Ansiyete Nedir? Belirtileri Neler? Nasıl Tedavi Edilir?

1 . Anksiyete

Anksiyete (bunaltı), hemen hemen her insan tarafından yaşanan bir duygudur.

Asıl amacı, yaşamın sürdürülmesi ve uyum davranışının gelişimini sağlamaktır. Ancak bir yere kadar sağlıklı olan bu duygunun yaşanması, bir noktadan sonra kişinin yaşamını ve diğer insanlarla olan ilişkilerini olumsuz olarak etkilemeye başlar. Bunaltı duygusu, olaylara içerdikleri tehlikelerle orantısız, uygunsuz ve abartılmış yanıtlar verilmesine neden olur.

Bunaltı, çeşitli bedensel ve ruhsal belirtilerle kendini gösterir. Başlıca bedensel belirtiler arasında çarpıntı, kalp hızında artma, tansiyon yükselmesi veya düşmesi, yüz kızarması, nefes darlığı, yorgunluk hissi ve çabuk yorulma, titreme, karın ağrısı, bulantı-kusma, ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, terleme ve ateş basması sayılabilir. Sıklıkla gözlenen ruhsal belirtiler ise, kontrolünü yitirme, aklını yitirme ve ölüm korkusudur. Tüm bu belirtiler, kişide endişe, dehşet, tedirginlik, gerginlik, sinirlilik ve çaresizlik gibi duyguların yaşanmasına neden olur.

Bunaltı, kalıtımsal, biyokimyasal, çevresel, kişisel etmenlerle ortaya çıkabildiği gibi,

çeşitli hastalıklar ve kullanılan bazı ilaçlara bağlı olarak da oluşabilir.

Bunaltı en sık gözlenen ruhsal belirtilerdendir. Fobiler, panik bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk gibi çeşitli tipleri mevcuttur. Bunların arasında en sık karşılaşılanı fobiler, yani korkulardır.

Fobi, gerçekte tehlikeli olmayan bir nesne, etkinlik veya durumdan dolayı kişide sıkıntı yaratan ve mantıksız olan bir korku duyulması durumudur. Kişiler, kedi, köpek, böcek gibi hayvanlardan kan görmekten, yaralanma veya sakatlanmadan, doktor veya diş hekiminden, kapalı yerlerde kalmaktan, yükseklikten veya uçağa binmekten aşırı derecede korkabilirler. Bu tür durumlar, özgül fobi, yani belli bir nedeni olan aşırı korku olarak adlandırılır.

Kişinin, sosyal ortamlarda veya beceri gerektiren etkinliklerin yapılması söz konusu olduğunda, utanç duyacağı durumlara düşecek davranışlar yapabileceği korkusuyla bu tür ortamlara girmekten çekinmesi ise, sosyal fobi olarak adlandırılır. Kişiler az tanıdıkları insanların önünde konuşmaktan, yemek yemekten, toplantılarda söz almaktan kaçınmaya başlarlar.

Panik atak; aniden başlayan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir. Hastalarımızın çoğu zaman ?kriz? adını verdiği bu nöbetlere biz PANİK ATAĞI diyoruz.

2 . Panik bozukluğu;

Tekrarlayan, beklenmedik Panik Atakları ve

Ataklar arasındaki zamanlarda başka

Panik Ataklarının da olacağına ilişkin sürekli bir kaygı duyma yada

Ataklara ve olası kötü sonuçlara karşı önlem olarak ( işe gtimeme, spor, ev işi yapmama, bazı yiyecek yada içecekleri yiyip içmeme, yanında ilaç, su ,alkol, çeşitli yiyecekler taşima gibi) bazı davranış değişikliklerinin görüldüğü ruhsal bir rahatsızlıktır.

Panik atak geçirme endişesi, kişinin sosyal, mesleki ve ailevi yaşantısını önemli ölçüde etkileyebilir. Dışarı yalnız çıkmak istemeyebilir. Toplu taşıma araçlarına binmekten kaçınır. Kalabalık yerlerde bulunmak, kapalı yerlere girmek yoğun bir endişe yaratır. Kendisini emniyette ve rahat hissetmek için ilaç, kolonya, şeker gibi nesneleri yanında taşıyabilir.

3 . Obsesif-kompulsif bozukluk

Obsesif-kompulsif bozukluk yada toplumdaki yaygın adıyla ? titizlik hastalığı?, kişiyi rahatsız edici gelen, bir türlü akıldan çıkmayan, tekrarlayıcı dürtü yada düşüncelerin varlığı ( obsesyon, yani saplantı ) ve kişi bu saplantılarından kurtulabilmek için geliştirdiği davranışlardan(komplsiyon, yani zorlantı) oluşur. Örneğin zihinden uzaklaştırılamayan ?hastalık bulaşacağı saplantısı?na karşı geliştirilmiş olan sürekli yıkanma ve temizlenme davranışı bunun en sıkveyaygın şeklidir. Cinsel saplantılar, zarar verme ya da zarar görme saplantıları, dini saplantılar ve bunlardan kurtulabilmeye yönelik geliştirilen sayı sayma, tekrarlama, kapıyı veya ocağı kapattıktan sonra defalarca kontrol etme gibi kişiyi zorlayan davranışlarla da sıkça karşılaşılmaktadır. Bu hastalıkların kesin nedeni henüz yeterince bilinmemekle birlikte, tedavisi konusunda önemli ve yüz güldürücü gelişmeler vardır. Psikoterapi ve ilaç tedavisi yararlı olmaktadır.

4 . Öneriler

Yanlız olmadığınızı unutmayın ?

Bu broşür, sizi bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Sizde de benzer sorunların olduğunu düşünüyorsanız, bir doktora başvurunuz ve kendi başınıza herhangi bir ilaç tedavisine başlamayınız.
Referans.7gunsaglik.com.tr

Böbrek Taşı Riskiniz Varsa Bunlardan Kaçının

Üroloji doktorları böbrek taşları hakkında doğru bilinen hataları anlatıyor ve bu hastaları uyarıyor..


Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Akdere, böbrek taşı dökmek için bira içmenin yanlış bir yöntem olduğunu ifade ederek, "Biranın idrarı çıkarttığı doğrudur ancak içindeki alkol ve mayadan ötürü taş oluşturma riski yaratıyor. Bira içeceğinize su için" tavsiyesinde bulundu.

Türkiye’de böbrek taşı hastalığının yüksek oranlarda görüldüğünü belirten Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Akdere, teknolojinin gelişmesiyle taş hastalıklarının tedavisinin de kolaylaştığını ifade etti. Yetişkinlerde görülen böbrek taşı rahatsızlığının çocukları da etkilediğini belirten Yrd. Doç. Dr. Akdere, şunları söyledi:

"Bazı ırklarda çok az görülüyor ya da hiç görülmüyor. Örneğin Eskimolarda hiç taş hastalığına rastlamıyoruz. Bu yedikleri besinlerle ilgili bir şey. Amerika yerlileri ve siyah ırkta da diğer ırklara göre çok az görülüyor. İklim, besinler, çalışma ortamı ve ailesel yatkınlık taş hastalığını etkileyen faktörler arasında yer alıyor. İdrarın içerisinde yer alan pek çok mineral taş oluşumuna neden oluyor. Eğer bu mineraller normalden fazla orandaysa zaman içerisinde belirli bölgelerde kristalleşerek taş oluşumuna sebep olurlar. Anatomik bozukluklar, idrar yollarındaki şekil bozuklukları nedeniyle idrarın rahat akamaması ve orada birikip göllenmesiyle kristaller bir araya gelerek taş oluşumuna sebebiyet verebilmektedir"

"BOL SU İÇİN"

Teknolojinin gelişmesiyle taş hastalıklarının tedavisinin kolaylaştığını ifade eden Akdere, gebelikten sonra en şiddetli ağrıların böbrek taşı dökerken yaşandığını söyledi. Alkollü içeceklerin (bira) böbrek taşını düşürdüğüne ilişkin yanlış bilgilerin halk arasında çok kullanıldığını belirten Akdere sözlerini şöyle sürdürdü:

"Günümüzde, birçok pediatrik taşın beden dışı elektro şok dalgaları ve taş kırma yöntemiyle kolayca tedavi edilebiliyor. Çocuklar ile erişkinlerde düşük oranda açık cerrahiye ihtiyaç duyuluyor. Böbrek taşı dökmek isteyenler bol su içsin. Günde en az 1,5 litre su içmeliyiz. Böbrek taşı tedavisinde en kolay yöntem sudur. Böbrek taşı hastalığı olanlar ayrıca bir hekime de başvurmalıdırlar. Biranın idrarı çıkarttığı doğrudur ancak içindeki alkol ve mayadan ötürü taş oluşturma riski yaratıyor. Bira içeceğinize su için. Kırmızı meyveler başta olmak üzere patlıcan, pırasa, bamya, badem kakao, çikolata, aşırı çay ve kahve tüketimi taş oluşumunu da kolaylaştırıyor"

Böbrek taşı oluşmaması için günde en az 1.5 litre su içilmesi gerektiğini kaydeden Akdere, tuz ve proteinlerden de uzak durulması gerektiğini söyledi.
Referans.7gunsaglik.com.tr

Gebelikte Despresyon Belirtileri

Doğum sonrasında bazısı şiddetli, bazısı daha ha­fif olmak üzere duygusal bozukluklara rastlanabilir. Bunların birçok çeşitleri vardır ve kesin bir sınıflan­dırma içine de sokuîamazlar.

Yaşlı Gösteren Beyaz Saçlara Son! 5 Dk'da Nasıl Gençleşti?
Cep Telefonu Değil, Cep Telsizi!
Bazen hafif bir nevroz fark edilmeden geçip gider, bazen de nevroz bedensel ya da duygusal bir faktörün eklenmesiyle birdenbire ve tüm şiddetiyle orta­ya çıkar. Bir ruh doktoru ya da psikologa başvurarak erkenden tedavi yoluna gidilmelidir. Şiddetli bir dep­resyonun kendiliğinden iyileşeceğini ummak, akıllıca bir davranış olmaz.
Bazen duygusal yapıları her yönden oturmuş gö­rünen kadınlar yeni bir bebeğin sorumluluklarından ürkmüş olabilirler. Bazen de yıllarca sessiz kalmış olan nörotik gelişimler böyle önemli bir bedensel ve duygusal olayın etkisiyle su yüzüne çıkarlar..Kaynak.http://7gunsaglik.com .,

Kanser Tedavisi Saç Dökülmesi, Bulanti Kusma Yaparmi?


Bu sekildeki yan etkiler kanser tedavisi sirasinda sik görülmektedir. Ancak, bunlarin hepsi de tedavi tamamlandiktan sonra geri dönüslüdür.
Bazi ek ilaçlarla bulanti önlenebilir. Ishaller, enfeksiyonlar, radyoterapi alaninda cilt yaniklari, yutma güçlügü, agizda yaralar ve akcigerlerde fibrozis olusabilir. Bu durumlarla karsilasmamak için gerekli önlemler alinmali ancak, buna ragmen olustugunda ise uygun sekilde tedavi edilmelidir.
Referans.7gunsaglik.com.tr
X