Ortopedi uzmanları, leğen kemiğinin kırılmasının ölüme bile yol açabildiğini belirtiyor. Bu nedenle bu kemiğe iyi bakmalıyız..
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Meftun Karataş, “Leğen kemiğin kırılması hastanın kaybedilmesine neden olabilir” dedi.
Opr. Dr. Meftun Karataş yaptığı açıklamada, leğen kemiği kırıklarının çok fazla gözükmediğini, o nedenle çok fazla önemsenmediğinin altını çizerek, “Vücudun en önemli yapılarından biri leğen kemiğidir. Leğen kemiği kırıkları çok fazla görülmez, bu nedenle çok önemsenmez, genellikle yüksek enerjili travmalar ile meydana gelir. Bu yüksek enerji sadece leğen kemiğini kırmamakta içinde bulunan mesane, üretra, rektum gibi organların yaralanmasına neden olmakta, hatta bazen durdurulması çok zor olan kanamalara neden olup, hastanın kaybedilmesi gibi istenmeyen durumlarla sonuçlanabilmektedir” diye konuştu.
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Karataş, leğen kemiği kırıklarının önemine dikkat çekerek, “Vücudun en önemli yapılarından biri leğen kemiğidir. Yürüme ve oturma sırasında gövdenin ve üst ekstremitelerin yükü alt ekstremiteye leğen kemiği vasıtasıyla aktarılır. Özellikle sakroiliak eklemler bu yük aktarımının yoğunlaştığı bölge olmaktadır. Diğer yandan önemli vasküler, nöral, genitoüriner yapılar ile gastrointestinal sistemin bir bölümü Leğen kemiği içinden geçmektedir. Bu özelliklerinden dolayı pelvik halkaya gelen travmalar ölüm ya da ciddi sakatlıklara yol açabilmektedir” şeklinde konuştu.
Leğen kemiği yaralanmalarının ortopedik tedavisinde önemli sorunlar olduğunu söyleyen Opr. Dr. Meftun Karataş şunları kaydetti: “Ağrı, kısalık, pelvik çarpıklık, topallama, sakroiliak eklemi içeren Leğen kemiği yaralanmalarının genel sekelleridir. Leğen kemiğinin yük taşıyan bölgesinde meydana gelen kırıklar özellikle sakroiliak eklemi içeriyorsa uzun dönemde ağrı ve günlük aktiviteler de kısıtlanmalara yol açabilir ve ciddi travmalarda, halen kalıcı hasar oluşmasının ve ölümcül yaralanmaların primer nedenidir. Leğen kemiği anatomisi ve biyomekaniğinin daha iyi anlaşılması ve kırıkların oluş mekanizmasının ortaya konulması ile birlikte klinik ve radyolojik değerlendirmelerde fikir biriliği oluşmuştur.”
Leğen kemiği kırıklarının 20-40 yaş arası ve 60 yaş üzerinde daha sık görüldüğüne vurgu yapan Opr. Dr. Meftun Karataş şu bilgileri verdi:
“Leğen kemiği kırıklarında, düşük enerjili travmaya bağlı kırıkların tedavisi de basittir. İstirahat ve analjezik kullanımı ile düzelir. Yüksek enerjili travmaya bağlı Leğen kemiği kırıkları ise ağır yumuşak doku, organ yaralanmaları ve diğer iskelet sistemi yaralanmaları ile beraber görülür. Bunların değerlendirilmesi ve tedavisi daha komplikedir. Pelvik halka kırıklarının tedavisinde temel amaçlar; kemik anatomisinin sağlanması, deformitenin önlenmesi, rahatsızlığın giderilerek fonksiyon ve harekete geri dönüşün sağlanmasıdır. Hastalara ağrı şikayetlerine göre ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar verilebilir. Leğen kemiği kırığı sonrası önemli olan kırığı sınıflamak ve sınıflamaya göre bu kırığın ameliyatsız olarak mı, yoksa cerrahi olarak mı tedavi edileceğine karar vermektir. Cerrahi tedavi uygun zamanda yapılan kırılan kemiğin eski haline getirilmesi ve kırılan kemiği kaynaması için hareketsiz hale getirilmesi işlemlerinden oluşur.”
Referans.7gunsaglik.com.tr
Meme Kisti
Meme kisti içi sıvı dolu baloncuklardır ve meme kanallarının genişlemesi ile oluşurlar. Yaşla birlikte görülme sıklıkları artar. En fazla 35 yaşından sonra görülmeye başlamakla birlikte her yaşta olabilir. Ele gelen kitle olarak fark edilirler. Kistler mamaografide de görülebilir ancak en doğru teşhis meme ultrasonu ile konur.
Kistlerin herhangi bir zararı yoktur ve tedavi gerektirmezler.Ancak bazen çok büyük olup hassasiyet yapabilirler. Bu durumda iğne ile boşaltılır ve genellikle bir daha oluşmazlar. Kist boşaltılmasına rağmen sık olarak tekrarlıyorsa o zaman çıkarmak uygun olur.
Kistler boşaltıldığında açıktan koyuya değişik renklerde sıvı gelir, eğer sıvı kanlıysa o zaman sitolojik incelemeye göndermek gerekir.
Kistlerin herhangi bir zararı yoktur ve tedavi gerektirmezler.Ancak bazen çok büyük olup hassasiyet yapabilirler. Bu durumda iğne ile boşaltılır ve genellikle bir daha oluşmazlar. Kist boşaltılmasına rağmen sık olarak tekrarlıyorsa o zaman çıkarmak uygun olur.
Kistler boşaltıldığında açıktan koyuya değişik renklerde sıvı gelir, eğer sıvı kanlıysa o zaman sitolojik incelemeye göndermek gerekir.
Fibroadenom
Memenin selim tümörleridir ve meme dokusundan çıkarlar, meme dokusunun östrojen hormonuna aşırı duyarlılığı sonucunda oluştuğu düşünülmektedir. Fibroadenomlar çok düzgün yüzeyli ve hareketli olurlar. Sıkça birden fazla oluşurlar. En sık gençlerde görülmekle birlikte her yaşta olabilirler. Kendiliklerinden kaybolabilirler. Çoğunlukla büyümezler. Büyürlerse de daha çok pubertede, hamilelikte ve emzirme döneminde büyürler. Burada merak edecek bir durum yoktur.
Genelde ele gelen kitle olarak fark edilirler. Teşhis için yaşa göre mamografi veya ultrason yapılır ve mutlaka iğne biyopsisi ile teşhis kesinleştirilir.
Fibroadenomlar büyüme eğilimi gösterirlerse cerrahi olarak çıkarılırlar, onun dışında herhangi bir risk teşkil etmezler.
Genelde ele gelen kitle olarak fark edilirler. Teşhis için yaşa göre mamografi veya ultrason yapılır ve mutlaka iğne biyopsisi ile teşhis kesinleştirilir.
Fibroadenomlar büyüme eğilimi gösterirlerse cerrahi olarak çıkarılırlar, onun dışında herhangi bir risk teşkil etmezler.
Lazerle İz ve Sivilcelerden Kurtulun
Lazer tekniği ile çözülmeyen sorun pek kalmadı.. Akne, sivilce, inatçı yara izleri gibi cilt sorunları lazer ile ortadan kaldırılıyor..
Hemen her cilt sorununun tedavisinde kullanılan lazer sistemleri, yara ve akne izlerine de çözüm oluyor.
Dermatolog Dr. Gül Yıldırım, cildin üst ve orta tabakasında ısı hasarı oluşturarak kolajen üretimini artıran fraksiyonel lazerin, göz çevresi, dudak çevresi hatta göz kapakları gibi hassas bölgelerde dahi güvenle uygulanabildiğini belirtti.
SELİM TÜMÖR VE SİĞİL TEDAVİSİNDE DE KULLANILIYOR
Fraksiyonel lazerin, doğum ve kiloya bağlı olarak gelişen vücut çatlakları ile ameliyat izlerini de gidermekte etkili olduğunu vurgulayan uzman. Dr. Gül Yıldırım, fraksiyonel lazerin cilt çatlaklarının tedavisindeki başarısı hakkında şu bilgileri verdi:
“Herkeste görülebilen cilt çatlakları, özellikle estetik açıdan kadınları rahatsız eder. Cilt çatlakları sonucunda derinin dermis tabakasındaki kollajen ve elastik lifler hasar görür. Erken dönemde cilt çatlağı, pembe renkli ve kaşıntılıdır zamanla beyazlaşır ve deriden çökük hale gelir. 2 ila 4 hafta ara ile en az 4 seans yapılan fraksiyonel lazer tedavileriyle çatlaklarda yüzde 40 ila yüzde 80 oranında azalma ve sıkılaşma mümkündür.”
Uzman Dermatolog Dr. Gül Yıldırım fraksiyonel lazerin ayrıca derinin selim tümörleri, siğillerin tedavisi, el ve yüz gençleştirmede kullanıldığını da belirtti.
EN UYGUN ZAMAN KIŞ MEVSİMİ
Lazer uygulamalarında açık tenli kişilerin uygun vakalar olduğunu belirten Yıldırım lazer uygulamasının ardından cildin güneş ışınlarından korunması gerektiğini vurguladı. Güneşin olmadığı kış aylarının fraksiyonel lazer yaptırmak için en uygun zaman olduğunu söyleyen Dr. Gül Yıldırım, kişinin hamile olması, son 6 ay içinde retinoid tedavisi görmüş olması, deride aktif enfeksiyon varlığı ve bağışıklık sistemi ile ilgili hastalık durumlarında uygulamanın yapılmadığını hatırlattı.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Hemen her cilt sorununun tedavisinde kullanılan lazer sistemleri, yara ve akne izlerine de çözüm oluyor.
Dermatolog Dr. Gül Yıldırım, cildin üst ve orta tabakasında ısı hasarı oluşturarak kolajen üretimini artıran fraksiyonel lazerin, göz çevresi, dudak çevresi hatta göz kapakları gibi hassas bölgelerde dahi güvenle uygulanabildiğini belirtti.
SELİM TÜMÖR VE SİĞİL TEDAVİSİNDE DE KULLANILIYOR
Fraksiyonel lazerin, doğum ve kiloya bağlı olarak gelişen vücut çatlakları ile ameliyat izlerini de gidermekte etkili olduğunu vurgulayan uzman. Dr. Gül Yıldırım, fraksiyonel lazerin cilt çatlaklarının tedavisindeki başarısı hakkında şu bilgileri verdi:
“Herkeste görülebilen cilt çatlakları, özellikle estetik açıdan kadınları rahatsız eder. Cilt çatlakları sonucunda derinin dermis tabakasındaki kollajen ve elastik lifler hasar görür. Erken dönemde cilt çatlağı, pembe renkli ve kaşıntılıdır zamanla beyazlaşır ve deriden çökük hale gelir. 2 ila 4 hafta ara ile en az 4 seans yapılan fraksiyonel lazer tedavileriyle çatlaklarda yüzde 40 ila yüzde 80 oranında azalma ve sıkılaşma mümkündür.”
Uzman Dermatolog Dr. Gül Yıldırım fraksiyonel lazerin ayrıca derinin selim tümörleri, siğillerin tedavisi, el ve yüz gençleştirmede kullanıldığını da belirtti.
EN UYGUN ZAMAN KIŞ MEVSİMİ
Lazer uygulamalarında açık tenli kişilerin uygun vakalar olduğunu belirten Yıldırım lazer uygulamasının ardından cildin güneş ışınlarından korunması gerektiğini vurguladı. Güneşin olmadığı kış aylarının fraksiyonel lazer yaptırmak için en uygun zaman olduğunu söyleyen Dr. Gül Yıldırım, kişinin hamile olması, son 6 ay içinde retinoid tedavisi görmüş olması, deride aktif enfeksiyon varlığı ve bağışıklık sistemi ile ilgili hastalık durumlarında uygulamanın yapılmadığını hatırlattı.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Anemi Nedir, Kimlerde Görülür, Tedavisi Nedir?
Vücuda oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin yeteri miktarda olmaması veya kaybolması sonucu gelişen rahatsızlıktır.
Kana kırmızı rengini veren hemoglobin kan hücreleri tarafından taşınamaz ve protein eksikliği gelişir. Anemi, 10 genç kız ve kadından 1’ini etkiler. Erkek ve çocuklarda da görülebilir ve bazı hastalıklarla ilişkilidir.
Anemi Belirtileri
İyi bir uykuya rağmen yorgunluk hissi verir. Enerji eksikliği görülür. Bellek ya da ruh sorunları sonucu gelişebilir. Bazı belirtileri yaşamı tehdit edebilir.
Zayıflık
Baş dönmesi
Soluk cilt
Baş ağrısı
El ve ayaklarda uyuşma veya soğukluk
Düşük vücut ısısı
Kalple İlgili Belirtileri
Anemi olan kişilerin kalbi organlara yeteri miktarda kan pompalayamaz. Bu yüzden daha fazla çalışmak zorundadır. Kanda daha az oksijen bulunur. Anormal kalp ritmi, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gözlenir.
Anemi Risk Faktörleri
Kadınlarda kronik anemi riski yüksektir. Ağır adet dönemlerinde kan kaybedenler anemi olabilir. Hamilelik de anemi sebebi olabilir. Kadınların bu dönemde kan hacminde değişimler gözlenir. Böbrek hastalığı gibi kronik sorunlara yol açabilir, kırmızı kan hücreleri vücudun yeteneğini zayıflatır. Demir, folik asit ve B12 vitaminini az almak az tüketmek de anemi sebebidir. Bazı anemi türleri de kalıtsaldır.
Anemi Nedeni: Düşük Demir Emilimi.
Düşük demir oranı anemi sebebidir. Demir içeren besinleri tüketmemekten doğar. Kırmızı et tüketilmelidir. Crohn hastalığı, çölyak, gastrik bypass cerrahisi ya da sindirim sorunları demir alsak bile demir emilimini önler. Demir açısından zengin beslensek bile bu besinler demir emilimimizi önler:
Mandıra ürünleri,
Bazı kalsiyumlu gıdalar,
Kalsiyum takviyesi,
Çay ve Kahve.
Anemi Nedeni: Vitamin Eksikliği.
Kırmızı kan hücrelerinin beslenmesi için B12 vitamini ve folat gereklidir. Bu vitaminleri tüketmezsek anemi gelişir. Otoimmün bir bozukluk ya da sindirim sorunu bu vitaminlerin emilimini zorlaştırır. Hayvansal gıdalar ve tahıllı kahvaltılar iyi bir seçimdir. Folat ise yeşil yapraklı sebzelerde, meyve, kuru fasulye, bezelye, ekmek, makarna ve tahıllarda bulunur.
Anemi Nedeni: Hastalık.
Kronik bir hastalık ya da enfeksiyon daha az kırmızı kan hücresi üretimi demektir. Hemoglobin düşüşüne neden olur. Önemli bir kan kaybı varsa demir eksikliği anemisi gelişebilir. Bazı ilaçlar da buna sebeptir. Doktorunuza başvurunuz. Adette veya başka bir nedenle ağır kan kaybı, ülser, yaralanma veya ameliyatta kan kaybedilir.
Tanı: Tam Kan Sayımı.
Tam kan sayımı testiyle beyaz ve kırmızı kan hücreleri, trombosit ve hemoglobin seviyeleri ölçülür. Boyutu, boyuttaki değişimi, hacmi ve konsantrasyonu değerlendirilir. Demir eksikliği varsa bu hücreler daha küçük olacaktır. İlaç ve tedavi başlatılır.
Tedavi: Takviyeler.
Mineral eksikliği için demir hapları verilir. Demir daha kolay emilir. Portakal suyu ve C vitamini açısından zengin besinler verilir. Çay ve kahveyle içilmez. Doz aşımı zararlıdır. Folik asit ve B12 takviyesi de verilebilir.
Tedavi: İlaçlar.
Bağışıklık ya da böbrek hastalığı için prednizon, kortikosteroid veya hydroxyruea ilaçları önerilebilir. Kırmızı kan hücreleri bozukluğunda sorunları düzelten ilaçlardır.
Anemiyi Önlemek.
Sağlıklı beslenmek, demir içeren gıdalar yağsız kırmızı et, karaciğer, balık, mercimek ve fasulye, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve kuru meyveler tüketilmelidir. Ayrıca yumurta ve süt ürünleri, ıspanak, ve muz gibi vitamin B12 ve folik asit içeren gıdalar yiyin. Demir, B12 ve folik asit: Birçok ekmek, tahıl ve diğer gıdalarda bulunur. Narenciye, diğer meyve ve sebzelerde bulunan C vitamini, vücudunuzun demiri emmesine yardımcı olacaktır.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Kana kırmızı rengini veren hemoglobin kan hücreleri tarafından taşınamaz ve protein eksikliği gelişir. Anemi, 10 genç kız ve kadından 1’ini etkiler. Erkek ve çocuklarda da görülebilir ve bazı hastalıklarla ilişkilidir.
Anemi Belirtileri
İyi bir uykuya rağmen yorgunluk hissi verir. Enerji eksikliği görülür. Bellek ya da ruh sorunları sonucu gelişebilir. Bazı belirtileri yaşamı tehdit edebilir.
Zayıflık
Baş dönmesi
Soluk cilt
Baş ağrısı
El ve ayaklarda uyuşma veya soğukluk
Düşük vücut ısısı
Kalple İlgili Belirtileri
Anemi olan kişilerin kalbi organlara yeteri miktarda kan pompalayamaz. Bu yüzden daha fazla çalışmak zorundadır. Kanda daha az oksijen bulunur. Anormal kalp ritmi, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gözlenir.
Anemi Risk Faktörleri
Kadınlarda kronik anemi riski yüksektir. Ağır adet dönemlerinde kan kaybedenler anemi olabilir. Hamilelik de anemi sebebi olabilir. Kadınların bu dönemde kan hacminde değişimler gözlenir. Böbrek hastalığı gibi kronik sorunlara yol açabilir, kırmızı kan hücreleri vücudun yeteneğini zayıflatır. Demir, folik asit ve B12 vitaminini az almak az tüketmek de anemi sebebidir. Bazı anemi türleri de kalıtsaldır.
Anemi Nedeni: Düşük Demir Emilimi.
Düşük demir oranı anemi sebebidir. Demir içeren besinleri tüketmemekten doğar. Kırmızı et tüketilmelidir. Crohn hastalığı, çölyak, gastrik bypass cerrahisi ya da sindirim sorunları demir alsak bile demir emilimini önler. Demir açısından zengin beslensek bile bu besinler demir emilimimizi önler:
Mandıra ürünleri,
Bazı kalsiyumlu gıdalar,
Kalsiyum takviyesi,
Çay ve Kahve.
Anemi Nedeni: Vitamin Eksikliği.
Kırmızı kan hücrelerinin beslenmesi için B12 vitamini ve folat gereklidir. Bu vitaminleri tüketmezsek anemi gelişir. Otoimmün bir bozukluk ya da sindirim sorunu bu vitaminlerin emilimini zorlaştırır. Hayvansal gıdalar ve tahıllı kahvaltılar iyi bir seçimdir. Folat ise yeşil yapraklı sebzelerde, meyve, kuru fasulye, bezelye, ekmek, makarna ve tahıllarda bulunur.
Anemi Nedeni: Hastalık.
Kronik bir hastalık ya da enfeksiyon daha az kırmızı kan hücresi üretimi demektir. Hemoglobin düşüşüne neden olur. Önemli bir kan kaybı varsa demir eksikliği anemisi gelişebilir. Bazı ilaçlar da buna sebeptir. Doktorunuza başvurunuz. Adette veya başka bir nedenle ağır kan kaybı, ülser, yaralanma veya ameliyatta kan kaybedilir.
Tanı: Tam Kan Sayımı.
Tam kan sayımı testiyle beyaz ve kırmızı kan hücreleri, trombosit ve hemoglobin seviyeleri ölçülür. Boyutu, boyuttaki değişimi, hacmi ve konsantrasyonu değerlendirilir. Demir eksikliği varsa bu hücreler daha küçük olacaktır. İlaç ve tedavi başlatılır.
Tedavi: Takviyeler.
Mineral eksikliği için demir hapları verilir. Demir daha kolay emilir. Portakal suyu ve C vitamini açısından zengin besinler verilir. Çay ve kahveyle içilmez. Doz aşımı zararlıdır. Folik asit ve B12 takviyesi de verilebilir.
Tedavi: İlaçlar.
Bağışıklık ya da böbrek hastalığı için prednizon, kortikosteroid veya hydroxyruea ilaçları önerilebilir. Kırmızı kan hücreleri bozukluğunda sorunları düzelten ilaçlardır.
Anemiyi Önlemek.
Sağlıklı beslenmek, demir içeren gıdalar yağsız kırmızı et, karaciğer, balık, mercimek ve fasulye, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve kuru meyveler tüketilmelidir. Ayrıca yumurta ve süt ürünleri, ıspanak, ve muz gibi vitamin B12 ve folik asit içeren gıdalar yiyin. Demir, B12 ve folik asit: Birçok ekmek, tahıl ve diğer gıdalarda bulunur. Narenciye, diğer meyve ve sebzelerde bulunan C vitamini, vücudunuzun demiri emmesine yardımcı olacaktır.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Karın Şişliğine Karşı 8 Öneri
Düz bir karına sahip olmak için yapabileceklerimiz var. Göbeğinizi içeri çekmeden karın şişliğinizi indirin.
1. Gazlı içeceklerden kaçının. Doğal su ya da maden suyu için. Gazlı içecekler göbekte şişliğe balon gibi kabarcıklar karın şişmesine neden olur. Yeşil ve siyah çay, zencefilli çay için. Zencefil mide sorunlarına da iyi gelir.
2. Tuz ve sodyumu azaltın. Yemeklere tuz eklemeyin çok az tüketin. Tuzlu hazır gıdalardan kaçının. Yemek soslarında da sodyum bulunur. Tuz, su tutar şişkinlik yapar. Önlemek için vokado, papaya, mango, muz ve kavun gibi yüksek potasyum gıdalarını tüketin.
3. Gaz yapan şeylerden uzak durun. Mideyi genişleten ve gaz üreten brokoli, lahana, karnabahar, salatalık, soğan, Brüksel lahanası, kereviz, elma, ve fasulye gibi gıdaları az tüketin.
4. Alkolü sınırlayın. Diüretik etkisi mideyi şişirir. Çilek, nane ve limon dilimli bir içecek için.
5. Karbonhidrat ve şeker sınırlandırılmalı. Fazla glikojen karaciğerde depolanır ve yağa dönüşür. Şeker ve karbonhidratlar 3 gram fazladan su tutarak şişkinlik yapar.
6. Yer kaplayan gıdalar. Sağlıklı gıdaları büyük porsiyona lezzetli ama şişmanlatan gıdaları küçük porsiyona koyup yiyin.
7. Karın şişliğine son. Öğün atlayıp fazla acıkmayın. 2 saat aralıklarla yiyin. Sakız çiğneyip hava yutmayın. Yavaş çiğneyin ve sindirin. Şekerleme yemeyin.
8. Baharattan kaçının. Acı biber ve diğer baharatlar şişkinlik yapar. Mideyi bozar gaz yapar. Nane, biberiye, tarçın gibi yatıştırıcıları seçin.
Referans.7gunsaglik.com.tr
1. Gazlı içeceklerden kaçının. Doğal su ya da maden suyu için. Gazlı içecekler göbekte şişliğe balon gibi kabarcıklar karın şişmesine neden olur. Yeşil ve siyah çay, zencefilli çay için. Zencefil mide sorunlarına da iyi gelir.
2. Tuz ve sodyumu azaltın. Yemeklere tuz eklemeyin çok az tüketin. Tuzlu hazır gıdalardan kaçının. Yemek soslarında da sodyum bulunur. Tuz, su tutar şişkinlik yapar. Önlemek için vokado, papaya, mango, muz ve kavun gibi yüksek potasyum gıdalarını tüketin.
3. Gaz yapan şeylerden uzak durun. Mideyi genişleten ve gaz üreten brokoli, lahana, karnabahar, salatalık, soğan, Brüksel lahanası, kereviz, elma, ve fasulye gibi gıdaları az tüketin.
4. Alkolü sınırlayın. Diüretik etkisi mideyi şişirir. Çilek, nane ve limon dilimli bir içecek için.
5. Karbonhidrat ve şeker sınırlandırılmalı. Fazla glikojen karaciğerde depolanır ve yağa dönüşür. Şeker ve karbonhidratlar 3 gram fazladan su tutarak şişkinlik yapar.
6. Yer kaplayan gıdalar. Sağlıklı gıdaları büyük porsiyona lezzetli ama şişmanlatan gıdaları küçük porsiyona koyup yiyin.
7. Karın şişliğine son. Öğün atlayıp fazla acıkmayın. 2 saat aralıklarla yiyin. Sakız çiğneyip hava yutmayın. Yavaş çiğneyin ve sindirin. Şekerleme yemeyin.
8. Baharattan kaçının. Acı biber ve diğer baharatlar şişkinlik yapar. Mideyi bozar gaz yapar. Nane, biberiye, tarçın gibi yatıştırıcıları seçin.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Fibrokistik Meme Değişiklikleri
Bu duruma fibrokistik meme hastalığı da deniyordu, ancak bu değişiklikler % 60-70 kadında olduğundan hastalık olarak kabul edilmiyor artık. Bu kadınların meme dokularında yer yer sertlikler, yoğunluklar bulunur ve meme ele düzensiz yapıda gelir. Bu tip meme dokularında gerçek patoloji ayırt etmek güçleşir bu kadınların daha dikkatli ve sık tetkik edilmeleri gerekir.
İdeal Anne Baba Olmanın Yolları
Aile içinde baş başa kalındığında çocuklara karşı ailenin tutumu nasıl olmalıdır?
İdeal bir ebeveyn olmaya çalışırken, istemeden çocuklarımızı disipline ederek, onları kafamızdaki şablonlara göre yetiştirmeye çalışırız. Ortaya çıkan iletişim sorunlarından yola çıkarak uzmanımız Dilek Kırcaoğlu, sizler için ideal anne ve baba olmanın yollarını anlatıyor.
Var olan ebeveyn-çocuk ilişkisinde, mükemmel çocuk yetiştirmek adına pek çok yanlışlar yapmaktayız. Çoğu zaman kendi yapamadıklarımızı çocuklarımız yapsın isteriz. Bununla birlikte en mükemmel anne baba tipi nasıl olur bunun arayışına gireriz. Çocuklarımızı disiplin altına almaya çalışır, kendi değerlerimizi onlara çok küçük yaşlardan itibaren empoze etmeye başlar ve sürekli onlara bir şeyler “öğretmeye” çabalarız.
Bunların hepsi onların iyiliği içindir tabii ki. Ancak bu eylemlerimiz genellikle onların incinmelerine, öz saygılarını yitirmelerine, yaratıcılıklarını, öğrenme ve keşfetme arzularını kaybetmelerine neden olmaktadır.
Sonra bu sevgisiz ve iletişimsiz ilişkilerin nasıl olduğunu, neden davranış problemleri çıktığını oturup düşünmeye başlarız.
Mükemmel olmaya çalışmak yerine, yaşamda öğrenme ve deneyimi merkeze alarak, çocuklarımızla olumlu bir iletişimde olmak, onların bizden saklayacak şeyleri olması yerine söyleyecek şeyleri olmasını sağlamak çok daha sağlıklı olacaktır.
Çocuğunuzu önemsemek, sizden çok farklı fikirleri olsa da onu dinleyip, kabul gösterebilmek ve ona değerli olduğunu hissettirmek, onun benlik algısı için çok önemlidir. Anne babalar mükemmel değildir, insandır. Dolayısıyla sürekli doğru davranamaz, ama doğru iletişim kurma çabası içinde olabilir.
İdeal anne ve baba olmadan önce kendinize şu soruları sorun:
— Çocuğunuz sizin düşündüğünüz gibi düşünmek zorunda mı?
— Sizinkinden çok farklı bir görüşü anlamaya çalışabilir misiniz?
— Çocuklarınızın bu karmaşık dünyayı kendi gözleriyle görmesine izin veremez misiniz?
— Kendinizin çocukken hayat ile ilgili düşüncelerinizin neler olduğunu anımsayamaz mısınız?
— Onları isyana teşvik etmeden kendinizi ifade edebilir misiniz?
— Ebeveyn olmaktan kaynaklanan güç ve otorite olgusu yerine, bir bireyin hayatı anlamasına rehberlik etme fikrine alışabilir misiniz?
— Çocuklarınızla dürüst ve saydam bir ilişki kurabilir misiniz? Beyaz bile olsa yalanlarınızdan vazgeçebilir misiniz?
— Onların sorumluluk alabilmeleri için, kontrol etmekten vazgeçebilir misiniz?
— Sizin isteklerinizi yapmaları yerine, yaşamlarında kendi seçimlerini yapmalarına izin verebilir misiniz?
— Ben haklıyım” diye düşünmek yerine “Acaba ne hissediyor” diye düşünebilir misiniz?
— Çocuklarınızı değiştirmeye çalışmadan, onları keşfetmeyi ve içlerindeki zenginlikleri görmeyi deneyebilir misiniz?
— Çocuklarınızın kendi sorunlarını çözebileceklerine dair onlara güvenmeyi deneyebilir misiniz?
— Onları size bağımlı bir uzantınız olarak görmek yerine, bağımsız ve özgür görebilir misiz?
İşte ideal anne baba olmanın anahtarı bu soruların yanıtlarında…
Referans.7gunsaglik.com.tr
İdeal bir ebeveyn olmaya çalışırken, istemeden çocuklarımızı disipline ederek, onları kafamızdaki şablonlara göre yetiştirmeye çalışırız. Ortaya çıkan iletişim sorunlarından yola çıkarak uzmanımız Dilek Kırcaoğlu, sizler için ideal anne ve baba olmanın yollarını anlatıyor.
Var olan ebeveyn-çocuk ilişkisinde, mükemmel çocuk yetiştirmek adına pek çok yanlışlar yapmaktayız. Çoğu zaman kendi yapamadıklarımızı çocuklarımız yapsın isteriz. Bununla birlikte en mükemmel anne baba tipi nasıl olur bunun arayışına gireriz. Çocuklarımızı disiplin altına almaya çalışır, kendi değerlerimizi onlara çok küçük yaşlardan itibaren empoze etmeye başlar ve sürekli onlara bir şeyler “öğretmeye” çabalarız.
Bunların hepsi onların iyiliği içindir tabii ki. Ancak bu eylemlerimiz genellikle onların incinmelerine, öz saygılarını yitirmelerine, yaratıcılıklarını, öğrenme ve keşfetme arzularını kaybetmelerine neden olmaktadır.
Sonra bu sevgisiz ve iletişimsiz ilişkilerin nasıl olduğunu, neden davranış problemleri çıktığını oturup düşünmeye başlarız.
Mükemmel olmaya çalışmak yerine, yaşamda öğrenme ve deneyimi merkeze alarak, çocuklarımızla olumlu bir iletişimde olmak, onların bizden saklayacak şeyleri olması yerine söyleyecek şeyleri olmasını sağlamak çok daha sağlıklı olacaktır.
Çocuğunuzu önemsemek, sizden çok farklı fikirleri olsa da onu dinleyip, kabul gösterebilmek ve ona değerli olduğunu hissettirmek, onun benlik algısı için çok önemlidir. Anne babalar mükemmel değildir, insandır. Dolayısıyla sürekli doğru davranamaz, ama doğru iletişim kurma çabası içinde olabilir.
İdeal anne ve baba olmadan önce kendinize şu soruları sorun:
— Çocuğunuz sizin düşündüğünüz gibi düşünmek zorunda mı?
— Sizinkinden çok farklı bir görüşü anlamaya çalışabilir misiniz?
— Çocuklarınızın bu karmaşık dünyayı kendi gözleriyle görmesine izin veremez misiniz?
— Kendinizin çocukken hayat ile ilgili düşüncelerinizin neler olduğunu anımsayamaz mısınız?
— Onları isyana teşvik etmeden kendinizi ifade edebilir misiniz?
— Ebeveyn olmaktan kaynaklanan güç ve otorite olgusu yerine, bir bireyin hayatı anlamasına rehberlik etme fikrine alışabilir misiniz?
— Çocuklarınızla dürüst ve saydam bir ilişki kurabilir misiniz? Beyaz bile olsa yalanlarınızdan vazgeçebilir misiniz?
— Onların sorumluluk alabilmeleri için, kontrol etmekten vazgeçebilir misiniz?
— Sizin isteklerinizi yapmaları yerine, yaşamlarında kendi seçimlerini yapmalarına izin verebilir misiniz?
— Ben haklıyım” diye düşünmek yerine “Acaba ne hissediyor” diye düşünebilir misiniz?
— Çocuklarınızı değiştirmeye çalışmadan, onları keşfetmeyi ve içlerindeki zenginlikleri görmeyi deneyebilir misiniz?
— Çocuklarınızın kendi sorunlarını çözebileceklerine dair onlara güvenmeyi deneyebilir misiniz?
— Onları size bağımlı bir uzantınız olarak görmek yerine, bağımsız ve özgür görebilir misiz?
İşte ideal anne baba olmanın anahtarı bu soruların yanıtlarında…
Referans.7gunsaglik.com.tr
Horlama İle Kilo Arasındaki Bağlantı
Prof. Dr. Murat Aksu fazla kilolu kişilerin horlamasıyla ilgili bilgiler verdi. Bildiklerinizi unutun..
Türk Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Aksu, uyku sorunlarının vücuda olumsuz etkileriyle ilgili sorularımızı yanıtladı…
Horlama mı şişmanlığa yol açar yoksa şişman kişiler mi uyku sırasında horlar?
Uykunun en temel yararlarından biri; enerji metabolizmasının düzenlenmesidir. Uyku, besinlerle aldığımız enerjinin depolanması ve harcanması için gerekli düzenlemenin yapıldığı dönemdir. Uyku bozulunca bu düzenleme de bozulur. Yani uyanıkken aldığımız enerjinin miktarı ve harcanmasının dengesi bozulur. Bu da kilo alımının önemli bir nedenidir. Çoğu uyku hastasının kilolu olmasının nedeni de budur. Mesela uyku apne sendromunun şişmanlarda daha sık görüldüğü söylenir ama bu doğru değildir. Uyku apne sendromu olan hastalarda, hastalık şişman oldukları için ortaya çıkmaz; tam aksine uyku apne sendromu yaşadıkları için kilo alırlar. Bu nedenle bu hastalara "Kilo ver, iyileşirsin’" demek son derece yanlıştır. Çünkü kilo, hastalığın bir sonucudur ve hastalık tedavi edilmezse kilo verilemez.
BUNAMAYI ARTIRABİLİR
Bunama ve Alzheimer ile uyku sorunları arasında bağlantı var mı?
Uyku; kalıcı belleğimizin oluşturulduğu zamandır. Hafıza; bir anlamda iyi uykuya bağlıdır. Bunama ve hafıza sorunları ile uyku bozukluklarının iki yönlü ilişkisi çok eskiden beri bilinir. Yani uyku bozuklukları; hafıza bozukluklarının ve bunamanın artmasına neden olur. Bunama ve Alzheimer’da uyku bozuklukları sık olarak görülür.
Tatillerde mümkün olduğu kadar fazla mı uyunmalı?
Uyku düzenimizin tatil günlerinde değişiklik göstermemesini isteriz. Yani tatil günlerinde çok geç saatlere kadar uyanık kalmak ve gündüz geç saatlere kadar uyumak; tatil sonrası uyku sorunlarına neden olabilir. Tatil, uyku düzenimizi bozmamız için bir neden olmamalı.
Uyku testleri nasıl yapılıyor?
Uyku testleri içinde en yararlısı; tüm gece yapılan ve uyku sırasında beyin, kalp, göz ile kaslar ve solunum organlarının aktivitelerinin kaydedildiği testtir. Bu test hastanede yapılır ve tüm gece boyunca teknisyen gözlemi gereklidir. Maliyeti yüksek bir uygulamadır ve dünyada bu test için bekleme sıraları oluşmuştur. Ayrıca evde yapılan testler de geliştirilmiştir. Evde yapılan uyku testleri, riskli hastaları belirlemek için uygulanır.
UYKU BOZUKLUĞU TAM OLARAK NEDİR?
Az ve yetersiz uyuma bir uyku bozukluğudur.
Aşırı uyuma, her ortamda, uyunmaması gereken yerlerde uyuma da bir uyku bozukluğudur.
Uykuda konuşma, uykuda yürüme, uykuda bacak hareketleri, uykuda diş gıcırdatma, horlama, uykuda nefes durması gibi tablolar da uyku bozukluğudur.
UYKU APNE SENDROMUNDA İLAÇLAR ETKİLİ OLMUYOR
Uyku sorunlarını çözmek amacıyla sıkça tercih edilen basınç tedavisi ve cerrahi yöntemler hangi durumlarda uygulanır?
Uyku hastalıkları içinde en sık görülen rahatsızlıklardan biri olan uyku apne sendromunda en etkili tedavi; basınçlı hava uygulayan cihazlardır. Ancak bazı durumlarda geceleri ağız içine takılan dişlikleri ve cerrahi yöntemleri uyguluyoruz. Ne yazık ki bu hastalıkta ilaç tedavisi etkili değildir. Ancak bunun dışındaki çoğu uyku hastalığında ilaç tedavileri ile çok olumlu sonuçlar almak mümkündür.
HAYATİ TEHLİKE OLABİLİR
Ciddi hastalıklar ve hatta ölümlere yol açabilen uyku sorunları nelerdir?
Hayati tehlike oluşturabileceği kabul edilen bazı uyku hastalıkları vardır. Bunlar; uyku apnesi sendromu, huzursuz bacak sendromu ve uykuda periyodik bacak hareketleri sendromu gibi önemli sonuçları olabilecek rahatsızlıklardır.
MODERN YAŞAM UYKU DÜZENİNİ BOZUYOR
Prof. Aksu, modern dünya düzeni ile uyku arasındaki ilişkiyi şöyle değerlendiriyor: "Beynimizde, uyku-uyanıklık düzenini ve vücut saatini belirleyen küçük bir çekirdek vardır. Bu çekirdek; düzenlemesini ışığın varlığına göre yapar. Aslında biz modern yaşamda bu çekirdeği doğal olmayan şekilde uyarıyoruz. Şehir ışıkları, televizyon, evdeki yapay ışıklar; uyku-uyanıklık ritmimizi etkiliyor. Bir diğer sorun da uyumamız gereken zamanda bizi uykusuz tutacak pek çok şeyin olmasıdır. Modern dünyanın insandan beklediği; uyanık olduğu zaman çalışmasıdır. Dolayısıyla diğer gereksinimlerimiz için sadece uykudan çalacağımız zamanımız vardır. Bu da aslında sürekli ve kronik bir uyku yoksunluğuna neden olur. Kapitalist üretim toplumunda kronik uyku yoksunluğu bilinen ve gerçek bir sorundur. Geleneksel üretimin yapıldığı toplumlarda ise uykusuzluk daha az görülür. İnsan organizması; güneşin doğuşunda uyanılmasına ve erken yatılmasına uyumludur. Fizyolojik yapımız nedeniyle, daha az uyuduğumuzda sağlıklı ve mutlu olmuyoruz."
Türk Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Aksu, uyku sorunlarının vücuda olumsuz etkileriyle ilgili sorularımızı yanıtladı…
Horlama mı şişmanlığa yol açar yoksa şişman kişiler mi uyku sırasında horlar?
Uykunun en temel yararlarından biri; enerji metabolizmasının düzenlenmesidir. Uyku, besinlerle aldığımız enerjinin depolanması ve harcanması için gerekli düzenlemenin yapıldığı dönemdir. Uyku bozulunca bu düzenleme de bozulur. Yani uyanıkken aldığımız enerjinin miktarı ve harcanmasının dengesi bozulur. Bu da kilo alımının önemli bir nedenidir. Çoğu uyku hastasının kilolu olmasının nedeni de budur. Mesela uyku apne sendromunun şişmanlarda daha sık görüldüğü söylenir ama bu doğru değildir. Uyku apne sendromu olan hastalarda, hastalık şişman oldukları için ortaya çıkmaz; tam aksine uyku apne sendromu yaşadıkları için kilo alırlar. Bu nedenle bu hastalara "Kilo ver, iyileşirsin’" demek son derece yanlıştır. Çünkü kilo, hastalığın bir sonucudur ve hastalık tedavi edilmezse kilo verilemez.
BUNAMAYI ARTIRABİLİR
Bunama ve Alzheimer ile uyku sorunları arasında bağlantı var mı?
Uyku; kalıcı belleğimizin oluşturulduğu zamandır. Hafıza; bir anlamda iyi uykuya bağlıdır. Bunama ve hafıza sorunları ile uyku bozukluklarının iki yönlü ilişkisi çok eskiden beri bilinir. Yani uyku bozuklukları; hafıza bozukluklarının ve bunamanın artmasına neden olur. Bunama ve Alzheimer’da uyku bozuklukları sık olarak görülür.
Tatillerde mümkün olduğu kadar fazla mı uyunmalı?
Uyku düzenimizin tatil günlerinde değişiklik göstermemesini isteriz. Yani tatil günlerinde çok geç saatlere kadar uyanık kalmak ve gündüz geç saatlere kadar uyumak; tatil sonrası uyku sorunlarına neden olabilir. Tatil, uyku düzenimizi bozmamız için bir neden olmamalı.
Uyku testleri nasıl yapılıyor?
Uyku testleri içinde en yararlısı; tüm gece yapılan ve uyku sırasında beyin, kalp, göz ile kaslar ve solunum organlarının aktivitelerinin kaydedildiği testtir. Bu test hastanede yapılır ve tüm gece boyunca teknisyen gözlemi gereklidir. Maliyeti yüksek bir uygulamadır ve dünyada bu test için bekleme sıraları oluşmuştur. Ayrıca evde yapılan testler de geliştirilmiştir. Evde yapılan uyku testleri, riskli hastaları belirlemek için uygulanır.
UYKU BOZUKLUĞU TAM OLARAK NEDİR?
Az ve yetersiz uyuma bir uyku bozukluğudur.
Aşırı uyuma, her ortamda, uyunmaması gereken yerlerde uyuma da bir uyku bozukluğudur.
Uykuda konuşma, uykuda yürüme, uykuda bacak hareketleri, uykuda diş gıcırdatma, horlama, uykuda nefes durması gibi tablolar da uyku bozukluğudur.
UYKU APNE SENDROMUNDA İLAÇLAR ETKİLİ OLMUYOR
Uyku sorunlarını çözmek amacıyla sıkça tercih edilen basınç tedavisi ve cerrahi yöntemler hangi durumlarda uygulanır?
Uyku hastalıkları içinde en sık görülen rahatsızlıklardan biri olan uyku apne sendromunda en etkili tedavi; basınçlı hava uygulayan cihazlardır. Ancak bazı durumlarda geceleri ağız içine takılan dişlikleri ve cerrahi yöntemleri uyguluyoruz. Ne yazık ki bu hastalıkta ilaç tedavisi etkili değildir. Ancak bunun dışındaki çoğu uyku hastalığında ilaç tedavileri ile çok olumlu sonuçlar almak mümkündür.
HAYATİ TEHLİKE OLABİLİR
Ciddi hastalıklar ve hatta ölümlere yol açabilen uyku sorunları nelerdir?
Hayati tehlike oluşturabileceği kabul edilen bazı uyku hastalıkları vardır. Bunlar; uyku apnesi sendromu, huzursuz bacak sendromu ve uykuda periyodik bacak hareketleri sendromu gibi önemli sonuçları olabilecek rahatsızlıklardır.
MODERN YAŞAM UYKU DÜZENİNİ BOZUYOR
Prof. Aksu, modern dünya düzeni ile uyku arasındaki ilişkiyi şöyle değerlendiriyor: "Beynimizde, uyku-uyanıklık düzenini ve vücut saatini belirleyen küçük bir çekirdek vardır. Bu çekirdek; düzenlemesini ışığın varlığına göre yapar. Aslında biz modern yaşamda bu çekirdeği doğal olmayan şekilde uyarıyoruz. Şehir ışıkları, televizyon, evdeki yapay ışıklar; uyku-uyanıklık ritmimizi etkiliyor. Bir diğer sorun da uyumamız gereken zamanda bizi uykusuz tutacak pek çok şeyin olmasıdır. Modern dünyanın insandan beklediği; uyanık olduğu zaman çalışmasıdır. Dolayısıyla diğer gereksinimlerimiz için sadece uykudan çalacağımız zamanımız vardır. Bu da aslında sürekli ve kronik bir uyku yoksunluğuna neden olur. Kapitalist üretim toplumunda kronik uyku yoksunluğu bilinen ve gerçek bir sorundur. Geleneksel üretimin yapıldığı toplumlarda ise uykusuzluk daha az görülür. İnsan organizması; güneşin doğuşunda uyanılmasına ve erken yatılmasına uyumludur. Fizyolojik yapımız nedeniyle, daha az uyuduğumuzda sağlıklı ve mutlu olmuyoruz."
Para Ödülü Olunca İnsanlar Zayıflıyor
Zayıflamaya karar vermek ve adım atmak için insanlar bir motivasyona ihtiyaç duyuyor..
"Para ödülü"nün kilo vermekte iyi bir motivasyon aracı olabileceği belirlendi.
ABD’nin Michigan Üniversitesi’nden bilim adamlarının yaptığı araştırma, paranın kilo verme aracı olarak kullanılabileceğini ve bunun, grup çalışmasında daha da etkili hale geldiğini gösterdi.
Bilim adamları, 5′er kişiden oluşan 2 obez gruptan ilkine belirli kilo kaybında her ay 100 dolar verdi.
İkinci gruptakilere ise istenilen kiloya ulaşanlar arasında 500 doların paylaştırılacağı belirtildi. Dolayısıyla bu gruptakiler 100 dolardan fazla kazanabilecekti.
İkinci gruptakilerin 6 ay sonra, ilk gruptakilerden daha fazla kilo verdiği görüldü.
Araştırmacılar, ABD’de obezite sorununun giderek arttığını belirterek, bu durumla mücadele için yeni yaklaşımların bulunması ve incelenmesine ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
"Annals of Internal Medicine" dergisinde yayımlanan araştırmada, "para ile motivasyonun" masraflı olabileceği ancak yine de bunun obezite ve sorunlarıyla mücadelenin yanında "ucuz kalacağı" ifade edildi.
Referans.7gunsaglik.com.tr
"Para ödülü"nün kilo vermekte iyi bir motivasyon aracı olabileceği belirlendi.
ABD’nin Michigan Üniversitesi’nden bilim adamlarının yaptığı araştırma, paranın kilo verme aracı olarak kullanılabileceğini ve bunun, grup çalışmasında daha da etkili hale geldiğini gösterdi.
Bilim adamları, 5′er kişiden oluşan 2 obez gruptan ilkine belirli kilo kaybında her ay 100 dolar verdi.
İkinci gruptakilere ise istenilen kiloya ulaşanlar arasında 500 doların paylaştırılacağı belirtildi. Dolayısıyla bu gruptakiler 100 dolardan fazla kazanabilecekti.
İkinci gruptakilerin 6 ay sonra, ilk gruptakilerden daha fazla kilo verdiği görüldü.
Araştırmacılar, ABD’de obezite sorununun giderek arttığını belirterek, bu durumla mücadele için yeni yaklaşımların bulunması ve incelenmesine ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
"Annals of Internal Medicine" dergisinde yayımlanan araştırmada, "para ile motivasyonun" masraflı olabileceği ancak yine de bunun obezite ve sorunlarıyla mücadelenin yanında "ucuz kalacağı" ifade edildi.
Referans.7gunsaglik.com.tr
Çocuklara Kalsiyum Vermenin Değişik Yolları
Süt, peynir veya yoğurt tüketmeyen çocuklara nasıl kalsiyum verebiliriz tabii ki dondurmayla..
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Sağlık Yüksekokulu Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aliye Özenoğlu, dondurmanın, çocukların büyüme ve gelişmesinde oldukça yararlı bir besin olduğunu, süt sevmeyen çocukların dondurma tüketmesinin yarar sağlayacağını söyledi.
Dondurmanın sağlık açısından büyük faydası olduğunu belirten Özenoğlu, özellikle aile bireylerinin çocuklarına şeker ve çikolata yerine dondurma almasının daha yararlı olacağını dile getirdi.
Süt sevmeyen kişilere, özellikle çocuklara sütün tüm yararlarını sağladığı için, aşırıya kaçmaksızın dondurmayı rahatlıkla önerilebileceğini anlatan Özenoğlu, şöyle konuştu:
"Dondurma, protein açısından dünyanın en kaliteli sütlü tatlısıdır. Çocukların sağlıklı beslenmesinde dondurmayı öneriyoruz. Sütlü tatlı sınıfında değerlendirilen dondurma, bol miktarda kalsiyum ve protein içermektedir. Bu nedenle çocukların büyüme ve gelişmesinde çok fayda sağlar. Çocukların şeker ve çikolata yerine dondurma tüketmesi çok daha doğru bir seçimdir. Dondurma, içerdiği protein, karbonhidrat ve yağın yanında A, B, C, E vitaminleri, kalsiyum, fosfor, sodyum, magnezyum, demir ve çinko gibi minerallerden zengin bir gıdadır. Hijyenik şartlarda üretilen dondurma uygun ortamlarda saklandığı sürece güvenlidir."
"YAŞLILAR DA KEMİKLERİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN TÜKETEBİLİR"
Doç. Dr. Özenoğlu, hijyenik şartlarda hazırlanmış dondurmanın küçük parçalar halinde ağız içinde eritilerek yenmesinin kolay kolay enfeksiyona yol açmayacağına dikkati çekti.
Dondurma yedikten sonra ağzın iyice çalkalanması gerektiğini vurgulayan Özenoğlu, "Özellikle çocuklarda günde iki kez dişlerin fırçalanması gereklidir. Yine dondurma yerken arada soğuk olmayan su içilmesi de bu nedenle önerilmektedir. Ayrıca çocukların yanı sıra yaşlıların da kemiklerini güçlendirmek için kalsiyum ve protein içeriği bakımından dondurma tüketmesi faydalı olacaktır" ifadelerini kullandı..Kaynak.7gunsaglik.com
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Sağlık Yüksekokulu Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aliye Özenoğlu, dondurmanın, çocukların büyüme ve gelişmesinde oldukça yararlı bir besin olduğunu, süt sevmeyen çocukların dondurma tüketmesinin yarar sağlayacağını söyledi.
Dondurmanın sağlık açısından büyük faydası olduğunu belirten Özenoğlu, özellikle aile bireylerinin çocuklarına şeker ve çikolata yerine dondurma almasının daha yararlı olacağını dile getirdi.
Süt sevmeyen kişilere, özellikle çocuklara sütün tüm yararlarını sağladığı için, aşırıya kaçmaksızın dondurmayı rahatlıkla önerilebileceğini anlatan Özenoğlu, şöyle konuştu:
"Dondurma, protein açısından dünyanın en kaliteli sütlü tatlısıdır. Çocukların sağlıklı beslenmesinde dondurmayı öneriyoruz. Sütlü tatlı sınıfında değerlendirilen dondurma, bol miktarda kalsiyum ve protein içermektedir. Bu nedenle çocukların büyüme ve gelişmesinde çok fayda sağlar. Çocukların şeker ve çikolata yerine dondurma tüketmesi çok daha doğru bir seçimdir. Dondurma, içerdiği protein, karbonhidrat ve yağın yanında A, B, C, E vitaminleri, kalsiyum, fosfor, sodyum, magnezyum, demir ve çinko gibi minerallerden zengin bir gıdadır. Hijyenik şartlarda üretilen dondurma uygun ortamlarda saklandığı sürece güvenlidir."
"YAŞLILAR DA KEMİKLERİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN TÜKETEBİLİR"
Doç. Dr. Özenoğlu, hijyenik şartlarda hazırlanmış dondurmanın küçük parçalar halinde ağız içinde eritilerek yenmesinin kolay kolay enfeksiyona yol açmayacağına dikkati çekti.
Dondurma yedikten sonra ağzın iyice çalkalanması gerektiğini vurgulayan Özenoğlu, "Özellikle çocuklarda günde iki kez dişlerin fırçalanması gereklidir. Yine dondurma yerken arada soğuk olmayan su içilmesi de bu nedenle önerilmektedir. Ayrıca çocukların yanı sıra yaşlıların da kemiklerini güçlendirmek için kalsiyum ve protein içeriği bakımından dondurma tüketmesi faydalı olacaktır" ifadelerini kullandı..Kaynak.7gunsaglik.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)