerinde yapılan. Fetus sistemik mantar enfeksiyonlarının zararlı etkileri hakkında gebelerde amfoterisinle olmadan, ama çok az bildirilen vakalar tedavi edildi. potansiyel zarardan gebelerde yarar tek ilaç kullanmak baskın nedenle gebelerde Güvenilirlik tam olarak tespit edilemedi.
Yan Etkiler:
Geçici renal fonksiyon () hipokalemi, azotemi, serum kreatinin ve renal tübüler asidoz bildirilmiştir, hangi tedavi şiddeti durdurmak oldu kötüleşen. Önemli değişiklikler karaciğer ve hematopoetik fonksiyon gözlendi. Ancak hemoliz tespit imkanı. Hafif baş ağrısı, bulantı, kusma, alt sırt ağrısı nadiren bildirdi. Anafilaktik reaksiyonlar nadiren bildirilmiştir.
İlaç Etkileşimleri:
Konvansiyonel amfoterisin B bilinen nefrotoksik ilaçlar (aminoglikozidler, sisplatin ve pentamidine, vb), hipokalemi kortikosteroidler ve kortikotropin yol açabilir (ACTH) ve darbe varlığında hipokalemi ihtiyacı ile dikkatli bir dijital glikozitler, kas gevşetici ve antiaritmik ilaçlar olarak kullanılmaktadır etkileşime artacaktır. Fluzitozin kapsamında soruşturma kullanımı ile gerçekleştirilmiştir. Fluzitozin amfoterisin sinerjik B etkili, amfoterisin B böbrekler tarafından blok artırmak için hücresel alımı ve atılımı artabilir fluzitozinin zehirlilikten.
Amfoterisin B 100 mg
Pazar:
20 ml 1 i.v. Küçük şişe
Kullanımı:
yetişkinler ve çocuklar, önerilen günlük doz 5 mg / kg tek bir infüzyon olarak için. Abelcet, 2,5 / kg / st oranı intravenöz infüzyon şeklinde uygulanmalıdır mg. iki saat her iki saat süreyle infüzyon süresi, içeriği salladı Eğer karışık infüzyon çanta vardır. kreatinin seviyeleri doza bağımlı böbrek toksisitesi Abelcet’in gösterildi serum ölçerek. Dozaj, hastanın klinik durumu göz önünde bulundurulmalıdır.
Endikasyonları:
Amfoterisin B, en şiddetli mantar türleri gösterilmektedir karşı in vitro aktivite. Histoplazma capsulatum, Coccidioides immitis, Candida türleri, Blastomyces dermatitidis, Rhodotorula, Cryptoccus neoformans, Sporothrix schenkii, muceda Mucor, Aspergillus fumigatus suşlarını engeller. Amfoterisin B, mantar ve vücut sıvıları veya fungistatik duyarlılığı, yoğunluğu veya fungusittir bağlı. Dissemine kandidiyazis, aspergilloz, kronik mükormikoz mysetoma, kriptokokal amfoterisinle menenjit başarıyla tedavi edilebilmektedir. Pozitif deri veya serolojik test sonuçları sadece ne en yaygın ve klinik olmayan önemli mantar enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır olmamalıdır.
Kontrendikasyonları:
Amfoterisine bu aşırı duyarlılığı ile kontrendikedir. Ancak, yaşamı tehdit eden tedavi ve başka hiçbir seçenekleri, tıbbi değerlendirme bağlı olarak gerekirse.
Notlar:
Böbrek, karaciğer ve laboratuar testleri bir hafta düzenli olarak yapılmalıdır en az bir kez kan yapan fonksiyonu. Diğer nefrotoksik ilaçlar birlikte hastaların daha yakından kullanılmalıdır. Bu hastalarda, böbrek fonksiyonu yakından izlenmelidir. diyaliz hastalarında Amfoterisin tam böbrek diyalizi başlanmalıdır. Aralıkları, serum potasyum ve magnezyum düzeyleri kontrol edilmelidir. Amfoterisinle hamile kadınlar üzerinde yapılan. Fetus sistemik mantar enfeksiyonlarının zararlı etkileri hakkında gebelerde amfoterisinle olmadan, ama çok az bildirilen vakalar tedavi edildi. potansiyel zarardan gebelerde yarar tek ilaç kullanmak baskın nedenle gebelerde Güvenilirlik tam olarak tespit edilemedi.
Yan Etkiler:
Geçici renal fonksiyon () hipokalemi, azotemi, serum kreatinin ve renal tübüler asidoz bildirilmiştir, hangi tedavi şiddeti durdurmak oldu kötüleşen. Önemli değişiklikler karaciğer ve hematopoetik fonksiyon gözlendi. Ancak hemoliz tespit imkanı. Hafif baş ağrısı, bulantı, kusma, alt sırt ağrısı nadiren bildirdi. Anafilaktik reaksiyonlar nadiren bildirilmiştir.
İlaç Etkileşimleri:
Konvansiyonel amfoterisin B bilinen nefrotoksik ilaçlar (aminoglikozidler, sisplatin ve pentamidine, vb), hipokalemi kortikosteroidler ve kortikotropin yol açabilir (ACTH) ve darbe varlığında hipokalemi ihtiyacı ile dikkatli bir dijital glikozitler, kas gevşetici ve antiaritmik ilaçlar olarak kullanılmaktadır etkileşime artacaktır. Fluzitozin kapsamında soruşturma kullanımı ile gerçekleştirilmiştir. Fluzitozin amfoterisin sinerjik B etkili, amfoterisin B böbrekler tarafından blok artırmak için hücresel alımı ve atılımı artabilir fluzitozinin zehirlilikten.
Göz tembelliğine karşı TV tedavisi!
Bu göz hastalığı çocuklara televizyon izlemeyi serbest bıraktırıyor!… Çocuklarda sıklıkla ortaya çıkan ve geç fark edildiğinde tedavi edilemeyen Göz tembelliğinin televizyon ile tedavi edilebildiğini biliyor muydunuz?
Dünya Göz Hastaneler Grubu çocuk göz sağlığı doktorlarından Op. Dr. Mürüvvet Tüzünalp, göz tembelliği tedavisi sırasında ailelere çocuklarına
televizyon izletmelerini öneriyor.
Mynet’te yer alan bilgilere göre, göz tembelliği tıpta ambiyopi olarak adlandırılan her iki gözde veya gözlerden birinin görme keskinliğinde yüzde 20 ve daha fazla azalma olmasıdır. Göz tembelliğinin doğuştan olması büyük bir olasılıktır. Travmaya, doğuştan görülebilen göz hastalıklarına bağlı olarak ya da genetik olarak da gelişebilir. Ailesinde göz tembelliği, şaşılık görülen çocukların erken yaşta göz muayenesinden geçirilmesinde fayda vardır. Göz tembelliğinin oluşumunun en önemli etkeni şaşılıktır.
Göz Tembelliğinin Belirtileri
Göz tembelliği olan çocuğun derinlik hissinde bir azalma meydana gelir ve ince detaylarda, işlerde zorlanır. Bu durumu bazen dikkatli bir ebeveyn fark etse de genellikle gözden kaçar. Göz tembelliği tanısı için göz doktorunun muayenesi şarttır. Göz tembelliğinin tedavisinin 8 yaşına kadar yapılması gereklidir. 8 yaş üzerinde göz tembelliği tedavisinde başarılı sonuç almak çok zordur.
Göz tembelliğinin tedavisinde dünyada en yaygın tedavi olarak kapatma tedavisi uygulanmaktadır. Kapatma tedavisi oldukça pratik ve etkili bir tedavi biçimidir. Çocuğun tembel olan gözü açıkta kalır ve görmesi iyi olan göz kapatılır. Bu tedavi çocuğun yaşına, görme keskinliğindeki azalmaya ve tedavinin başlama yaşına göre değişir.
Sınırsız Televizyon İzlettiriliyor
Kapama tedavisi sırasında, belli bir süre de olsa çocuğun resim çizme, boyama, kesme gibi yakın çalışma yapması istenir. Kapama tedavisi sırasında ailenin uygulamasını tavsiye edilen yöntem çocuğun sınırsız televizyon izlemesidir. Çocuğun normal gelişim sürecinde ilk 3 yaş içerisinde televizyon izlenilmesini normal koşullarda önerilmiyor. Çünkü, ilk 3 yaş içerisinde çocuğun televizyon seyretmesi gözde var olan göz bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Ailelere çocuklarına 3-6 yaş arasında günde 1 saat, 6 yaş sonrasında günde toplam 2 saat televizyon izlettirmeleri öneriliyor.
Ancak göz tembelliğinin tedavisinde tüm bu yasaklar ortadan kalkıyor. Göz tembelliğine bağlı olarak gerçekleştirilen kapama tedavisinde çocukların sınırsız televizyon izleyebiliyorlar. Televizyonu sınırsız olarak izlemelerine izin verilmesinin nedeni renkli ve sürekli hareket eden görüntüyü çocukların tembel olan gözleriyle takip etmesini sağlamak. Kapama sırasında televizyon izleyen çocukların göz tembelliklerinin tedavi süreci daha hızlı oluyor. Çünkü televizyon uyaranları çok yüksek çocuk daha rahat takip ediyor. Bu nedenle özellikle hareketli çizgi filmler ya da çocuk kuşakları gibi çocuğun gelişimini olumsuz etkilemeyecek yayınların izletilmesi öneriliyor. TV ile göz tembelliği tedavisi evde yapılabilecek en ucuz ve de en etkili tedavi yöntemlerinden birisi. Kapama tedavisinin bitmesi ile birlikte TV izlemenin sınırlandırılmasının gerektiği de önemle vurgulanıyor.
Tedavide Takip Şart
Gözde kapama tedavisine tembellik sona erinceye yani iki göz arasındaki görme farklılığı azalıncaya kadar devam ediliyor, daha sonra idame tedavi olan kısa süreli tedaviye yaklaşık 8 yaşa kadar sürüyor. Göz tembelliğinin tedavisi uzun süre devam eden ve sabır gerektiren bir tedavi. 6 yaşa kadar tespit edilip tedavi başlandığında genellikle görme keskinliğinde tama yakın sonuçlar elde etmek mümkün, ancak daha geç tanı konup tedavi edildiğinde tedaviye yanıt daha yavaş ve görme keskinliğindeki artış daha az oluyor. Her ne kadar düzeltilmesi zor ve başarısı az olsa da, günümüzde geç tespit edilen hastalara da 10-15 yaşlarına kadar aynı tedavi daha yoğun olarak uygulanıyor.
Tedavi edilmediği takdirde göz tembelliği kalıcı oluyor. Görme keskinliğinde kendiliğinden düzelme olmuyor. Göz tembelliğinde takip ve kontrol çok önemli. Göz tembelliği takibinde çocuğun yaşı ne ise o rakamın haftası kadar kontrole getirilmesi gerekiyor. Örneğin, eğer çocuğunuz 7 yaşında ve göz tembelliği var ise 7 haftada bir çocuk göz sağlığı konusunda uzmanlaşmış bir göz hekimine gözlerini kontrol ettirmeniz gerekiyor. (ailem.com)
Göz tembelliği tedavisi için bir öneri
Kardeşime 12 yaşında %70 sağ gözünde göz tembelliği teşhisi kondu. Ailece şok olduk. Doktor bunun 9 yaşına kadar tedavisi olduğunu, bu yaşta tedavisinin mümkün olmadığını söyledi. Kapama tedavisi ile birlikte gözlük verildi. Kapamayı istikrarlı bir şekilde günde 6 hatta 8 saat uyguladık. Bu süre zarfında görmeyen sağ gözü sürekli çalıştırdık. Çalıştırma yöntemi olarak play station portable gibi gözü çalıştıran aletlerle ilgilenmesini, hoşlandığı kitapları okumasını sağladık. Bu konuda çok kesin ve tutarlı davrandık. Hatta kavgalar ettik çünkü ilk zamanlarda gözü görmediği için kapatmak istemiyordu. Kapatma bantları kullandık. Zorlu bir 53 gün sonunda doktora gittiğimizde %70 görmeyen gözün %90 görme seviyesine geldiğini öğrendik. Tabi ki ailece çok mutlu olduk.
Bu tür sorunu olan ailelerin özellikle kapama konusunda çok kararlı olmalarını öneriyoruz, kimsenin böyle bir olay karşısında umutsuzluğa kapılıp tedaviyi boşvermemeleri için de bu başlığı açmak istedim. Hatta tedavinin 17-18 yaşlarına kadar mümkün olduğunu öğrendik. Bu konuda sabırlı ve tutarlı olmanız çok önemlidir.
sağlıklı mutlu günler dileğiyle.Kaynak.http://7gunsaglik.com .,
Dünya Göz Hastaneler Grubu çocuk göz sağlığı doktorlarından Op. Dr. Mürüvvet Tüzünalp, göz tembelliği tedavisi sırasında ailelere çocuklarına
televizyon izletmelerini öneriyor.
Mynet’te yer alan bilgilere göre, göz tembelliği tıpta ambiyopi olarak adlandırılan her iki gözde veya gözlerden birinin görme keskinliğinde yüzde 20 ve daha fazla azalma olmasıdır. Göz tembelliğinin doğuştan olması büyük bir olasılıktır. Travmaya, doğuştan görülebilen göz hastalıklarına bağlı olarak ya da genetik olarak da gelişebilir. Ailesinde göz tembelliği, şaşılık görülen çocukların erken yaşta göz muayenesinden geçirilmesinde fayda vardır. Göz tembelliğinin oluşumunun en önemli etkeni şaşılıktır.
Göz Tembelliğinin Belirtileri
Göz tembelliği olan çocuğun derinlik hissinde bir azalma meydana gelir ve ince detaylarda, işlerde zorlanır. Bu durumu bazen dikkatli bir ebeveyn fark etse de genellikle gözden kaçar. Göz tembelliği tanısı için göz doktorunun muayenesi şarttır. Göz tembelliğinin tedavisinin 8 yaşına kadar yapılması gereklidir. 8 yaş üzerinde göz tembelliği tedavisinde başarılı sonuç almak çok zordur.
Göz tembelliğinin tedavisinde dünyada en yaygın tedavi olarak kapatma tedavisi uygulanmaktadır. Kapatma tedavisi oldukça pratik ve etkili bir tedavi biçimidir. Çocuğun tembel olan gözü açıkta kalır ve görmesi iyi olan göz kapatılır. Bu tedavi çocuğun yaşına, görme keskinliğindeki azalmaya ve tedavinin başlama yaşına göre değişir.
Sınırsız Televizyon İzlettiriliyor
Kapama tedavisi sırasında, belli bir süre de olsa çocuğun resim çizme, boyama, kesme gibi yakın çalışma yapması istenir. Kapama tedavisi sırasında ailenin uygulamasını tavsiye edilen yöntem çocuğun sınırsız televizyon izlemesidir. Çocuğun normal gelişim sürecinde ilk 3 yaş içerisinde televizyon izlenilmesini normal koşullarda önerilmiyor. Çünkü, ilk 3 yaş içerisinde çocuğun televizyon seyretmesi gözde var olan göz bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Ailelere çocuklarına 3-6 yaş arasında günde 1 saat, 6 yaş sonrasında günde toplam 2 saat televizyon izlettirmeleri öneriliyor.
Ancak göz tembelliğinin tedavisinde tüm bu yasaklar ortadan kalkıyor. Göz tembelliğine bağlı olarak gerçekleştirilen kapama tedavisinde çocukların sınırsız televizyon izleyebiliyorlar. Televizyonu sınırsız olarak izlemelerine izin verilmesinin nedeni renkli ve sürekli hareket eden görüntüyü çocukların tembel olan gözleriyle takip etmesini sağlamak. Kapama sırasında televizyon izleyen çocukların göz tembelliklerinin tedavi süreci daha hızlı oluyor. Çünkü televizyon uyaranları çok yüksek çocuk daha rahat takip ediyor. Bu nedenle özellikle hareketli çizgi filmler ya da çocuk kuşakları gibi çocuğun gelişimini olumsuz etkilemeyecek yayınların izletilmesi öneriliyor. TV ile göz tembelliği tedavisi evde yapılabilecek en ucuz ve de en etkili tedavi yöntemlerinden birisi. Kapama tedavisinin bitmesi ile birlikte TV izlemenin sınırlandırılmasının gerektiği de önemle vurgulanıyor.
Tedavide Takip Şart
Gözde kapama tedavisine tembellik sona erinceye yani iki göz arasındaki görme farklılığı azalıncaya kadar devam ediliyor, daha sonra idame tedavi olan kısa süreli tedaviye yaklaşık 8 yaşa kadar sürüyor. Göz tembelliğinin tedavisi uzun süre devam eden ve sabır gerektiren bir tedavi. 6 yaşa kadar tespit edilip tedavi başlandığında genellikle görme keskinliğinde tama yakın sonuçlar elde etmek mümkün, ancak daha geç tanı konup tedavi edildiğinde tedaviye yanıt daha yavaş ve görme keskinliğindeki artış daha az oluyor. Her ne kadar düzeltilmesi zor ve başarısı az olsa da, günümüzde geç tespit edilen hastalara da 10-15 yaşlarına kadar aynı tedavi daha yoğun olarak uygulanıyor.
Tedavi edilmediği takdirde göz tembelliği kalıcı oluyor. Görme keskinliğinde kendiliğinden düzelme olmuyor. Göz tembelliğinde takip ve kontrol çok önemli. Göz tembelliği takibinde çocuğun yaşı ne ise o rakamın haftası kadar kontrole getirilmesi gerekiyor. Örneğin, eğer çocuğunuz 7 yaşında ve göz tembelliği var ise 7 haftada bir çocuk göz sağlığı konusunda uzmanlaşmış bir göz hekimine gözlerini kontrol ettirmeniz gerekiyor. (ailem.com)
Göz tembelliği tedavisi için bir öneri
Kardeşime 12 yaşında %70 sağ gözünde göz tembelliği teşhisi kondu. Ailece şok olduk. Doktor bunun 9 yaşına kadar tedavisi olduğunu, bu yaşta tedavisinin mümkün olmadığını söyledi. Kapama tedavisi ile birlikte gözlük verildi. Kapamayı istikrarlı bir şekilde günde 6 hatta 8 saat uyguladık. Bu süre zarfında görmeyen sağ gözü sürekli çalıştırdık. Çalıştırma yöntemi olarak play station portable gibi gözü çalıştıran aletlerle ilgilenmesini, hoşlandığı kitapları okumasını sağladık. Bu konuda çok kesin ve tutarlı davrandık. Hatta kavgalar ettik çünkü ilk zamanlarda gözü görmediği için kapatmak istemiyordu. Kapatma bantları kullandık. Zorlu bir 53 gün sonunda doktora gittiğimizde %70 görmeyen gözün %90 görme seviyesine geldiğini öğrendik. Tabi ki ailece çok mutlu olduk.
Bu tür sorunu olan ailelerin özellikle kapama konusunda çok kararlı olmalarını öneriyoruz, kimsenin böyle bir olay karşısında umutsuzluğa kapılıp tedaviyi boşvermemeleri için de bu başlığı açmak istedim. Hatta tedavinin 17-18 yaşlarına kadar mümkün olduğunu öğrendik. Bu konuda sabırlı ve tutarlı olmanız çok önemlidir.
sağlıklı mutlu günler dileğiyle.Kaynak.http://7gunsaglik.com .,
Testosteron, Grip Aşısı Etkilerini Azaltabilir
Grip aşısı, erkeklerde kadınlara göre daha az etkilidir. Testosteron hormonu bunun temel sebebidir.
Testosteron, erkeklerde grip aşısının etkilerini zayıflatabiliyor. Stanford Üniversitesi araştırmalarında bu durum ortaya çıkmıştır. Erkeklik hormonu olan testosteron bağışıklık sisteminde daha az etkili. Genler aşıya daha az yanıt veriyor ve tepkisiz. Antikor savunma mekanizmaları daha zayıf çalışıyor. Erkeklerde genelde enfeksiyona bağışıklık kazanılmıyor.
En azından kadınlara oranla daha zayıf. Bakteri, virüs, mantar, parazit ve enfeksiyona erkekler daha yatkın. Bağışıklık sistemleri, humma, grip, kızamık ve hepatit gibi hastalıklara karşı daha savunmasız. Aşılama yöntemine karşı daha az tepkililer. Mevsimsel grip aşısı yüksek seviyede testosteron salgılayan erkeklerde etkisiz.
Kas gücü, saç sakal gelişimi gibi klasik erkeksiz özellikler için salgılanıyor bu hormon. Bazı genler testosteron tarafından düzenleniyor. Aktif olması şart fakat bu gibi durumlarda ilaç etkilerini önleyebiliyor. Direkt olarak bağışıklık sistemine etki ediyor ve onu korumak yerine zayıf bırakıyor.
Kadınlarda grip aşısında güçlü antikorlar yer alır erkeklerde ise bunun aksidir. Testosterona bağlı çalışan ve onun üzerine çıkabilecek ilaçlar geliştirilmeye çalışılmaktadır. Güçlü bağışıklığa sahip olanlar da enfeksiyonlara karşı 2 kat daha üstündür.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Testosteron, erkeklerde grip aşısının etkilerini zayıflatabiliyor. Stanford Üniversitesi araştırmalarında bu durum ortaya çıkmıştır. Erkeklik hormonu olan testosteron bağışıklık sisteminde daha az etkili. Genler aşıya daha az yanıt veriyor ve tepkisiz. Antikor savunma mekanizmaları daha zayıf çalışıyor. Erkeklerde genelde enfeksiyona bağışıklık kazanılmıyor.
En azından kadınlara oranla daha zayıf. Bakteri, virüs, mantar, parazit ve enfeksiyona erkekler daha yatkın. Bağışıklık sistemleri, humma, grip, kızamık ve hepatit gibi hastalıklara karşı daha savunmasız. Aşılama yöntemine karşı daha az tepkililer. Mevsimsel grip aşısı yüksek seviyede testosteron salgılayan erkeklerde etkisiz.
Kas gücü, saç sakal gelişimi gibi klasik erkeksiz özellikler için salgılanıyor bu hormon. Bazı genler testosteron tarafından düzenleniyor. Aktif olması şart fakat bu gibi durumlarda ilaç etkilerini önleyebiliyor. Direkt olarak bağışıklık sistemine etki ediyor ve onu korumak yerine zayıf bırakıyor.
Kadınlarda grip aşısında güçlü antikorlar yer alır erkeklerde ise bunun aksidir. Testosterona bağlı çalışan ve onun üzerine çıkabilecek ilaçlar geliştirilmeye çalışılmaktadır. Güçlü bağışıklığa sahip olanlar da enfeksiyonlara karşı 2 kat daha üstündür.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Bel Fıtığının Belirtileri Nelerdir, Neden Oluşur?
Bel fıtığı genç veya yaşlı dinlemeden birçok yaş grubunda yaşanan bir omurilik hastalığıdır. Çeşitli sebeplerden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bel fıtığı, bel üzerinde bulunan omurlar da görev alan kıkırdak dokunun yırtılmasından ileri gelmektedir.
Bel Fıtığı Neden Oluşur?
Bel fıtığı, genellikle ağır kaldırmak, yüksekten düşmek, sürekli aynı pozisyonda çalışmak, doğum, stres ve fazla kilo gibi çeşitli nedenlerden oluşabilir. Bel fıtığına yakalanmamak için yapılması gerekenler; sırt kaslarını güçlendirmek için spor, ağır kaldırırken doğru pozisyon almak ve ideal kiloda bulunmaktır.
Bel fıtığında ilk belirti olarak bel üzerinde ağrı oluşumudur. Belin çevresinden geçen sinirler baskı gördüğü için ağrı şeklinde ortaya çıkar. Zamanla ilerleyen bu hastalık bacaklara inen sinirlere ve sinir köklerine de baskı uygulayarak çok şiddetli bacak ağrısı şeklinde kendini gösterir. Bel ve bacaklarda oluşan ağrının dışında bel fıtığına işaret eden diğer durumlar ise aşağıda yer almaktadır.
Ayakta şiddetli ağrı, yürümede güçlük, bacaklarda uyuşma, büyük ve küçük abdest tutamama, dirençsiz bacaklar ve adalelerde erime durumu gibi pek çok şekilde belirtiye sahiptir.
Bel fıtığı önemli bir hastalıktır. Tedavisi için gerekli ilaç veya cerrahi işlem yapılarak, hasta kaliteli ve ağrısız hayatına geri döndürülmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Bel Fıtığı Neden Oluşur?
Bel fıtığı, genellikle ağır kaldırmak, yüksekten düşmek, sürekli aynı pozisyonda çalışmak, doğum, stres ve fazla kilo gibi çeşitli nedenlerden oluşabilir. Bel fıtığına yakalanmamak için yapılması gerekenler; sırt kaslarını güçlendirmek için spor, ağır kaldırırken doğru pozisyon almak ve ideal kiloda bulunmaktır.
Bel fıtığında ilk belirti olarak bel üzerinde ağrı oluşumudur. Belin çevresinden geçen sinirler baskı gördüğü için ağrı şeklinde ortaya çıkar. Zamanla ilerleyen bu hastalık bacaklara inen sinirlere ve sinir köklerine de baskı uygulayarak çok şiddetli bacak ağrısı şeklinde kendini gösterir. Bel ve bacaklarda oluşan ağrının dışında bel fıtığına işaret eden diğer durumlar ise aşağıda yer almaktadır.
Ayakta şiddetli ağrı, yürümede güçlük, bacaklarda uyuşma, büyük ve küçük abdest tutamama, dirençsiz bacaklar ve adalelerde erime durumu gibi pek çok şekilde belirtiye sahiptir.
Bel fıtığı önemli bir hastalıktır. Tedavisi için gerekli ilaç veya cerrahi işlem yapılarak, hasta kaliteli ve ağrısız hayatına geri döndürülmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Grip Olanlar Hangi Besinleri Tüketmeli?
Soğuk algınlığı ve grip yakamızı sardıysa bu besinleri tüketmeliyiz. İşte sağlık veren yiyecekler.
1. Meyveli şeyler. Tatlı, şekerleme ya da meyvenin kendisi her şekilde sağlıklıdır. Yaralı, şişmiş, dikenli, ağrılı, iltihaplı boğaza meyve birebirdir. Sulu olması da iyidir griple mücadelede yardımcıdır. Mukusu temizler tıkanıklığı azaltır. Meyve suyu da faydalıdır. elma, üzüm ve çilek en iyileridir.
2. Hindili sandviç. Katı beslenmede yağsız protein iyidir. Hindi eti çok sağlıklıdır. İyi hissettirir, hastalıkla mücadele eder. Enerji ve lezzet verir. Kızılcık suyuyla tüketin.
3. Sebze suyu. Salatalık ve sebze suyu az tuzlu olduğunda bir bardak içilir. Bağışıklığı artıran antioksidanları içerir.
4. Tavuk çorbası. Besler ve nem içerir. Şifa verir anti – inflamatuar etkileri vardır. Sıcak içildiğinde bakteri ve virüslere karşı vücudu korur.
5. Sarımsak. Gıdalarda da kullanılır harici de yenir. Bu antimikrobiyal ve bağışıklık uyarıcı özellikleri olduğu ve tıkanıklığı rahatlatır.
6. Zencefil. Bulantı, mide ağrısı, ağrıları ve grip belirtilerini yatıştıran bir bitkidir. İnflamasyonu azaltır. Taze rendelenmiş zencefil çayda çorbada kullanılır.
7. Sıcak çay. Yeşil ve siyah ya da bitki çayları gribe iyi gelir. Antioksidan içerir belirtileri rahatlatır. Buharı nefes tıkanıklığını açar. Bal ve limonla boğaz ağrısı ve öksürüğe iyi gelir.
8. Muz. Bulantı kusma ve ishale karşı iyi gelir. Çocukları korur. Pirinç elma ve tostla birlikte etkilidir.
9. Tost ve kraker. Mideyi rahatlatır sıcak çorbayla beraber iyi gelir.
Şeker ve laktozu azaltın, protein alın, vitamin ve kalori içeriklerini düşünerek beslenin.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
1. Meyveli şeyler. Tatlı, şekerleme ya da meyvenin kendisi her şekilde sağlıklıdır. Yaralı, şişmiş, dikenli, ağrılı, iltihaplı boğaza meyve birebirdir. Sulu olması da iyidir griple mücadelede yardımcıdır. Mukusu temizler tıkanıklığı azaltır. Meyve suyu da faydalıdır. elma, üzüm ve çilek en iyileridir.
2. Hindili sandviç. Katı beslenmede yağsız protein iyidir. Hindi eti çok sağlıklıdır. İyi hissettirir, hastalıkla mücadele eder. Enerji ve lezzet verir. Kızılcık suyuyla tüketin.
3. Sebze suyu. Salatalık ve sebze suyu az tuzlu olduğunda bir bardak içilir. Bağışıklığı artıran antioksidanları içerir.
4. Tavuk çorbası. Besler ve nem içerir. Şifa verir anti – inflamatuar etkileri vardır. Sıcak içildiğinde bakteri ve virüslere karşı vücudu korur.
5. Sarımsak. Gıdalarda da kullanılır harici de yenir. Bu antimikrobiyal ve bağışıklık uyarıcı özellikleri olduğu ve tıkanıklığı rahatlatır.
6. Zencefil. Bulantı, mide ağrısı, ağrıları ve grip belirtilerini yatıştıran bir bitkidir. İnflamasyonu azaltır. Taze rendelenmiş zencefil çayda çorbada kullanılır.
7. Sıcak çay. Yeşil ve siyah ya da bitki çayları gribe iyi gelir. Antioksidan içerir belirtileri rahatlatır. Buharı nefes tıkanıklığını açar. Bal ve limonla boğaz ağrısı ve öksürüğe iyi gelir.
8. Muz. Bulantı kusma ve ishale karşı iyi gelir. Çocukları korur. Pirinç elma ve tostla birlikte etkilidir.
9. Tost ve kraker. Mideyi rahatlatır sıcak çorbayla beraber iyi gelir.
Şeker ve laktozu azaltın, protein alın, vitamin ve kalori içeriklerini düşünerek beslenin.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Yüksek Lif İçeren Besin Grupları
1) Meyveler
Lifli İçeren Meyveler: Ahududu, 1 su bardağı içerisinde 8 gram lif içererek en çok life sahip olan meyvedir. Diğer yoğun lif oranına sahip olab meyveler ise armut, böğürtlen, elma ve kuru eriktir. 1 adet armut içerisinde 5 gram, elmada ise 4.5 gram lif yer almaktadır. İncir, yaban mersini, çilek ve muz da yine lif yönünden zengin meyvelerdendir.
Tüm bunkarın yanı sıra meyveleri yerken kabuklarını soymak ve çekirdeklerini çıkarmak alınabilecek lif miktarını büyük bir ölçüde azaltmaktadır.
2)Sebzeler
Orta büyüklüğe sahip bir enginar yaklaşık 10.3 gram lif içeriğine sahiptir. 1 bardak nohutta ise yaklaşık 8.8 gram lif yer almaktadır. Brokoli, yeşil turp ve kış kabağı da 1 bardağında ortalama 5 gram lif içermektedir. Mısır, patates ve brüksel lahanası ise içeriklerinde daha az lif bulundururlar ancak yine de yüksek oranlı liften oluşan besin kaynakları arasında yer almaktadır.
3)Tahılgiller
Bir su bardağı tam buğdaydan yapılmış bir spagetti orortalama olara.3 gram lif içermektedir. Buğday kepeği ve yulaf kepeği ise daha fazla miktarda lif içeriğine sahiptir. Yarm su bardağı yulaf kepeği 8.8 gram lif içermektedir. 1 su bardağı patlamış mısır ise bir dilim tam buğday ekmeğinden daha çok lif içermektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Lifli İçeren Meyveler: Ahududu, 1 su bardağı içerisinde 8 gram lif içererek en çok life sahip olan meyvedir. Diğer yoğun lif oranına sahip olab meyveler ise armut, böğürtlen, elma ve kuru eriktir. 1 adet armut içerisinde 5 gram, elmada ise 4.5 gram lif yer almaktadır. İncir, yaban mersini, çilek ve muz da yine lif yönünden zengin meyvelerdendir.
Tüm bunkarın yanı sıra meyveleri yerken kabuklarını soymak ve çekirdeklerini çıkarmak alınabilecek lif miktarını büyük bir ölçüde azaltmaktadır.
2)Sebzeler
Orta büyüklüğe sahip bir enginar yaklaşık 10.3 gram lif içeriğine sahiptir. 1 bardak nohutta ise yaklaşık 8.8 gram lif yer almaktadır. Brokoli, yeşil turp ve kış kabağı da 1 bardağında ortalama 5 gram lif içermektedir. Mısır, patates ve brüksel lahanası ise içeriklerinde daha az lif bulundururlar ancak yine de yüksek oranlı liften oluşan besin kaynakları arasında yer almaktadır.
3)Tahılgiller
Bir su bardağı tam buğdaydan yapılmış bir spagetti orortalama olara.3 gram lif içermektedir. Buğday kepeği ve yulaf kepeği ise daha fazla miktarda lif içeriğine sahiptir. Yarm su bardağı yulaf kepeği 8.8 gram lif içermektedir. 1 su bardağı patlamış mısır ise bir dilim tam buğday ekmeğinden daha çok lif içermektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Organların Hayati Önemi ve İşlevleri
Hangi organımız olmadan yaşamaya devam edebiliriz? Organların işlevleri ve hayati önemi..
13
Bir insanın akciğerlerinden bir tanesi alınsa, yaşamaya devam eder çünkü diğer akciğeri boşluğu dolduracak kadar şişebilir. Aşağıdaki listede, vücudumuzda olmamaları durumunda yaşayabileceğiniz organları bulabilirsiniz. Ama siz gene de kendinize iyi bakın.
Böbrek
İnsanların iki böbreği vardır ancak tek böbrekle de yaşayabilirler. Tek böbrekli insanlarda çok ciddi sağlık problemi görülmez. Ancak böbreksiz yaşamak, diyaliz olmadan mümkün değildir.
Dalak
Dalak, kanı süzer ve vücudun enfeksiyonlara karşı savaşmasına yardım eder. Eğer dalakta bir sorun varsa alınabilir ancak dalağı olmayan insanların enfeksiyona karşı daha dikkatli olmaları gerekmektedir.
Üreme organları
Pek çok nedenden dolayı, kadınların rahmi alınabilir. Amerikada 60 yaşına gelen kadınların üçte birinin rahimleri alınmıştır. Erkelerde de, testis kanserine karşın yumurtalıklar alınabilir.
Mide
Mide kanseri tedavisinde bazen midenin tamamı alınabilir. Bu durumda, ince bağırsak yemek borusuna bağlanır. Kişi hafif yemekler yiyerek ve ilaç takviyesiyle hayatına devam edebilir.
Kolon
Kolon kanserinde ya da bazı durumlarda kolon kanserini önlemek amacıyla kolon alınabilir. İnsanlar kolon olmadan yaşayabilir ancak vücutlarının dışında, dışkıları için çanta gibi bir aparat taşımak zorunda kalır.
Apandist
Apandist, kalın bağırsağın ilk bölümünden çıkan küçük ve tüp şeklinde bir organdır. Tam fonksiyonu bilinmemekle birlikte, patladığında veya hasar gördüğünde alınabilir.
Referans.7gunsaglik.com.tr
13
Bir insanın akciğerlerinden bir tanesi alınsa, yaşamaya devam eder çünkü diğer akciğeri boşluğu dolduracak kadar şişebilir. Aşağıdaki listede, vücudumuzda olmamaları durumunda yaşayabileceğiniz organları bulabilirsiniz. Ama siz gene de kendinize iyi bakın.
Böbrek
İnsanların iki böbreği vardır ancak tek böbrekle de yaşayabilirler. Tek böbrekli insanlarda çok ciddi sağlık problemi görülmez. Ancak böbreksiz yaşamak, diyaliz olmadan mümkün değildir.
Dalak
Dalak, kanı süzer ve vücudun enfeksiyonlara karşı savaşmasına yardım eder. Eğer dalakta bir sorun varsa alınabilir ancak dalağı olmayan insanların enfeksiyona karşı daha dikkatli olmaları gerekmektedir.
Üreme organları
Pek çok nedenden dolayı, kadınların rahmi alınabilir. Amerikada 60 yaşına gelen kadınların üçte birinin rahimleri alınmıştır. Erkelerde de, testis kanserine karşın yumurtalıklar alınabilir.
Mide
Mide kanseri tedavisinde bazen midenin tamamı alınabilir. Bu durumda, ince bağırsak yemek borusuna bağlanır. Kişi hafif yemekler yiyerek ve ilaç takviyesiyle hayatına devam edebilir.
Kolon
Kolon kanserinde ya da bazı durumlarda kolon kanserini önlemek amacıyla kolon alınabilir. İnsanlar kolon olmadan yaşayabilir ancak vücutlarının dışında, dışkıları için çanta gibi bir aparat taşımak zorunda kalır.
Apandist
Apandist, kalın bağırsağın ilk bölümünden çıkan küçük ve tüp şeklinde bir organdır. Tam fonksiyonu bilinmemekle birlikte, patladığında veya hasar gördüğünde alınabilir.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Protezlerin İşlevleri, Özellikleri ve Faydaları
Her protezin ayrı bir bölgesi, işlevi ve yararı var. Op. Dr. Onbaşıoğlu hangi protezin ne işe yaradığını anlattı.
Eklem yüzeyinde oluşan hasar yüzünden ağrı çeken, yürüyemeyen ve günlük yaşamı aksayan pek çok kişi var. Doğru hastaya yapılan protez ameliyatları bu güçlükleri ortadan kaldırıyor. Dünyada yapılan protez ameliyatlarının ilk sırasında diz, ikinci sırasındaysa kalça protezleri yer alıyor.
Protez, vücutta eksik olan herhangi bir organ veya dokunun yerini almak üzere kullanılan yapay bir maddeyi ifade ediyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Şafak Onbaşıoğlu, peruklar, diş implantları, işitme cihazları, takma bacaklar veya yapay kalp kapaklarının tümünün birer protez olduğunu söylüyor.
Ortopedik uygulamada protez denildiğindeyse daha çok hastalıklı veya bozulmuş bir eklemi değiştirmek üzere ameliyatla kemik içerisine veya yüzeyine yerleştirilen metal cisimlerden (implantlar) bahsediliyor.
Op. Dr. Onbaşıoğlu, “Protezler bozulmuş olan hemen hemen tüm eklem yüzeylerinde kullanılabiliyor. Kalça, diz, ayak bileği, omuz, dirsek, el bileği, parmak eklemleri, çene ve omurga eklemlerini protez uygulayarak tedavi etmek mümkündür” diye konuşuyor.
SORUNLAR NELER?
Protez ameliyatına ihtiyaç duyulmasına neden olan eklem yüzeylerindeki bozulmaların en sık görülen nedeninin artritler olduğu belirtiliyor.
Yaşlanma ve yıpranma ile ortaya çıkan dejeneratif artritler,
Kazalar, yaralanmalar, kırıklar sonucu gelişen travmatik artritler,
Romatizmal hastalıklarla ortaya çıkan romatoid artritler,
Eklemi tutan enfeksiyonlar sonucu oluşan enfektif artritler, eklem yüzeyindeki kıkırdağı bozarak artroza yani kireçlenmeye neden oluyor.
Op. Dr. Onbaşıoğlu, “Kemik içerisindeki kan dolaşımı bozuklukları, kalça çıkığı gibi mekanik bozukluklar ve eklemi ilgilendiren kemik tümörleri de eklem yüzeyini bozabiliyor” diyor.
DİZ PROTEZİ İLK SIRADA
Sonuç olarak nedeni ne olursa olsun, eklem yüzeyinde oluşan hasar, şiddetli ağrıya ve eklem hareketlerinin bozulmasına neden olduğunda ve bu şikâyetler istirahat, ağrı kesiciler veya fizik tedaviyle geçmeyip kişinin yaşam kalitesini düşürmeye başladığında, tedavi protez ameliyatıyla bozulmuş olan eklemin değiştirilmesini gerekli kılıyor.
2011 yılında tüm dünyada uygulanan protez ameliyatı sayısının yaklaşık iki milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu sayının yarısının diz protezlerine ait olduğu belirtiliyor. İkinci sırayı yaklaşık 700 bin ameliyatla kalça protezleri alıyor.
Prof. Dr. Onbaşıoğlu, Türkiye’de yılda yaklaşık 50 bin adet eklem protezi ameliyatı yapıldığına dikkat çekiyor. Protez ameliyatları genel olarak değiştirilen eklem yüzü sayısına göre ikiye ayrılıyor. Sadece tek bir eklem yüzü değiştiriliyorsa ‘parsi- yel protez’ uygulaması, eklemin birbirine bakan her iki yüzü değiştiriliyorsa ‘total protez’ uygulaması söz konusu oluyor.
Total protez uygulamasında değiştirilen yüzeyler arasında yastık görevi görecek ve eklem hareketini kolaylaştıracak ‘polietilen’ adlı bir parça yer alıyor. Protez, sadece bozuk yüzeylerin tıraşlanarak üzerine metal implantın geçirilmesiyle uygulandığı zaman yapılan işlem, ‘yüzey artroplastisi’ adını alıyor.
Protez ameliyatının ‘bilgisayar destekli robotik cerrahi’yle yapılması önemli bir gelişme olarak görülüyor.
Ameliyat tekniğine göre protezler klasik ve nispeten daha büyük bir kesi veya ‘mini-invaziv’ denilen daha küçük bir kesi yapılarak gerçekleştiriliyor. Sağlıklı dokulara ne kadar az zarar verilirse, yapılan ameliyatın başarısı artmış oluyor.
KENDİNİZİ TEST EDİN
Vücudunuzda özellikle kalça veya diz gibi büyük bir eklemi ilgilendiren bölgelerde aşağıdaki şikâyetlerin mevcut olması halinde kalça veya diz protezi için aday olabilirsiniz.
Uzun süreli ve şiddetli eklem ağrısı.
Ağrı kesici ve diğer konservatif yöntemlere (fizik tedavi gibi) cevap alınamaması hali.
Ağrıyı gidermek için sürekli ve giderek artan dozda ağrı kesici almak.
Ayakta kalma veya yürüme süre ve mesafesinin giderek azalması.
Eklem hareketlerinin kısıtlanmaya başlanması ve kişinin günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmesinin zorlaşması. Bacaklarda kısalık ve çarpılma gibi gözle görülür deformitelerin oluşması.
Bunlara ek olarak eklemi ilgilendiren çok parçalı kırıklarda kırığın onarılmasının mümkün olmadığı durumlarda veya bu tedavi seçeneğinin yeterince başarılı olamayacağı düşünüldüğünde, protez uygulaması ilk seçenek olarak tercih edilebilir.
AMELİYATIN BAŞARISINDA İMPLANTIN YERİ BÜYÜK
Protez ameliyatının başarısında, kullanılan protezin (implant) rolü çok büyük. Protezlerde kullanılan metaller genelde, titanium veya kobalt kromdan yapılıyor. Bu metallerin kemiğe tutunması kemik çimentosuyla sağlanıyor ya da kemik içerisine veya yüzeyine çimento kullanmadan sıkıca oturacak şekilde çakılarak tespit ediliyor. Çoğu zaman kemiğe tutunacak metal yüzeylerde, tutunmayı kolaylaştıracak pürüzlü yüzeyler bulunuyor veya metalin üzeri özel bir maddeyle kaplı oluyor. Total protezlerde metal yüzeyler arasındaki uyum ve hareket kolaylığını sağlamak üzere, arada, ‘polietilen’ adı verilen aşınmaya dirençli bir madde veya seramik yer alıyor
Referans.7gunsaglik.com.tr
Eklem yüzeyinde oluşan hasar yüzünden ağrı çeken, yürüyemeyen ve günlük yaşamı aksayan pek çok kişi var. Doğru hastaya yapılan protez ameliyatları bu güçlükleri ortadan kaldırıyor. Dünyada yapılan protez ameliyatlarının ilk sırasında diz, ikinci sırasındaysa kalça protezleri yer alıyor.
Protez, vücutta eksik olan herhangi bir organ veya dokunun yerini almak üzere kullanılan yapay bir maddeyi ifade ediyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Şafak Onbaşıoğlu, peruklar, diş implantları, işitme cihazları, takma bacaklar veya yapay kalp kapaklarının tümünün birer protez olduğunu söylüyor.
Ortopedik uygulamada protez denildiğindeyse daha çok hastalıklı veya bozulmuş bir eklemi değiştirmek üzere ameliyatla kemik içerisine veya yüzeyine yerleştirilen metal cisimlerden (implantlar) bahsediliyor.
Op. Dr. Onbaşıoğlu, “Protezler bozulmuş olan hemen hemen tüm eklem yüzeylerinde kullanılabiliyor. Kalça, diz, ayak bileği, omuz, dirsek, el bileği, parmak eklemleri, çene ve omurga eklemlerini protez uygulayarak tedavi etmek mümkündür” diye konuşuyor.
SORUNLAR NELER?
Protez ameliyatına ihtiyaç duyulmasına neden olan eklem yüzeylerindeki bozulmaların en sık görülen nedeninin artritler olduğu belirtiliyor.
Yaşlanma ve yıpranma ile ortaya çıkan dejeneratif artritler,
Kazalar, yaralanmalar, kırıklar sonucu gelişen travmatik artritler,
Romatizmal hastalıklarla ortaya çıkan romatoid artritler,
Eklemi tutan enfeksiyonlar sonucu oluşan enfektif artritler, eklem yüzeyindeki kıkırdağı bozarak artroza yani kireçlenmeye neden oluyor.
Op. Dr. Onbaşıoğlu, “Kemik içerisindeki kan dolaşımı bozuklukları, kalça çıkığı gibi mekanik bozukluklar ve eklemi ilgilendiren kemik tümörleri de eklem yüzeyini bozabiliyor” diyor.
DİZ PROTEZİ İLK SIRADA
Sonuç olarak nedeni ne olursa olsun, eklem yüzeyinde oluşan hasar, şiddetli ağrıya ve eklem hareketlerinin bozulmasına neden olduğunda ve bu şikâyetler istirahat, ağrı kesiciler veya fizik tedaviyle geçmeyip kişinin yaşam kalitesini düşürmeye başladığında, tedavi protez ameliyatıyla bozulmuş olan eklemin değiştirilmesini gerekli kılıyor.
2011 yılında tüm dünyada uygulanan protez ameliyatı sayısının yaklaşık iki milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu sayının yarısının diz protezlerine ait olduğu belirtiliyor. İkinci sırayı yaklaşık 700 bin ameliyatla kalça protezleri alıyor.
Prof. Dr. Onbaşıoğlu, Türkiye’de yılda yaklaşık 50 bin adet eklem protezi ameliyatı yapıldığına dikkat çekiyor. Protez ameliyatları genel olarak değiştirilen eklem yüzü sayısına göre ikiye ayrılıyor. Sadece tek bir eklem yüzü değiştiriliyorsa ‘parsi- yel protez’ uygulaması, eklemin birbirine bakan her iki yüzü değiştiriliyorsa ‘total protez’ uygulaması söz konusu oluyor.
Total protez uygulamasında değiştirilen yüzeyler arasında yastık görevi görecek ve eklem hareketini kolaylaştıracak ‘polietilen’ adlı bir parça yer alıyor. Protez, sadece bozuk yüzeylerin tıraşlanarak üzerine metal implantın geçirilmesiyle uygulandığı zaman yapılan işlem, ‘yüzey artroplastisi’ adını alıyor.
Protez ameliyatının ‘bilgisayar destekli robotik cerrahi’yle yapılması önemli bir gelişme olarak görülüyor.
Ameliyat tekniğine göre protezler klasik ve nispeten daha büyük bir kesi veya ‘mini-invaziv’ denilen daha küçük bir kesi yapılarak gerçekleştiriliyor. Sağlıklı dokulara ne kadar az zarar verilirse, yapılan ameliyatın başarısı artmış oluyor.
KENDİNİZİ TEST EDİN
Vücudunuzda özellikle kalça veya diz gibi büyük bir eklemi ilgilendiren bölgelerde aşağıdaki şikâyetlerin mevcut olması halinde kalça veya diz protezi için aday olabilirsiniz.
Uzun süreli ve şiddetli eklem ağrısı.
Ağrı kesici ve diğer konservatif yöntemlere (fizik tedavi gibi) cevap alınamaması hali.
Ağrıyı gidermek için sürekli ve giderek artan dozda ağrı kesici almak.
Ayakta kalma veya yürüme süre ve mesafesinin giderek azalması.
Eklem hareketlerinin kısıtlanmaya başlanması ve kişinin günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmesinin zorlaşması. Bacaklarda kısalık ve çarpılma gibi gözle görülür deformitelerin oluşması.
Bunlara ek olarak eklemi ilgilendiren çok parçalı kırıklarda kırığın onarılmasının mümkün olmadığı durumlarda veya bu tedavi seçeneğinin yeterince başarılı olamayacağı düşünüldüğünde, protez uygulaması ilk seçenek olarak tercih edilebilir.
AMELİYATIN BAŞARISINDA İMPLANTIN YERİ BÜYÜK
Protez ameliyatının başarısında, kullanılan protezin (implant) rolü çok büyük. Protezlerde kullanılan metaller genelde, titanium veya kobalt kromdan yapılıyor. Bu metallerin kemiğe tutunması kemik çimentosuyla sağlanıyor ya da kemik içerisine veya yüzeyine çimento kullanmadan sıkıca oturacak şekilde çakılarak tespit ediliyor. Çoğu zaman kemiğe tutunacak metal yüzeylerde, tutunmayı kolaylaştıracak pürüzlü yüzeyler bulunuyor veya metalin üzeri özel bir maddeyle kaplı oluyor. Total protezlerde metal yüzeyler arasındaki uyum ve hareket kolaylığını sağlamak üzere, arada, ‘polietilen’ adı verilen aşınmaya dirençli bir madde veya seramik yer alıyor
Referans.7gunsaglik.com.tr
Depresyon Tedavisi Nasıl Olur?
Depresyonda iseniz günlük ya da haftalık olarak ilaç kullanırsınız. 12 hafta içinde etkisini alır ya da alamazsınız.
Doktorunuzun gözlemleri ve deneyimleri sonucunda size uygun tedavi uygulanır. Doğru ilacı bulmak için beklemek ilaçları denemek ve görmek gerekir. Pes etmeyin. Birçok yetişkinde depresyonu yenmeye yardımcı ilaçlar mevcuttur. Antidepresan kullanımı sürecinde asla birden ilacınızı bırakmayın.
Aniden bırakmak ters etki yaratacaktır. Baş ağrısı, kas ağrıları, midede ya da başka yerlerde sorunlar ortaya çıkacaktır. Sinirlilik ve baş dönmesi önemli belirtilerdir. Bırakmak için doktorunuza başvurun. İlaç kullanmanın da kuralları vardır.
Doğru zamanda, yiyeceklerle ya da aç karnına, suyla ya da sadece ilaç kullanımı doktorunuz belirler. Vitamin, besin takviyesi, öksürük şurubu ve bazı reçetesiz ilaçlar antidepresan etkisini önleyebilir. Bu durumlarda en kısa sürede doktorunuza başvurun.
Birkaç hafta içinde ilaç kullanımına bağlı yan etkileri dikkatle inceleyin ve doktorunuza bildirin. Uykusuzluk, bulantı, kilo kaybı veya artışı, baş dönmesi ve cinsel sorunlar yaşayabilirsiniz. İntihar düşüncesi oluşursa yakınlarınızla ve doktorunuzla konuşun.
Sağlıklı beslenme psikolojide çok önemlidir. Vücut ve ruh sağlığını destekler. Mineral ve vitamin eksikliğinde sağlık sorunları ve depresyon gelişebilir. Doymuş yağlar kalp ve diğer hastalıkların yanında depresyona da sebep olur. Alkolden de kaçının. Yeteri kadar uyuyun.
Stresle baş etmek ve ruh halini dengelemek için yeterince uykunuzu alın. Egzersiz yapın, yatmadan birkaç saat öncesine kadar kafein ve alkol almayın.
Geleneksel tedavilerin yanında alternatif tıp gereği, akupunktur, yoga, masaj, meditasyon ve refleksoloji tedavileri de depresyona bire birdir. D vitaminini mutlaka alın. Folat da önemlidir. Depresyon tedavisinde geç kalmayın.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Doktorunuzun gözlemleri ve deneyimleri sonucunda size uygun tedavi uygulanır. Doğru ilacı bulmak için beklemek ilaçları denemek ve görmek gerekir. Pes etmeyin. Birçok yetişkinde depresyonu yenmeye yardımcı ilaçlar mevcuttur. Antidepresan kullanımı sürecinde asla birden ilacınızı bırakmayın.
Aniden bırakmak ters etki yaratacaktır. Baş ağrısı, kas ağrıları, midede ya da başka yerlerde sorunlar ortaya çıkacaktır. Sinirlilik ve baş dönmesi önemli belirtilerdir. Bırakmak için doktorunuza başvurun. İlaç kullanmanın da kuralları vardır.
Doğru zamanda, yiyeceklerle ya da aç karnına, suyla ya da sadece ilaç kullanımı doktorunuz belirler. Vitamin, besin takviyesi, öksürük şurubu ve bazı reçetesiz ilaçlar antidepresan etkisini önleyebilir. Bu durumlarda en kısa sürede doktorunuza başvurun.
Birkaç hafta içinde ilaç kullanımına bağlı yan etkileri dikkatle inceleyin ve doktorunuza bildirin. Uykusuzluk, bulantı, kilo kaybı veya artışı, baş dönmesi ve cinsel sorunlar yaşayabilirsiniz. İntihar düşüncesi oluşursa yakınlarınızla ve doktorunuzla konuşun.
Sağlıklı beslenme psikolojide çok önemlidir. Vücut ve ruh sağlığını destekler. Mineral ve vitamin eksikliğinde sağlık sorunları ve depresyon gelişebilir. Doymuş yağlar kalp ve diğer hastalıkların yanında depresyona da sebep olur. Alkolden de kaçının. Yeteri kadar uyuyun.
Stresle baş etmek ve ruh halini dengelemek için yeterince uykunuzu alın. Egzersiz yapın, yatmadan birkaç saat öncesine kadar kafein ve alkol almayın.
Geleneksel tedavilerin yanında alternatif tıp gereği, akupunktur, yoga, masaj, meditasyon ve refleksoloji tedavileri de depresyona bire birdir. D vitaminini mutlaka alın. Folat da önemlidir. Depresyon tedavisinde geç kalmayın.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Alerji Tedavisi Astım ve Saman Nezlesine Sebep
Mevsimsel alerjisi olanlar ağız yoluyla ilaç kullanırken yan etkilerinden genelde bihaber oluyor.
Bu ilaçlar ve alerji tedavisi aslında nelere yol açıyor? Alerjenlere bağışıklık sistemini hassasiyetini azaltmak için tasarlanmış hap ve damlalar başka rahatsızlıkların başlangıcı olabiliyor. Dil altından alınan bu ilaçlar araştırmalara göre astım ve saman nezlesine yol açabiliyor. Çimen poleni gibi alerjik durumlarda ilaç kullanımına dikkat. Burun alerjisinin yanında, burun tıkanıklığı, akıntısı, gözlerde akıntı ve kaşıntı da ön plana çıkabiliyor. Boğazda tahriş, şişme ve kaşıntı bulguları tepkilerinden sonra uzmanlar ve araştırmacılar yeni alerji tedavisi çözümleri için çalışmalar yürütmeye başlamıştır. Çocuk ve yetişkinler için az yan etkisi olan uygun tedavi çözümleri üretilmektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Bu ilaçlar ve alerji tedavisi aslında nelere yol açıyor? Alerjenlere bağışıklık sistemini hassasiyetini azaltmak için tasarlanmış hap ve damlalar başka rahatsızlıkların başlangıcı olabiliyor. Dil altından alınan bu ilaçlar araştırmalara göre astım ve saman nezlesine yol açabiliyor. Çimen poleni gibi alerjik durumlarda ilaç kullanımına dikkat. Burun alerjisinin yanında, burun tıkanıklığı, akıntısı, gözlerde akıntı ve kaşıntı da ön plana çıkabiliyor. Boğazda tahriş, şişme ve kaşıntı bulguları tepkilerinden sonra uzmanlar ve araştırmacılar yeni alerji tedavisi çözümleri için çalışmalar yürütmeye başlamıştır. Çocuk ve yetişkinler için az yan etkisi olan uygun tedavi çözümleri üretilmektedir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Kar ve Buz Üstünde Kendinizi Kasmayın
İnsanların yanıldığı ve hata yaptığı konulardan biri de kar ve buz üzerinde kasılarak yürümeleri. Bu şekilde eklem ve kas ağrıları oluşuyor.
Uzmanlar, kar ve buz üzerinde yürürken kendisini kasan kişilerde alışkın olmayan kasların devreye girdiğini, kasların harekete geçtiği bölgelerde de istenmeyen ağrıların meydana geldiğini bildirdi.
Kafkas Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Baha Çelik, kış aylarının gelmesiyle eklem ağrısı bulunan hastaların bacak, kalça ve sırt kısımlarında ağrılar oluştuğunu söyledi.
Kars’ın Doğu Anadolu illerinde olduğu gibi soğuğun şiddetli yaşandığı bir yer olduğuna değinen Çelik, “Buz üzerinde yürümek eklem ağrılarına neden oluyor. İnsanlar özellikle buzda yürürken elini cebinden çıkarmalı, kendisini kasmamalı ve tedbirler almalı. Özellikle buz üzerinde yürürken elimizin mutlaka dışarıda olması gerekiyor. Bunun için eldiven takmalıyız, çünkü eldiven hem bizi korur hem de cildimizde meydana gelebilecek çatlamaları engeller” dedi.
"BUZ ÜZERİNDE YÜRÜRKEN KENDİNİZİ KASMAYIN"
Kas ve iskelet sistemlerinde problem olan hastaların buzda yürürken daha fazla sıkıntı yaşadığına dikkati çeken Çelik, insanların buz üzerinde yürürken kendisini kasmaması gerektiğini söyledi.
Çelik, buzda yürürken kendisini kasan insanların özellikle eklem, kas, diz kapakları ve kalça kısımlarımda ciddi ağrılar yaşayabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
“Buzlu ortamlar bel kireçlemesi, boyun kireçlemesi, kas ve iskelet sistemlerinde problem olan hastalar için sorun oluşturabilir. Uygunsuz koşullarda kayabileceğiniz, düşebileceğiniz ve her an sakatlık geçirebileceğiniz durumlarda vücut otomatik olarak kasılır, kendini koruma moduna girer. İnsan bu durumda kısa adımlarda yürümeye çalışır. Kar ve buz üzerinde yürürken kendisini kasan kişilerde alışkın olmayan kaslar devreye girer. Kasların harekete geçtiği bölgelerde istenmeyen ağrılar meydana gelir. Attığı adıma ve bastığı yere dikkat eder. Vücut sadece ayak ve ayak bileğiyle çalışmaz beyninden ayak bileğini kadar koordinasyon içinde çalışır. Gerekli olan yerler kasılır ve diğer kısımlar gevşer. İşte normalde yapılmayacak hareketler yapılacağı için alışkın olmadığımız kaslar devreye girer ve çalışır.”
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Uzmanlar, kar ve buz üzerinde yürürken kendisini kasan kişilerde alışkın olmayan kasların devreye girdiğini, kasların harekete geçtiği bölgelerde de istenmeyen ağrıların meydana geldiğini bildirdi.
Kafkas Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Baha Çelik, kış aylarının gelmesiyle eklem ağrısı bulunan hastaların bacak, kalça ve sırt kısımlarında ağrılar oluştuğunu söyledi.
Kars’ın Doğu Anadolu illerinde olduğu gibi soğuğun şiddetli yaşandığı bir yer olduğuna değinen Çelik, “Buz üzerinde yürümek eklem ağrılarına neden oluyor. İnsanlar özellikle buzda yürürken elini cebinden çıkarmalı, kendisini kasmamalı ve tedbirler almalı. Özellikle buz üzerinde yürürken elimizin mutlaka dışarıda olması gerekiyor. Bunun için eldiven takmalıyız, çünkü eldiven hem bizi korur hem de cildimizde meydana gelebilecek çatlamaları engeller” dedi.
"BUZ ÜZERİNDE YÜRÜRKEN KENDİNİZİ KASMAYIN"
Kas ve iskelet sistemlerinde problem olan hastaların buzda yürürken daha fazla sıkıntı yaşadığına dikkati çeken Çelik, insanların buz üzerinde yürürken kendisini kasmaması gerektiğini söyledi.
Çelik, buzda yürürken kendisini kasan insanların özellikle eklem, kas, diz kapakları ve kalça kısımlarımda ciddi ağrılar yaşayabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
“Buzlu ortamlar bel kireçlemesi, boyun kireçlemesi, kas ve iskelet sistemlerinde problem olan hastalar için sorun oluşturabilir. Uygunsuz koşullarda kayabileceğiniz, düşebileceğiniz ve her an sakatlık geçirebileceğiniz durumlarda vücut otomatik olarak kasılır, kendini koruma moduna girer. İnsan bu durumda kısa adımlarda yürümeye çalışır. Kar ve buz üzerinde yürürken kendisini kasan kişilerde alışkın olmayan kaslar devreye girer. Kasların harekete geçtiği bölgelerde istenmeyen ağrılar meydana gelir. Attığı adıma ve bastığı yere dikkat eder. Vücut sadece ayak ve ayak bileğiyle çalışmaz beyninden ayak bileğini kadar koordinasyon içinde çalışır. Gerekli olan yerler kasılır ve diğer kısımlar gevşer. İşte normalde yapılmayacak hareketler yapılacağı için alışkın olmadığımız kaslar devreye girer ve çalışır.”
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Sağlıklı Yöntemlerle Hafızanızı Güçlendirin
Günlük hayatımızda pek çok uyarana maruz kalıyoruz ve bu uyaranların birçoğunun farkında dahi değiliz.
Çoğumuz dikkatimizin hızlı dağıldığından ve bizim için önemli olan pek çok şeyi hatırlayamamaktan dert yanıyoruz. Özellikle iş hayatımızda bu durum bizim için son derece zorlayıcı bir hal alabiliyor ve aynı zamanda ilişkilerimizin kalitesini düşürebiliyor. Bu durumların çağımızın önde gelen sorunları arasında yer aldığını söylemek yanlış olmaz. Peki, bizi zor durumda bırakan bu şikâyetlerimizi hafifletecek basit yöntemler mevcut mu?
Hafızayı güçlendirmekten bahsedince insanların pek çogunun aklına gelen ilk yöntem yazmaktır. Gerçekten de yazmak, yapılacak işleri not etmek, özellikle de günlük tutmak hafızamızı önemli oranda güçlendirecektir. Çünkü yazma eyleminde bulunduğumuzda aynı zamanda görsel hafızamızı da kullanmış oluyoruz. Günlük tutmak bizi, gün sinunda tüm gün yaşadıklarımızı sabahın ilk saatlerinden itibaren neler yaptığımızı hatırlamaya zorlamaktadır. Yazmaktan hoşlanmayan kişiler bunu yatmadan önce “gün içerisinde neler yaptım?” diye düşünerek de hafızalarını belli oranda geliştirebilirler. Birden fazla işle işle aynı zamanda uğraşmamızı gerektiren, takip edilecek işlerin fazla olduğu sektörlerde çalışıyorsak yapılacakları not almak hayat kurtarıcı nitelikte olacaktı
Hafızamızın daha güçlü bir hale gelmesini sağlamak için yapılacak bir diğer önemli yöntem ise alışkanlık haline gelen davranışlarımızı, yöntemlerimizi farklılaştırmak olacaktır. Her zaman kullandığımız bir yöntem ya da uygulama metodunu değiştirmek, rutin haline getirdiğimiz bir gün başlangıcı gibi durumları farklı şekilde yapmak bize hem yeni bir tecrübe imkânı tanıyacak hem de hafızamızı canlı ciddi anlamda tutmaya yardımcı olacaktır.
İyi bir hafızaya sahip olmak aynı zamanda zihinsel aktivitelerimizin sağlıklı olması anlamına geldiğinden dolayı tabi ki hayatımızda hareket olmalı, iyi beslenmeli, sigara ve alkolden olabildiğince uzak durmalıyız. Uyku süresi ve kalitesi de bu anlamda son derece önemlidir. Tüm bunları birlikte ele alacak bir yaşam şekli hafızamızı geliştirmek adına en uygun yöntem olacaktır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Çoğumuz dikkatimizin hızlı dağıldığından ve bizim için önemli olan pek çok şeyi hatırlayamamaktan dert yanıyoruz. Özellikle iş hayatımızda bu durum bizim için son derece zorlayıcı bir hal alabiliyor ve aynı zamanda ilişkilerimizin kalitesini düşürebiliyor. Bu durumların çağımızın önde gelen sorunları arasında yer aldığını söylemek yanlış olmaz. Peki, bizi zor durumda bırakan bu şikâyetlerimizi hafifletecek basit yöntemler mevcut mu?
Hafızayı güçlendirmekten bahsedince insanların pek çogunun aklına gelen ilk yöntem yazmaktır. Gerçekten de yazmak, yapılacak işleri not etmek, özellikle de günlük tutmak hafızamızı önemli oranda güçlendirecektir. Çünkü yazma eyleminde bulunduğumuzda aynı zamanda görsel hafızamızı da kullanmış oluyoruz. Günlük tutmak bizi, gün sinunda tüm gün yaşadıklarımızı sabahın ilk saatlerinden itibaren neler yaptığımızı hatırlamaya zorlamaktadır. Yazmaktan hoşlanmayan kişiler bunu yatmadan önce “gün içerisinde neler yaptım?” diye düşünerek de hafızalarını belli oranda geliştirebilirler. Birden fazla işle işle aynı zamanda uğraşmamızı gerektiren, takip edilecek işlerin fazla olduğu sektörlerde çalışıyorsak yapılacakları not almak hayat kurtarıcı nitelikte olacaktı
Hafızamızın daha güçlü bir hale gelmesini sağlamak için yapılacak bir diğer önemli yöntem ise alışkanlık haline gelen davranışlarımızı, yöntemlerimizi farklılaştırmak olacaktır. Her zaman kullandığımız bir yöntem ya da uygulama metodunu değiştirmek, rutin haline getirdiğimiz bir gün başlangıcı gibi durumları farklı şekilde yapmak bize hem yeni bir tecrübe imkânı tanıyacak hem de hafızamızı canlı ciddi anlamda tutmaya yardımcı olacaktır.
İyi bir hafızaya sahip olmak aynı zamanda zihinsel aktivitelerimizin sağlıklı olması anlamına geldiğinden dolayı tabi ki hayatımızda hareket olmalı, iyi beslenmeli, sigara ve alkolden olabildiğince uzak durmalıyız. Uyku süresi ve kalitesi de bu anlamda son derece önemlidir. Tüm bunları birlikte ele alacak bir yaşam şekli hafızamızı geliştirmek adına en uygun yöntem olacaktır.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Güneşin Işınların Zararlı Etkilerinden Kendinizi Koruyun
Güneş ışınları sadece insanlara değil tabiattaki bütün canlılara fayda sağlayan ve hayatî değere sahip önemli doğal kaynaklarımızdandır.
Güneş ışınlarından doğal yollarla elde edebileceğimiz D vitamini özellikle çocukların kemik gelişimi için büyük rol oynar. Bununla birlikte son elli yıl içersinde ozon tabakasının tahrip olmasına bağlı olarak güneş ışınları süzülerek değil de direkt olarak bizlere ulaşabilmektedir.
Uzun süre boyunca güneş ışınlarına maruz kalan insanlarda kalp-tansiyon rahatsızlıkları, gözde katarakt oluşumu, cilde renk veren pigmentlerin azalmasına bağlı olarak oluşan vitiligo ve cilt kanserine kadar varabilen hastalıklar kendini gösterebilir.
Güneşten Işınlarından Korunma Yolları;
1) Saatlerce Güneşlenmeyin
Güneş ışığının yeryüzüne dik açıyla geldiği öğle saatlerinde güneşlenmemeye çalışın. Çünkü bu saatlerde gelen güneş ışınları zararlıdır ve ciltte lekelerin oluşmasına yol açarlar.
2) Dışarı Çıktığınızda Şapka Kullanın:
Şapka satın alırken aldığınız şapkanın çevresinin geniş olmasına dikkat edin. Böylece sayalnızca kafanızı değil aynı zamanfa yüzünüzü de korumuş olursunuz.
3) Güneş Gözlüğü Kullanın:
Gözde katarakt oluşumunun önüne geçmek için dışarı çıkarken muhakkak güneş gözlüğü kullanın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Güneş ışınlarından doğal yollarla elde edebileceğimiz D vitamini özellikle çocukların kemik gelişimi için büyük rol oynar. Bununla birlikte son elli yıl içersinde ozon tabakasının tahrip olmasına bağlı olarak güneş ışınları süzülerek değil de direkt olarak bizlere ulaşabilmektedir.
Uzun süre boyunca güneş ışınlarına maruz kalan insanlarda kalp-tansiyon rahatsızlıkları, gözde katarakt oluşumu, cilde renk veren pigmentlerin azalmasına bağlı olarak oluşan vitiligo ve cilt kanserine kadar varabilen hastalıklar kendini gösterebilir.
Güneşten Işınlarından Korunma Yolları;
1) Saatlerce Güneşlenmeyin
Güneş ışığının yeryüzüne dik açıyla geldiği öğle saatlerinde güneşlenmemeye çalışın. Çünkü bu saatlerde gelen güneş ışınları zararlıdır ve ciltte lekelerin oluşmasına yol açarlar.
2) Dışarı Çıktığınızda Şapka Kullanın:
Şapka satın alırken aldığınız şapkanın çevresinin geniş olmasına dikkat edin. Böylece sayalnızca kafanızı değil aynı zamanfa yüzünüzü de korumuş olursunuz.
3) Güneş Gözlüğü Kullanın:
Gözde katarakt oluşumunun önüne geçmek için dışarı çıkarken muhakkak güneş gözlüğü kullanın.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Çocuklarda Ortopedik Rahatsızlıkta Erken Teşhis
Çocuklarda görülen ortopedik rahatsızlıkların erken teşhisi, hastalığın tedavisinde büyük rol oynuyor.
Doğuştan ya da gelişme çağında sık görülen ayağın içe basması, düztabanlık gibi problemler aileleri en çok endişelendiren sorunlar arasında yer alıyor. Erken tanı açısından çocukluk döneminde sorunların tespit edilmesi ise tedavi için önem teşkil ediyor. Ülkemizde doğuştan ya da gelişimsel düztabanlık özellikle çocuklarda oldukça yaygın görülüyor. Ortopedi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Yel, erkek çocuklarda, kızların 5-6 katı sıklıkla görülen sorun ile ilgili aileleri bilgilendiriyor.
Ortopedistlerin görevlerinin birisi de sağlıklı çocuklarda 1?6 yaşlar arasında sık görülen hafif basma kusurları ve bacak yamukluklarını çok nadir olan kalıcı sorunlardan ayırmak ve aileye bilgi vermektir. Çocuklarda bu tip ayak sorunlarını iki başlık altında toplayabiliriz.
Doğuştan yada gelişimsel masum düz tabanlık
1- Kemik yada eklem deformiteleri veya bağların gevşekliğiyle birlikte olan ileri düz tabanlık
Birincisi çocuklarda masum düztabanlık denilen, herhangi bir özel tedavi gerektirmeyen durumdur. Masum düztabanlık çok yaygındır, çocukların yüzde 60, 70, bazı çalışmalara göre 80’inde hafif düztabanlık ve hafif içe basma vardır. Bu durum bebek tipi yağ dokusunun cilt altında yerleşmesinden kaynaklanır. Çocuk büyüdükçe ve yürüdükçe bu yağ dokusu azalırken kaslar güçlenerek ayağın uzunlamasına kavisini-arkını artırır. Sonuçta çocuğun ayakları normale döner. Bazen bu durumları hasta yakınları ve hekimler hastalık zannedebilirler hatta tedaviye yönelik ortopedik botlar, tabanlıklar veya bir takım başka özel kalıplarla yapılan pabuçlar verebilirler. Bunların hiçbiri etkili değildir, tersine bilim dışıdır ve çocuğun ayağının kas yapısının gelişmesine engel olduğu için zararı bile dokunabilir.
İkinci grupta
Kemik ya da eklem deformiteleri veya bağların gevşekliğiyle birlikte olan ileri düz tabanlıktır. Bu grupta bazı ayak kemikleri arasında doğuştan kaynama-birleşme yada ayak kemiklerinde eksiklik, normalden farklı şekilde olma gibi sorunlar olabilir. Bunun dışında çocuğun vücudundaki tüm eklem bağlarını ilgilendiren gevşeklik, bolluk olur ki bu durumdaki hastalarda kol ve bacaklardaki diğer eklemlerde de normalden fazla bolluk hareket görülebilir. Bunlarda ayak kemikleri birbirine gevşek bağlı olduğu için birbiri üzerinden kayarak yarı-çıkık, çıkığa kadar giden deformiteler görülebilir. Bu saydığımız durumlarda ayakkabı içi mekanik takviyeler, özel egzersiz programlar ve bazı cerrahi tedaviler yapılabilir.
Düz tabanlıkla ilgili olmayan ama çocukluk çağında sık görülen bir başka hastalık ise doğuştan çarpık ayaktır. Bu hastalıkta ise bebekler doğduklarında ayakları içe dönük olarak doğar. Bu durum bin bebeğin birinde görülür. Erkek çocuklarda daha sıklıkla görülen bu sorun sakatlığa neden olduğu için doğumdan 1 hafta sonrasından başlayarak alçıyla tedaviye başlanması gerekir. Çocuk doğar doğmaz, dokular esnekken alçı, daha sonra 3 ile 6 aylık olunca eğer gerekirse ameliyatlarla tedavi edilir.
Düztabanlık kötü bir hastalık mıdır?
Düztabanlık kötü bir hastalık değildir. Ancak ömür boyu yaşam kalitesini düşüren bir problemdir. Düztabanlığı olanlar sportif aktivitelerden biraz uzak dururlar. İş koşulları, ayakta çalışma ve fazla kilolar ağrılarını arttıran faktör arasında yer alır. Düztabanlık problemi olan kişilerin ayakkabılarının deforme olması ve ayakkabı giyme problemleri ömür boyu sürer, daha ileri yaşlarda erken kireçlenmeler ortaya çıkabilir. Eğer gerekli ise, çocukluk çağında yapılan basit ameliyatlar ile geleceğe yönelik sorunlar ortadan kaldırılabilir.
Tedavide erken teşhis çok önemli!
Dikkatli aileler, çocukları yürümeye başladığında içeri doğru basma söz konusu ise, hemen doktora gidiyorlar. Yapılan ortopedi muayenesinde düztabanlığın esnek mi, yoksa rijit mi olduğu ortaya çıkarılıyor. Çocukta, esnek düztabanlık söz konusu ise 8 yaşına kadar düzelmesi bekleniyor. Ancak sorun rijit ise öncelikle hastalığın oluşum sebepleriyle ilgili araştırma yapılıyor. Bu nedenle düztabanlık tedavisinde erken teşhis büyük önem taşıyor.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Doğuştan ya da gelişme çağında sık görülen ayağın içe basması, düztabanlık gibi problemler aileleri en çok endişelendiren sorunlar arasında yer alıyor. Erken tanı açısından çocukluk döneminde sorunların tespit edilmesi ise tedavi için önem teşkil ediyor. Ülkemizde doğuştan ya da gelişimsel düztabanlık özellikle çocuklarda oldukça yaygın görülüyor. Ortopedi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Yel, erkek çocuklarda, kızların 5-6 katı sıklıkla görülen sorun ile ilgili aileleri bilgilendiriyor.
Ortopedistlerin görevlerinin birisi de sağlıklı çocuklarda 1?6 yaşlar arasında sık görülen hafif basma kusurları ve bacak yamukluklarını çok nadir olan kalıcı sorunlardan ayırmak ve aileye bilgi vermektir. Çocuklarda bu tip ayak sorunlarını iki başlık altında toplayabiliriz.
Doğuştan yada gelişimsel masum düz tabanlık
1- Kemik yada eklem deformiteleri veya bağların gevşekliğiyle birlikte olan ileri düz tabanlık
Birincisi çocuklarda masum düztabanlık denilen, herhangi bir özel tedavi gerektirmeyen durumdur. Masum düztabanlık çok yaygındır, çocukların yüzde 60, 70, bazı çalışmalara göre 80’inde hafif düztabanlık ve hafif içe basma vardır. Bu durum bebek tipi yağ dokusunun cilt altında yerleşmesinden kaynaklanır. Çocuk büyüdükçe ve yürüdükçe bu yağ dokusu azalırken kaslar güçlenerek ayağın uzunlamasına kavisini-arkını artırır. Sonuçta çocuğun ayakları normale döner. Bazen bu durumları hasta yakınları ve hekimler hastalık zannedebilirler hatta tedaviye yönelik ortopedik botlar, tabanlıklar veya bir takım başka özel kalıplarla yapılan pabuçlar verebilirler. Bunların hiçbiri etkili değildir, tersine bilim dışıdır ve çocuğun ayağının kas yapısının gelişmesine engel olduğu için zararı bile dokunabilir.
İkinci grupta
Kemik ya da eklem deformiteleri veya bağların gevşekliğiyle birlikte olan ileri düz tabanlıktır. Bu grupta bazı ayak kemikleri arasında doğuştan kaynama-birleşme yada ayak kemiklerinde eksiklik, normalden farklı şekilde olma gibi sorunlar olabilir. Bunun dışında çocuğun vücudundaki tüm eklem bağlarını ilgilendiren gevşeklik, bolluk olur ki bu durumdaki hastalarda kol ve bacaklardaki diğer eklemlerde de normalden fazla bolluk hareket görülebilir. Bunlarda ayak kemikleri birbirine gevşek bağlı olduğu için birbiri üzerinden kayarak yarı-çıkık, çıkığa kadar giden deformiteler görülebilir. Bu saydığımız durumlarda ayakkabı içi mekanik takviyeler, özel egzersiz programlar ve bazı cerrahi tedaviler yapılabilir.
Düz tabanlıkla ilgili olmayan ama çocukluk çağında sık görülen bir başka hastalık ise doğuştan çarpık ayaktır. Bu hastalıkta ise bebekler doğduklarında ayakları içe dönük olarak doğar. Bu durum bin bebeğin birinde görülür. Erkek çocuklarda daha sıklıkla görülen bu sorun sakatlığa neden olduğu için doğumdan 1 hafta sonrasından başlayarak alçıyla tedaviye başlanması gerekir. Çocuk doğar doğmaz, dokular esnekken alçı, daha sonra 3 ile 6 aylık olunca eğer gerekirse ameliyatlarla tedavi edilir.
Düztabanlık kötü bir hastalık mıdır?
Düztabanlık kötü bir hastalık değildir. Ancak ömür boyu yaşam kalitesini düşüren bir problemdir. Düztabanlığı olanlar sportif aktivitelerden biraz uzak dururlar. İş koşulları, ayakta çalışma ve fazla kilolar ağrılarını arttıran faktör arasında yer alır. Düztabanlık problemi olan kişilerin ayakkabılarının deforme olması ve ayakkabı giyme problemleri ömür boyu sürer, daha ileri yaşlarda erken kireçlenmeler ortaya çıkabilir. Eğer gerekli ise, çocukluk çağında yapılan basit ameliyatlar ile geleceğe yönelik sorunlar ortadan kaldırılabilir.
Tedavide erken teşhis çok önemli!
Dikkatli aileler, çocukları yürümeye başladığında içeri doğru basma söz konusu ise, hemen doktora gidiyorlar. Yapılan ortopedi muayenesinde düztabanlığın esnek mi, yoksa rijit mi olduğu ortaya çıkarılıyor. Çocukta, esnek düztabanlık söz konusu ise 8 yaşına kadar düzelmesi bekleniyor. Ancak sorun rijit ise öncelikle hastalığın oluşum sebepleriyle ilgili araştırma yapılıyor. Bu nedenle düztabanlık tedavisinde erken teşhis büyük önem taşıyor.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Soğuk Algınlığı, Öksürük ve Boğaz Ağrısı
Boğaz ağrısı, bademcik iltihabı öksürük ve grip belirtileri başka hangi hastalıkların belirtisi ve sonucu olabilir?
Boğaz ağrısı soğuk almanın ilk işaretidir. Soğuk algınlığındaki bu belirtiler genelde kısa sürer. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısını izler. Streptokok bakteri kaynaklı enfeksiyon rahatsızlıklarında boğaz ağrısı daha şiddetlidir. Bademcikte boğaz arkasındaki dokularda acı bir iltihaplanma ve enfeksiyon görülür.
Boğaz ağrısına virüs veya bakteri neden olabilir. Viral olanlar çoğunluktadır ve burun akıntısı, öksürük, gözlerde kızarma ve sulanma, hapşırma görülür. Sigara, çevre kirliliği, alerji ve kuru hava da etkendir. Hapşırma, öksürük, baş ve vücut ağrısı, ateş devam eden semptomlardır. Viral soğuk algınlığında iyi hissetmeyi sağlayan tedavi şekilleri vardır.
Ilık suyla gargara, sıcak sıvıları içme, ateş ve ağrı kesen ilaçları alma gibi. Soğuk algınlığı ilaçları bazı belirtileri kesse de çok yararlı değildir. Asetaminofen ve ibuprofen ve naproksen gibi ağrı kesiciler mevcuttur. Çocuklara Aspirin Reye sendromu nedeniyle verilmemelidir. Boğaz spreyi, burun damlası, pastil de önerilebilir.
Antibiyotikler nezle ve burun akıntısında yani viral hastalıklarda verilmemelidir çünkü bakteriyel hastalıklarda yararlıdır. İştah kaybı, ateş, kızaran şişen bademcikler, ağrılı yutma ve ani boğaz ağrıları ise daha ciddi bir duruma işarettir.
Bu durumda antibiyotik verilir. Dinlenme tedavisi verilir. Sürekli ateş, mide bulantısı, kusma, deri döküntüsü, öksürük, ağrılı eklemler, şişen bezler, nefes darlığı ve idrarda değişimler varsa acil doktora gidilmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Boğaz ağrısı soğuk almanın ilk işaretidir. Soğuk algınlığındaki bu belirtiler genelde kısa sürer. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısını izler. Streptokok bakteri kaynaklı enfeksiyon rahatsızlıklarında boğaz ağrısı daha şiddetlidir. Bademcikte boğaz arkasındaki dokularda acı bir iltihaplanma ve enfeksiyon görülür.
Boğaz ağrısına virüs veya bakteri neden olabilir. Viral olanlar çoğunluktadır ve burun akıntısı, öksürük, gözlerde kızarma ve sulanma, hapşırma görülür. Sigara, çevre kirliliği, alerji ve kuru hava da etkendir. Hapşırma, öksürük, baş ve vücut ağrısı, ateş devam eden semptomlardır. Viral soğuk algınlığında iyi hissetmeyi sağlayan tedavi şekilleri vardır.
Ilık suyla gargara, sıcak sıvıları içme, ateş ve ağrı kesen ilaçları alma gibi. Soğuk algınlığı ilaçları bazı belirtileri kesse de çok yararlı değildir. Asetaminofen ve ibuprofen ve naproksen gibi ağrı kesiciler mevcuttur. Çocuklara Aspirin Reye sendromu nedeniyle verilmemelidir. Boğaz spreyi, burun damlası, pastil de önerilebilir.
Antibiyotikler nezle ve burun akıntısında yani viral hastalıklarda verilmemelidir çünkü bakteriyel hastalıklarda yararlıdır. İştah kaybı, ateş, kızaran şişen bademcikler, ağrılı yutma ve ani boğaz ağrıları ise daha ciddi bir duruma işarettir.
Bu durumda antibiyotik verilir. Dinlenme tedavisi verilir. Sürekli ateş, mide bulantısı, kusma, deri döküntüsü, öksürük, ağrılı eklemler, şişen bezler, nefes darlığı ve idrarda değişimler varsa acil doktora gidilmelidir.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Spina Bifida Hastalığı Nedir, Tedavisi Mümkün mü?
Prof. Dr. Tufan Tarcan çocukların bazılarında sırt kesesiyle doğumun olduğunu bildirdi. Spina bifidayı anlattı.
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, spina bifida hastalığı ile doğan çocuklarda ciddi mesane problemleri olduğunu, tedavi edilmeme durumunda çocuğun böbrek fonksiyonlarını kaybedeceğini söyledi.
İdrar torbasını kontrol eden sinir sisteminde doğuştan veya sonradan oluşan bir hasar bedeniyle normal mesane fonksiyonunun kaybına nörojenik mesane adı veriliyor. Ağır nörolojik tablosu olan ve mesanenin (idrar torbası) düzgün çalışmaması nedeniyle böbreklerini kaybetme riski altında olan hastaların çok iyi takip ve tedavi edilmesi gerektiğini açıklayan Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Nörojenik mesane, çocuklarda en sık spina bifida rahatsızlığı ile yetişkinlerde ise en sık omurilik travmaları, multiple skleroz, şeker hastalığı ya da Parkinson gibi hastalıklar sonucunda görülüyor. Tedavi edilmediğinde de böbrek yetmezliğine kadar giden problemlerle karşılaşılıyor” dedi.
OMURGADA KESE İLE DOĞUYORLAR
Spina bifida hastalığının doğuştan anne karnında omurganın hatalı gelişimi nedeniyle olduğunu ve çocuğun sırt bölgesinde bir kese ile doğduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarcan, “Bu çocukların bir bölümünde hastalık nedeni ile belden aşağısı tutmuyor ve yürüyemiyorlar. Aileler daha çok yürüme sorunları üzerine odaklanırken hayati bir sorun olan mesane tedavileri göz ardı ediliyor. Çünkü spina bifidalı çocukların mesaneleri idrarı düzgün depolama ve boşaltma yeteneklerini kaybediyor, bu durum tedavi edilmez ise böbrek yetmezliğine kadar giden ve hayatı tehdit eden sorunlar ortaya çıkıyor. Nörojenik mesane ve buna bağlı böbrek problemleri yanında ek olarak barsak sorunları, hidrosefali ve kalp hastalıklarının da görüldüğü bu çocuklarda tıbbi bakım aileleri maddi, manevi gerçekten çok zorluyor “ şeklinde konuştu.
GEBELİKTE FOLİK ASİT KULLANIMI ÇOK ÖNEMLİ
Prof. Dr. Tarcan, “Hamilelikte folik asit kullanmayan ve akraba evliliği yapan kişilerin doğacak bebekleri spina pifida hastalığında büyük risk altındalar. Yaptığımız bir araştırmaya göre ülkemizde spina bifidalı çocuğu olan annelerden hamilelik sürecinde yalnızca 3’te 1’inin folik asit kullandığını tespit ettik. Folik asit kullanımının artmasıyla hastalığın görülme olasılığı azalıyor” dedi.
Prof. Dr. Tarcan sözlerine şöyle devam etti: “Bu hastalığın iyi bir ultrason takibi ile anne karnında teşhisi mümkün. Hastalıkla doğan çocuklarda doğar doğmaz ilk 48 saat içinde beyin cerrahisi tarafından omurga defektinin kapatılması ileride mesane ve böbrek etkilenmesinin derecesini azaltıyor. İlk cerrahi sonrası hemen mesane ve böbreklerin ürolojik değerlendirmesi yapılmalı. Ne yazık ki spina bifidalı çocuklarımızın küçük bir bölümü erken, doğru tedaviyi alabiliyor.”
Kaynak.7gunsaglik
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, spina bifida hastalığı ile doğan çocuklarda ciddi mesane problemleri olduğunu, tedavi edilmeme durumunda çocuğun böbrek fonksiyonlarını kaybedeceğini söyledi.
İdrar torbasını kontrol eden sinir sisteminde doğuştan veya sonradan oluşan bir hasar bedeniyle normal mesane fonksiyonunun kaybına nörojenik mesane adı veriliyor. Ağır nörolojik tablosu olan ve mesanenin (idrar torbası) düzgün çalışmaması nedeniyle böbreklerini kaybetme riski altında olan hastaların çok iyi takip ve tedavi edilmesi gerektiğini açıklayan Prof. Dr. Tufan Tarcan, “Nörojenik mesane, çocuklarda en sık spina bifida rahatsızlığı ile yetişkinlerde ise en sık omurilik travmaları, multiple skleroz, şeker hastalığı ya da Parkinson gibi hastalıklar sonucunda görülüyor. Tedavi edilmediğinde de böbrek yetmezliğine kadar giden problemlerle karşılaşılıyor” dedi.
OMURGADA KESE İLE DOĞUYORLAR
Spina bifida hastalığının doğuştan anne karnında omurganın hatalı gelişimi nedeniyle olduğunu ve çocuğun sırt bölgesinde bir kese ile doğduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarcan, “Bu çocukların bir bölümünde hastalık nedeni ile belden aşağısı tutmuyor ve yürüyemiyorlar. Aileler daha çok yürüme sorunları üzerine odaklanırken hayati bir sorun olan mesane tedavileri göz ardı ediliyor. Çünkü spina bifidalı çocukların mesaneleri idrarı düzgün depolama ve boşaltma yeteneklerini kaybediyor, bu durum tedavi edilmez ise böbrek yetmezliğine kadar giden ve hayatı tehdit eden sorunlar ortaya çıkıyor. Nörojenik mesane ve buna bağlı böbrek problemleri yanında ek olarak barsak sorunları, hidrosefali ve kalp hastalıklarının da görüldüğü bu çocuklarda tıbbi bakım aileleri maddi, manevi gerçekten çok zorluyor “ şeklinde konuştu.
GEBELİKTE FOLİK ASİT KULLANIMI ÇOK ÖNEMLİ
Prof. Dr. Tarcan, “Hamilelikte folik asit kullanmayan ve akraba evliliği yapan kişilerin doğacak bebekleri spina pifida hastalığında büyük risk altındalar. Yaptığımız bir araştırmaya göre ülkemizde spina bifidalı çocuğu olan annelerden hamilelik sürecinde yalnızca 3’te 1’inin folik asit kullandığını tespit ettik. Folik asit kullanımının artmasıyla hastalığın görülme olasılığı azalıyor” dedi.
Prof. Dr. Tarcan sözlerine şöyle devam etti: “Bu hastalığın iyi bir ultrason takibi ile anne karnında teşhisi mümkün. Hastalıkla doğan çocuklarda doğar doğmaz ilk 48 saat içinde beyin cerrahisi tarafından omurga defektinin kapatılması ileride mesane ve böbrek etkilenmesinin derecesini azaltıyor. İlk cerrahi sonrası hemen mesane ve böbreklerin ürolojik değerlendirmesi yapılmalı. Ne yazık ki spina bifidalı çocuklarımızın küçük bir bölümü erken, doğru tedaviyi alabiliyor.”
Kaynak.7gunsaglik
Uzak Mesafede Yaşanan İlişkilerin Mutluluk Sırları
Araya mesafeler de girse, kötü çabalar ve ayrılmaya yönelten etkenler de girse ömür boyu süren mutlu ilişkiler görürürüz.
Uzun soluklu ilişkilerin gerçek sırrı nedir? Boşanma noktasına kadar gelebilen ama birbirinden kopamayan ilişkisi her zamankinden daha güçlü olan yıllandıkça kuvvetlenen ilişkiler görüyoruz. Ayrı ülkelerde bambaşka hayatlarda yaşasalar da bazı çiftlerin ilişkisi yakın olanlara göre çok daha güçlü. İletişimleri daha kuvvetli birbirlerine daha bağlı hissediyorlar.
Birçok kişiye göre mesafeler bir dezavantaj. Fakat aslında kolay bıkılmıyor ve özlem dürtüsü ile ilişkiler daha çok arzu edilen bir özlem bir enerji ve mutluluk kaynağı olarak görülüyor. Daha samimi dürüst ve aşk dolu birliktelikler uzak mesafe ilişkileridir. Duygularından daha eminler iletişim kurmak için daha sınırlı zamanları var. Ayrılığı dengelemek için internetten yazışabilir görüntülü sesli konuşabilirler de.
Empati ve anlayış yükseliyor duygu ve düşünceler daha açık ve rahat dile getiriliyor. Sohbet daha tatlı daha sıcak oluyor. Derin mevzulara girip tartışma olasılığı azalıyor. Birbirinize övgü ve iltifatlar yağdırıp mutlu olabilirsiniz. Kart ve notlar, anılar hediyeler gönderebilirsiniz. Önemli günlerinizde birbirinizi ziyaret edebilir harika sürprizlerle aklına kazınabilirsiniz. Uzak mesafeler kısacası ilişkileri daha sağlam ve mutlu kılar.
Kaynak.7gunsaglik
Uzun soluklu ilişkilerin gerçek sırrı nedir? Boşanma noktasına kadar gelebilen ama birbirinden kopamayan ilişkisi her zamankinden daha güçlü olan yıllandıkça kuvvetlenen ilişkiler görüyoruz. Ayrı ülkelerde bambaşka hayatlarda yaşasalar da bazı çiftlerin ilişkisi yakın olanlara göre çok daha güçlü. İletişimleri daha kuvvetli birbirlerine daha bağlı hissediyorlar.
Birçok kişiye göre mesafeler bir dezavantaj. Fakat aslında kolay bıkılmıyor ve özlem dürtüsü ile ilişkiler daha çok arzu edilen bir özlem bir enerji ve mutluluk kaynağı olarak görülüyor. Daha samimi dürüst ve aşk dolu birliktelikler uzak mesafe ilişkileridir. Duygularından daha eminler iletişim kurmak için daha sınırlı zamanları var. Ayrılığı dengelemek için internetten yazışabilir görüntülü sesli konuşabilirler de.
Empati ve anlayış yükseliyor duygu ve düşünceler daha açık ve rahat dile getiriliyor. Sohbet daha tatlı daha sıcak oluyor. Derin mevzulara girip tartışma olasılığı azalıyor. Birbirinize övgü ve iltifatlar yağdırıp mutlu olabilirsiniz. Kart ve notlar, anılar hediyeler gönderebilirsiniz. Önemli günlerinizde birbirinizi ziyaret edebilir harika sürprizlerle aklına kazınabilirsiniz. Uzak mesafeler kısacası ilişkileri daha sağlam ve mutlu kılar.
Kaynak.7gunsaglik
Yaz İçin Güzellik ve Makyaj Tüyoları
Hanımlar bakımlı olmayı çok sever. Yaz ayları da geldi çattı. Daha bakımlı ve güzel görünmek için herkes elinden geleni yapıyor.
Peki uzman tavsiyeleri almak ister misiniz? İşte en güzel ve bakımlı görünmek için tüyolar. Makyaj neye göre nasıl hangi yöntemlerle yapılmalı öğrenelim..
Yaz makyajı kaşmir ve pamuklu yüzeyler gibi hafif ve fresh olmalı. Abartıdan uzak sade, yalın ve etkileyici olmak mümkün. Şeffaf doku ve parlak tonlar ile bu olasıdır. Şarap ve bordo tonlarındaki allık, ruj ve farları mümkün olduğunca az kullanın hatta kullanmayın. Şeker pembesi, şeftali ve şeffaf tonları, bej, pudra ve ten rengi gibi cıvıl cıvıl renkleri seçin. Göz farı ve allıkta toz olanları değil krem olanları seçin ve kullanın.
Mandalina, kavun, şeftali, turuncu tonları enerji verir. Bu yazın makyaj tonlarında meyve bahçesi etkileri var. Bu parlak tonları kullanın. En sevdiğiniz turuncu meyvelerin renklerini gölgelendirmede de kullanabilirsiniz. Göz makyajında bu turuncular moda. Dudak parlatıcınızı şeftali tonlarında yanınızda mutlaka taşıyın. Allıkta da yine krem formüllü bronz ya da kayısı tonlarını tercih edin. Elmacık kemiklerine uygulayın nemli bir parlaklık verecektir. Hafif bir ışıltı için şeftali ile gözlere gölge yapılabilir. Oldukça etkileyici olmayı sağlar.
Güneşe çıkılan günlerde 30 koruma faktörlü bir güneş kremi ve mutlaka dudak koruyucu kremi sürün. Dudakların bakımı önemlidir. Bakımsız ve çatlaklı dudaklarda ruj da iyi durmaz. Gliserin içeren balsam özellikli nemlendiricilerden edinin. Renkli türleri de mevcuttur. Melisa üzerine vazelin sürerek ince bir kat halinde dudaklara çatlak ve kuruma bakımı yapın.
Düz saça zarif ve sade bir at kuyruğu yapın veya zarif bir örgü modelini uygulayın. Ense etrafında saç modeli de uygundur. Saçlar bu aylarda hafif nemli olmalı, ıslatarak dışarı çıkın. Saç bantlarını da kullanabilirsiniz.
Fön makinesi, maşa ve tost makinelerinden uzak durun. Saça zarar verir, saç nemini kaybeder ve kırıklar dökülmeler oluşur. Bırakın kendi kurusun. Nemli bir krem kullanın. Islatıp hafif kurutun ve kendi dalgalarını salsın. Aksesuarlarla sıkı toplamadan da bir hava verilebilir.
Saçı güneşten ve tuzlu sudan koruyun. Denize bone ile girin. Saç tellerine zarar UV ışınları kafa derisini de yakabilir. Rengini de bozar. Şapka kullanın. Koruyucu saç ürünleri ve spreyleri kullanın. Güneşe karşı saç rengini koruyan ürünleri edinin. Klorlu musluk suyundan da saçlarınızı koruyun.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Peki uzman tavsiyeleri almak ister misiniz? İşte en güzel ve bakımlı görünmek için tüyolar. Makyaj neye göre nasıl hangi yöntemlerle yapılmalı öğrenelim..
Yaz makyajı kaşmir ve pamuklu yüzeyler gibi hafif ve fresh olmalı. Abartıdan uzak sade, yalın ve etkileyici olmak mümkün. Şeffaf doku ve parlak tonlar ile bu olasıdır. Şarap ve bordo tonlarındaki allık, ruj ve farları mümkün olduğunca az kullanın hatta kullanmayın. Şeker pembesi, şeftali ve şeffaf tonları, bej, pudra ve ten rengi gibi cıvıl cıvıl renkleri seçin. Göz farı ve allıkta toz olanları değil krem olanları seçin ve kullanın.
Mandalina, kavun, şeftali, turuncu tonları enerji verir. Bu yazın makyaj tonlarında meyve bahçesi etkileri var. Bu parlak tonları kullanın. En sevdiğiniz turuncu meyvelerin renklerini gölgelendirmede de kullanabilirsiniz. Göz makyajında bu turuncular moda. Dudak parlatıcınızı şeftali tonlarında yanınızda mutlaka taşıyın. Allıkta da yine krem formüllü bronz ya da kayısı tonlarını tercih edin. Elmacık kemiklerine uygulayın nemli bir parlaklık verecektir. Hafif bir ışıltı için şeftali ile gözlere gölge yapılabilir. Oldukça etkileyici olmayı sağlar.
Güneşe çıkılan günlerde 30 koruma faktörlü bir güneş kremi ve mutlaka dudak koruyucu kremi sürün. Dudakların bakımı önemlidir. Bakımsız ve çatlaklı dudaklarda ruj da iyi durmaz. Gliserin içeren balsam özellikli nemlendiricilerden edinin. Renkli türleri de mevcuttur. Melisa üzerine vazelin sürerek ince bir kat halinde dudaklara çatlak ve kuruma bakımı yapın.
Düz saça zarif ve sade bir at kuyruğu yapın veya zarif bir örgü modelini uygulayın. Ense etrafında saç modeli de uygundur. Saçlar bu aylarda hafif nemli olmalı, ıslatarak dışarı çıkın. Saç bantlarını da kullanabilirsiniz.
Fön makinesi, maşa ve tost makinelerinden uzak durun. Saça zarar verir, saç nemini kaybeder ve kırıklar dökülmeler oluşur. Bırakın kendi kurusun. Nemli bir krem kullanın. Islatıp hafif kurutun ve kendi dalgalarını salsın. Aksesuarlarla sıkı toplamadan da bir hava verilebilir.
Saçı güneşten ve tuzlu sudan koruyun. Denize bone ile girin. Saç tellerine zarar UV ışınları kafa derisini de yakabilir. Rengini de bozar. Şapka kullanın. Koruyucu saç ürünleri ve spreyleri kullanın. Güneşe karşı saç rengini koruyan ürünleri edinin. Klorlu musluk suyundan da saçlarınızı koruyun.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Pankreas Kanserini Tanıyın: Çarelerini Öğrenin
Pankreas, midenin arkasında karnın arkasında bulunan 6 inç uzunluğunda süngerimsi tüp şeklinde bir organdır.
Bağırsaktaki gıdaları eritmeye ve hormonları üretmek için sindirim sularını yani enzimleri yapmaya yarar. Şeker ve nişasta kullanımını düzenler. Pankreas kanseri malign hücreleri zamanla büyür bölünür ve dokulara yayılır.
Belirtileri
Üst karında ağrı, yatarken ağrı, iştah kaybı, sarılık, bulantı, kilo kaybı, yorgunluk, halsizlik ve depresyondur.
Nedenleri
Kesin olarak bilinmese de, sigara içmek 3 kat daha fazla risk taşır. 45 yaş üzeri kişileri hedef alır. Diyabet, kronik pankreatit, karaciğer sirozu diğer nedenleridir. Yağlı beslenme, obezite, egzersiz eksikliği ve aile öyküsü yani genetik nedenleri de vardır.
Tedavisi
Cerrahi ameliyat ile kanserli hücreler alınabilir. Pankreas mümkün olduğunca temiz bir hale getirilir. Ameliyat sonrası tekrar oluşma riski vardır.
Radyasyon tedavisinde kanser hücreleri yüksek güçlü radyo dalgaları ile öldürülür. Birkaç ay boyunca haftanın belli günlerinde verilir.
Kemoterapi de aynı şekilde kullanılan ilaç bazlı tedavi şeklidir.
Hedef terapisinde kötü hücrelerin saldırma ve yayılma ihtimali azaltılır. İmmünoterapi ve palyatif terapi ise son teknoloji tedavilerindendir.
Kaynak.7gunsaglik
Bağırsaktaki gıdaları eritmeye ve hormonları üretmek için sindirim sularını yani enzimleri yapmaya yarar. Şeker ve nişasta kullanımını düzenler. Pankreas kanseri malign hücreleri zamanla büyür bölünür ve dokulara yayılır.
Belirtileri
Üst karında ağrı, yatarken ağrı, iştah kaybı, sarılık, bulantı, kilo kaybı, yorgunluk, halsizlik ve depresyondur.
Nedenleri
Kesin olarak bilinmese de, sigara içmek 3 kat daha fazla risk taşır. 45 yaş üzeri kişileri hedef alır. Diyabet, kronik pankreatit, karaciğer sirozu diğer nedenleridir. Yağlı beslenme, obezite, egzersiz eksikliği ve aile öyküsü yani genetik nedenleri de vardır.
Tedavisi
Cerrahi ameliyat ile kanserli hücreler alınabilir. Pankreas mümkün olduğunca temiz bir hale getirilir. Ameliyat sonrası tekrar oluşma riski vardır.
Radyasyon tedavisinde kanser hücreleri yüksek güçlü radyo dalgaları ile öldürülür. Birkaç ay boyunca haftanın belli günlerinde verilir.
Kemoterapi de aynı şekilde kullanılan ilaç bazlı tedavi şeklidir.
Hedef terapisinde kötü hücrelerin saldırma ve yayılma ihtimali azaltılır. İmmünoterapi ve palyatif terapi ise son teknoloji tedavilerindendir.
Kaynak.7gunsaglik
Kas krampları ağrılı kas kasılmaları
• Bir veya birkaç kasın irade dışı ağrılı şekilde kasılmasına kramp diyoruz.
• Kasılmalar en çok ayak ve baldırda görülür.
• Bazı kişiler krampa daha yatkın olmakla beraber; yaşlılarda daha sık rastlanır.
• Aşırı sıcak ve soğuk ortama geçişlerde, kuvvetli egzersizlerde ve geceleri ortaya çıkmaktadır.
• Kramplar, ayrıca denizde yüzme sırasında ortaya çıkmakta,bazan büyük kasları tutarak yüzmeye engel olmaktadır.
√ Ne Yapmalı ?
• Denizde yüzerken ortaya çıkan krampta telaşa kapılmamalı, krampın tuttuğu adaleye çimdik atarak gevşemesini temin etmelidir.
• Diğer durumlarda masaj ve kramplı adaleyi kuvvetlice germe iyi netice verir.
√ DİKKAT :
• Geceleri yakalayan veya saatlerce devam eden kramplar genellikle ciddi bir sinir sistemi hastalığının belirtisidir.
• Omurilik ve ön boynuz hücrelerinde, motor sinirlerinde iltihabi bir hastalık, kramplara sebep olabilir.
• Ayrıca hamilelikte, aşırı sıvı ve sodyum kayıplarında da kramplar görülür.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
• Kasılmalar en çok ayak ve baldırda görülür.
• Bazı kişiler krampa daha yatkın olmakla beraber; yaşlılarda daha sık rastlanır.
• Aşırı sıcak ve soğuk ortama geçişlerde, kuvvetli egzersizlerde ve geceleri ortaya çıkmaktadır.
• Kramplar, ayrıca denizde yüzme sırasında ortaya çıkmakta,bazan büyük kasları tutarak yüzmeye engel olmaktadır.
√ Ne Yapmalı ?
• Denizde yüzerken ortaya çıkan krampta telaşa kapılmamalı, krampın tuttuğu adaleye çimdik atarak gevşemesini temin etmelidir.
• Diğer durumlarda masaj ve kramplı adaleyi kuvvetlice germe iyi netice verir.
√ DİKKAT :
• Geceleri yakalayan veya saatlerce devam eden kramplar genellikle ciddi bir sinir sistemi hastalığının belirtisidir.
• Omurilik ve ön boynuz hücrelerinde, motor sinirlerinde iltihabi bir hastalık, kramplara sebep olabilir.
• Ayrıca hamilelikte, aşırı sıvı ve sodyum kayıplarında da kramplar görülür.
Kaynak Siteye Teşekkürler.7gunsaglik.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)